6-8 Ekim Olayları, Türkiye'nin çözüm ve barış sürecinin adeta ince bir ipin üzerinde 'duralamaları' oynadığı hassas bir süreçte gerçekleşti.
Süreci hassaslaştıran halk değildi.
Kürt halkı bir yana, batıda milliyetçi kesimlerde dahil, halkın bütün kesimlerinin ilk zamanlardaki güvensizlikleri ve türlü tepkileri zayıflama sürecine girmiş, çözüme ve barışa yönelik eğilimleri güçlenmeye başlamıştı.
Ancak çözüm süreci sallantıdaydı.
Hükümet sürece söylem düzeyinde hızlı başlamıştı ama…
27-28 Mayıs'ta başlayan Gezi direnişinden önce ve sonra görünürlük kazanan bir şekilde 'çözümsüzlük' tarzına girecekti. Öyle ki barışın 'olmazsa olmazı' olan 'güven verici önlemleri' dahi koşula bağlayacaktı.
Hükümetin bu tutumu Kürt hareketinde zaten var olan güvensizliği daha bir artıracaktı.
Halkın güçlenen barış eğilimi ile tarafların tutum ve eğilimleri arasındaki çelişkiye rağmen çözüm sürecini bozma ve çatışma hali de beklenmiyordu.
Halkın barış eğiliminin güçlenmesinin etkisiyle de olmalı, en azından Kürt siyasal hareketinde, çözüm sürecini bozmaya götürecek ilk adımı atmama kararlılığı vardı.
Her şey bir yana onlar sonuçta Öcalan'a bakıyorlardı ve Öcalan'ında "barışta ısrarcı" tutumu açıktı.
Çözüm ve barış süreci buzdolabına…
6-8 Ekim 2014 Olaylarından hemen sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hükümet düzeyinde bir çağrı ile Akil İnsanlar Heyeti'ni toplantıya çağırdı.
19 Ekim 2019'da gerçekleşen toplatı 10 saat 15 dakika sürdü.
Akil İnsanlar Heyeti'nin büyük çoğunluğu, toplantının 6-8 Ekim Olaylarının da etkisiyle, tıkanma süreci yaşayan çözüm ve barış süreciyle ilgili yapıldığı kanısıyla toplantıya gelmişti.
Başbakan Davutoğlu'nun konuşmasının ardından geçilen fikir alışverişi bölümünde, 6-8 Ekim Olayları ile ilgili danışma için çağrıldığımızı, çözüm ve barış süreci diye bir gündemin olmadığını fark ettik.
Başbakan Davutoğlu'nun toplantının içinde parça parça ifade ettiği ve sonunda da yaptığı toparlayıcı konuşmasında şunları söyleyecekti:
Akil İnsanlar Heyeti, bizim için değerli olan görüşlerini söylemeye devam edebilir, bundan memnun oluruz. Ancak bazı Heyet üyesi arkadaşların ifade ettiği gibi 'resmileşme ve yeni bir görev tanımı olmuyorsa Akil İnsanlar Heyeti olayına son vermek gerekir' noktasındayız.
Resmi olarak Akil İnsanlar Heyeti olayı şimdilik bitmiştir. Bu toplantıda ifade edilen Kürt meselesi, demokrasi meselesi ile ilgili görüşler ve öneriler değerlidir, ancak bunların hiçbirini uygulayacak durumda değiliz.
Çünkü 6-8 Ekim Olayları ortaya çıkardı ki Türkiye'nin Kamu Düzeni sorunu vardır. (Başbakan Davutoğlu bu noktada 'Devlet düzeni demiyorum, onun yerine Kamu düzeni kavramını bilinçli olarak kullanıyorum' dedi.)
Kamu düzeni sağlanmalı.
Kamu düzeni sağlanmadan siyaset ve özgürlük sağlanamaz.
Gerçek anlamda bir çözüm süreci yürütülecekse, devletin kamu düzeni ve hukuk düzeni tartışılmamalıdır.
Kamu düzeni sağlanana kadar, sağlandığı şekliyle PKK'nın buna uyacağına emin olana kadar, Çözüm ve barışla ilgili bütün bu değerli öneriler ve görüşler buzdolabına kaldırıldı.
Kamu düzeni ve İç Güvenlik Yasası
Bu toplantıdan sonra benim için bu yönlü gelişmeleri izleme ihtiyacı ortaya çıktı.
Akil İnsanlar Heyeti'nden başka, Türkiye'nin belli başlı birçok kamu ve yarı kamu kuruluşlarıyla benzeri toplantılar yapıldı.
Bütün bu toplantılarda 6-8 Ekim Olaylarının açığa çıkardığı "kamu düzeni" zafiyeti konuşuldu, katılımcılardan kamu düzenini güçlendirmeleri ve bu yönlü görüşleri istenecekti.
Kamu düzeni kavramı Başbakan Davutoğlu ve hükümet tarafından 30 Ekim 2014'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına taşındı.
MGK toplantısında, 6-8 Ekim Olayları konuşulacak, Kürt sorunu ve bütün demokratikleşme hamlelerinin ertelenmesi, öncelik olarak kamu düzeninin eksiksiz sağlanması yönünde MGK (dolayısıyla devlet) kararı alınacaktı.
Bunun yasal biçimlerinden biri İç Güvenlik Yasası olacaktı.
Kamu düzeni ve İç Güvenlik Yasası artık devlet iradesinin tezahürü idi.
'Savaş istenmeyen bir şeydi', ancak 'PKK ve sokak üzerinde kamu düzenini sağlamak için gerektiğinde savaşılacaktı'.
Ancak yanlış algı yaratacağından, seçimden önce savaştan imtina edilecekti.
Çözüm süreci 'zorunlu' gevşemelere de yol açacaktı.
Anlaşılır hazırlıkları tamamlamaya ihtiyaç vardı.
…
(Yarın devam edeceğiz...)
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish