Babam her zaman şöyle söylerdi; adam olmanın ölçütü kaç defa ve hangi şiddetle yere serildiğin değildir. Önemli olan hangi hızla ayağa kalktığındır.
Bu sözler hayatında birkaç defa sağlam darbe yemiş ama her defasında bir şekilde ayağa kalkmayı becermiş bir adamın hayatının özeti gibi. 3 Kasım'daki seçimlerde dünyanın en güçlü siyasal pozisyonuna aday iki kişiden biri olan Joe Biden'dan söz ediyoruz. Diğeri malum Donald Trump ve onun hayatı hakkında bilmediğimiz yok. Dolayısıyla bu portrede hayatı daha az bilinen adayın yaşamına da biraz göz atalım istedik.
Gerçekten babası böyle şeyler söyler miydi bilemiyoruz. Zira Biden kendi hayatına dair anlattığı uydurma hikayelerle de meşhur bir politikacı. Ama buna sonra geleceğiz. Gelin hikayenin en başından başlayalım.
Joseph Robinette Biden Jr., 20 Kasım 1942'de İrlanda kökenli katolik bir ailenin ilk çocuğu olarak Pensilvanya'da hayata gözlerini açtı. Sonraları seçim kampanyalarında sık sık "Benim atalarım Pensilvanya'nın kuzeydoğusundaki kömür madenlerinde çalıştı" iddiasında bulunsa da Biden'ın atalarının hiçbiri kömür madenciliği yapmamıştı.
Aslında dedesi Joseph H. Biden, American Oil Company'de üst düzey yöneticilik yapan zengin bir iş adamıydı. Babası; Joseph Robinette Biden Sr. varlıklı bir aileye doğmuş, lüks arabalar, atlı av partileri, balolarla büyümüştü. Bebek Joe'nun şanssızlığı, ailenin tam da onun doğumunun ardından maddi sıkıntılar yaşamaya başlamasıydı. Pensilvanya'da uzun süre iş bulamayan baba Joe Biden Sr. ailesiyle Amerika'nın en küçük eyaletlerinden Atlantik kıyısındaki Delaware'e taşındı ve burada başarılı bir ikinci el araba satıcısı oldu.
Biden, sonradan babasının bu yıllarını, "Delaware'in şimdiye dek gördüğü en zarif giyimli, elleri mükemmel biçimde manikürlü araba satıcısıydı" sözleriyle anacaktı.
Genç Biden, Delaware'de bir Katolik okulu olan Archemere Akademi'ye gitti. Derslerde ışıldayan öğrencilerden değildi ama okulun hem Amerikan futbolu takımının hem de beyzbol takımının yıldızlarındandı ve öğrenciler arasında doğal bir lider olarak görülüyordu.
"Kekeme Joe"
İlginç olan şu ki, Biden bu popülariteyi kekeme olmasına rağmen sağlayabilmişti. Çocukluğundan 20'li yaşlarının ortalarına kadar kekemeydi ve bu onun bazen arkadaşları arasında alaya alınmasına neden oluyordu. Sonraları, bunu ayna önünde saatlerce şiir okuyarak aştığını "ancak bazen çok yorulduğunda kekemeliğinin nüksettiğini" anlatacaktı. CNN'de katıldığı bir programda kekeme bir çocuk olma deneyimi üzerine samimi paylaşımıysa ona puan kazandıracaktı.
1965'te Delaware Üniversitesi'nden anadalda Tarih ve Siyaset Bilimi yandalda da İngilizce diplomaları alarak mezun oldu. Aynı yıl girdiği Syracuse Üniversitesi'nden de 1968'de mezun oldu ve hukuk fakültesini "dünyadaki en sıkıcı şey" diye tanımladı.
Evlilik vaadi: First lady'lik...
1966'da henüz hukuk fakültesinde öğrenciyken Neilia Hunter'la tanıştı ve evlendi. 24 yaşındaydı ve daha o günlerde bile "30 yaşına gelir gelmez senatör 35 yaşına geldiğinde de ABD'nin en genç başkanı olacağını" iddia ediyordu. Bir anlamıyla eşine sadece mutlu bir yuva değil "first lady"lik vaat ediyordu.
Mezuniyetinin ardından aktif bir Demokrat olan Sid Balick'in yanında çalışırken partiye üye oldu. Kısa süre sonra sonra bir arkadaşıyla kendi hukuk bürosunu kurdu. Şirket avukatlığı onu cezbetmiyordu, ceza davalarıysa iyi para getirmiyordu. Arka arkaya 1969, 1970 ve 1971'de üç çocuk sahibi olan Biden ailesini daha çok emlak bakımı ve yönetimi işleri yaparak geçindiriyordu.
Aktif siyasete 1969'da New Castle Belediye Meclisi'ne girerek başladı. 1972'ye kadar avukatlığın yanı sıra Belediye Meclis üyeliği yaptı ve bölgesinde kamu konutları inşa edilmesini savundu, yerel sakinlerin istemediği otoyolun inşasına karşı çıktı. Ama daha Belediye Meclisi koltuğuna oturmadan bile asıl hedefinin senatörlük olduğunu ilan ediyordu. Biden ailesi hedefe kitlenmişti, sahiplendikleri yavru köpeğin adını bile 'senatör' koydular.
İdeal bir aileye sahip idealist genç bir senatör adayı
1972'de beklediği fırsat karşısına çıktı. Üç dönemdir Delaware senatörü olan Caleb Boggs'un seçimleri bir kez daha kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu ve eyaletin önde gelen Demokratlarının onun karşısına aday olarak bir yenilgiye imza atmaya hiç niyeti yoktu.
Sonuçta 63 yaşında tecrübeli ama bezgin (emekliye ayrılmak isterken Nixon'ın ricasıyla son kez aday olmuştu) Boggs'un karşısına 30 yaşında hemen hemen hiç tanınmayan, arkasında ciddi bir parasal ya da lobi desteği bulunmayan Joe Biden çıktı. Herkes seçimin sonucunun daha baştan belli olduğunu düşünüyordu. Ne var ki, Biden, Vietnam'dan çekilmek, çevrecilik, insan hakları, kitlesel ulaşım, daha eşit vergilendirme ve sağlık reformu gibi temaları işleyen çok enerjik bir seçim kampanyası yürüttü.
Üç çocuklu genç çiftin mutlu aile tablosu da sempati topluyordu. Kız kardeşi Valerie Biden Owens'ın yönettiği kampanyanın neredeyse tüm bütçesi ailedendi ve rakibiyle mukayese kabul etmeyecek küçüklükteydi. Biden sadece el ilanları ve yüzyüze görüşmelerle yürüttüğü kampanya sonucunda yalnızca 3 bin oy farkla kıl payı da olsa kazanmayı başardı. Eyaletin küçüklüğü ve ana-akım medyanın fazla ilgi göstermemesi avantajına olmuştu.
Bir aile faciası
Senatör seçilmek için minimum yaş 30'du ve Biden 7 Kasım 1972'de henüz 29 yaşını bitirmeden senatör seçilerek (yemin tarihinde 30 olacaktı) eşi Neilia'ya evlenirken verdiği ilk sözü tuttu. Geriye başkanlık kalıyordu. Ancak bundan sadece bir ay sonra korkunç bir trafik kazası bu "ideal Amerikan ailesini" paramparça edecekti. Noel alışverişinden dönen Neilia Biden'ın kullandığı araç bir TIR'ın altında kaldı. Neilia ve bir yaşındaki kızları Naomi kaza yerinde hayata gözlerini yumdu. Biden çiftinin iki oğlu 2 yaşındaki Hunter ve 3 yaşındaki Beau şans eseri kırıklarla hayatta kaldı. Joe Biden, iki çocuğuyla ilgilenmek için senatörlükten istifayı düşündü ancak Demokrat Senato çoğunluk grubu lideri Mike Mansfield tarafından ikna edildi. Biden, bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük acılardan birini yaşamasına karşın kendisine güvenip oy verenleri hayal kırıklığına uğratmamaya ve hayallerinden vazgeçmemeye karar verdi.
Biden, 5 Ocak 1973'te tedavisi sürmekte olan oğlu Beau'nun hastane odasında yemin etti. Bütün TV kameraları oradaydı, genç senatörün başına gelen trajik olay ilgi uyandırmış ve Biden seçilir seçilmez ülke çapında ünlü bir senatör haline gelmişti.
"Amtrak Joe"
Genç bir bekar baba olarak Washington DC'ye taşınmamaya ve her akşam çocuklarının yanında evde olmaya karar verdi. Ve böylece ona Amtrak Joe lakabının takılmasına yol açan günleri başladı. Amtrak, ABD'nin meşhur demiryolu şirketinin adıydı ve Joe Biden her gün 1,5 saat gidiş, 1,5 saat dönüş olmak üzere günde 3 saatini bu trenlerde geçirmeye başlamıştı. Daha sonra anılarında senatodaki ekibinin; ne kadar dayanacağı üzerine bahislere girdiğini yazacaktı.
Ancak dayandı. 36 yıl boyunca bu şekilde gidip gelen Joe Biden, ABD senatosunda en uzun görev yapan senatörler arasına adını yazdırmayı başardı. Bu süre zarfında her gün bindiği Amtrak hattında tanımadığı kondüktör kalmadı. Bir süre sonra her yıl Amtrak çalışanlarına partiler vermeye başladı ve hatta 2011'de evinin bulunduğu Wilmington'daki tren istasyonuna Joseph R. Biden Jr. İstasyonu adı verildi.
Biden, eşini ve kızını kaybettiği kazanın yasını ömür boyunca tuttu. Kazanın yıldönümü olan 18 Aralıklarda asla çalışmadı ve günü anmayla geçirdi. Ne var ki, hayat devam ediyordu ve Biden'ın yaşam enerjisi ya da hırsları tükenmiş değildi. Beş yıl sonra yeniden evlendi ve 1987'de ilk başkanlık kampanyası için kolları sıvadı. Amacı John F. Kennedy'den bu yana seçilen en genç başkan olmaktı.
"Hatip Joe"
Senatoda geçen 14 aktif yıl ona hatırı sayılır bir ün kazandırmıştı. Konuşmaları o kadar seviliyordu ve kendisi de konuşmayı o kadar seviyordu ki ekibinden ayrılan biri daha sonra onun için "Kendi sesine aşıktır. O kadar çok konuşur ki siz kendi sesinizi unutursunuz" diyecekti. Bir zamanların ‘Kekeme Joe'su artık ünlü bir hatip olmuştu. Demokrat Parti aday adaylığı kampanyasında 1,7 milyon dolarla bir anda en çok bağış toplayan aday oldu. İlk seçimine beş parasız giren Biden artık lobilerin desteğine de sahipti.
İntihalci Joe
Ne var ki, çok para haramsız, çok laf yalansız olmaz demişler. Biden'ı bu ilk başkan adaylığında yakan da bu konuşma şehveti oldu. Aday adaylığı sürecinde yaptığı kitlede heyecan yaratan konuşmalarından birine şöyle başlıyordu:
Buraya gelirken şunu düşündüm. Neden Joe Biden, ailesinde üniversiteye gidebilmiş ilk kişidir? [İzleyicilere eşini gösterir] Neden benim eşim ailesinde üniversiteye gidebilmiş ilk kişidir? Annelerimiz ve babalarımız çok parlak insanlar olmadığı için mi? Yoksa ben bin kuşaklık Biden'lar içinde hepsinden zeki olan tek Biden mıyım?
Biden, eğitimde fırsat eşitliğine vurgu yapan bu sorunun ardından alkışları topluyordu. Ne var ki, bir sorun vardı. Bu sözlerin orjinali Biden'a ait değildi daha da vahimi bu aile geçmişi Biden'a ait değildi.
Oysa ataları kömür madencisi olan da ailesindeki ilk üniversite mezunu olan da Biden değil, o sıralar Birleşik Krallık'ta ana muhalefet lideri olan İşçi Partisi lideri Neil Kinnock'tı.
Hitabet yeteneğiyle hem pazar sabahı talk show'larının hem de kalabalık mitinglerin aranan yüzü olan Biden, Kinnock'un hitabet tarzı ve söylemlerini çok beğenmiş olacak ki ona ait olduğunu belirtmeksizin defalarca konuşmalarında kullanmıştı. Ancak bu defa fazla ileri gitmiş, Kinnock'ın sadece söylemlerini değil aile geçmişini de araklamaya kalkınca yakayı ele vermişti.
Televizyonlarda Biden ve Kinnock'un konuşmalarını arka arkaya gösteren videolar çıkmaya başladı. İntihal skandalı bununla da kalmadı. Biden'ın eski konuşmalarını elden geçirmeye başlayan gazeteciler, "ünlü hatip" Biden'ın Kinnock'ın pek çok konuşmasının yanı sıra John F. Kennedy, Robert F. Kennedy ve Hubert H. Humphrey gibi pek çok siyasetçinin konuşmasını defalarca hiç kaynak belirtmeden ‘yürüttüğünü', birebir aynı cümlelerle kendi fikirleriymiş gibi kullandığını ortaya çıkardı.
"Eminim IQ'm senden yüksektir"
Birkaç gün sonra televizyonlara bir video daha düştü. Kampanyası sırasında bir seçmen Biden'ın eğitimini sorguluyor, çok sinirlenen Biden, kendi döneminde okula tam burslu olarak kabul edilen tek öğrenci olduğunu, sınıfın en iyileri arasında olduğunu, üç kez derece yaptığını iddia ediyor, kendisine soru soran seçmeni, "Eminim IQ'm senden yüksektir" diye azarlıyordu. Ne var ki, bu iddiaların hiçbiri doğru değildi ve Biden'ın öğrenim hayatı hakkındaki gerçekler de elbette haber konusu oldu. Biden'ın dönemin insan hakları hareketinde aktif bir eylemci olduğuna dair iddialar da dönemin tanıklarıyla çürütüldü.
Biden'ın kampanyasının başına asıl felaketse birkaç gün sonra geldi. Hukuk fakültesinin birinci sınıfında intihal nedeniyle bir dersten kaldığı ortaya çıktı. 15 sayfalık makalesinin 5 sayfası "çalıntı" çıkan genç Biden, kendisini "doğru alıntı yapmayı henüz bilmediğini" söyleyerek savunmuştu. Biden'a adaylıktan çekilmekten başka çare kalmamıştı. Hukuk fakültesindeki intihalleri nedeniyle Delaware Barosu'nda avukatlık lisansının iptali için bir dava açıldı ama sonunda yüksek mahkeme buna gerek olmadığına hükmetti. Sonraları Biden'ın konuşmalarını Kinnock'unkilerle karşılaştıran videoları partideki rakip aday adayı Dukakis'in ekibinin hazırlayıp televizyonlara servis ettiği ortaya çıktı. Biden'ın başkanlık hayalleri en azından uzun süre için suya düşmüştü.
"Haklı Joe"
Biden, bundan sonraki kariyerinde Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki görevlerine ağırlık verdi. Komitenin etkili başkanı olarak senelerce görev yaptı. Ancak çok genç yaşta kafasına koyduğu başkanlık hedefinden de hiç vazgeçmedi. Nihayet ilk adaylığından 20 yıl sonra önünde yeniden bir fırsat penceresi açıldığını düşündü. İlk adaylığındaki skandal unutulmuş olmalıydı. George W. Bush'un ülkeyi II. Körfez Savaşı'na sokarken Amerikan halkına yalan söylediğinin anlaşılması ve ikinci dönem başkanlık performansı Cumhuriyetçilere büyük oy kaybettirmişti. 2006 itibarıyla Kongre'nin her iki kanadında çoğunluğu ele geçiren Demokratların adayının, başkanlık seçimini de kazanmasına kesin gözle bakılıyordu.
Bush'un özellikle dış politikada çuvalladığı düşüncesi hakimken tam da senatoda 24 yıl boyunca dış ilişkiler komisyonunda yer almış (bu sürenin çoğunda başkan olarak) yürüten deneyimli politikacı Biden'dan iyisi mi olacaktı? Gerçekten de Demokrat adaylar arası tartışmalarda konu dış politikaya geldiğinde sorular önce ona yöneltiliyor ve aynı soru diğer bir adaya sorulduğunda çoğunlukla söze "Joe haklı" diye başlıyordu. Biden kampanyasının ilk TV reklamını diğer adayların, "Joe is right" (Joe haklı) sözlerinin arka arkaya montajlanmasından oluşan bir video oluşturdu ve kampanyanın sloganı da Joe Haklı idi. Biden bu kez şeytanın bacağını kıracağını düşünüyordu.
"Boşboğaz Joe"
Olmadı, aradan geçen zamanda iki beyin ameliyatı geçiren Biden, eski performansından çok uzaktaydı. Bir zamanlar iyi bir hatip olarak tanınan kurt siyasetçi artık lafı gereğinden fazla uzatan, boş ve sıkıcı konuşan biri olarak bilinmeye başlamıştı. Artık yeni lakabı; Boşboğaz (Loquacious) Biden'dı. Aday adaylarının en deneyimlisi, para toplayamıyor, mitingleri sönük geçiyor ve bir türlü istediği sağlamıyordu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hele ki arka arkaya gaflar patlatınca… Bir defasında, Obama için "Anlıyorum kendinize temiz, düzgün konuşan, parlak ve hoş görünümlü bir Afro-Amerikalı buldunuz, bu bir hikaye kitabıdır, dostum" dediğinde siyahilerin büyük tepkisiyle karşılaştı. Tepkilere göre, Biden, siyahilerin aslında pis, düzgün konuşamayan ve nahoş görünümlü kişiler olduğuna dair önyargıdan yola çıkıyordu. Biden nihayetinde adaylıktan çekildi.
Başarısızlıkla sonuçlansa da bu ikinci başkan adaylığı Biden'a yeni kapılar açmıştı. Kampanyadan önce Senato Dış İlişkiler Komisyonu'nda birlikte çalışmışlardı ve kampanyanın başında, Biden, Obama'yı durduk yere parlatılmış, genç ve tecrübesiz bir aday olarak görüyordu. Ona göre Obama, kendisinin dış politika fikirlerini çalıyordu. Obama'nın gözündeki Biden ise fazla geveze ve patronluk taslayan bir siyasetçiydi. Obama, kampanyası boyunca bu geveze ihtiyarın işçi sınıfından insanlarla iletişim kurma biçimini takdir etti ve Biden da zamanın Obama zamanı olduğunu anlamıştı.
"Kardeşim Joe Biden"
Obama, Demokratların adayı olması kesinleştiğinde ona başkan yardımcısı adayı olarak birlikte çalışmayı önerdi. Rakibi, John McCain ona dış politikadaki deneyimsizliği üzerinden yüklenecekti. Hem, Biden'ın dış politika deneyimini arkasına almak istiyordu hem de onun geleneksel olarak Cumhuriyetçilere oy veren "average Joe"yu (ortalama Amerikalıyı temsil eden bir deyim) ikna etmekte kendisinden daha başarılı olabileceğini görebiliyordu.
Beklendiği gibi de oldu Obama'nın karizmasıyla Biden'ın tecrübesi bir araya gelince, Demokratlar 2008 Başkanlık seçimlerinde toplamda ülke çapında 70 milyona yakın oy toplayarak henüz kırılmamış bir rekora imza attı. Başkan olarak olmasa da Biden artık Beyaz Saray'daydı ve gençlik hayaline uzanmasına yalnızca bir adım kalmıştı.
Herkesin merak ettiği soru şuydu birbirlerine karşı yarışan Obama ve Biden nasıl bir ikili olacaktı? Biden, tıpkı görevi devraldığı Dick Cheney'in oğul Bush'a yaptığı gibi tecrübesiz başkanın üzerinde tahakküm kurarak perde arkasındaki Başkan mı olacaktı, yoksa tam aksine Baba Bush'un sadece seçimlerde oy getirsin diye vitrine koyduğu ancak bir ekran süsünden öteye gidemeyen kimsenin hatırlamadığı Dan Quayle gibi etkisiz eleman olarak mı kalacaktı?
İkisi de olmadı, Obama ve Biden'ın işbirliği en verimli Başkan - Başkan Yardımcısı çalışmalarından biri olarak Amerikan tarihine geçti. İki rakip, görev yaptıkları süre boyunca yakın dost olmuştu. Biden, Obama adına o kadar çok dış gezide bulundu ki Obama yönetiminde dış politikada adı iki Dışişleri Bakanı'ndan da Hillary Clinton ve John Kerry'den daha fazla geçecekti. Obama'nın görevinin son günlerinde Biden'a verdiği Özgürlük Madalyası töreni; birbirlerine rakipken müttefik olan bu iki politikacının birbirlerini yürekten takdir ettiklerine dair çokça işaret taşıyordu.
Siyahi başkan, başkanlığının son gününde Joe Biden'a sürpriz yaparak özgürlük madalyası verirken "Bu hakkımızda 'bromance' (kanka romantizmi) şakaları yapması için internetin son şansı" dedi. Ve sadece internet değil TV kanalları da Obama ve Biden'ın kanka romantizmine dair videolarla doldu.
Obama'nın 8 yıllık başarılı döneminden sonra Demokratların adayının Joe Biden olması yüksek bir ihtimal olarak görülüyordu. Acaba yıllar yılı beklediği fırsat sonunda ayağına gelmiş miydi? Zaten kurt politikacı, Obama'nın ikinci dönemi bittiğinde başkanlığa aday olmak istediğini müteakip defalar tekrarlamıştı. Ne var ki aile trajedileri yine yakasını bırakmadı.
İkinci kez evlat acısı
Hayatının en büyük trajedisini 7 Kasım 1972'de eşini ve kızını kaybettiği trafik kazasında yaşayan Joe Biden'ın o günden sonra yaşamındaki en büyük öncelik kazadan kurtulan iki erkek çocuğuna iyi babalık yapmak ve onları en iyi şekilde yetiştirebilmekti.
Bunda da başarılı oldu, özellikle büyük oğlu Beau Biden, tam olarak babasının izinden gitmiş aynı lise ve aynı üniversiteyi bitirdikten sonra babası gibi siyasete meraklı bir hukukçu olmuş ve babasının seçim bölgesi Delaware'in başsavcılığı görevine dek yükselmişti. Beau'nun geleceğin parlak politikacılarından biri olacağına inanılıyordu. Her ne kadar babasının şiddetle muhalefet ettiği Irak'ı işgal ordusuna gönüllü olarak yazılması o dönem Türkiye basınında bile baba oğulun düşünce ayrılığı olarak yansısa da aslında bu bile, tıpkı babası gibi yüksek hırslara sahip genç bir siyasetçi olan Beau için bir politik hamleydi. Amerikan halkı orduda görev yapmış "gazi" siyasetçileri çok seviyordu. Biden'ın başkan yardımcısı adaylığının kesinleştiği 2008'deki Demokrat Parti kongresinde kazadan sonra babasının kendilerine nasıl davrandığını anlattığı konuşmasıyla dinleyenleri ağlatan Beau Biden'ın kendini Delaware Belediye Başkanlığı yarışına hazırlıyor, bir sonraki seçimde bu koltuğa oturmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Ne var ki, Beau Biden'a 2013'te beyin kanseri teşhisi kondu ve iki yıl içinde hayatını kaybetti. Joe Biden, Başkan Yardımcılığı görevinin bitmesine yakın hayatında bir kez daha evlat acısı yaşıyordu. "Biden 2016" kampanyası hazırdı ama oğlunun ölümüyle duygusal enerjisinin tükendiğini düşünen Biden, "Benim düşünceme göre kendi potansiyelinin yüzde 110'unu bu göreve vakfedemeyecek kimse Beyaz Saray için aday olmamalı" diyerek aday adaylığından çekildi. Sonraları, 46 yaşındayken kaybettiği oğlunun acısı varken, Başkan adayı olmamanın o şartlarda doğru karar olduğunu yine de başkanlık için yarışamadığı için her gün hayıflandığını söyleyecekti. Zira ona göre başkan adaylığını desteklemek zorunda kaldığı Hillary Clinton, Donald Trump'ı yenilgiye uğratacak doğru aday değildi. Bu aday kendisiydi.
"Uykucu Biden" başarılı olabilecek mi?
İşte şimdi bu iddiasını kanıtlama şansı ortaya çıkmış görünüyor, Joseph Robinette Biden, ABD'nin en genç başkanlarından biri olma hayaliyle başladığı yaşam yolculuğunda aile trajedileri, seçim skandalları, senatör ve başkan yardımcısı olarak başarılı devlet adamlığı deneyimlerinden sonra şimdi tarihin en yaşlı başkanı olmak için yarışıyor.
Hayatı boyunca pek çok farklı takma isimle anılan bir zamanların enerjik ve karizmatik hatibi Biden şimdi rakibinin ona taktığı isimle "Uykucu Biden" (sleepy Biden) diye anılıyor. Onca badire, iki beyin ameliyatı ve elbette 78 yaşının da etkisiyle eski enerjisinden çok uzakta olsa da anketlerde rakibinin epey önünde görünüyor, ne var ki bahis siteleri tam olarak böyle düşünmüyor. Bahislerde iki adayın seçilme şansı birbirlerine eşit değerlendiriliyor.
"Dünyanın En Zengin 400 İnsanı"ndan biri olan Donald Trump ile adı yıllar boyu milyonerler kulübü ABD Kongresi'nin geliri en düşük 3 senatörü arasında geçen Joe Biden arasındaki yarışın sonucu merakla bekleniyor.
Yararlanılan Kaynaklar: BBC, Dallas News, Marie Claire, Los Angeles Times, The Atlantic, The Hill, Washingtonian, The New York Times, The Huffington Post, Time, USA Today, YouTube, Wikipedia
© The Independentturkish