Cumhuriyetçi Başkan Richard Nixon'un istifasına yol açan 1970'lerin başındaki "Watergate" skandalından bu yana Washington, şimdi eski ABD başkanı Donald Trump'ın yargılanması ikilemi ile meşgul olduğu kadar bizzat başkanla ilgili hiçbir mesele ile bu denli meşgul olmadı.
Temsilciler Meclisi, Trump hakkında iki kez azil süreci başlattı. Kongre'de Demokratların şansı yaver gitseydi ve Senato'da çoğunluk onlarda olsaydı, Trump'ın daha seçimlerden önce resmi olarak azledileceği kesindi.
Ancak geçmişte ne yaşanmış olursa olsun, şu anda eşi görülmemiş bir sahneyle karşı karşıyayız; görev süresi sona ermiş olmasına rağmen Demokratlar, Trump'ı yargılamakta diretiyorlar.
Bugün, ABD çağdaş tarihinde daha önce kesinlikle yaşamadığı bir bölünme ve ayrılık durumuyla, Amerikalı hukukçular için bile kafa karıştırıcı soruların sonuçlarıyla karşı karşıya görünüyor.
Kongre daha önce hiç görev süresi sona ermiş bir başkanı yargılamaya çalışmadı. Yargılama fikrinin kendisi esas itibariyle hukukçular için zor bir mesele iken, sıradan insanlardan, aşırılık ve fanatizme boğulmuş ve sonuna kadar Trump'ı destekleyen sağcı gruplardan bahsetmemize gerek bile yok.
Amerikalılar bugün "Görev süresi sona ermiş bir başkanın yargılanması anayasal bir mesele mi?" sorusunun yanıtının temsil ettiği anayasal engelle karşı karşıya bulunuyorlar.
Ne var ki, bu soruya verilen cevaplar bölünmeyi derinleştiriyor. Tom Cotton, Joni Ernst ve Roger Marshall'ın da aralarında olduğu bazı Cumhuriyetçi senatörler, görevi bıraktıktan sonra Trump'ı Senato'da mahkum etmenin anayasaya aykırı olduğunu düşünüyorlar.
Öte yandan, Demokrat senatör Richard Blumenthal, "Eğer sorun gerçekten buysa, anayasada herhangi bir federal çalışanın görevden ayrıldıktan sonra yargılanmasını engelleyen hiçbir madde yok" diyerek, yargılamanın anayasaya uygunluğunu sorgulayan argümanları "sahte" olarak tanımladı.
Büyük olasılıkla bu hukuki mesele Amerika için gerçek bir tehdit oluşturmuyor. Yüksek Mahkeme'nin alacağı bir karar, bu alandaki tartışmayı çözebilir. Hiç kimse de bu konuda mahkemenin kararına karşı çıkamaz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Asıl sorun, sonuna kadar gidilip amaca ulaşılması halinde yargılamanın yansımalarıdır.
Yargılamanın amacı -Nancy Pelosi'nin iddia ettiği gibi- gerçekten demokrasiyi korumak ve Amerikan siyasi yaşamının temellerini savunmak mıdır?
Yoksa bütün mesele bir siyasi entrika ve geleneksel siyasi akımın dışından gelen ve gerek Demokrat gerekse Cumhuriyetçi olsun Amerikan parti kurumunun planlarında kafa karıştıran başkana karşı var olan nefret mi?
Demokratların Trump'ı yargılama çabaları ve onları bu konuda ilerlemeye iten etmenler anlaşılabilir, ancak bazı Cumhuriyetçilerin de onlara katılmaları ve Trump'tan hesap sorulmasını istemeleri ne akıl ne de vicdan açısından kabul edilebilir.
Bu noktada, Senato'da gittikçe daha fazla Cumhuriyetçi senatörün, görev süresi boyunca Trump'ın azledilmesini temenni ettiklerini, bazılarının da kendi içlerinde yargılanmasını yürekten istedikleri dikkatli okuyucuların gözünden kaçmayacaktır.
Fakat gerek bu gruptan gerekse diğerinden bu şekilde düşünenler, seçim bölgelerindeki Cumhuriyetçi popüler tabandan korktukları için bu gizli emellerini açıkça dillendiremiyorlar.
Zira bu onların 2 yıl içinde konumlarını kaybetmeleri ve Trump'tan vazgeçtikleri için hain damgası yemeleri için yeterli.
Bununla birlikte aşırı sağcı grupların onlara yönelik tehditleri de endişe verici. Öyle ki bazı Cumhuriyetçi Kongre üyeleri, aileleri ve şahsi güvenlikleri için özel güvenlik şirketlerine başvurdular.
Uzakta, sıcak Florida güneşinin altında, Trump siyasi işlerini yürütmek için bir ofis kurup, 75 milyon ABD'linin oyunu arkasına alarak maruz kaldığı saldırılarla yüzleşme ve mücadeleye hazırlanırken, bu durum nedeniyle ağzı kulaklarına varıyor.
Bu durum bizi şunu sorgulamaya itiyor:
Yeni bir McCarthyci kampanyanın doğuşu ile mi karşı karşıyayız yoksa Trumpçılığın ömrü daha mı uzun olacak?
Geçen yüzyılın 50'li yıllarında ABD'de, Cumhuriyetçi Senatör Joseph McCarthy önderliğinde Sovyetler Birliği ile ilişkisi olduğundan şüphe edilen herkese karşı adeta bir cadı yürütülmüştü. Ancak McCarthycilik çok geçmeden çöktü.
Bugün de ABD içinde birçok kişi, Trumpçılığın da benzer bir hızlı çöküş yaşayıp yaşamayacağını sorguluyor.
Mekansal ve zamansal değişkenlerin, Amerikan toplumsal yapısında yaşanan dönüşümlerin, Trump'ı savunan popüler hareketi, ABD'nin imajını değiştirmekte temel bir faktör haline getirip getirmeyeceğini merak ediyor.
Zira Trump, bu imajı, geleneksel Amerikan siyasi düzeninin orijinal ürününün kucağına attı.
Son 4 yıllık Trump iktidarı boyunca yapılan gözlem ve elde edilen izlenimler yoluyla stratejik bir başkanla değil, taktikçi bir başkanla karşı karşıya olduğumuzu söylemek mümkün.
Bu nedenle Trump, geleneksel olanlardan farklı olarak, yenilikçi sosyal medya araçlarıyla Amerikalıları peşine takma yoluna gidebilir.
Sesini istediği gibi duyurabileceği bir haber ve televizyon ağı tesis edebilir. Bu, en olası seçenek.
Demokratlar Trump'ı yargılama yolunda ilerlerken, Amerikan sosyal dokusunun dengesinin ödeyeceği maliyetlere dikkat etmiyorlar.
Trump büyük olasılıkla eski İtalya başbakanı Berlusconi modeline başvuracak. Berlusconi, iktidardan ayrıldıktan sonra destekçilerine hitap etmeye devam etmesini ve ışıkların altında kalmasını sağlayan bir medya modeli inşa etmek için bir servet harcamıştı.
Başkan Biden birkaç gün önce, 17 Cumhuriyetçi Kongre üyesinin Demokratların Trump'ı yargılama çabalarını desteklediklerine inanmadığını itiraf etti.
Hal böyleyken akla şu geliyor:
Trumpizmi de McCarthizm gibi ortadan kaldırmayacak, aksine propagandasını yapabilecek bir dava ile ABD'yi meşgul etmenin ne faydası var?
ABD'deki Demokratların anlamadıkları şey, ideolojik ve politik kutuplaşmaların değişerek, kimliklerin doğruluğu ve dogmatik çizgiyi pekiştirdiğidir.
Özetle, Amerikalılar şu anda boş bir halkanın içinde dönüp duruyorlar. Asıl soru ise şu; ne zamana kadar dönecekler?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish