ABD'de seçilmiş Başkan Joe Biden'ın tescil oturumunun yapıldığı Kongre binasının Başkan Donald Trump taraftarlarınca basılması dünya siyasi tarihine geçecek nitelikte bir olaydır.
Söz konusu olaya ilişkin pek çok bağlamda yorum yapılabilir.
Ben bu yazıda, "taraftarları ile Trump arasında nasıl bir ilişki kurulabilir?" sorusuna yanıt aramaya çalışacağım.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Öncelikle olan biteni yorumlarken Joe Biden’ın ileri sürdüğü gibi ayak takımının kalkışması ile sınırlamak görünüşün ardında yatan "gerçeği" görmemizi perdelemekten başka bir işe yaramaz.
Evet, söz konusu baskında ırkçı çeteler ana aktör olabilirler.
Yalnız Trump destekçileri ırkçı çetelerden ibaret değil.
Açıkçası ben, "prekarya"nın da Trump’ı desteklediğini düşünüyorum.
"Prekarya", Batı dünyasında yeni doğmakta olan bir sınıf.
Guy Standing, "‘Prekarya: Yeni Tehlikeli Sınıf’ isimli kitabında söz konusu kavramı temellendiriyor.
"Precariousness" (güvencesiz) ve "Proleratariat" (emeğini satarak geçimini sağlayanlar) kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşan "prekarya" kavramı; ağırlıklı olarak yaratıcı sektörlerde, sınırlı-kontratlı, yarı zamanlı, proje bazlı sözleşmeler ile iş yapan, sürekli iş güvencesi ya da sürekliliği bulunmayan işlerde çalışan sınıfı tanımlıyor.
"Prekarya"nın bir sınıf olarak ortaya çıkmasının arka planında iki temel olgunun olduğu söylenebilir.
Bunlar; küreselleşme ve neoliberalizmdir.
Evet, 20’nci yüzyılın son çeyreğinde küreselleşmeyle neredeyse eş zamanlı olarak ortaya çıkan neoliberal yaklaşım işçi sendikalarının güç kaybetmelerine neden oldu.
İşçi sendikalarının eski pazarlık güçlerini kaybetmeleri, temsil ettikleri çalışan kesimleri koruyamamaları sonucunu doğurdu.
Dahası küreselleşme ve neoliberalizmle birlikte iş yaşamında egemen olan esnek çalışma, güvencesiz, geleceğe umutla bakmayan, aksine geleceğe ilişkin belirsizliğin neden olduğu bir kaygı ile yaşamını sürdüren ve "prekarya" olarak adlandırılan sınıfın doğmasına neden oldu.
Standing’e göre sürekli olarak işini kaybetme kaygısı ile yaşayan bu kesim, aşırı akımların peşinden koşma eğilimi içerisinde.
Söz konusu eğilimin yükselmesi ise toplum ve demokrasi açısından bir tehlike potansiyelini içinde barındırıyor. İşte ABD’de Trump’ı başkanlığa taşıyan bu sınıftı.
Gerçekte bu böyle olsa da, olmasa da Trump, başkanlığı döneminde ABD’deki küreselleşme karşıtlarının ve "prekarya"nın, çıkarlarını gözettiği izlenimi veren bir söyleme başvurdu
Trump’ın başkanlık seçimlerini kaybetmesi, en azından önümüzdeki dört yıl için küreselcilerin kazanması anlamına gelmektedir ki bu da "prekarya"nın çıkarlarının göz ardı edileceği bir dönemin başlamasına işaret etmektedir.
Sonuçta, destekçileri ile Trump arasında kurulacak ilişkide anahtar kelime küreselleşme karşıtlığıdır.
Öte yandan, küreselcilerle, karşıtları arasında devam eden mücadelenin içinde bulunduğumuz yüzyıla damgasını vuracağı görüşündeyim.
Dünyanın ekonomik ekseninin her geçen gün "Doğu"ya kaydığını göz önünde bulundurursak "Batı" demokrasilerinde "prekarya" sınıfının tabanının genişleyeceği varsayımında bulunabiliriz.
Böylesi bir gelişmenin gerek "Batı" gerekse de dünya için siyasi, ekonomik ve askeri sonuçları olacağı aşikârdır.
Not: "Prekarya" kavramı için;
Guy Standing, "‘Prekarya: Yeni Tehlikeli Sınıf’", İletişim Yayınları
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish