ABD cumhuriyetinin durumu

ABD'de deneyimsizlerin ya da ideolojilerin peşinde koşanların yönetime gelmesinin dünyanın geri kalanında olumsuz yankıları olmaktadır

Kolaj: Independent Türkçe

Basında yer alan analizlerde, Beyaz Saray için düzenlenen yarışta, sekiz hafta sonra kazananın kim olacağını tahmin etmenin peşine düşüldü.

Demokrat Parti'nin adayı Joe Biden, Beyaz Saray'ın yeni efendisi olacak mı yoksa Donald Trump 4 yıl daha Beyaz Saray'da mı kalacak?

Bu gibi analizlerde bir bilgi veritabanına dayanan beklentiler ile yazarın deneyimlerinden ya da temennilerinden kaynaklanan bir istek ve eğilim birbirine karışır.

Daha önce, bugün önümüzde dönen savaş kadar  şiddetli, kararlı ve kesin bir ABD başkanlık seçimi savaşına tanık olduğumu hatırlamıyorum.

Bu tür bir kutuplaşmanın yeni olmayıp geçmişte de yaşandığını düşünenler var. ABD cumhuriyetinin modern toplumların düzenlenmesinde "nihai siyasi çözüm" olarak kuruluşundan bugüne, 250 yıla uzanan tarihini okuduğumuzda buna benzer bir kutuplaşmanın geçmişte de ortaya çıktığını görürüz.

Şu metni okuyalım:

Cumhuriyetçi Parti'nin bu adayı kabul etmesi, küçük çıkarlara yönelimin bir işareti, sınırlı zekanın kanıtıdır. Katılımcılar, yetenekli devlet adamlarını bir kenara bırakıp dil bilgisi kurallarını bile bilmeyen dördüncü sınıf bir öğretim görevlisini aday göstermeyi tercih ettiler.


Bunu okuyan herhangi biri Donald Trump'a atıfta bulunduğunu sanabilir. Ama bu metin aslında ABD başkanlarının tarihini inceleyen ABD'li tarihçi Doris Goodwin'in kitabında yer verdiği, New York Herald gazetesinin 19 Mayıs 1860 tarihli nüshasında yayımlandı.

Kastedilen kişi de zamanla ulusal bir kahraman haline gelen Abraham Lincoln'dür.

Söylemek istediğimiz, Beyaz Saray yarışlarında her zaman çatışma ve çekişme yaşanırdı; ama bugünkü yarışta görülen keskinliğin ve kutuplaşmanın benzeri yok.

Bunun nedeni rakiplerin kişiliklerinin farklı olması değil. Görünüşe göre zamanın, resmin içindekiler bunun farkında olmasa da işini yapıyor olmasıdır.

ABD toplumunda görülen keskin kutuplaşma, daha derin bir hastalığın semptomudur. Bu hastalık, insanların icat ettiği tüm sistemlerin kaçınılmaz olarak çürüme ve ölme eğilimidir.


ABD'nin "kurucu babalarının" kalıcı olacağını düşünerek icat ettikleri sistemin sonuna tanıklık etme zamanı geldi. Bugün başkanlık seçimi savaşı tozları arasından görünen, siyasi liberal hastalıklardır.

Geçtiğimiz yüzyıldaki başarısı, liberalizmin yüzeyinde tedavi edilmemiş birçok hastalık kabarcıklarının ortaya çıkmasına neden oldu.

Kurucuların öyle olmasını umdukları eşitlik ve adalet dünyada çok sayıda kişiyi cezp ediyordu, fakat uygulamada çok yavaştı.

Eşitsizlik yarattı ve doğduğu topraklarda maddi, manevi ve hatta ahlaki düşüşü takviye etti. ABD halkının büyük bir kesiminde çaresizlik duygusu şiddetlenmeye başladı.

ABD şehirlerinin ve bazı merkezlerinin (kapalı ve izole alanlar şeklini alırken) çevresinde tanık olduğumuz bir mini iç savaşa dönüşen şeyi başlatan da budur.

Vatandaşların ten renklerinden dolayı birbirlerine karşı duydukları şüphe ve güvensizlik artmaya başladı.

Yakın bir zamanda "Alamul Ma'rife" Yayınevi tarafından Arapçası yayımlanan "Why Liberalism Failed" (Liberalizm neden başarısız oldu?) kitabında Patrick Beneen, şöyle diyordu:

ABD halkının yüzde 70'i ülkelerinin yanlış yönde ilerlediğini düşünüyor. ABD nüfusunun yarısı, ülkelerinin en iyi günlerinin sonsuza dek bittiği görüşünde.


Bu gerileme duygusunun kişilerle hiçbir ilgisi yoktur. Son yıllarda en soldan (Obama dönemi) en sağa (Trump dönemi) bir sarkaç haline gelen sistemin yapısıyla bağlantılıdır.

Resmi kurumlara duyulan güvensizlik, krizin açık yüzü haline geldi. Bu güvensizliğin kaynağında; polis kurumundan kamu işlerini düzenleyen kurumlara söz konusu kurumların siyasallaşmaya maruz kaldığı, profesyonelliklerini ve tarafsızlıklarını yitirdikleri yönündeki kuşkular yatıyor.

ABD'nin dışarıda giriştiği savaşlarından kat kat fazla ABD vatandaşının canını alan salgına karşı aşı veya ilaç bile şüphe konusu oldu.

Seçimler, sonuçlarının sahneyi değiştireceğine dair güven kaybı nedeniyle en düşük katılım oranlarını yaşıyor. Bugün salgının gölgesinde seçimlerin ve sonuçlarının kendisi dahi sorgulanır oldu.

Mevcut başkanın (seçimlerin sonuçları ne olursa olsun) görevini bırakmayacağı ilk kez açıkça konuşulmaya başlandı.


ABD, dünya genelinde ahlaki liderliğinin ölümüne tanık oluyor. Özgürlük, eşitlik ve insan hakları gibi değerler ABD yönetimi için önemli olmaktan çıktı.

Artık önemli olan, başkanı seçen kesimlerin maddi gelirlerinin nasıl maksimize edileceğidir.

Daha tecrübeli ABD'li yorumculardan bazıları, ABD'nin son yıllarda dostlarını kaybettiğini ama düşman kazanmadığı, "ABD'yi yeniden harika yapalım" sloganı yerine "İzole edilmiş ABD" sloganının gerçekleştiği görüşündeler.


ABD siyasi sistemi yaşlandı ve araçları artık onu kurtaramıyor mu?

Sahip olanlar ile olmayanlar arasındaki uçurum büyüdü. Beyazlar şehir merkezlerinden korunaklı ve yüksek duvarlı yerleşim yerlerinin yer aldığı banliyölere göç etti.

İnsanlar dindarlar, laikler, siyahlar, renkliler ve beyazlar olarak ayrıldı. Kabilelere dönüşen modern partiler "göçmenler servettir" ile son zamanlardan egemen olan "göçmenler tehlikedir" söylemleri arasında ikiye bölündü.

Bütün bu sorular ciddi ve önemli dergilerde, akademisyenler arasında ve medyada tartışılıyor.

Yanıtlanması gereken en acil soru ise şu:

ABD sistemi onarılabilir ve kurucu babaların idealizmine dönülebilir mi yoksa bu sonbahar Beyaz Saray'a kim gelirse gelsin artık çok mu geç?


Tanık olduğumuz şey, eski rejimin içinde yaşanan sancılardır. Sahnedeki aktörler de bu sancıların ürünüdür. Söz konusu sancılar, özelliklerini tahmin etmenin zor olduğu yeni bir sistem doğurabilir.

Halkın geneline yönelik söylemlerinde popülizmi benimseyen, ırkçılığı ve seçkinciliği körükleyen yeni bir cumhuriyete ya da onu temelden düzeltmek için içeriye odaklanan bir sisteme tanık olabiliriz.

İkilem, var olanın, insanlık tarihinin gidişatıyla ​​tamamen çelişmesidir. Zira, kimilerine cazip gelse de, tüm kanıtlar insanlığın muazzam teknolojik patlamanın yol açtığı zorunlu küreselleşmeye doğru ilerlediğini gösteriyor.

Bugün dünya, insanlık tarihinin daha önce hiç tanık olmadığı kadar birbirleriyle daha hızlı, derin ve ucuza etkileşime girebiliyor.

İzolasyon ve içe kapanma söz konusu dahi değil. Bazı yerlerde içe kapanma eğiliminin baskın geldiği görülse de halklar iletişim içinde olmaya mecburdur.

Zira, uluslar üstü politikalar düzenlenmesi çağrısında bulunan küreselleşmiş ekonomik sürecin sonuçları durdurulamaz.

Kirlilik ve insanların dünyayı kurtarma sorumluluğu dahil herkesi iş birliğine zorlayan insani sorunlar var.

Doğa gördüğümüz gibi teslim bayrağını çekmedi. Sınır tanımadan iklim değişikliği ve ölümcül  hastalıklar yoluyla insanları avlıyor.

İnsani alanları, çatışmaların azaltılmasını, adı cep telefonu olan küçük, yaygın ve hızla gelişen bir cihazın başardığı kültürler arasındaki karşılıklı etkiyi de eklemeyi unutmayalım.

Buna bağlı olarak, ekonomik ve teknik açıdan dünyanın en güçlü ülkesi olduğu için ABD cumhuriyetinde iyi ya da kötü olup biten her şey bütün dünyayı ilgilendirmektedir.

Sonuç olarak;

ABD'de deneyimsizlerin ya da ideolojilerin peşinde koşanların yönetime gelmesinin dünyanın geri kalanında olumsuz yankıları olmaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU