Pandemide durma noktasına gelen ekonomi geniş halk kesimlerinde telafisi mümkün olmayan gelir kayıplarına neden olurken, tarım ve gıda alanındaki pek çok soruna bağlı olarak artmaya devam eden gıda fiyatları, hem ekonomik göstergeler hem de toplum sağlığı açısından ciddi bir toplumsal güvenlik sorunu haline geliyor.
Türk-İş'in aralık ayına ilişkin 'Açlık ve Yoksulluk Sınırı' araştırmasına göre, gıda fiyatları Aralık'ta bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 19,75 artış kaydetti. Araştırmada açlık ve yoksulluk sınırına ilişkin paylaşılan son rakamlara göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2.589,94 TL oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı verilere göre ise, 2020'nin Kasım ayında gıda fiyatlarında bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 21,08'lik artış gerçekleşti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) da ekonomik çevrelerin merakla beklediği faiz artırımı kararında gıda enflasyonu vurgusunda bulunarak, "Türk lirasındaki değer kaybının gecikmeli etkileri, uluslararası gıda fiyatlarındaki yükseliş ve enflasyon beklentilerindeki bozulma enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir." İfadelerine yer verdi.
Gıda fiyatları dünya ölçeğinde de artışını sürdürüyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün aralık ayı raporuna göre, dünya gıda emtia fiyatları aylık bazda %3,9 ile kasım ayında keskin bir artış gösterdi ve son altı yılın en yüksek düzeyine çıktı.
Independent Türkçe olarak, Türkiye'de ve dünyada gıda fiyatlarındaki artışın sebeplerini ve çözüm alternatiflerini uzmanlarla konuştuk.
"Gıda fiyatlarındaki artış nedenlerini pek çok başlıkta sıralayabiliriz"
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, dünyada ve Türkiye'de gıda fiyatlarının fahiş artışının bir sonuç olduğunu belirterek, " Bu sonuca yol açan etkenler irdelenmeden gıda fiyatlarındaki dönemsel ya da sürekli yüksek artış sorunu çözülemez. Dünyada ve ülkemiz özelinde gıda fiyatlarındaki artış nedenlerini pek çok başlıkta sıralayabiliriz" dedi.
Doğa koşullarına bağlı üretimin kuraklık, sel, don vb. iklime bağlı dönemsel ve bölgesel değişikliklerden etkilenmesine bağlı üretim azlığı ve pandemi gibi küresel şokların üretimdeki arza, tüketimdeki talebe, tedarik zincirindeki kırılmalara, mevsimlik işgücü piyasasına, uluslararası ticarete etkisine değinen Suiçmez, şöyle devam etti:
"Genel ekonomi politikaları içerinde tarım sektörüne biçilen rol ve ayrılan payların miktarı, dünyada tarımsal girdi, gıda tedarik zinciri ve gıda sanayinde var olan tekelci yapı ve ülkemizdeki güçlü etkisi, ülkemizde tarım sektörünün kronikleşen yapısal sorunlarının çözülememiş olması da gıda fiyatlarının artışını etkilemektedir."
Türkiye'de güncel ve sağlıklı veri yetersizliğinde gerekli planlama, proje ve projeksiyonların yapılamamasına da değinen Suiçmez, tarım dışı amaçlı arazi kullanımının artması ve/veya yanlış tarım politikaları nedeniyle çiftçinin üretimden vazgeçmesi nedeniyle üretim alanlarının azalmasına bağlı üretim azlığı ile etki analizi yapılmış tarımsal desteklerle ülkesel ve bölgesel düzeyde yönlendirilmesi gereken tarımsal üretim planlamasının olmayışı, arz talep dengesizliği sonucu yurt içine arz edilen üretim miktarının azlığını da fiyatların artış nedenleri arasında ifade etti.
Türkiye'de yetersiz miktarda ve zamanında ödenmeyen destek miktarları nedeniyle çiftçilerin dünya çiftçileri ile rekabet edemediğini aktaran Suiçmez, dışa bağımlı mazot, gübre, yem, tohum, ilaç gibi temel tarımsal girdi maliyetlerindeki artışın üretim maliyetini yükseltmesi, girdilerde maliyeti azaltıcı KDV/ÖTV indirimi olmamasının ve öz sermayesi yetersiz çiftçinin üretime uygun kredi koşulları ortamı oluşturulmaması nedeniyle ipotek konulan üretime araçlarının icra yoluyla alınması sonucu üretimdeki azalma meydana geldiğini belirtti.
Suiçmez, gıda fiyatlarındaki artışa sebep olan diğer başlıkları şöyle sıraladı:
- Önceden açıklanan gerçekçi alım fiyatlarının olmayışı ile ürün alım garantisinin yetersizliği/yokluğunda üreticiye ödenen fiyatların üretimde devamlılığa olumsuz etkisi
- İklime bağımlılığı azaltacak sulama yatırımlarının ve verimliliği artıracak arazi toplulaştırma hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle verim düşüklüğünün üretime olumsuz etkisi
- Ülke içi üretimin yetersizliği nedeniyle gerekli olan ancak yetersiz kalan stokların yurtdışından karşılanması gereği
- Yurt dışı ülkelerdeki üretim miktarlarındaki değişimlere bağlı ithal ürün fiyatlarının yükselmesi, döviz fiyatlarındaki artış ve TL'nin değer kaybının dış ticaret fiyatlarına olumsuz etkisi
- Dış ülkelerin yüksek tarım destekleri ile ihracat/ithalat kısıtları dahil korumacı dış ticaret politikaları sonucu dış satımın kısıtlanması, daha yüksek fiyata dış alım yapılması zorunluluğu
- Dışalımdaki bağımlılığın ülke üretiminin orta ve uzun vadede azalmaya yol açacak olması
- Gıda tedarik zincirinde aracı sayısının fazlalığı ile zincir marketlerin fiyat belirleme tekeli oluşturması
- Güçlü demokratik üretici ve tüketici kooperatiflerinin yetersizliği nedeniyle üretici geliri azalırken tüketicilerin fahiş fiyatla gıdaya erişimi sorununun çözülememesi
- Tüketicilerin gelir düzeyinin düşüklüğü ve gıda maddelerine yapılan harcamanın gelirdeki payının yüksekliği
"Neoliberal tarım politikalarının kesintisiz sürdürülmesi yanlış"
Kamu yönetimindeki düzenleme ve denetim yetersizliği sonucu fiyat spekülasyonunun önlenemediğini belirten Suiçmez, yerli üretimi ve üreticiyi koruyacak kamucu tarım politikaları yerine dışa bağımlı özelleştirmeci destekleri azaltıcı neoliberal tarım politikalarının kesintisiz sürdürülmesinin yanlışlığına vurgu yaparak sözlerini sonlandırdı.
"İthalat artık fiyatları düşürmeye yetmiyor"
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarımdan Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ise, "İthalat artık fiyatları düşürmeye yetmiyor" diyerek başladığı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Covid-19 pandemisi sürecinde bütün dünyada tarım ürünlerinde ve buna bağlı olarak gıda ürünlerinde fiyat artışları görünüyor. Dönem dönem bazı ürünlerde düşüşler görülse de genel anlamda Covid -19 sürecinde gıda ürünlerinde bir atıştan bahsetmek mümkün. Ülkemizdeki yüksek enflasyonun en önemli etkenlerinden birini yüksek gıda fiyatları oluşturmaktadır. Her ay açıklanan enflasyon verilerinde fiyatı en fazla yükselen ürünler incelendiğinde ilk sırda yer alan 20 ürünün yarısından fazlasını her zaman gıda ürünleri oluşturmaktadır."
"En önemli nedeni girdi maliyetlerindeki artış"
Sarıbal, "Gıda ürünlerindeki fiyat artışı ve buna bağlı olarak gıda fiyatları neden artıyor?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Tarımsal ürünlerdeki fiyat artışın en önemli nedeni girdi maliyetlerindeki artış. Tarım ürünlerindeki fiyat artışının en önemli nedeni yüksek girdi maliyetleridir. Ülkemizde mazot, gübre, ilaç tohum başta olmak üzere tarımsal üretimin temel girdilerinin hepsi ya tamamen ya yüzde 80'e yakını ithal ediliyor. Kur artışı oldukça girdi maliyetleri de yükseliyor. Bu da tarımsal ürün fiyatlarını doğrudan etkiliyor."
Bir diğer önemli neden ise ithalatın artık pahalıya mal edilmesi olduğunu belirten Sarıbal, "AKP uzun yıllar içerideki fiyat artışını baskılamak için ithalata ağırlık verdi. Hatta temel tarım politikasının bunun üzerine oturttu. Ancak pandemi süreciyle birlikte ürün ithalatı yaptığımız ülkelerin bazıları, pandemi gerekçesiyle stoklarını korumak için ihracat kısıtlamalarına gitti. Bazı ihracatçı ülkeler de ciddi fiyat artışları yaptı. Daha önce "ucuz" olduğu gerekçesiyle ithalata öncelik veren ülkemiz, birçok üründe gümrükleri sıfırladığı halde şu anda kendi çiftçisinden aldığından daha pahalıya ürün ithal etmek durumunda kalıyor. Bu da gıda ürünlerinde yükselişe neden oluyor. İthalat artık fiyatların düşüşüne yardım etmiyor." dedi.
"Çok sayıda ülke rekolte düşüşü riski nedeniyle şimdiden stok yapmaya başladı"
Tarım ürünlerinde ve buna bağlı olarak gıdadaki fiyat artışının bir başka önemli nedenin ise küresel ısınma ve iklim değişikliği olduğunu ifade eden Sarıbal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"2020 yılı kurak bir yıl olarak geçti. Bu kuraklığın 2021 yılı tarımsal ürün rekoltelerini birçok ülkede olduğu gibi Türkiye'de düşürmesi bekleniyor. Ülkemizde hububat başta olmak üzere birçok üründe ağırlıklı olarak kuru ekim yapılıyor. Dolayısıyla kuraklık, sıcaklık, fazla yağış, yağış çeşitleri üretimi ve ürün rekoltesini doğrudan etkiliyor.
Çok sayıda ülke rekolte düşüşü riski nedeniyle şimdiden stok yapmaya başladı. Örneğin Çin beklentilerin çok üzerinde mısır alarak dünyada mısır fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Bu durum hububat başta olmak üzere diğer tarım ürünleri için de geçerli. Ülkeler stoklarını korumak istiyor. Bu durum bütün dünyada gıda fiyatlarının yukarı doğru seyretmesine neden oluyor."
"Dünyayı anlamak için Türkiye'ye bakmak yeterli"
Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ise gıda fiyatlarında ve tarım alanında dünya ölçeğinde yaşananları anlamak için Türkiye'de yaşadıklarımıza bakmanın yeterli olacağını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bize dayatılan, biriz yapmamız gerekenleri söyleyen aslında aynı merkez; Dünya gıda fiyatlarının artması veya düşmesi ile ilgili her şeyi belirleyen bir merkez var. Bu da tarımı ve gıdayı eline geçiren küresel tarım ve gıda şirketleri. Kendi ülkemize baktığımızda ise şunu görüyoruz ki birincisi, pandemi dönemi ile birlikte, tarımda çalışan nüfusun yaş ortalamasının büyümesi sebebiyle 65 yaş üstü pek çok insan tarlaya ulaşamadı. İkinci olarak söyleyebiliriz ki çiftçiler çok zor koşullarda ürettiler. Üçüncüsü, mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı problemler pandemi ile birlikte katlanarak büyüdü. Üretimde ciddi sorunlar yaşanıyor. Bir de üretilen ürünlerin pazara ulaşmasında problemler yaşanıyor. Bu ve daha pek çok sorunu bir araya getirdiğimizde, gıda fiyatlarının artışının sebeplerini görebiliyoruz."
Erdem, pandemi döneminde yaşananlara da değinerek, "Bu problemlerin karşısında aslında, pandemi döneminde "aç mı kalacağız" korkusuyla gıdaya artan talep ile birlikte, gıdanın denetimini eline geçiren hem gıda şirketleri hem de bunu pazarlayan market zincirleri büyük bir avantaj sağladılar. Ama çiftçilerin pazara ulaşımları zorlaştı. Yaşadığımız bu problemler aslında dünyanın her yârinde yaşanıyor. Şirketlerin gıda üzerindeki kontrolü, pazara ulaşmadaki zorluklar, tarımın giderek daha çok metalaşması ve kar aracı haline gelmesi, üretimin zorlaşması, ihracata yönelik politikaların uygulanması ve küresel şirketlerin önünün açılması ve bir de küresel iklim değişiminin ortaya çıkardığı kuraklık gıda fiyatlarının yükselmesine neden oluyor." şeklinde konuştu.
"Çözüm çok açık ve net; küçük çiftçilerin kendi topraklarında kendi üretimlerini yapması"
Tarım ve gıda alanında yapılması gerekenlere de değinen Erdem, "Bunun çözümü aslında çok açık ve net; küçük çiftçilerin kendi topraklarında kendi üretimlerini yapması. Kendileri için bile üretseler, gıda fiyatlarının yükselmesine engel olacak bir rol oynayacaklardır. Ama küçük çiftçilerin üretmelerini engelleyecek her şey yapıldı. Küçük çiftçilerin üretimlerine devam edebilmelerini sağlamak yerine tarıma hakim olanların, "tarımda 4.0", "inovatif tarım" ve "dijital tarım" gibi tanımlamalarla beraber gıdanın giderek daha az elde toplanması sürecini yaşatıyorlar. Bu, tarımda tekelleşmedir. Gıda kadar az insanın elinde toplandığında gıda fiyatlarının belirlenmesi, gıda fiyatlarının artmasına neden oluyor. Aynı zamanda bu süreç gıda spekülasyonlarını da ortaya çıkarıyor. Gıdayı bir meta haline dönüştürdüğünüz anda, stoklamalar ve kriz anında gıdayı daha yüksek fiyatlardan pazara sunma şansı tanıyor şirketlere." İfadelerini kullandı.
© The Independentturkish