Mimarını bir süre önce kaybeden 12 Eylül 1980 askeri darbesi Türkiye siyasetinde kalıcı izler bırakmakla kalmadı.
Darbe, toplumsal yaşamı da altüst etti binlerce kişi için bir türlü iyileşmeyen yaralar açtı.
Askeri darbenin ardından siyasi partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu ardından yargılandı.
Resmi rakamlara göre 650 bin kişi gözaltına alınırken, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi ve 200 binden fazla kişi askeri mahkemelerce yargılandı.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı
171'i cezaevinde işkence sonucu olmak üzere toplamda 300 kişi hayatını kaybetti.
30 binden fazla insan yurt dışına kaçarken, yaklaşık 14 bin kişi de vatandaşlıktan çıkarıldı.
Türk vatandaşlığından çıkarılmalar 1990'lı yıllarda da devam etti.
Bakanlar Kurulu'nun 28 Aralık 1992 tarihli ve 32/3969 sayılı kararı ile Türk vatandaşlığından çıkarılanlardan biri de Şırnak'ın Silopi ilçesinde ikamet eden 1956 doğumlu Ahmet Can.
Daha 4 yaşındayken babasını kaybeden Ahmet Can, bir akrabasının üzerine, iki kardeşi de bir başka arkabalarının nüfusuna kaydediliyor.
Can, evlenip çoluk çocuğa karışınca maddi imkansızlıklar nedeniyle 1984'de ailesini bırakarak çalışmak için Mersin'e göç etmek zorunda kalıyor.
4 yıl tek başına çalıştıktan sonra ailesini de yanına alan Can'in Mersin'in varoşlarına yerleşir.
"Ailemin rızkını bulmak için sahte kimlik düzenledim"
Askerlik hizmetini yapmasıyla ilgili giden çağrıya yanıt vermediği için vatandaşlığı dondurulan Can, 1992'de Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılır.
Nüfus cüzdanı olmadan hiçbir şey yapamayan Can, dayısının oğlu adına bir kimlik düzenler ve 1996'da şikayet edilene kadar böyle devam eder.
Yakalandığında "Niye böyle bir yola başvurdun" diye sorulduğunda Can, "Amacım ailemin rızkını bulup çocuklarımı geçindirmek" diye cevap verir.
Vatandaşlıktan çıkarıldığı için askere gönderilmedi
Başkasına ait kimlik kullandığı için 3 ay tutuklu kalır ve serbest bırakıldıktan sonra askerlik şubesine gönderilir.
Ancak şubede, "Vatandaşlıktan atıldığın için seni askere gönderemiyoruz" denilir.
Vatandaşlığa alınmak için İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü dahil bir çok kuruma başvurur ancak her defasında ret cevabı alır.
Birgün yine şikayet üzeri gözaltına alınır ve arama için eve götürülür. Detaylı yapılan aramada bir şey bulunmaz fakat evin arka tarafında silah ve bir miktar esrar bulunur.
Kumpasa maruz kaldığını anlatan Can, "Evimi aramaya gelen polisleri görenlerin anlattığına göre silah ve esrarı güvenlik güçleri yerleştirmiş" iddiasında.
Kendisi gibi çocuklarının da inşaat işçisi olduğunu ve bulunan silah ile esrarın kendilerine ait olmadığını söylese de, Ahmet Can ve oğulları tutuklanmaktan kurtulamaz.
"Çocuklarımın cezaevinden çıkması için kumpas olayını üstlendim"
Oğulları birkaç ay sonra serbest bırakılan ve kendisi 3 yıl tutuklu kalan Can, olayı şöyle anlatıyor:
"Ne benim ne de ailemin bulunanlardan haberi yoktu. Zaten çocuklarım da benim gibi inşaat işlerinde çalışıyordu. Hem emniyet sorgusunda hem de Devlet Güvenlik Mahkemesi'ndeki ifadede bunların bize ait olmadığını söyledik. Parmak izi olmadığı gibi bize ait olduğuna dair bir delil de yoktu. Cezaevine gelen eşim çocuklarımla görüşebiliyordu ama kimliğim olmadığı için benimle görüşemiyordu. Doğrusu o kadar zor durumdaydım ki avukat tutacak maddi durumum bile yoktu. Asılsız bir suçlamaya maruz kalmıştım ve başka yapacak bir şeyim yoktu. Daha fazla zorluk çekmemek ve çocuklarımın cezaevinden çıkması için kumpas olayını üstlendim."
Yaşanan sıkıntılara daha fazla direnemeyen Can, 2004'de ailesini alarak memleketi Silopi'ye geri döner ancak yaşanan sıkıntılar burada da peşini bırakmaz.
Birgün Şırnak Valiliği'ne vatandaşlık işlemleri için giden Can, eskiden kalma 9 aylık cezası olduğu gerekçesiyle yeniden tutuklanır.
"Hiçbir zaman Türkiye'den dışarı çıkmadım"
Kalan cezasını çektikten sonra serbest bırakılan Can, vatandaşlığa geri alınmak için mücadelesine kaldığı yerden devam ediyor.
Yaptığı başvurularda "Milli güvenlik açısından uygun görülmedi, tehlikeli birisin" gibi gerekçelerle her seferinde ret edildiğini ifade eden Can, macerasını şöyle naklediyor:
"Daha çocukken babamı kaybederek hayattan ilk silleyi yedim. Babam olmadığı için beni ve kardeşlerimi akrabalarımın üzerine kaydetmişler. Çok mağduriyet yaşadım. Kimliğim olmadığı için hastalandığımda doktora bile gidemedim. Vatansız kaldım. Doğru düzgün bir işte çalışamadım. Hayatımızı sefalet içerisinde sürdürüyoruz. Vatandaşlığa alınmak için çok mücadele verdim. Örneğin bir defa Nüfus Müdürlüğü'nde bana önce bir ülkenin vatandaşı olup daha sonra gelip dava açman lazım dediler. Ben hiçbir zaman Türkiye'den çıkmadım ki başka ülkeye gidip sonra dava açayım. Uzun süre maddi imkansızlıklar nedeniyle avukat tutup dava bile açamadım."
Çevresinde bulunan dostların yardımıyla dava açtığını ifade eden Ahmet Can, yargı sürecine ilişkin şu bilgileri veriyor:
"İlk açtığım davada hakim, talebimi reddetti. Davayı 2018'de Ankara Bölge İdare Mahkemesi'ne götürdüm ve talebim oy birliğiyle kabul edildi. Mahkemenin 2 yılı aşkın bir zamandır bana hak vermesine rağmen adeta Şırnak'ta valilik, emniyet ve nüfus müdürlüğü arasında mekik dokuyorum. Mahkemenin kararını tüm resmi kurumlara teslim etmeme rağmen hala nüfus cüzdanım verilmiş değil. Bir defasında nüfus cüzdanı için fotoğraf istediler verdim ama ondan da bir şey çıkmadı."
"6 oğlum askerlik yaptı, kimliğimin verilmemesine anlam veremiyorum"
"Nüfusu 83 milyonu bulan Türkiye'de yaşadığım zorluğun bir benzerini başka kimse yaşamamıştır, bir örneği yoktur" diyen Can, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Vatandaşlıktan çıkarılmam benim gibi ailemin de hayatını etkiledi. Çocuklarımı okutamadığım gibi doğru düzgün iş güç sahibi de olamadılar. Hem Silopi'de hem de Mersin’de kaldığım süre boyunca bırakın birilerinin malına el uzatmayı bir karıncayı bile incittiğimi kimse söyleyemez. 6 oğlum askerlik yaptı. Buna rağmen devletin beni 'tehlikeli' görmesine anlam veremiyorum. Birkaç gün önce nüfus cüzdanımın verilmesi için tekrar müracaat ettim. Pek umutlu olmasam da oradan gelecek haberi bekliyorum."
"İdare mahkemesinin verdiği kararı Danıştay'da onayladı"
Ahmet Can'a hukuk işlerinde yardımcı olan avukat Perihan Ölker de uzun bir süreçten sonra vatandaşlığa alınmayla ilgili davayı kazandıklarını ve idare mahkemesi tarafından verilen kararı Danıştay'ın da onayladığını ifade etti.
İçişleri Bakanlığı'ndaki vatandaşlığa geri alma ile ilgili işlem yapan birimin bir türlü mahkeme kararını uygulamadığını ve sürekli bahaneler üreterek vatandaşlık kabulünün prosedürlere takıldığını aktaran Ölker, şu bilgileri paylaştı:
"Bir mahkeme karar vermişse, hangi birim olursa olsun onu uygulamak zorunda. Kararı uygulamamak için mahkemenin üstü olmanız lazım. Ayrıca karar Danıştay'ın da incelemesinden geçmiş bir karardır. İdare mahkemesi vatandaşlığa alınma davanızı kabul ediyor ve Danıştay 'Bu kişinin vatandaş olarak alınması gerekiyor' diyerek bunu onaylıyor ancak bakanlıktaki vatandaşlık işlerini yürüten birim bir türlü işlemi yapıp nüfus cüzdanı vermiyor."
© The Independentturkish