ABD, Rusya'nın Körfez güvenliğine yönelik girişimlerine muhalefetini gizlemiyor, fakat Joe Biden'ın başkanlığı sırasında bu muhalefet daha da artabilir.
İki ülkenin devlet başkanları Putin ve Trump arasındaki 4 yıllık kişisel uyum ve uzlaşının ardından, Biden'ın Amerikan kurumlarını endişelendiren bu ilişkiyi yeniden gözden geçirmesi bekleniyor.
Geçen hafta Washington'da ABD'nin Rusya'nın arkasında olduğuna inandığı büyük ölçekli siber saldırıların keşfedildiğinin duyurulması, şüphesiz ABD-Rusya ilişkilerinin daha hızlı bir şekilde gözden geçirilmesine yol açacak.
Körfez güvenliği konusundaki uluslararası rekabetin Biden'ın gündeminde olacak en önemli sorunlardan biri olması bekleniyor.
Biden, önde gelenlerinden biri olduğu Obama yönetiminin dış politika araçlarının, büyük ülkeler özellikle de Rusya ve Çin arasındaki daha büyük rekabetin ışığında artık yeterli olmadığını keşfedebilir.
Putin ile Trump arasındaki dostane ilişkilere rağmen, ekim ayında Güvenlik Konseyi'ndeki tartışmalarda açıkça görüldüğü gibi Beyaz Saray'daki başkan kim olursa olsun, ABD ile Rusya arasında Körfez güvenliği konusunda temel bir anlaşmazlık var.
Bu tartışmalar sırasında Trump'ın BM Daimi Temsilcisi, Rusya'nın Körfez güvenliği önerisini tamamen reddetmişti. Biden döneminde aralarındaki Soğuk Savaş yoğunlaşırsa bu anlaşmazlık da derinleşecektir.
Moskova uzun süredir Körfez'de daha büyük bir rol oynamak istiyor ve 2019 yazında son formülünü açıklamaya karar vermeden önce, bu amaçla geçmişte gizli kalan bazı girişimlerde bulunmuştu.
Moskova'nın açıklamalarına göre bu formülün uzun vadeli hedefi; tüm Körfez ülkeleri, Rusya, Çin, ABD, Avrupa Birliği ve Hindistan'ın üyeliğini paylaşacağı, "diğer ilgili ülkelerin de ortak veya gözlemci sıfatıyla katılacağı", bölgenin güvenliğinin denetlenmesini üstlenecek bir ortak güvenlik ve iş birliği mekanizması tesis etmek.
Bölge ülkeleri ayrıca askeri ve güvenlikle ilgili bilgiler dahil olmak üzere tüm bilgileri bu mekanizma aracılığıyla açıklama ve paylaşmakla da yükümlü olacak.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ekim 2020'de Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Güvenlik Konseyi'ne ülkesinin bu önerisinin bir özetini sundu. Rusya'nın önerisinin "Körfez bölgesinde barışı korumanın tüm uluslararası toplum için önemli bir hedef olduğu ve oradaki sağlıksız durumun uluslararası ilişkileri istikrarsızlaştırdığı prensibine" dayandığını vurguladı.
Lavrov, bu yılın ocak ayındaki Kasım Süleymani'nin öldürülmesi olayına dolaylı olarak atıfta bulundu. Bu olay "o dönemde Körfez'de büyük çaplı bir savaş başlatabilirdi" diyerek, gerginliği azaltmak için kolektif eylemin (yani Rusya'nın önerisinin) önemini vurguladı.
Lavrov'un bu örneği seçmesi şaşkınlık yarattı ve Rus teklifinin zayıf noktasını gösterdi. Zira geçtiğimiz dönemin en büyük olayı, İran'ın geçen yıl Suudi Arabistan'daki petrol tesislerini hedef alan geniş çaplı saldırısıydı.
Lavrov'un daha sonra, İran'ın bölgedeki istikrarı sarsan davranışlarına değinmeden, ABD'nin İran'a uyguladığı baskı politikasına açıkça işaret ederek rahatsız bir şekilde eklediği, "Sadece bir tarafın şeytanlaştırılması, tehdit edilmesi ve suçlanması yanlış ve tehlikelidir" sözleri daha da şaşırttı.
Lavrov, İran ile yapılan nükleer anlaşmanın "silahlı çatışma tehditlerinden kaçınmayı" sağlamayı başardığını söyledi.
Oysa bunun aksini gösteren birçok kanıt bulunuyor. Anlaşmanın ardından İran, anlaşmayı kabul ettikleri için radikallere ödül olarak, Irak ve Suriye'den Lübnan ve Yemen'e kadarki bölgede "Devrim Muhafızları"nı serbest bıraktı.
Lavrov ayrıca Başkan Putin'in "Körfez'de tırmanmayı önlemek, güvenilir bir kolektif güvenlik sistemi kurmak için önlemler almak" amacıyla Almanya ve İran'ın yanı sıra Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin liderlerinin bir araya gelmesi önerisine de atıfta bulundu.
Burada, Arap Körfez ülkelerinin önerilen bu kurucu toplantıya davet edilmediği dikkati çekiyor. Ancak Lavrov daha sonra, "bu fikirleri uygulamak için pratik adımlar geliştirmek" gayesiyle Körfez'e kıyısı olan tüm ülkelerin yanında Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İTT) da bu toplantıya katılabileceğini de ekledi.
Diğer bir deyişle, KİK ülkeleri sadece ilk aşamada katılımcılar tarafından üzerinde anlaşılan fikirlerin uygulama aşamasında davet edilecek.
Rusya'nın Körfez güvenliğine yönelik önerisi, birçok soruyu gündeme getiriyor.
İlk olarak, Körfez güvenliğinin öncelikli olarak onları ilgilendirdiği KİK ülkelerini, Körfez'in güvenliğini sağlayacak herhangi bir mekanizmanın kuruluş aşamasına dahil etmeyip, daha sonra onlardan bunu uygulamalarını istemek ve yükümlülüklerini kabul etmelerini beklemek kabul edilemez.
İkincisi, Rusya'nın önerisi yeni haliyle, 2007'de İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri olarak görev yaptığı sırada Hasan Ruhani'nin yaptığı bir Körfez iş birliği ve güvenlik mekanizması tesis etme önerisine benziyor.
Bu benzerlik, iki taraf arasında öneri konusunda bir koordinasyon olduğunun bir göstergesi olabilir. Elbette, uluslararası toplumdan dışlanmış statüsünden kurtulmasına yardımcı olacak böyle bir mekanizmanın varlığı İran'ın çıkarınadır.
Üçüncüsü, önerilen güvenlik sistemi, ister Körfez'in iki kıyısı arasında, ister büyük ülkeler (özellikle de Çin, Rusya ve ABD) arasında olsun, çeşitli taraflar arasındaki mevcut güvensizliği göz ardı ederek, büyük miktarda hassas bilgi alışverişi gerektiriyor.
Lavrov'un geçen ekim ayında Güvenlik Konseyi'ndeki sunumundan sonra gündeme gelen bu ve benzeri pek çok soruyla birlikte Moskova, Körfez için kolektif bir güvenlik sistemi oluşturma yolculuğunun "ne kısa ne de kolay olmayacağının" ayrımına vardı.
Bu nedenle Lavrov'dan, "Bölge ülkeleri bu yolculuğu kendileri yapmalı, dış tarafların görevi ise uygun koşulları sağlayarak onlara yardım etmek olmalı" açıklaması geldi.
Lavrov buna iki önemli nokta da ekledi. Birincisi, Körfez'de koşullarının iyileştirilmesi için güven artırıcı önlemler başlangıç noktası olmalı.
İkincisi, bu tedbirler "ülkelerin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı ile uluslararası hukuka ve BM Sözleşmesine tam bağlılığa" dayanmalı.
Bu noktalar, KİK'nin tezleri ve İran'a doğrudan ilettiği, söz ve eylem düzeyinde bu ilkelere bağlılığın güven inşa etmek ve iş birliği konusunda daha büyük adımların önünü açmak için gerekli olduğu mesajıyla tutarlıdır.
Zira bunlara bağlı kalmak, İran'ın komşularının içişlerine karışmak için güç kullanmaktan vazgeçmesi, bölgede şiddet ve yıkıma neden olan terörist grupları ve mezhepçi milisleri finanse etmeyi, eğitmeyi ve silahlandırmayı durdurması anlamına geliyor.
Aynı zamanda Suudi Arabistan'a yönelik roket ve silahlı insansız hava araçları saldırılarının, Basra Körfezi ve Kızıldeniz'de petrol tankerleri ve deniz trafiğini hedef alan saldırılarının durması anlamına da geliyor.
Rusya, İran'ı BM Sözleşmesine uymaya, bölgede güvenliği ve barışı baltalayan faaliyetlerini sınırlamaya, komşularının güvenini yeniden kazanmaya ikna etmeyi başardığında, Körfez'de kolektif güvenlik için yeni bir çerçeve önerisi daha inandırıcı ve kabul edilebilir hale gelebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish