Ermenistan'da 2018 yılında Başbakanlık koltuğuna oturan Nikol Paşinyan, göreve geldiği ilk günden bu yana başta Dağlık Karabağ sorunu olmak üzere Ermenistan'ın yaşadığı ekonomik, siyasi ve toplumsal tüm sorunlarını çözme vaadinde bulunmuş; ancak gelinen noktada Paşinyan'ın vaatlerinin neredeyse hiçbirini yerine getirememiştir.
Paşinyan'ın vaatlerini gerçekleştirememiş olmasının yanı sıra Dağlık Karabağ'da yaşanan hezimet ve ülkenin içinde bulunduğu kötü yönlü gidişat da toplumda tansiyonu iyice yükseltmiş ve kasım ayından bu yana devamlı bir şekilde Paşinyan yönetimi protesto edilmiştir.
Paşinyan yönetimiyle ilgili bardağı taşıran son damla ise Dağlık Karabağ savaşı sırasında Rus yapımı kısa menzilli balistik füzeler olarak da bilinen İskender füze sistemlerinin kullanıma ne kadar uygun olup olmadığı tartışması olmuştur.
İskender füzelerinin belirlenen hedefleri vuramadığı konusunda Paşinyan'ın yaptığı açıklamalar başta ordu olmak üzere Rusya ve muhalefetin tepkisini çekmiştir.
Paşinyan'ın İskender füzelerini Dağlık Karabağ savaşı sırasında kullandıklarını ancak bu füzelerin onda birinin patladığını söylemesi tansiyonu iyice yükseltmiştir.
Bu açıklamaya başta muhalefet olmak üzere ordudan da sert bir tepki gelmiştir. Rusya ise Paşinyan'ın İskender füzelerinin nasıl kullanıldığına dair herhangi bir fikrinin olmadığını belirterek füzelerinin çalışmamasının sorumlusunun ordu değil Paşinyan olduğunu belirtmiştir.
Ayrıca eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın çatışmaların ilk günlerinden itibaren neden bu füzelerin kullanılmadığına dair eleştirileri ile ileri bir seviyeye taşınmıştır.
Paşinyan İskender füzelerinin çalışmamasından Rusya'yı sorumlu tutarken, Rusya ise bu suçlamalara sert bir karşılık vermiştir.
Rusya, Paşinyan'ı askeri işlerle yeterince ilgilenmemekle suçlamış ve Paşinyan'ın "on füzeden sadece biri patladı" yönündeki açıklamasının asılsız olduğunu belirtmiştir.
Burada İskender füzelerinin Ermenistan tarafından alınmış olunmasının ve buna dair yaşanan sıkıntıların ilk olmadığı, Rusya'nın başta Dağlık Karabağ savaşı olmak üzere uzun zamandan beri bölgesel sorunlar yaşayan Güney Kafkasya'daki Sovyet sonrası devletlere silah ve askeri mühimmat sağladığı bilinmektedir.
Hatta bu konuda Ermeni tarafı Rusya'yı "işe yaramayan silahların Ermenistan'a, iyi durumda olan yeni teçhizatların ise Azerbaycan'a satıldığı" konusunda serzenişlerde bulundukları da bilinmektedir.
Bu noktada İskender füzeleri de benzer bir sürecin devamı olarak değerlendirilebilir.
Paşinyan'ın bu konuda Sarkisyan'a İskender füzelerinin işe yaramaz olduğunu bildirmesi üzerine ülkede tansiyon iyice yükselmiş ve 25 Şubat itibarıyla Ermenistan Genelkurmay Başkanı Onik Gasparyan ve bir grup üst düzey komutan tarafından Paşinyan'ı istifaya çağıran bir bildiri yayımlanmıştır.
Ermenistan Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı, Başbakan Nikol Paşinyan ve hükümetinin istifasını talep etmiş ve konuyla ilgili açıklama yapan Genelkurmay Başkan Yardımcısı Tiran Kaçaturyan, "Mevcut yetkililerin verimsiz yönetimi ve dış politikadaki ciddi hatalar ülkeyi çöküşün eşiğine getirdi" ifadelerini kullanmıştır.
Tarihsel süreçte Ermenistan'da yönetime gelen liderlerin profillerine bakıldığında 13 ailenin üst yönetimde aktif olduğu görülmektedir.
Bunlar arasında özellikle Karabağ Klanı olarak bilinen yapının diğerlerine oranla daha etkin olduğunu söylemek mümkündür.
Bu noktada Karabağ Klanı yönetimde daha ziyade Rusya yanlısı bir politika izlerken Paşinyan ve taraftarlarının ise diaspora ve Batı tarafından desteklendiğini ve batı yanlısı bir çizgi izledikleri söylenebilir.
Ermenistan'da etkin olan bu aileler arasında Ermenistan'ın daha önceki Başbakanı olan Koçaryan ve Sarkisyan'da yer almaktadır.
Bu noktada Putin'in dolayısıyla Rusya'nın da Koçaryan'ı desteklediğini ve Koçaryan'ın hapisten çıkması konusunda birtakım adımların atılmasına önayak olduğu da bilinmektedir.
Koçaryan'ın İskender füzeleri ile başlayan gerilimde orduyu ve darbeyi destekleyen bir tutum sergilemesi de Rusya'nın Koçaryan'la olan ilişkisini biraz daha belirgin hale getiren bir gelişme olmuştur.
Ancak burada unutulmaması gereken temel nokta Paşinyan'ın da Ermenistan'da göz ardı edilemeyecek bir tabanının olduğu hususudur.
Nitekim Paşinyan'ın Ermenistan'da göreve ciddi bir halk desteğiyle geldiği göz önüne alındığında kendisinin bu görevden ayrılmasının da ancak erken seçim veya halkın bu desteği geri çekmesiyle mümkün olacağını düşündürmektedir.
Paşinyan'a yönelik ordunun verdiği muhtıraya bakıldığında, kısa sürede hazırlanmış bir muhtıradan ziyade kasım ayından itibaren Dağlık Karabağ'da yaşanan gelişmelerin de etkili olduğu bir metni düşündürmektedir.
Bu süreçte Rusya'nın da ordunun bu hazırlığından habersiz olduğu söylenemez. Dahası Ermenistan'da ordunun Rusya'nın izni olmadan böyle bir adımı atma cesaretinde bulunamayacağını söylemek mümkündür.
Ermenistan'da askeri anlamda Rusya'nın oldukça etkin olduğu ve Ermenistan'da halen Rus askeri üslerinin de olduğu göz önünde bulundurulduğunda, İskender füzelerinin aslında sebep değil bardağı taşıran son damla olduğunu söyleyebiliriz.
İskender füzeleriyle ilgili bir diğer önemli husus ise bu beyanatlarla birlikte Ermenistan yönetiminin aslında Dağlık Karabağ savaşı sırasında kullanmadığını belirttiği bu füzeleri kullandığının da bu vesileyle beyan etmiş olmasıdır.
Gelinen noktada Paşinyan'ın göreve gelmesiyle birlikte Ermenistan'da toplumda birçok sorunun çözüme kavuşacağı yönündeki algı boşa çıkmış görünmektedir.
Dağlık Karabağ'daki Ermeni işgalinin sona ermesi aslında Ermenistan için de bir fırsat yaratmıştı. Ermenistan'daki yoksulluk, yolsuzluk ve savaş bir bakıma Türkiye ve Azerbaycan'ın Altılı Platform önerisiyle ortadan kalkacaktı.
Bu platform tüm bölge için iyi bir fırsat barındırıyordu; ancak Ermenistan'da yaşananlar bölgede huzursuzluk ve istikrarsızlığın bir süre daha devam edeceğinin sinyallerini vermektedir.
Bu süreç birazda önümüzdeki günlerde Paşinyan'a halk desteğinin nasıl olacağıyla yakından ilgilidir.
Sürecin gidişatı açısından Paşinyan'ın halkın oyları ve desteğiyle göreve gelen bir lider olması hasebiyle muhtıra sonrası süreçte Ermeni halkının Paşinyan'ın arkasında durup durmayacağını zaman gösterecektir.
Şu an için Paşinyan'a yönelik eskisi kadar olmasa da bir destek var ve sokaklarda Paşinyan'la birlikte yürüyen bir kesim bulunmaktadır.
Ancak bu desteğin eskiye oranla azalmış olmasında Dağlık Karabağ hezimetinin büyük bir etkisi bulunmaktadır.
Ermenistan'da iç politikada yaşanan kriz sonrası Paşinyan'a yönelik darbe girişiminin ardından ilk olarak Rusya'dan bir açıklama gelmiş ve "yaşananların Ermenistan'ın iç meselesi" olduğu ifade edilmiştir.
Bu konuda bir diğer açıklama ise Türkiye tarafından yapılmıştır. Bu konuda net bir tavır sergileyen Ankara'da başta Dışişleri Bakanı olmak üzere diğer resmi kanallar aracılığıyla da 'seçilmiş bir siyasinin ancak seçimle görevi bırakabileceği' belirtilerek bu konuda ilkesel bir duruş sergilenmiştir.
Bu noktada Moskova'nın açıklamasının biraz daha karmaşık bir yapıya sahip olduğu söylenebilir. Batılı devletlerin özellikle de Fransa'nın bu konuda nasıl bir yol izleyeceği yakından takip edilmelidir.
AGİT Minsk grubunun yapacağı açıklama da hem bölge hem de Rusya açısından bu noktada önemlidir.
Burada unutulmaması gereken en önemli konu Ermenistan'da yaşanacak bir istikrarsızlığın sadece Ermenistan'ı değil tüm bölge üzerinde etiklerinin olacağıdır.
Bu nedenle komşu ülke Ermenistan'da yaşananlar ne bölge ülkelerinin ne de Ermenistan'ın yararınadır.
Sovyetlerin dağılmasının ardından Ermenistan'da yönetime gelen tüm siyasiler ve askerler ülkede daima politik alanda Dağlık Karabağ üzerinden bir politika üretmişlerdi.
Ancak şu an bu sorunun Ermenistan aleyhine ortadan kalkmış olması ister istemez üst düzey görevlilerin en önemli argümanlarının da artık ellerinden alındığını göstermektedir.
Bu nedenle Rusya'nın bu süreçteki rolü ve Moskova'nın taraflara yönelik tutumu oldukça önemlidir. Rusya bölgede ne olursa olsun sorunun barışçıl yollardan çözümüne destek olmalıdır.
Sonuç olarak Rusya'dan bağımsız olarak Ermenistan'da muhalefetin veya ordunun böyle bir adım atması söz konusu olamayacağı için aslında bu muhtıra ile Paşinyan'ın Rusya tarafından bir kez daha cezalandırıldığı söylenebilir.
Sürecin bu şekilde ilerlemesi halinde Rusya'nın daha belirgin adımlar atacağını da hatırlatmakta yarar vardır.
Bu adımlar arasında Rusya'nın bölgeye asker göndermesi de yer almaktadır. Çünkü bu konuda Rusya'nın Ermenistan'la daha önce imzalamış olduğu birtakım antlaşmalar bulunmaktadır.
Bu nedenle Rusya'nın bölgedeki gelişmelere müdahale ederken Güney Kafkasya özelinde Türkiye-Azerbaycan ile varılan antlaşmayı da göz ardı etmemesi gerekmektedir.
Nitekim bu konuda yaşanacak olası bir sorun bölgedeki tüm dinamikleri etkileme ihtimali barındırmaktadır.
Gelinen noktada Ermenistan Dağlık Karabağ'da yaşanan hezimetin sorumlusu olarak orduyu işaret ederken, ordu ve muhalefet ise Paşinyan'ı hezimetin yegane sorumlusu olarak görmekte ve göreve gelmeden önceki vaatlerinin hiçbirini yerine getirememiş olmakla suçlamaktadır.
Paşinyan Dağlık Karabağ'daki yenilginin faturasını askerlere keserken, ordu ise Paşinyan'ın yaşananlardan sorumlu olduğunu ve imzaladığı antlaşmanın Ermenistan'ın iç ve dış politikadaki çıkarlarına hizmet etmediğini dile getirmektedirler.
Önümüzdeki günlerde Paşinyan'ın görevden alınması veya buna zorlanması halinde yerine Başbakanlık görevine gelmesi için bazı adayların da ön plana çıktığı görülmektedir.
İlk sırada eski Başbakanlardan Koçaryan ve Sarkisyan'ın adı ön plana çıksada, askeri kanadın seçeceği ortak bir lider de Başbakanlık koltuğuna oturabilir.
Nitekim kasım ayından bu yana 11 muhalafet partisinin sürdürmekte olduğu protestolara bakıldığında muhalefet partilerinin ortak bir aday üzerinde de mutabakata varabilecekleri söylenebilir.
Görüldüğü üzere Ermenistan'da yaşananların hem bölgesel hem de küresel çapta etkileri olacaktır.
Öncelikle Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan'ın bu istifayı onaylayıp onaylamayacağı çok önemlidir. Bu durum birazda ülkedeki gidişata dair ipuçlarını da verecektir.
Paşinyan yanlıları şu an sokakta olsa da kendisine eskisi kadar ciddi bir desteğin verildiği söylenemez, özellikle de Dağlık Karabağ hezimetinin ardından bu desteğin ciddi oranda azaldığı görülmektedir.
Ayrıca Koçaryan, ordu ve muhalefet taraftarlarının da sokağa inmiş olduklarının da hatırlatılmasında yarar vardır. Ancak muhaliflerin sayısının Paşinyan taraftarlarına oranla daha az olduğu görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Sarkisyan'ın, Genelkurmay başkanının istifasını kabul etmesi olayları farklı bir mecraya taşıyacaktır.
Rusya yanlılığıyla bilinen Ermenistan ordusunda 81 üst düzey görevliden 61'nin muhtırayı imzalamış olması, ordu içerisinde Rusya'nın etkisi hakkında önemli ipuçları sunmaktadır.
Özellikle Dağlık Karabağ savaşı sonrasında Ermenistan ordusunun ciddi anlamda zarar gördüğü ve kayıplar verdiği de göz önünde bulundurulduğunda ordu ve iktidar arasındaki mücadele daha net anlaşılacaktır.
Paşinyan'ın görevden alınması başta Dağlık Karabağ savaşında imzalanan anlaşma olmak üzere birçok konuyu etkileyebilir.
Nitekim Paşinyan'ın görevden alınması sonrası Karabağ Klanı olarak bilinen çok daha milliyetçi bir grubun yönetime gelmesi ihtimalini barındırmaktadır.
Bu nedenle Paşinyan'ın darbe girişimiyle görevden alınması Rusya'nın bölgedeki etkinliğini daha da artırabilir. Örneğin Rusya Ermenistan'a çok sayıda asker gönderebilir. Karabağ hattında yer alan Rus askerlerinin sayısını artırabilir.
Ermenistan'da olası bir iktidar değişimi ne olursa olsun mutlaka demokratik yollardan olmalıdır.
Nitekim askeri bir darbe dünyanın neresinde olursa olsun ülkelerin demokratik yollarla seçilmiş liderlerinin yanı sıra toplumun da seçimlerini göz ardı etmek anlamına geleceği için bu noktada bölgesel ve küresel güçlerin de buna özen göstermesi gerekir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish