Ecevit Kılıç'ın yazdığı "Yeni Derin Devlet" kitabı 2005'ten başlayarak devletin, Kürt sorununu çözmek için giriştiği çabalara karşı devlet içindeki güçlerin yaptığı hamle ve operasyonlarla ilgili önemli bilgiler içeriyor.
Doğan Kitap'tan çıkan kitapta dikkat çeken bölümlerden biri 2009'da yaşanan ve büyük yankı uyandıran Habur olayıyla ilgili.
Kitaptaki bilgilere göre devlet ile örgüt arasında yürütülen ve KCK operasyonları nedeniyle tıkanan Oslo sürecinin önünü açmak için bir grup PKK'lı silahlarını bırakarak Türkiye'ye gelmesi kararı alınıyor.
Doğrudan önemin MİT Müsteşarı Emre Taner yönettiği süreçte gelişlerin nasıl olacağı ve kimlerin geleceği konusunda planlama için ise Oslo görüşmelerine katılan devlet heyeti ile örgüt temsilcilerinden ayrıca küçük birer ekip oluşturuluyor.
Brüksel'de toplantı
İki ekibin görüşmesi Brüksel'de gerçekleştiriliyor. Ve biri Mahmur Kampı'ndan diğer doğrudan Kandil'den iki ayrı grubun gelmesi ve tüm isimlerin de hiçbir eyleme katılmamış ve geldiğinde tutuklanma riski oluşturmayacak isimler olması kararlaştırılıyor.
Ancak PKK'nın ilk verdiği listeyi devlet, içinde bilinen isimlerin olması nedeniyle reddediyor. Sonunda ikinci liste kabul ediliyor ve gelenler ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılacağı bilgisi paylaşılıyor.
Kitaptaki dikkat çekici bilgiler ise 19 Ekim 2009, yani Habur'dan gelişlerin olduğu gün devlette yaşanan gelişmelerle ilgili.
Savcılar: Silopi'ye gitmeyiz
Buna göre o gün özel bir "koordinasyon masası" oluşturuluyor. Koordinasyonun siyasi boyutunu İçişleri bakanı Beşir Atalay yürütüyor ve diğer tarafında ise DTP Genel Başkanı Ahmet Türk vardır. Sahanın koordinasyon ise MİT Müsteşarı Emre Taner'in kontrolünde.
Habur'dan gelenlerin ifadesi önce Diyarbakır'da alınması planlanıyor ancak "Provokasyon yapılacak" istihbaratı üzerine adli işlemlerin Silopi'deki Habur Gümrük Sahası'nda yapılmasına karar veriliyor. En önemlisi ifade işlemlerini yürütecek Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcı Vekili Ahmet Karaca ve diğer dört savcı, Silopi'ye gitmeyi reddediyor. Devreye İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in girmesi ve ardından HSYK'nın tavır değiştirmesi üzerine savcılar helikopterlerle Silopi'ye götürülüyor.
"Gelenleri tutuklayacağız"
İkinci kriz ise ifade işlemlerinin bitirilmesinden sonra yaşanıyor ve planlananın aksine savcılar dört çocuk hariç gelenlerin hepsinin tutuklanmasını istiyor. Gelenlerle ilgili detaylı istihbarat çalışması yapılmış olması ve hiçbir eyleme katılmamaları nedeniyle bu durum devlet içinde ciddi bir kriz yaratıyor.
İçişleri Bakanlığı ve MİT ile HSYK ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki görüşmelere rağmen sorun çözülemiyor. Devletin tavrını daha da sertleştirmesi üzerine 29 kişi serbest bırakılıyor. HSYK'nın da desteğiyle savcılar beş kişinin tutuklanmasında ısrarcı oluyor ve gerekçe olarak da "örgüt adına çözüm sürecinde yer almak için geldiler" gösteriliyor. Diyarbakır Başsavcılığı'nın da bu kararı onaylamasıyla bu kez üçüncü kriz çıkıyor.
Bu kez de hakim krizi
Gelenlerin serbest kalacağının planlaması nedeniyle Habur'a hakim götürülmüyor. İçişleri Bakanlığı, hakim getirilmesi için Diyarbakır'a helikopter gönderiyor ama hakimin de "savcılarla aynı yapı içinde yer alması" kaygısıyla bundan vazgeçiliyor. Tutuklanması istenen beş kişinin bu kez Silopi adliyesine götürülmesine karar veriliyor ama yine provokasyon gerekçesiyle bundan da vazgeçilerek Silopi Sulh Ceza Hakimi Asabil Yırtıcı ve katibi zırhlı araçla Habur'a götürülüyor. Hakim Yırtıcı, tutuklanması istenen beş kişiyi karıştıkları bir eylem olmaması ve örgütten gönüllü ayrılıp amaçlarının barışı katkı sunmak olması nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar veriyor.
Ancak hakim Yırtıcı da 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Habur'a gitmeyi reddeden ve sonrasında gelenler hakkında tutuklama kararı veren savcılarla beraber tutuklanıp, ceza alıyor.
Emre Taner, Habur için ne demişti?
MİT Müsteşarlığı görevini yaparken çözüm süreci konusunda önemli bir rol üstlenen Emre Taner, TBMM'de 15 Temmuz darbe girişimini aydınlatmak için kurulan komisyona bilgi vermişti.
Taner, 2016 yılında yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullanmıtşı:
Dağda emeklilik yok, dağda ölüm var bunu biliyorlar, yanaşmak istediler fakat yapamadılar, olmadı çünkü önlerine doğru düzgün bir yol haritası koyamadık. Çözüm süreci belli bir yere geldi, Habur'da tıkandı. Habur ihanet değildir.
Independent Türkçe