Alman Die Welt gazetesinin eski Türkiye muhabiri Deniz Yücel, "terör propagandası yapmak ve halkı kin ve düşmanlığı tahrik etmek" suçlamaları ile tutuklanarak cezaevine 27 Şubat 2017’de cezaevine gönderilmiş, 16 Şubat 2018’de serbest bırakılmıştı.
Yücel tutukluluk süresince yaşadıklarını Amtsgericht Berlin-Tiergarten Mahkemesi'ne Türkçe yazılı olarak sundu.
"Savcının yöntemi rezaletti"
Türkiye’de tutuklu kaldığı dönemde karşılaştığı muameleyi hak ihlali olarak değerlendiren Yücel, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sorumluluğunda işkence gördüğünü" söyledi.
Yücel, savunma metninde Cumhuriyet gazetesi davasının Temmuz 2017’deki duruşmasında hâkim karşısına çıkan gazeteci ve HDP milletvekili Ahmet Şık’ı hatırlattı.
“Şık gibi ben de savunma yapmayacağım, itham edeceğim” dedi.
Tutuklanmadan 13 gün önce ifade vermek için kendi iradesiyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gittiğini söyleyen Yücel; Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan tarafından kabul edildiğini belirtti.
Çalışkan’ın "Sayın Merkel’in Deniz Yücel’e ne kadar değer verdiğini biliyoruz" ifadeler kullandığını iddia etti.
Bunun üzerine savcıyla görüştüğünü belirten Yücel kendisine isnat edilen suçlarla ilgili İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’ın bir soru yöneltmediğini bunun yerine muhabirliğini yaptığı Die Welt gazetesinde yayımlanan haber ve köşe yazılarından bahsedildiğini öne sürdü.
Yücel, savcının yöntemini “rezalet” olarak niteledi.
Bununla birlikte savcının karşına koyduğu haberlerin Almanca’dan Türkçe’ye çevirisi için “Tam bir fiyaskoydu, bazı önemli kısımlar anlamı çarpıtacak şekilde atlanmış, başka bir yerde orijinalde olmayan ibareler eklenmişti” yorumu yaptı.
İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nde duruşmayı yürüten hâkim Mustafa Çakar’ın iktidarın militanı gibi davrandığını söyleyen Yücel kararların kopyala-yapıştır yöntemiyle alındığını belirtti.
"Ağır tecrit koşullarında kaldım"
Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda ağır tecrit koşulları altında kaldığını iddia eden Yücel diğer tutuklularla bir araya gelme hakkının tümüyle askıya alındığını öne sürdü.
Spora bile tek başına çıkarıldığını öne süren Yücel kendisine gelen mektupların bir çoğunun teslim edilmediğini söyledi.
"Türkiye'de işkence gördüm"
Yücel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi için kullandığı “Ajan-terörist” tanımından hareketle yargısız infaza uğradığını belirtti.
Kendisi üzerinden üzerimden Almanya ile suni gerginlik yaratılarak anayasa değişikliği referandumu için yürütülen kampanyada AK Parti’nin bu gerginlikten faydalanmak istediğini iddia etti.
Yücel 15 maddelik savunmasında işkenceye uğradığını, Silivri’de prosüdürlerin çiğnendiğini, hücresinde sürekli arama yapıldığını, hücrelerde kamera olmadığı için iki kez burada darp edildiği belirtti.
“Hücrelerde, koridorlardan farklı olarak kameralar olmadığı için ayaklarıma tekmeler, göğsüme ve sırtıma atılan yumruklarla ilk kez darp edildim. Şiddetin dozajı fazla yüksek değildi, bedensel acı yaratmaktan ziyade aşağılamaya, caydırmaya yönelikti ve belki beni karşılık vermem için tahrik ediyorlardı. (…) Aralarından biri yol boyunca "Boynunu eğ ulan, yoksa ben eğdirmesini bilirim" şeklinde tehdit etti. (…) Bir diğeri "Vatanı satmana Almanlar ne kadar para veriyor?" diye soruyordu. İlk defa alenen söylüyorum: Ben, Silivri 9 No'lu cezaevinde üç gün boyunca işkenceye maruz kaldım. Belki Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ya da yakın çevresinin talimatıyla, ama her hâlükârda onun tarafından hedef gösterilerek, onun sorumluluğunda işkence gördüm. Öyle ya da böyle yaşadıklarımın bir numaralı sorumlusu, Recep Tayyip Erdoğan’dır.”
DW