"Tarımsal torba yasa teklifi" komisyondan geçti: Uzmanlar ve üreticiler ne diyor?

Tarım ve Köy İşleri Komisyonu'nda kabul edilen Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'ni alanın uzmanları ve üreticiler Independent Türkçe'ye değerlendirdi

AK Parti milletvekillerinin imzasını taşıyan Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, TBMM Başkanlığı tarafından sunulduğu Tarım ve Köy İşleri Komisyonu'nda görüşülerek AK Parti ve MHP'li üyelerin oylarıyla kabul edildi.

Teklifin önümüzdeki yasama yılında TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesi planlanıyor.

Kanun teklifi ile 11 kanunda değişiklik yapılması öneriliyor. 

Mevcut kanunun da güncelliğini yitirmesi gerekçesi ile yürürlükten kaldırılması öngörülüyor. 


Teklifin içeriğinde ne var?

Kanunun içeriği özetle şu başlıklardan oluşuyor:

  • 22 ile 6 arası alkollü içki satışı yapanlara verilecek idari para cezasının artırılması ve diğer cezaların düzenlenmesi
     
  • Sulama kooperatifleri ile ilgili iş ve işlemlerde Tarım Bakanlığı yetkili kılınması.
     
  • Sahipli arazilerde ekim-dikim yoluyla oluşturulan 3 hektarı aşan ağaçlık alanları "özel orman" sayan maddede düzenleme yapılarak; kendi arazilerine fidan dikemeyen kişilerin sahibi olduğu arazilerde ekim-dikim yoluyla ağaçlandırma yapılmasının önünün açılması
     
  • Bozuk orman alanlarında mantar ve tıbbi bitki yetiştirilmesine, orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına ve odun dışı orman ürünlerinin işlenebilmesi amacıyla tesisler kurulmasına olanak sağlanması. Diğer bir madde ile bu işleri izinsiz yapanlara yönelik yaptırımların belirlenmesi
     
  • Sahipli arazilerde izinsiz olarak ağaç kesilmesine yönelik uygulanan idari para cezasının arttırılması
     
  • Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından savunma maksatlı tesis ve bunların müştemilatlarına bedelsiz olarak izin verilmesi
     
  • Şekeri hammadde olarak kullanan veya ticaretini yapan gerçek ve tüzel kişilere karşı da denetim yapılabilmesinin sağlanması
     
  • Tarım ve Orman Bakanlığının yaptığı denetimler sırasında istenen bilgilerin yanlış veya eksik verilmesi durumunda uygulanan idari para cezalarının belirlenmesi
     
  • Makaron, yaprak sigara kağıdı, sigara filtresi ve alkol üretimi ve satışının Tarım ve Orman Bakanlığı denetimine girmesi
     
  • Tütün ithalatının azaltılarak yerli üretim tütünlerin kullandırılması
     
  • Tütün ve alkol üreten, satış yapan gibi kişilerin mevzuata uygun davranmaması durumlarında uygulanacak idari para cezaları belirlenmesi
     
  • Yüzde 30'luk yerli tütün kullanım zorunluluğu getiren maddenin kademeli olarak uygulanması. 2022'de yüzde 17, 2023'te yüzde 21, 2024'te yüzde 25 olarak uygulanması.
     
  • Merkez Av Komisyonu üye sayısının artırılması
     
  • Yeter gelirli tarım arazilerinin ekonomik bütünlüğe sahip kısımlarının parsel bazında satılabilmesi
     
  • Tarım arazilerinin mülkiyet devri ile ilgili usulün belirlenmesi
     
  • Sınırdaş arazi sahibinin ön alım hakkını düzenleyen madde yürürlükten kaldırılması
     
  • Tarım arazileri başta olmak üzere arazi kullanım planlarında izinlerin düzenlenmesi ve arazi kullanımlarının planlaması için usuller belirlenmesi
     
  • Tarım arazilerini tarımsal amaçlı projelerde veya tarım dışı amaçlı kullanımlarda verilen izinlerin amaca yönelik kullanılıp kullanılmadığının denetiminin hızlı bir şekilde yapılabilmesi.

    Bu denetimlerde bir aykırılık belirlenmesi durumunda kanun teklifinin başka bir maddesi ile uygulanacak cezalar daha caydırıcı hale getirilmesi
     
  • Tarla içi sulama sistemi desteklemelerine ilişkin yetkiler DSİ’den alınarak Tarım Bakanlığı’na verilmesi
     
  • 969 sayılı Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Merkez ve Taşra Kuruluşlarına Döner Sermaye Verilmesi Hakkında Kanun'un yürürlükten kaldırılması
     
  • Tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratan gerçeğe aykırı yayınlar yanıltıcı yayın kabul edilmesi.

    Bir başka madde ile yayın hizmeti ilkelerinde de değişiklik yapılarak; yayın hizmeti için bu kurallar da eklenmesi.

    Ayrıca bu yayın ilkelerine uymayanlar hakkında uygulanacak olan idari para cezaları belirlenmesi
     
  • Taklit ve tağşiş yapılmış ürünlerin işleme tabi tutulmasının ve piyasaya arz edilmesinin yasaklanması
     
  • Toplum sağlığına aykırı fiillerde bulunan kişilere karşı uygulanacak cezaların belirlenmesi
     


"Onlarca saat konuşuyoruz, bir tek kelime doğru söylememişiz"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, önerilen yasa tasarısını öncelikle usul ve teknik açıdan değerlendirerek, "Toplumu ilgilendiren bir yasa ne için gelir, geniş kitleler için gelir, toplum için gelir. Geliş biçimi ile usul ve yasa tekniği açısından maalesef bundan önceki yasalarda olduğu gibi, iktidarın kendi çoğunluk esasına dayanarak getirildiği için uygun değil yani yanlış görüyoruz" dedi.

Sarıbal, yasa tasarısını yanlış bulmasının nedeni ise şu sözlerle açıkladı:

11 yasada değişiklik, 34 maddelik bir kanun. Çiftçiyi ilgilendiriyor, tütün üreticisini ilgilendiriyor, avcılık var, ormanı ilgilendiriyor, şeker politikalarını ilgilendiriyor; birçok alanı ilgilendiriyor. Bu kitleler bu yasayı ancak komisyondaki bizler tarafından duyuyor. Bize gönderdikleri tarihi ile komisyonu topladıkları tarihi arasında 4 gün süre vardı. Düşünün 34 maddelik mevcut kanunlardan 11-12 kanunda değişiklik yapacak adeta tarım torba kanunu yapıyorsunuz ve bunun muhatapları ya da bileşenleri ve ilgilileri bu kanundan haberi yok.


Sistemin demokratik olmadığını savunhan Sarıbal, "Katılımcı değil, tartışılmış bir şey değil, siz ne söylerseniz söyleyin onlar bildiğini yapıyor. Yani onlarca saat konuşuyoruz, bir tek kelime doğru söylememişiz ki bir tek kelime değişmiyor. Komisyon sürerken gecenin bir yarısı, hiç önceden hazırlanmayan yeni bir madde ilave oluyor. Komisyondaki çoğunluk gücüyle bir madde getiriyorlar. Tarafları belli değil, ne olduğu belli değil" dedi.
 

Orhan Sarıbal.jpg
Orhan Sarıbal / Fotoğraf: AA


Sarıbal, “Su Ürünleri Organize İhtisas Bölgesi ile ilgili bir madde getirdiler, çok olumsuz değildi ama onun olumsuzluk olmadığını tartışabilmek için en az 2-3 saat sağı solu aradık. Ne oluyor ne bitiyor diye hiçbirimizin bilgisi yok. Gecenin bir yarısı getirdiler. Böyle bakıldığında yasa yapma, yasa tekniği ve usul açısından olumsuzdu” diyerek kanunun usulüne yönelik eleştirilerini dile getirdi.


"Düzeltirken de yeni hatalar yapıyorlar"

Kanunun içeriğini değerlendiren Sarıbal, “Şeker Kanunu,  Tütün Kanunu, Alkol Piyasaları Kanunu, Orman Kanunu, Toprak Koruma Kanunu… Bu kanunlarda yeni değişiklikler, tamamen önceki kanunlardan kaynaklanan, kendi dönemlerinde çıkardıkları kanunlardan kaynaklanan hatalar. Bu hataların giderilmesi ile ilgili; yani bir özeleştiri yapıyordu, iktidar bu özelleştirilen dolayı hataları görüyordu, bunları düzeltmeye dair bir kanun gibi görünüyor ama aynı zamanda düzeltirken de yeni hatalar yapıyorlar” şeklinde konuştu.


"Bir yıl içerisinde bu sorunu çözün diyor. Bir yıl içinde çözemezsiniz"

Sarıbal, kanundaki yer alan miras paylaşımına yönelik maddeyi değerlendirerek, "Mesela miras düşen bir araziyi hissedarlar arasında bölüşüldüğünde bir hissedarın alması için en fazla miras kaldığı andan itibaren bir yıllık süre öngörüyor. Bir yıl içerisinde bu sorunu çözün diyor. Bir yıl içinde çözemezsiniz, Tarım İl Müdürlüğünün uygun bulacağı bir yöntemle birine satılacak. Ya hissedarlardan birine ya da başkalarına. Dolayısıyla bu çok sorunlu, Türkiye'nin kültür birikimleri açısından,  gelenekleri görenekleri açısından oldukça yanlış bulduğumuz ve hala üzerinde durduğumuz bir maddedir. Bu kanunun içerisindeki önemi bir tanesidir" dedi.


"Ön alım hakkının tamamen kaldırılması yanlıştır"

Toprak Kanunu ile ilgili olarak teklif edilen değişikliğe de değinen Sarıbal, "Yine Toprak Kanunu’nda var olan, komşu arazileri önalım hakkı dediğimiz uygulama kaldırılıyor. Ama bunun tümünün kaldırılması yine yanlıştır. Yine daha önce getirdikleri arazi bütünlüğü açısından belirli bir büyüklüğün altındaki arazilerde satılmama koşulu vardı.  Bu tamamen yine kaldırılıyor. Bunun da tamamen kaldırılması yanlış, bir düzene girmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
 


"Tarım alanı olarak nitelenmiş hiçbir yer parsellenip bu tür hobi bahçelerine dönüştürülmemeli"

Sarıbal, ormanlar ile ilgili teklif edilen maddeleri değerlendirerek, "Ormanlar üzerinden, orman dışı tıbbi ve aromatik bitkilerin üretilmesi, işletme yapılması, özel orman kurulması, bunların tümünü sakıncalı görüyoruz. Orman kelimesinin ve orman kültürünün tamamen yerle bir edildiği ve ranta yani daha doğrusu ticarete açıldığını görüyoruz. Oralarda işletme yapılacak, onlara karşıyız" şeklinde konuştu. 

"Hobi bahçeleri ile ilgili, televizyona başka bir şey söylediler ama getirdikleri kanunda başka yaptırımlar var" diyen Sarıbal, şunları söyledi:

Hakikaten hobi bahçelerini iptal edecek, kaldıracak mekanizma tam net olarak konmuş değil. Şu ana kadar olanlar için ne olacağı belli değil. Bundan sonra ne olacağı konusunda net değil. Bir izin alma meselesi var ama bu izinlerin nasıl olacağı soru işareti. Oysa bizim oradaki tuttuğumuz belli, tarım alanı olarak nitelenmiş hiçbir yer parsellenip bu tür hobi bahçelerine dönüştürülmemeli.
 


"Bir iki yıl içerisinde belirli değişiklikler zorunlu hale getirecek"

Kanun teklifi hakkındaki görüşlerini özetleyen Sarıbal, "Kısaca dediğim gibi, bu bir bir geri adım atma. Koydukları yasaların işlemesinden dolayı karşılığının uygulamada olmamasından dolayı bunlardan tekrar geri dönme var. Ama asıl önemli olan geri dönerken ya da yeni bir madde koyarken de o madde de tam tartışılamadığı için çok sürmez, bu kanun konduktan sonra yine bir iki yıl içerisinde belirli değişiklikler zorunlu hale getirecek" dedi.


"Kırsal alan şirketlerin eline geçiyor"

Gıdanın kontrolünün bütün dünyada daha az sayıda şirketin eline geçmiş olmasının, gıda ve açlık korkusu yaşanmasının nedeni olduğunu söyleyen Çifti-Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem, "Dayatılan tarım programlarının uygulanması sonucu köylülerin, küçük çiftçilerin hızla boşalttığı kırsal alan şirketlerin eline geçiyor" sözleriyle tarım politikalarını eleştirerek şöyle devam etti:

Reklamlarda gördüğümüz çayırlarda, meralarda özgürce yayılan inekler, köylerin sokaklarında, bahçelerinde serbestçe dolaşan tavuklar, köyün kahvesinde şakalaşan, ürettiği ürünleri övünçle anlatan köylüler yok artık. Onların yerini üstü açık fabrikalara dönüşmüş tek ürün ekilen, bir taraftan girdilerin girdiği, diğer taraftan ürünlerin çıktığı tarımsal araziler alıyor.


Erdem, "Daha fazla kar kaygısıyla, birim alandan en fazla ürünü almak için her türlü yöntem uygulanıyor. Ekolojik ilkeler yok sayılıyor. Ürün çeşitliliği azalıyor, ürünlerin besleyicilik özellikleri azalıyor. Endüstriyel hayvancılığın yapıldığı hayvan kentleri oluşuyor. Hayvanlar daracık alanlara sıkıştırılıyor, normal yaşamlarında asla yemeyecekleri yemlerle besleniyorlar. Hormonlar, antibiyotikler, ilaçlar yükleniyor" diye konuştu.
 

Ali Bülent Erdem.jpg
Ali Bülent Erdem / Fotoğraf: Independent Türkçe


"Tükettikleri gıdaların sağlıklarını tehdit ettiği düşüncesi hızla yayılıyor"

Kırla kent arasındaki bağlantının giderek kopmasının, tüketicilerin tükettikleri gıdaların nasıl üretildiğine ilişkin bilgiden de kopmaları anlamını taşıdığını belirten Erdem, şunları söyledi:

Üstelik tükettikleri gıdaların nasıl üretildiklerine, hazır gıdalarda kullanılan katkı maddelerini medya sohbetlerinde doğru veya yanlış öğrendikçe gıda korkusu başlıyor. Beslenmek, yaşamlarını sürdürmek için tükettikleri gıdaların sağlıklarını tehdit ettiği düşüncesi hızla yayılıyor.


"Haklarında kararlar alınırken küçük çiftçilerin düşünceleri alınmıyor"

Erdem, yaşanan salgınla birlikte gıda korkusuna bir korku daha eklendiğini ifade ederek, "Gıda krizi ve onun ortaya çıkaracağı açlık korkusu. İşte tam bu nokta ‘zurnanın zırt dediği’ yer. Ağzını açan her yetkili Dünya artık salgından önce olduğu gibi olmayacak diyor ama… Salgın sonrası uygulamalara baktığımızda doğa katliamları hız kesmeden devam ediyor, tarımla ilgili alınan her karar yine şirketlerin lehine oluyor. Yine ürünlerin hasat zamanlarına denk gelen ithalatlar yapılarak, ürün fiyatları baskılanıyor. Yine tarımla ilgili kararlar alınırken, daha doğrusu haklarında kararlar alınırken küçük çiftçilerin düşünceleri alınmıyor" ifadelerini kullandı.


"Bir bilimsel çalışma gerçeğe aykırı yayın olarak değerlendirme riski taşıyor"

Dünya’daki tarım ve gıda meselesine dair bakışını özetledikten sonra Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ni değerlendiren Erdem, “Muğlak ifadelerle dolu kanun teklifinin altının genelgelerle, kararnamelerle doldurulacağı çok açık. Sadece 29'uncu maddede yapılacak değişikliğe baktığımızda bile tarım programlarının geçmiş uygulamaların devamı olacağı ve hatta bu uygulamaların eleştirilere bile kapatılacağı görülebiliyor” dedi.

Erdem, “Endüstriyel tarım ve bu tarımsal yöntemlerle üretilmiş gıdalar üzerinde yayınlanmış bir makale, bir bilimsel çalışma gerçeğe aykırı yayın olarak değerlendirme riski taşıyor” şeklinde konuştu.
 


"Ülkenin yeni bir tarım programına ihtiyacı var"

Tüketicinin tüketim alışkınlıklarını olumsuz etkileyen, ifadesinin muğlak bir ifade olduğunu belirten Erdem, "Örneğin, mevcut iktidarın çıkardığı Tohumculuk Yasası ile yerel tohumların önüne konulan engeller, tohumların patentlenmesi ve sertifikalandırılması, çeşitliliği yok ettiği gibi 'tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen' bir etken değil midir?" dedi.

"Bugün gezegenin ve insanlığın ihtiyacı olan bu tür değişiklikler değildir. Bir eşiğe gelinmiştir ve pandemi bu eşiği göstermektedir" diyen Erdem, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Ekolojik sistemlerin bozulmasına neden olan tahribatın durdurulması, tahribatta rol oynayan endüstriyel tarımsal üretimden giderek vazgeçilerek ekolojik köylü tarımı mı yaygınlaştırılması, ancak yeni pandemilere engel olabilecektir. Çıkarılan, çıkarılacak her yasa’da göz ardı edilemeyecek bir gerçekliktir bu. Ülkenin gıdayı üreten ve gıdaya ihtiyaç duyanların birlikte oluşturacakları yeni bir tarım programına ihtiyacı vardır. Kamunun görevi bu programın oluşturulmasına ve uygulanmasına katkıda bulunmaktır.


"Tarımsal kooperatifler tek elde toplanmalı"

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “tarımsal torba yasa” hakkında teklifin geneli ve tüm maddeleri hakkındaki görüşlerini kamuoyuna ve TBMM’deki ilgili komisyonlara ilettiklerini fakat Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’ndaki görüşmeler tamamlanırken hiçbir önerilerinin dikkate alınmadığı belirtti.
 

Baki Remzi Suiçmez.jpg
Baki Remzi Suiçmez / Fotoğraf: Independent Türkçe


Suiçmez, "Teklifin geneline baktığımızda; genelde gıda güvenliği alanında toplum sağlığını gözeten ve verimli tarım alanlarını korumacı bir yaklaşım ön plana çıkmaktadır. Bu yaklaşım ile çelişen düzenlemeleri içeren aşağıdaki konu başlıklarını içeren maddelerin ise titizlikle Genel Kurulda yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir" diyerek teklifteki bazı maddeler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Suiçmez, sözlerine şöyle devam etti:

Sulama ve Kooperatifçilik alanı ile ilgili olarak, “Tarımsal kooperatiflerin tek elde toplanması adına halen Ticaret Bakanlığı bünyesindeki TARİŞ, FİSKOBİRLİK, MARMARABİRLİK, ÇUKOBİRLİK gibi Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, Yaş Meyve ve Sebze Kooperatifleri, Üretim ve Pazarlama Kooperatifleri gibi tarımla ilgili diğer kooperatiflerin de Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesine alınması daha doğru olacaktır.


"Toprak Su Genel Müdürlüğü’nün yeniden kurulması bir zorunluluktur"

DSİ ile ilgili öneriye de değinen Suiçmez, "Büyük sulama yatırımlarını yapan DSİ’nin güçsüzleştirildiği, küçük sulama yatırımlarını yapan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün kapatıldığı ve sulama planlamasının işlevsizleştiği günümüzde, sulama, drenaj, toprak ıslahı ve arazi toplulaştırması gibi altyapı hizmetlerini yapacak Toprak Su Genel Müdürlüğü'nün yeniden kurulması bir zorunluluktur" ifadesini kullandı.

Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesi alanı il ilgili olarak konuşan Suiçmez, şunları söyledi:

Düzenlemede yer alan Cumhurbaşkanının yerli tütün kullanımını yüzde 45’e kadar arttırma yetkisi uygun olarak değerlendirilmektedir. Ancak genel gerekçe ile çelişir şekilde yüzde 15’e kadar indirme yetkisinin maddeden çıkarılması gerekmektedir. 2022 yılından 2024 yılına kadar kanunda öngörülen kademeli yerli tütün kullanım oranına hızlıca ulaşılması için, oranların yeniden düzenlenerek 2022 yılında yüzde 17 yerine yüzde 20, 2023 yılında yüzde 21 yerine yüzde 25 ve 2024 yılında yüzde 25 yerine yüzde 30 olarak uygulanması önerilmektedir.


Suiçmez, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı alanı il ilgili olarak ise pek çok başlıkta itiraz ve önerileri olduğunu belirterek düzenlemenin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.


"Hangi bilimsel ölçütlere göre karar vereceğinin maddede açıkça belirtilmesi gerekir"

Gıda denetimi alanında, gıda maddelerinde taklit ve tağşiş konusunda üretim, reklam, pazarlama ve yanıltıcı yayın konularına getirilen para ve hapis cezaları olumlu olduğunu belirten Suiçmez, "Çernobil faciası sonrası radyasyonlu çay örneğinde olduğu gibi, gıda güvenliğine ilişkin bilim insanları, dernekler, üniversiteler ve bizler gibi meslek odalarının yapacakları açıklamalar da bu mecrada değerlendirilip, o dönemin siyasi iktidarının yönlendirmesiyle keyfi olarak cezaya tabi tutulabilecektir. Bu nedenle, herhangi bir yayının veya açıklamanın yanıltıcı olduğuna hangi kurum ya da kurulun, kim ya da kimlerin, hangi bilimsel ölçütlere göre karar vereceğinin maddede açıkça belirtilmesi gerekir" şeklinde konuştu.

969 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmaması gerektiğini belirten Suiçmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

Aksayan yönleri iyileştirilerek koşullara ve Bakanlığın yapılanmasına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Gerekçede yer alan söz konusu idari yapılanmaların neden uygulama kabiliyetinin kalmadığı ve nasıl yeniden kabiliyetli duruma gelebilir konusu araştırılmadan, Kanunun yürürlükten kaldırılması uygun görülmemektedir.


Orman alanları ile ilgili teklifi de değerlendiren Suiçmez, bu konuda pek çok başlıkta çekinceleri ve itirazları olduğunu ifade etti.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Doç. Dr. Cihan Erdönmez, Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Prof. Dr. Erdoğan Atmış ile Karadeniz Teknik Üniversitesi Orman Fakültesi’nden Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu tarafından söz konusu kanun teklifinin incelenmesiyle oluşturulan görüşleri Independent Türkçe’ye aktardı.

Prof. Dr. Doğanay Tolunay, "Kanun teklifi Orman Kanunun 5 maddesinin değiştirilmesini de içermektedir. Ancak Orman Kanunun 1 ve 18'nci maddelerinde değişiklik yapılması yönündeki girişimin oldukça önemli olduğu ve ormanların azalmasına yol açabileceği ve bu nedenle Anayasanın 169'uncu maddesine aykırı olduğu değerlendirilmiştir" dedi.
 

Doğanay Tolunay.jpg
Doğanay Tolunay / Fotoğraf: Independent Türkçe


"Orman ekolojik bir kavramdır ve siyasi kaygılarla orman alanları daraltılmaktadır"

Orman Kanunun 1'nci maddesinin orman tanımını içerdiğini belirten Tolunay, 'Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır' şeklindeki bu tanımın hukuki ve ekolojik olarak doğru bir tanım olduğunu belirtti ve ekledi:

Ancak maddenin devamında orman sayılmayan alanlar sıralanmış ve zaman zaman yapılan değişikliklerle orman sayılmayan alanlar genişletilmiştir. Önerilen değişiklik ile 'sahipli arazilerde, ekim ve dikim yolu ile yetiştirilen her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler' artık orman olarak sayılmayacaktır.


Tolunay, "Bu değişikliğin gerekçesi ise vatandaşların kendi arazilerinde orman kanununa göre orman sayılacağı için ağaçlandırma yapmak istememeleri gösterilmektedir. Bu değişiklikle de ağaçlandırmanın teşvik edileceği iddia edilmektedir. Vatandaşların şahsi arazilerinde orman ağacı yetiştirmekten kaçınmalarının en büyük nedeni bu ağaçlandırmanın 3 hektardan büyük olması halinde orman olarak kabul edilmesidir. Bir arazi de özel orman olarak tescil edildiğinde ise bir daha başka amaçlarla kullanılamamaktadır. Başka bir ifadeyle vatandaşlar orman yetiştirmekten vazgeçip, meyve ya da buğday yetiştirememektedir" değerlendirmesinde bulundu.

Bir yerin orman olup olmadığının mülkiyetle ilgili bir durum olmadığını belirten Tolunay, "Orman ekolojik bir kavramdır ve siyasi kaygılarla sürekli orman sayılmayacak alanlar genişletilerek orman alanları daraltılmaktadır. Dünya geneline bakıldığında FAO 2010 verilerine göre özel ormanların alanı 774 milyon hektarı bulmakta olup, bu değer tüm ormanların yaklaşık yüzde 19'unu oluşturmaktadır. Eğer tüm dünya teklifin sahipli arazilerde orman olmaz mantığıyla hareket etseydi bu özel ormanlar orman sayılmayacaktı" şeklinde konuştu.


"Teklifin kanunlaşmasıyla bu özel ormanların durumu tartışmaya açılacak"

Ülkemizde önemli bir bölümü İstanbul’da olmak üzere yaklaşık 18 bin hektar özel orman bulunduğunu aktaran Tolunay, bunun yaklaşık 10 bin hektarının şahıslara, 8 bin hektarı ise kamu tüzel kişilerine ait olduğu bilgisini paylaştı.

"Teklifin kanunlaşmasıyla bu özel ormanların durumu tartışmaya açılacak ve orman dışına çıkarılması gündeme gelecektir" diyen Tolunay,  sözlerine şunları ekledi:

Anayasanın 169'uncu maddesine göre devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koymak ve tedbirleri almak zorundadır. Ancak sahipli arazilerdeki ormanların orman sayılmaması bu maddeye açıkça aykırıdır. Bir yerin orman olup olmadığına hukuki düzenlemelerle karar verilmesi doğru değildir. Belli bir alana sahip ve üzerinde orman ağacı bulunan ve bilimsel olarak orman vasfında olan her yer sahibine ya da ağaçların doğal veya emekle yetiştirilmiş olmasına bakılmaksızın orman kabul edilmelidir.


"Bu değişiklik önerisinin de Anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir"

Diğer kritik değişiklik teklifinin Orman Kanununun 18'nci maddesine yönelik olduğunu vurgulayan Tolunay, "Teklifle bozuk orman alanlarında orman bitkisi fidanlıkları kurulmasına, mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine ve orman alanlarından üretilen odun dışı ürünlerin mamul ya da yarı mamul olarak işlenmesi amacıyla tesis kurulabilmesine izin verilebilmesi amaçlanmaktadır" diye konuştu.

Buradaki bozuk ormanların, ağaç tepelerinin toprak yüzeyini örtme oranı yüzde 10'dan aşağı olan ormanlar olduğunu belirten Tolunay, bu nitelikteki ormanlarımızın alanının ise 9,7 milyon hektar kadar olduğunu ifade etti.

Tolunay, sözlerini şöyle tamamladı:

Teklif tüm ormanlarımızın yüzde 40’ını oluşturan bu ormanlarımızda şahıslara ait tesislerin kurulmasının önünü açmaktadır. Ormanların orman dışındaki kullanımlara tahsis edilmesi Anayasamız gereği ancak kamu yararı olması halinde mümkündür. Ormanda şirket ya da şahıslara tesis izini kurmada kamu yararı olduğu çok tartışmalı olup bu değişiklik önerisinin de Anayasaya aykırı olduğu düşünülmektedir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU