The Atlantic'den ABD'li gazeteci Jeffrey Goldberg, eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile uzun bir röportaj yapmıştı. Röportaj, 15 Kasım 2016 tarihinde yayımlandı.
Goldberg, Trump'ın başkanlığa gelmesi ile birlikte ABD düzeyindeki düşüşün hızlanıp hızlanmayacağını sordu. Kissinger, bu soruyu şöyle cevapladı:
Trump'ın zaferinin bir şoka yol açması muhtemeldir. Bu zafer, ciddi bir gerileme ve kargaşa için fırsat yaratabilir.
Kissinger, başkan adaylarından Hillary Clinton'ı mı yoksa Donald Trump'ı mı destekleyeceğine dair soruya "Trump'ın iktidara gelmesini desteklemiyorum ve bunu yapmayacağım" cevabını vermişti.
Trump'ın destekçileri, 6 Ocak'ta ABD Kongre Binası'na baskın düzenlediler. Bu, Başkan Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD anayasal kurumlarına yönelik saldırı dizisinden yalnızca biriydi.
Böylece Henry Kissinger'ın öngörüsü doğrulanmış oldu. Nitekim Başkan Trump'ın zaferi bir şoka sebep oldu ve ülkede kargaşaya zemin hazırladı.
Trump'ın destekçilerinin Amerikan demokrasisinin kalesine ve sembolüne yönelik saldırılarını izlendiğinde gerçekten de olan şey buydu. Bazıları bunu 11 Eylül 2001 olaylarıyla karşılaştırdı.
Demokratik ülkelerin liderleri, olaylar karşısındaki şaşkınlıklarını gizlemediler. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bir konuşmasında, dünyanın en eski demokrasilerinden birinde kaybeden başkanın destekçilerinin silah kullanarak meşru seçim sonuçlarına saldırılarını izlemenin şok edici olduğunu dile getirdi.
Aslında demokrasi mabedine yönelik gerçekleştirilen saldırı ve kamu kurumları önünde yapılan kalabalık protestolar bir istisnayı teşkil etmiyor.
6 Ocak'ta olanlar, Başkan'ın bizzat iktidardayken yaptığı kışkırtmayla gerçekleşti. Başkan, 6 Ocak'ta hazır olmaları için destekçilerine çağrıda bulundu. Nitekim Joe Biden'ın başkanlık seçimlerindeki zaferi için planlanan tarih de buydu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Trump, Beyaz Saray yakınlarında toplanan destekçilerine yaptığı konuşmada oyların çalışmasıyla ilgili sözlerini tekrarladı.
Destekçilerini sert sözlerle kışkırtan başkan, "Zayıfsanız ülkemizi geri alamazsınız. Güç göstermelisiniz. Güçlü olmalısınız" ifadesini kullandı.
Kalabalık buna şöyle karşılık verdi: Trump için savaşalım.
Ayrıca Trump yaptığı konuşmada, anayasa uyarınca seçim sonuçlarının onay oturumuna başkanlık eden Başkan Yardımcısı Mike Pence'i cesaretli davranıp bu süreci engellemeye çağırdı.
Ancak Pence bunu reddetti. Çünkü bu konudaki rolü daha ziyade protokole ilişkin olduğu için böyle bir şey yapmasına izin verilmiyor.
Bazı milletvekilleri ve danışmanlar, Trump'tan destekçilerini durdurmasını talep ettiler. Trump, bunun üzerine yayımladığı kısa bir video ile destekçilerinden evlerine dönmelerini istedi.
"Sizi seviyorum. Sizin benzeriniz yok" ifadelerini kullanan Trump yine de oyların çalındığını söyledi!
Harvard Üniversitesi'nden Daniel Ziblatt gibi ünlü bazı akademisyenler şu soruları sordular:
6 Ocak'taki olaylar nasıl sınıflandırılabilir? Bu olaylar bir darbe girişimi mi? Bir terör eylemi mi? Bir isyan mı?
Ziblatt, Le Monde gazetesine verdiği bir röportajda bu soruları şöyle yanıtladı:
Kesin olan şey, yaşanan olayların sıradan bir protestodan ya da isyandan ibaret olmadığıdır. Bu olaylar, bir dizi grup tarafından koordine edildi. Diğer yandan bu olayları askeri bir darbe olarak da nitelendiremeyiz. Çünkü komutanlar bu olaylara müdahil olmadılar. Olayları bir tür örgütlü siyasi şiddet olarak düşünebiliriz. Amaç, iktidarı ele geçirmek değildi. Buradaki hedef daha ziyade Başkan'ın kişisel arzuları için demokrasiyi yıkmaya çalışmaktı.
Kongre'ye saldıran gruplar yalnızca Demokrat Parti üyelerine değil, Cumhuriyetçilere karşı da harekete geçtiler. Çünkü Trump'ın talepleri bu kimselerde karşılık bulmadı.
Saldıran gruplar aşırılık yanlılarından ve aşırı sağcı milislerden oluşuyordu. Şiddet eylemleri gerçekleştirenler ve camları kıranlar da bunlardı.
Kongre'de Trump'a oy veren bazı Amerikalılar da vardı. Bu aşırılık yanlıları ve ırkçılar başlangıçta bir azınlık teşkil ediyorlardı.
Fakat Trump'ı desteklemek için seçim mitinglerinde toplandılar ve fikirlerini yaydılar. Trump'ın konuşmalarında tekrarladığı bazı sözler de onları cesaretlendirdi.
Bu aşırı sağcılardan bazılarının gerçekleştirdikleri şiddet eylemlerinden sonra intihar etmeleri için dört yüz bin euro üzerinde bağış yapan bir Fransızdan mali destek almaları da dikkatleri çeken ayrı bir konuydu.
Ekonomi profesörlerinden Thomas Piketty, 6 Ocak'ta ABD Kongresi'nde yaşanan olaylara ilişkin daha farklı bir okuma yaptı ve bu olayları ülkenin kuruluş tarihiyle ilişkilendirdi.
ABD başlangıçtan bu yana şiddet ve eşitsizlik üzerine kuruldu. Nitekim Güney Amerika, ülke ekonomisinin gelişmesinde önemli bir rol oynayan köleliğe dayanıyordu.
Abraham Lincoln'ün 1861'de başkanlığa gelmesine kadar iktidarı elinde tutan 15 başkan oldu. Bunlardan 11'inin siyahi köleleri vardı.
Bunların arasında Washington ve Jefferson gibi önde gelen isimler de bulunuyor. Her ikisi de 1790'da yüzde 40'ı köle olan 750 bin nüfuslu bir eyalet olan Virginia'da doğdu.
Buradaki köle nüfusu neredeyse kalabalık kuzey eyaletlerinden ikisinin (Pensilvanya ve Massachusetts) nüfusuna eşitti. Abraham Lincoln, kölelik karşıtı Cumhuriyetçi Parti adayı olarak seçildiğinde güney eyaletleri ayrılıklarını ilan ettiler.
1861-1865 yılları arasında iki taraf arasında iç savaş çıktı ve yaklaşık 620 bin asker öldürüldü. Bu sayı neredeyse ABD'nin Kore, Vietnam ve Irak savaşlarında kaybettiği asker sayısına eşittir.
6 Ocak'ta ABD Kongresi'nin basılması birtakım endişelere yol açtı. Bazıları, güney eyaletlerinin simgesi olan konfederasyon bayrağını kaldırdılar. Yaşanan bu hadiseler, ülkede birliğin tehlikeye girdiğine dair uyarı zillerini çaldı.
Dolayısıyla gerek beyaz ve siyahiler gerekse de Latin asıllı olanlar arasındaki büyük farklılıkların ve anlaşmazlıkların hızlı bir şekilde ele alınması ve buna bir çare bulunması gerekiyor.
Bununla birlikte söz konusu şiddet eylemlerine katılanlardan hesap sorulması ve bu kişilerin cezalandırılması da gerekmektedir.
Ayrıca Trump'la ilgili soruşturmalarda bu çerçevede tamamlanacak ve kendisi görevden alınması için iki kez azil soruşturmasına tabi tutulan ilk başkan olacak.
Amerikan siyasi hayatında yaklaşık yarım asırlık uzun deneyime sahip olan Başkan Joe Biden, beyazlar ile siyahiler arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmaya çalışacak. ABD ancak bu şekilde dünyanın ona ve demokratik sistemine olan güvenini yeniden kazanabilecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
© The Independentturkish