Sibernetik ve robotiğin babası Cezeri'nin en büyük endişesi unutulmaktı

Türkiye'nin ilk uçan arabasına Selçuk Bayraktar tarafından 'Cezeri' isminin vermesi, onun emeklerinin zayi olmadığının en güzel ispatıydı. Cezeri'nin en büyük arzusu, eseri ve çalışmalarının gelecek kuşaklar tarafından daha iyi bir noktaya taşınmasıydı

Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi

Baykar tarafından geliştirilen 230 kilogram ağırlığa sahip uçan araba Cezeri, yerden 10 metre yükselerek ilk uçuşunu gerçekleştirdi.

Bu haber sosyal medya başta olmak üzere tüm ulusal medyanın dikkatini çekti:

Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar yönetiminde gerçekleştirilen CEZERİ Uçan Araba'nın uçuş testleri 11 Eylül 2020 Cuma günü başladı. İlk testlerde güvenlik halatlarına bağlı olarak havalanan CEZERİ, 14 Eylül 2020'yi 15 Eylül 2020'ye bağlayan gece güvenlik halatlarıyla yapılan test uçuşlarının başarılı ilerlemesi üzerine halatsız olarak havaya kalktı.

Tamamen otonom olarak uçan ve akıllı uçuş sistemine sahip olan CEZERİ Uçan Araba, aynı gece yapılan iki farklı uçuşu başarıyla tamamladı. Baykar Milli SİHA Ar-Ge ve Üretim Merkezi'nde 15 Eylül 2020 Salı günü güvenlik halatları olmadan gerçekleştirilen ikinci test uçuşunda ise CEZERİ Uçan Araba yerden 10 metre yükseldi.

(TRT Haber)
 

 

Uçan arabanın kendisi kadar ilginç olan bir diğer nokta Cezeri ismiydi.

Sibernetik ve robotiğin babası olarak kabul edilen Cizre doğumlu Bedî'ûz-Zamân Ebû'l-'İzz İsma'il b. er- Rezzâz El-Cezerî'nin sıra dışı hayatı bu ismin önemli mesajlar taşıdığını gösteriyor. 
 

cezeri.jpg
Cezeri / Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Sibernetik ve Cezeri

Sibernetik bilimi ya da başka bir isimle güdüm bilimi, temel olarak canlı ve cansız tüm varlıkların yönetilmesini amaçlayan bilim dalıdır. Bu bilim dalının tarihi ise hemen hemen insanlık tarihi kadar eskidir. 

Sibernetik uzun yıllar sihir ve büyünün alanı olarak kabul edilmiş; bu da önceleri insanlar tarafından uzak durulması gereken bir uğraş olarak kabul edilmişti.

İlerleyen yıllarda ise sibernetik eğlence hayatının bir parçası olarak kabul edilmişti. 

Bunların dışında tarihin bazı tuhaf vakalarında da sibernetiğin kullanıldığı biliniyor. Örneğin; Antonius, Sezar'ın uğradığı suikastı halka anlatabilmek için Sezar'ın mumyasını yaptırarak bir mekanizmaya bağladı.

Cenaze sırasında bu mumya ustalıkla hazırlanmış mekanikle ayağa kalkmış ve Sezar'ın bıçaklandığı yerlerden kan sıçratarak ortaya korkunç bir manzara çıkartmıştı.

Antonius, bu yolla halka, imparatorlarının uğradığı korkunç akıbeti göstermiş ve halkın öfkesini katillere karşı harekete geçirmeyi başarmıştı.
 

c.jpg
Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Yine İslam âleminde örneğin Farabi, "Risale li Ebi Nasr el-Farabi fi'l-Hala" isimli eserinde hava ve su üzerine çalışıyor ve önemli keşifler ortaya koyuyordu.

Farabi, henüz 11'nci yüzyılda "doğanın boşluktan sakındığı" tezini ortaya atarak Aristotales bilimine olan imani güveni yerle yeksan ediyordu. 

Bugün Cizre olarak bilinen bölgede dünyaya gelen Cezeri'nin doğum tarihinin tahmini olarak 1136 olduğu düşünülmektedir.

Cezeri'nin Türk, Kürt veya Arap olduğuna dair tartışmalar ideolojik bagajlarla yapılmaktadır. Cezeri'ye dair kesin olarak bilinen Türkçe, Kürtçe ve Arapça'yı iyi derecede bildiğidir. 

Cezeri'nin yetiştiği çağ, İslam biliminin altın dönemiydi. Çağdaşları Fahreddin Râzî fizikte, İbn Rüşd tıpta, Şerafeddin el-Tusî matematikte, Nasîrüddin Tûsî astronomide çığır açıyordu.

Cizre'den çıkarak Diyarbakır (Amed) Artuklu Sarayı'na gelen Cezeri, "El-Câmi' Beyne'l- 'İlmVe'l-Amel En-Nâfi' Fi Es-Sınaâ'ti'ül-Hiyel" isimli eseriyle sibernetik biliminin resmen kurucusu oluyordu.
 

fuat sezgin.jpg
Prof. Dr. Fuat Sezgin / Fotoğraf: Twitter


İslam bilim tarihinin en büyük araştırmacısı olarak kabul edilen merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin bu eseri şu sözlerle anlatacaktı:

İbn er-Rezzāz el-Cezerī tarafından Āmid [Diyarbakır] prensi Nāṣireddīn Maḥmūd b. Muḥammed b. Ḳarāʾarslan'ın isteği üzerine yazılmaya başlanan ve onun sultan oluşundan iki yıl sonra tamamlanan kitaptır.

Birçok nüshalarla ve renkli resimlerle donatılmış olarak günümüze ulaşan bu eser, mekanik alanında yazmalarına kavuştuğumuz kitapların kuşkusuz en güzelidir. 'Ekinoksal ve temporal [gece ve gündüz eşitliği ve gün uzunlukları esaslarına göre yapılan] saatler' ve 'cisimleri doğal konumlarından başka cisimler aracılığıyla hareket ettiren makineler' yazarın kitabında ele aldığı konulardan bazılarıdır.

O, en ince ayrıntılarına varıncaya kadar toplam 50 makine ve nesneyi bir mühendis bakış açısıyla tanıtmakta ve 50'sini tam ve yaklaşık 100'ünü detay resimlerle öylesine anlaşılır bir şekilde donatmaktadır ki, bunlar çok ciddi zorluklarla karşılaşmadan imal edilebilir.


Cezeri'yi bu denli önemli kılan, icat ettiği mekanik aletlerin bilgisinin günümüze kadar ulaşmış olasıdır.
 


Kültür Bakanlığı tarafından 1990 yılından "Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap" şeklinde Türkçeye tercüme edilen eserin sebeb-i telifi Cezeri tarafından şöyle açıklanmaktadır; 

Ancak, 570 tarihinden kendisine değin 25 sene boyunca önce babasının sonra da ağabeyinin hizmetinde bulunduğum Artukoğullarından Diyarbekir sultanı Sultan Nasiruddin Ebu'l-Feth Mahmud b. Muhammed b. Karaaslan'ın -Allah onu korusun- hizmetine girdim.

Bir gün huzurunda ona yaptığım bir aleti arz ettim. Dikkatlice önce bana; sonra alete baktı ve hissetmediğim halde yapmayı arzuladığım şeyleri tefekkür etti. Ne düşündüğümü sevdi ve gizlediklerimi isabetli öngörüsüyle keşfetti.

Sonra bana şöyle dedi: 'Benzersiz nazariyeler ürettin; onları bi'l-kuvveden bi'l-fiile çıkarttın; uğruna yorulduğun ve inşa ettiğin bu aletleri ziya etme! Senden, temsil ile ortaya koyduğun, tasvirini ve teşkilini, taşları örer gibi sıkı sıkıya yalnızca senin ördüğün aletleri açıklayan bir kitap yazmanı istiyorum.' Bu emre itaatten başka bir yol bulamayınca tüm gayretimi sarf edip bu kitabı telif ettim.

 

cezeri 1.jpg
Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Cezeri, eserde yalnızca icat ettiği aletlerin ayrıntılı bilgisinden bahsetmez; aynı zamanda izlediği metodolojiyi de kaleme alarak kendisinden sonra bu alanda çalışacak olanlara da yol göstermektedir:

Önceki bilginlerin kitapları ile sonraki bilginlerin çalışmalarında ruhaniliğe benzeyen hareketlerdeki mekanikliğin nedenlerini, eşit ve güneş saatleri için üretilen su aletlerini ve nesnelerin başka nesnelerle doğal yerlerinden taşınması gibi konuları derinlemesine inceledim.


Bu zor ve karmaşık iş ile büyük bir gayretle aralıksız uğraşarak ısrarla uygulamaya kalkıştığımda, daha önce bana şüphe ile bakanlar, bu sanatta beni saygın bir yere yerleştirdiler. Hikmetin eşsiz çeşitliliğini görebilmek amacıyla himmet sahibi kişiler bana destek verdiler.

Zamanın hükümdar ve bilgelerinden oldukça yardım gördüm. Tüm bu gayretlerimin semeresi ne de güzel oldu. Çalıştığım geceler aydınlık kesildi. Kararlılığım kamçılandı; derin uykudaki yeteneklerim uyandı. Tüm gayret ve ciddiyetimi sarf ettim ve elimden gelen her şeyi yaptım.


Önceki bir öbek bilgin ve filozofun bazı nazariyeler keşfettiklerini ve aletler yapmış olduklarını fark ettim. Ancak bu aletleri tam olarak tahkik edemediklerini, inceleyemedikleri gibi, çoğu için de doğru bir yöntem uygulamamışlardı. Uygulanamayan bir teknik bilgi, doğru ile yanlış arasında kalır.


Bu nedenle öncekilerin dağınık bıraktıklarını topladım; incelemiş olduklarını bir yöntem dâhilinde bölümlere ayırdım; takip edilmesi kolay, başlangıcı ve bitişi karmaşık olmayan teknikler icat ettim.

(Cezeri - Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap)


Cezeri'nin icatları

Cezeri'nin faydalandığı en önemli kuvvet suydu. Neredeyse tüm aletlerinin merkezinde suyun kaldırma gücü bulunuyordu.

Bu icatların içerisinde en popüler olanı hiç şüphesiz "Filli Su Saati" isimli çalışmasıydı. 
 

filli su saati.jpg
Görsel: Biyografya


Cezeri, eserinde bu icadını şöyle tanımlıyor:

Her şeyin günün başlangıcında düzenli olarak ayarlandığını söyleriz. Delikler halkanın siyah yarısı ile kapalı, kâtibin kaleminin ucu derece işaretlerinin dışındadır. Kalemin ucu, günün bir eşit saatinin 15 derecesinden bir derecesinin karşısına gelinceye kadar düzenli olarak sola hareket eder. Kalem, 7 1 / 2 dereceye gelinceye, yani yarım saatlik süre tamamlanıncaya kadar bu hareketi sürdürür.

Sonra, küçük kubbe üzerindeki kuş öter ve döner, deliklerden birinin yarısı beyaza döner, balkonda oturan adam sağ tarafındaki şahinin gagasından elini kaldırır, sol dizi üzerine yer değiştirir ve sol elini sol tarafındaki şahinin gagası üstüne koyar. Sağ tarafındaki şahinin gagasından sağ tarafındaki yılanın ağzına bir top düşer, yılan topun ağırlığı ile başı filin sağ omuzu üzerindeki vazoya ulaşıncaya kadar yavaş yavaş alçalır. Topu vazoya bırakır ve sonra eski yerine yükselir.

Fil seyisi, daha önce kaldırdığı balta ile filin başına bir hamlede bulunur, sopalı sol elini ise kaldırır ve filin başına vurur. Sağ eli eski yerine kalkar ve orada kalır. Top filin göğsünden çıkar ve karnında asılı bir çan üzerine duyulur bir gürültü ile düşer ve filin ayakları arasında, gövdesine doğru eğilmiş, dibi düz bir kabın içine yuvarlanır. Kâtip süratle sağa geri döner ve kaleminin ucu yine rakamların dışına gelir.

(Cezeri - Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap)
 

filli.jpg
Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Merhum Prof. Dr. Sezgin, "İslam'da Bilim ve Teknik" isimli başyapıtında bu aletin çalışma sistemi ve sonraları meydana getirdiği etki hakkında şunları kaydetmektedir:

48 entervali 30 dakikalık aralıkta sinyalle bildiren ve böylelikle 24 simetrik saati gösteren bir su saatidir. (Gösterim için vakit aralığı rekonstrüksiyonda yaklaşık 3 dakikaya indirgenmiştir.) Bir 'katip' filin sırtında oturarak bu aralıkları, yazı kamışını her yarım saatten sonra gizlice bir taksimat çizgisine kaydırarak göstermektedir.

Ayrıca saat yarım ve tam saatleri, kuledeki bir figürün her tam saatte sağ kolunu, her yarım saatte ise sol kolunu kaldırması suretiyle göstermektedir. Mekanizma, her 30 dakikada bir, filin gövdesinde su dolu bir tekne üzerinde hareket ettirici yarım küre şeklindeki şamandra vasıtasıyla işler. Şamandra alt tarafın da tam tamına hesaplanmış bir deliğe sahiptir. Bu delikten 30 dakikada, şamandranın artık hiç yukarı kalkmayacak ve aşağı batacağı kadar su dolar.

Bu esnada bir ip üzerinden kuledeki bir küre serbest bırakılır ve aşağı inerken birçok figürü hareket ettirir. Bir kuş döner, kuledeki insan figürü dönüşümlü olarak kollarını kaldırır, iki yılan aşağı doğru hareket eder ve şamandrayı tekrar asıl konumuna çeker.

Katip hareket eder ve filin başında oturan figür sağ elindeki bir kırbaç ile file ve sol elindekiyle trompete vurur1. Bu fil saati 16'ncı ve 17'nci yüzyılda Avrupa'da figürlü saat yapımcılarının zihnini harekete geçirmiş görünüyor. Günümüzde birçok fil saati bilinmektedir. Bunlardan birisi erken 17. yüzyıldandır ve Bayerisches Nationalmuseum'da, Münih, bulunmaktadır.

(Fuat Sezgin - İslam'da Bilim ve Teknik)


Filli Su Saati'nin popülerliği bir kenara bırakıldığında Cezeri'nin mimari ve tıp gibi birçok alanda önemli buluşlar yaptığına şahit oluyoruz.
 

cezeri kan alma.jpg
Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Örneğin "İki Kâtipli Kan Alma Teknesi" gibi icatları ile yalnızca yeni kan alma teknikleri geliştirmiyor, ayrıca alınacak kanın miktarını kesin hatlarla belirleyen bir sistem geliştirerek aşırı kan kaybı gibi problemlerin önüne geçiyordu.

Bu, sağlık alanında büyük bir devrimdi ve Cezeri bu icadını şöyle anlatıyordu:

Bu, bir kaide üzerine yerleştirilmiş bir teknedir. Teknenin tabanında dört sütun ve sütunlar üzerinde iki kâtibin oturduğu bir platform vardır. Kâtiplerden biri, 1'den 120 ye kadar numaralandırılmış bir daire içinde oturmaktadır. Bu kâtip, ucu ilk numaranın dışında olan bir kalem tutmaktadır.

Diğer kâtip ise platformun köşesine oturmuştur. Sol gömlek kolu içinde, üzerinde bir tek işaretin göründüğü bir levhanın ucu görülmektedir. Sağ elinde ucu levhadaki ilk numarayı işaret eden bir kalem tutmaktadır. Tekne kanı alınacak kişinin önüne konur. Kâtiplerin yüzü hastaya doğrudur.

Yaklaşık iki dirhem su teknenin dibine boşaltılır. Bir dirhemlik kan tekneye döküldüğünde birinci kâtibin kalemi ilk numaranın üzerine gelir. Dirhem yazılmış olan ilk işaretin karşısına gelinceye kadar levha da ikinci kâtibin gömlek kolundan yükselir.

İlk kâtibin kaleminin ucu 10 dirhem işaretinin karşısına gelinceye ve tahta ikinci kâtibin gömlek kolundan yükselinceye ve ikinci kâtibin kaleminin ucu 10 dirhem işaretinin karşısına ulaşıncaya kadar bu şekilde devam eder.

Bu, 120 dirhem (yaklaşık 348 gram) kan ya da istenirse daha azı teknede toplanıncaya kadar sürer. Sonra tekne kaldırılır. İçindeki kan ile birlikte kap başka yere götürülür. İçindekiler boşaltılır ve yıkanır ve tekneyle birlikte kap yerine geri konur.

(Cezeri - Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap)
 

kan ölçme otomatı.jpg
Cezeri'nin iki katipli kan ölçme otomatı / Görsel: İstanbul Cezeri Müzesi web sitesi


Cezeri; şifreli kasalar, otomatik ibrikler, çeşitli kan alma teknikleri ve yeni saat teknikleri başta olmak üzere sayısız esere imza atmıştı.

Hasankeyf'in eşsiz mimarisinde de onun mühendislik sırları bulunuyordu. Cezeri'nin en büyük korkusu emeklerinin bir gün unutulmasıydı ki bunu eserinde de açık bir şekilde ifade ediyordu:

Bu işte yolumu uzatan zorluklarla karşılaştığımda, emeklerimin, rüzgârın savurması gibi heba olup gitmesini; yaptıklarımın, gecenin gündüzün gelmesiyle kaybolması gibi silinip gitmesini istemediğimden, içimde, yaptıklarımın yayılmasını amaçlayarak ve öğrenilmesini arzu ederek bir hatıra eser bırakma isteği doğdu.

(Cezeri - Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap)


Cezeri'nin emeklerinin zayi olmadığının en güzel ispatı Türkiye'nin ilk uçan otomobiline Selçuk Bayraktar tarafından onun ismi verilmesiydi.

Cezeri'nin en büyük arzusu eserlerinin ve çalışma yönteminin kendisinden sonra gelecek kuşaklar tarafından benimsenerek daha iyi bir noktaya taşınmasıydı.   

 

 

*Daha ayrıntılı bir okuma için Merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin'in "İslam'da Bilim ve Teknik" eseri, Kültür Bakanlığı tarafından yayına hazırlanan "Cezeri - Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap" çalışması ve Emre Çakır'ın "El Cezeri'nin Hayatı ve İki Şamandıralı Değişken Fıskiye Adlı Çalışması"incelenebilir.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU