En sakin haftada bile tartışmalar ve gündem sıkıntısı yaşamıyor Türk sporu. Geçen hafta, hem futbol hem de basketbol milli takımları için hareketli bir hafta geride kalırken, futbolda UEFA Uluslar C Ligi'ne düşen Türkiye, basketbolda da ne olduğu anlaşılmadan milli takımın koçu değiştirildi.
Türk futbolunda kulüpler bazında başarısızlık, kulüplerin sorunları ve Türkiye Futbol Federasyonu'nun(TFF) yönetim hataları, milli takımın başarısızlığına da yansıyor.
Yıllarca yüksek maaşlı teknik adamlar, gazetecilere saldıran, prim pazarlığı yapan, takım arkadaşlarına silah çeken oyuncular, milli takım ile kutsal bir alanda kalarak yapılan yanlışları normalleştirdiler.
Kişiler üzerinden dönen ve teknik olmayan tartışmalar ile milli takım, futbolun en üst markası olmaktan ve bir ekol olmaktan uzak kaldı hep.
Sürdürülebilir olmayan başarılara tutunmaya çalıştıkça, daha fazla zaman kaybı yaşandı.
Son olarak yaşanan başarısızlığa Şenol Güneş'in maaşı üzerinden yorum yapmak, yine gerçeklerden uzaklaştırıyor spor kamuoyunu.
Mesela daha önceki teknik adamlar, Guus Hiddink, Fatih Terim, Mircea Lucescu da yüksek ücretle görev yapmışlardı ve ortaya somut kazanımlar koymamışlardı.
Aslında yüksek maaş tavanını, Guus Hiddink ile en tepeye koyan TFF idi ve sonra gelen teknik adamlara da mecburen yüksek maaşlar vermek zorunda kaldılar. Yani yüksek maaşları belirleyen de veren de TFF oldu.
Almanya ve Hollanda, oyunculara değil kulüplere prim veriyor
Yine milli takımda verilen primler de bir başka tartışma konusu. Mesela Almanya ve Hollanda, milli takımlarda oyuculara prim vermek yerine, kulüplerine prim veriyor ve milli takıma oyuncu yetiştirmeyi teşvik ediyor.
Oyunculara, milli takıma seçilmeyi kariyer açısından bir artı değer olarak sunuyor ve piyasasını yükseltmesine fırsat tanıyor.
Türkiye'de ise Milli Takım, korunaklı kutsal alan olarak sunulan ve prim alınabilen bir yer olarak hedef oluyor.
Hatta 2002 Dünya Kupası'nda jeep pazarlığı, 2010 Basketbol dünya şampiyonasında şimdiki Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu'nun canlı yayında sevinirken primi vurgulaması ve 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda otelde prim pazarlığı yapıldığı iddiaları hafızalarda duruyor.
Sonuç olarak, milli görev bilinci, milli primler ile taçlandırılıyor hep.
Bununla beraber, Türk sporunda asıl konuşulması gereken konular, sürekli gündem dışında kalıyor. Bir devamlılığı ve planlaması olmayan tercihler, uygulamada da farklılıklar yaratıyor doğal olarak.
Örneğin bir önceki teknik direktör Fatih Terim'in, yabancı konusundaki bakışı ile şimdiki teknik direktör Şenol Güneş'in yabancı oyuncu bakışı, tamamen farklı idi ve bu bakış açısı, ülkenin yabancı oyuncu kurallarına da yansıdı.
Yine daha önceki Milli Takım teknik direktörü Abdullah Avcı da yabancı kuralında sınırlamalar olması üzerinde görüş bildirmişti.
3 teknik adam ile 3 farklı görüş, ülke futbolunun kuralları üzerinde farklılıklar yarattı.
Milli Takım'a en çok oyuncuyu İstanbul, sonra Almanya veriyor
Konuşulmayan konulardan biri de Mili Takım'ın oyuncu havuzu. Bu konuda Türkiye Futbol Araştırmaları Grubu TÜFAR'ın raporu dikkat çekici.
Rapora göre; Türkiye'de 52 şehir, Milli Takım'a altyapı olarak hiç katkıda bulunmamış. Ve Milli Takım'a en çok oyuncu, İstanbul'dan sonra 28 oyuncu ile Almanya altyapısından gelmiş.
Ve Almanya'da yetişen oyuncular, milli maçlarda İstanbul dışındaki şehirlerden yetişen oyunculardan daha fazla görev almışlar.
Lucescu'nun, kimsenin bilmediği Hollanda 2. Lig'nden bir oyuncuyu menajer bağlantısı ile milli takıma alması hala unutulmadı.
Gökhan Töre'nin silah olayı, Arda Turan'ın Avrupa şampiyonasında prim pazarlığı, yine Arda Turan'ın TFF Başkanı'nın olduğu yerde uçakta gazeteciye saldırması, Fatih Terim'in bir mekân kavgası, milli takımların başarılar ve yapılanmadan çok, tartışmaların merkezinde kalmasını sağlıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun, futbola erişimi sağlaması, futbolu sevdirmesi, top ve eğitime ulaşamayan çocuklara yardımcı olması gerekiyor.
Bu ülkenin Milli Takım'ına 52 şehirden katılım olmamasına çözüm araması gerekiyor.
Futbol kamuyounun, kime bu kadar para verildiğinden çok, neden verildiğini ve bu paraların neden doğru yerlere harcanmadığının masaya yatırması gerekiyor.
Bununla beraber, milli görev bilincinin bu kadar çok vurgulandığı bir organizasyonda, yüksek bütçelere ve prim motivasyonuna neden bu kadar ihtiyaç olduğunu konuşması gerekiyor medyanın.
Kamuya ait paranın, futbola ve gençlere değer katmasına ve verimli kullanılmasına ihtiyacı var bu ülkenin.
Milli Takımlar için para yerine, planlama ve sistem konuşulması gerekiyor.
Kutsal görevin 52 şehre de ulaşması gerekiyor artık.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish