Bu seçimlerde işler farklı olacak…
Hillary Clinton, bu hafta kendisi ile yapılan röportaj sırasında bütün kamuoyu yoklamalarının kendisinin Donald Trump'ın önünde ve kazanma olasılığının ondan daha yüksek olduğuna işaret ettiği 2016 seçimlerinde olduğu gibi, durumu değiştirecek sürprizlerden korkup korkmadığı hakkındaki soruya bu yanıtı verdi.
Demokratların eski başkan adayı bu kez Joe Biden'ın kazanacağından emin görünüyordu.
The New York Times gazetesinde yayımlanan röportajında "Onun kazanacağını düşünemiyorum bile. Başkanlığının 4 yıllık sicilinden gerekli dersi öğrendik" dedi.
Peki, gerçekten de bu kez işler farklı mı olacak?
İki ay önce bana şu an düzenlenmesine 5 gün kalan ABD seçimlerini kimin kazanacağını düşündüğüm sorulsaydı cevabım emin bir şekilde, kazananın Biden olacağı şeklinde olurdu.
Fakat şimdi kimin kazanacağından emin değilim. Belirleyici olacak birkaç eyalette seçim savaşı şiddetlenirken anketler halen Biden'ın ülke genelinde Trump'ın 8 puan önünde olduğunu söylese de benim için tablo artık o kadar net değil.
Son dakika sürprizleri halen mümkün. Demokratların ve Hillary Clinton'ın zaferine bahse girenlerin 2016 dersini kolayca unutabileceklerini sanmıyorum.
Zira bu seçimlerde iç kutuplaşma epey yoğun ve yine yabancı müdahaleler var. ABD istihbarat servisleri, sosyal medya platformları veya seçmen kayıt sitelerine sızma yoluyla Rusya, İran ve Çin'in müdahale girişimlerinde bulunduklarını düşünüyorlar.
Demokratlar kazanırlarsa, 2016 seçimlerindeki yenilgilerinden sorumlu gördükleri ve halen Trump lehine hareket eden Rusya ile hesaplarını kesinlikle tasfiye etmek isteyeceklerdir.
Demokrat cephesinde Biden'ın bu hafta olduğu gibi bir iki hata yapmaya devam etmesine dair korkular da var.
Biden, Donald Trump'ın ilk adını unutup kendisine George diyerek rakibine kendisiyle alay etmek ve akli dengesini sorgulamak için bir fırsat daha vermişti.
Trump kampı, Biden'ın (önümüzdeki ay 78 yaşında olacak) ya da alay etmek istediklerinde söyledikleri gibi Uykucu Joe'nun arada sırada unutkanlık yaşadığı, yoğun çalışmaya gücü yetmediği, bu nedenle seçim mitinglerinde fazla görünmediği propagandası yaparak uyarıcı ilaçlar kullandığını iddia ediyor.
Buna ek olarak idaresinin koronavirüs salgınındaki kötü performansına, kötüleşen ekonomik duruma, sosyal ve etnik gerginliklere, tartışmalı tavırlarının neden olduğu düşmanlıklara ve medya organları ile devam eden savaşlarına rağmen Trump, bir önceki seçimlerde kendisine zaferi getiren seçim kitlesi içinde halen güçlü bir desteğe sahip.
Cumhuriyetçiler halktan daha az oy alabilirler ama eyalet seçici kurullarında alacakları oylarla seçimleri kazanabilirler.
Nitekim, örneğin 2016 seçimlerinde de Clinton halktan daha çok oy almıştı ama eyaletlerin seçici kurullarında Trump daha fazla oy kazandığı için seçimlerin galibi olmuştu.
2000 yılındaki seçimlerde de oğul George Bush'a göre Demokrat rakibi Al Gore daha çok oy almıştı ama yine sonucu seçici kurullar belirlemiş ve Bush başkan olmuştu.
Demokratların bu kez sürprizlerden kaçınıp Biden'ın zaferini garanti etmeleri için Trump'ın kendilerinden söküp aldığı kritik eyaletlerde kazanmaya ihtiyaçları var.
Trump geçen seçimlerde bu sayede gözlemciler ile anketlerin tüm tahminlerini tersine çevirmişti. Bu eyaletlerdeki yarış halen olanca şiddetiyle devam ediyor.
2018 Kongre seçimlerinin sonuçları da Demokratların umdukları kadar güven verici değildi. Bu seçimlerde Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu ele geçirip 8 puan ile Cumhuriyetçilerin önüne geçseler de Senato'da çoğunluğu ele geçirmeyi başaramamışlardı.
Aksine Cumhuriyetçiler, Senato'da daha da güçlenmişlerdi. 2018'deki ara seçimlerde Cumhuriyetçilerden Florida, Georgia, Kuzey Carolina, Iowa ve Ohio gibi kritik eyaletleri almakta başarısız olmaları Demokratları endişelendiriyor.
Bu yılki seçimlerde yeni bir etken daha var; sosyal ve ekonomik etkileriyle diğer tüm konuların önüne geçen koronavirüs salgını.
ABD bugün bir haftada ortalama 500 bin vaka sayısı ile ikinci dalgayla yüzleşiyor. Pandeminin başlangıcından bu yana toplam vaka 8,8 milyonu, ölü sayısı ise 227 bini aştı.
İlk bakışta salgın, Trump'a karşı Demokratların elindeki bir koz gibi görünebilir. Zira yönetimi virüsü dizginleyemeyip Beyaz Saray'a girmesini bile engelleyemedi.
Trump, eşi, oğlu ve çevresindeki yardımcılarından sonra şimdi sıra ofisindeki çalışanlardan bazıları ile birlikte enfekte olan yardımcısı Mike Pence'a geldi.
Ancak korona salgını söz konusu olduğunda bile seçim açısından tablo tamamen net değil. Amerikalıların çoğu (CNN kanalının anketine göre yüzde 58'i) Trump'ın salgın sırasındaki performansından memnun değil.
Peki, bu durum oyların otomatik olarak Biden'a gideceği anlamına mı geliyor?
Böyle olmak zorunda değil. Zira bazıları Başkan'ın performansından memnun olmasalar ve salgınla mücadelede mükemmel bir performans gösterdiği iddiasına inanmasalar da onu desteklemeyi ve partiye bağlılıklarını korumayı sürdürüyorlar.
Bunun yanı sıra tam kapatmaya karşı çıkan politikasını destekleyen ve onun gibi ekonomik aktivizmin devam etmesini isteyen seçmenler de var.
Bu seçmen kitlesi, Biden'ın açıkladığı krizle mücadele politikalarının kendisine oy verilecek kadar ikna edici olmadığı görüşündeler.
Kesin olan tek şey pandeminin 70 milyondan fazla Amerikalıyı postayla veya 3 Kasım tarihinden önce açılan oy kullanma merkezlerinde erken oy vermeye sevk ettiğidir.
Bu, seçimlerde benzeri görülmemiş bir katılımın yaşanabileceğinin göstergesi olarak kabul edildi. Tarihsel olarak yüksek katılım Demokratların lehine olmuştur ama mevcut yoğun kutuplaşma ışığında, erken oyların kimin lehine olacağını kimse kesin olarak söyleyemez.
Bu nedenle, Trump'ın düzenlediği mitingler Biden'ın etkinliklerinden daha kalabalık görünse de iki taraf da seçim kampanyalarına hız vermiş durumda.
Demokratik kampın karşı karşıya olduğu bir diğer sorun ise Biden'ın kişiliği. Biden'ın seçmenler arasında coşku uyandıran retorik veya kutuplaştırıcı yetenekleri yok.
Ayrıca prensiplere bağlı karakteri, Trump'ın her zaman medya organlarının ilgisini çeken, insanların sosyal medya platformlarında daha çok paylaştıkları, onları öfkelendiren ya da güldüren abartılı tavırları ve söylemleri, demagojisi karşısında zayıf ve sönük kalmasına neden oluyor.
Trump nereye giderse gitsin ve nerede konuşursa konuşsun tartışma yaratacak bir şey buluyor. Örneğin bu hafta New Hampshire eyaletinde düzenlediği miting sırasında, ilki Kosova ile Sırbistan arasında barışı sağlayan müzakere yetenekleri, diğeri ne olduğunu açıklamadığı "bir başka şey" için iki Nobel Ödülü aldığını söyledi.
Ardından hızla geri adım atıp iki ödülden bahsederken aday gösterilmesini kastettiğini belirtti. Ancak sonra yine Suriye'deki rolü için üçüncü kez ödül alması gerektiğini belirtti.
Gerçek şu ki ABD siyasi sistemi bozuk ve Trump'ın başkanlık dönemi bu kusurlardan birçoğuna ışık tuttu.
Bazı seçmenler kendilerini 74 yaşında ve belki de kendisinden hoşlanmadıkları bir başkan ile kendilerini heyecanlandırmayan 78 yaşındaki rakibi arasında seçim yapmak zorunda hissediyor.
Üçüncü bir seçenekleri yok. Çünkü iki partili sistem, bağımsız bir adayın veya gerçek bir rekabet fırsatına sahip yeni bir partinin ortaya çıkmasına izin vermiyor.
Birçok kişi, Demokrat Parti kadar büyük bir partinin nasıl böylesine önemli ve kararlı bir savaş için gerekli siyasi niteliklere sahip daha genç ve enerjik bir aday gösteremediğini merak ediyor.
Keza Cumhuriyetçi Parti gibi eski bir partinin, nasıl başkanının seçim sistemini sorgulamasına ve ciddi bir sahtekarlıktan bahsetmesine, yenilirse sonucu kabul etmemekle tehdit etmesine izin verdiğini merak ediyor.
Trump veya Biden kazansın, ABD'nin demokrasisinin gözden geçirmeye ve birçok anayasal veya seçim kusurunu düzeltmek için cesarete ihtiyacı var.
Bu olabilir mi? Doğrusu bu konuda şüpheliyim. Çünkü ABD anayasasını adeta kutsal ve dokunulmaz bir buzağıya dönüştürdü. Bu kusurların çoğu da anayasaya dokunmadan düzeltilemez.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish