Yaban hayvanlarının avlanabilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açılan ihaleler gelecek hafta içinde gerçekleştirilecek.
15'inci Bölge Müdürlüğü'ne bağlı Kahramanmaraş, Malatya, Sivas ile Tunceli il müdürlüklerinin faaliyet alanında bulunan sahalarda 31 yaban keçisi, iki kızıl geyik ve iki çengel boynuzlu dağ keçisinin av ihalesi 13 Temmuz Pazartesi günü Malatya'da yapılacak.
Yedinci Bölge Müdürlüğü'ne bağlı Adana, Mersin, Kayseri, Hatay ve Niğde'de ise 97 yaban keçisinin avı için açılan ihale 16 Temmuz Perşembe günü Adana'da yapılacak.
Açılan ihalelere göre Malatya'da iki yaban keçisi 26 bin TL, Tunceli'de 17 yaban keçisi 233 bin 500 TL, Kahramanmaraş'ta beş yaban keçisi 61 bin TL, Sivas'ta 11 yaban keçisi 170 bin TL, Adana'da 20 yaban keçisi 180 bin TL, Hatay'da altı yaban keçisi 36 bin TL, Kayseri'de yedi yaban keçisi 91 bin TL, Mersin'de 48 yaban keçisi 665 bin TL ve Niğde'de 16 yaban keçisi ise 445 bin TL karşılığında öldürülecek.
2018-2019 döneminde en az 4 bin 255 yaban hayvanı öldürüldü
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan 2020-2021 "Av Turizmi Uygulama Talimatı"na göre bu yıl "Anadolu yaban koyunu, ceylan, çengelboynuzlu dağ keçisi, karaca, melez yaban keçisi, kızıl geyik, yaban keçisi (teke, hatalı boynuzlu / şelek, dişi birey), yaban domuzu (sürek, bek, mücadele amaçlı) ve örnek avlaktaki türler" için avlanma izni verildi.
Daha fazla oku
-
Dersim'in tılsımlı varlıkları: Dağ keçileriNode ID: 23761
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün "Yaban hayatı ve avcılık faaliyetleri" adı altında paylaştığı verilere göre 2018-2019 döneminde toplam 4 bin 255 yaban hayvanı öldürüldü.
Bin 539'u yabancı olmak üzere 2 bin 230 avcıya bu süreçte avlanma izni verildi. Bir önceki döneme göre öldürülen hayvan sayısı bin 709 arttı.
İstatistiğe göre 2001-2002 yıllarında 577 avcıya izin verilirken, bu dönemde 364 yaban hayvanı öldürüldü.
Yaşanan bütün bu gelişmeleri Türkiye Hayvanları Koruma Derneği (THKD) Yönetim Kurulu Başkanı Birgül Rona, Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan ve Evrensel Gazetesi Tunceli muhabiri Kemal Özer ile Independent Türkçe için konuştuk.
"Bir canlıyı acımasızca katletmekten başka sayısız spor olanakları var"
Konuya ilişkin konuşan Türkiye Hayvanları Koruma Derneği (THKD) Başkanı Birgül Rona, "Avlanma kavramı; bizlerin, avcılar tarafından ileri sürülen tüm sebepleri, mazeretleri ve bahaneleri, mantıken asla kabul edemeyeceğimiz vahşi, dolayısıyla ilkel bir eğlence türüdür. Hemen daima ileri sürüldüğü gibi amaç spor yapmak ise bir canlıyı acımasızca katletmekten başka sayısız spor olanakları vardır" dedi.
"Avın turizmini de anlamak mümkün değildir" diyen Rona, sözlerini şöyle sürdürdü:
Turizmin dayanağı paradır. Turizm yoluyla elde edilecek geliri artırmak istiyorsak bunun için de çeşitli seçenekler mevcuttur. Ama bir ülkenin doğal dokusunu oluşturan yaban hayatının, devlet eliyle ve para karşılığında pazarlanması düşünülürse bunu, hayvan korumacılığının da çok ötesinde hem ülkemiz de hem de uluslararası arenada devletimiz için onur kırıcı ve itibar zedeleyici bir uygulama olarak görürüz.
"Bir kere avlanma izni verilmişse, artık her şey kontrolden çıkmış olur"
Bakanlık tarafından belirlenen avlanma esaslarına da değinen Rona, "Hangi doğa hayvanından kaç tane vurulacağı saptanıyor. Bu sayıların gerçeğe uygun olarak izlenebileceğine de inanamıyoruz" şeklinde konuştu.
Rona ayrıca, avlanılmalarına izin verilen hayvanların yanında diğer pek çok hayvanın da avlanılacağını düşündüklerini belirterek, "Zaten bir kere avlanma izni verildikten sonra o doğal ortamlarda artık her şey kontrolden çıkmış sayılır" dedi.
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi: Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur
İl kez 1978'de imzalanan Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan maddelerin dikkate alınmadığını vurgulayan Rona, şunları söyledi:
Beyannamede de eğlence amaçlı avlanmalara karşı çıkılıyor ve özellikle yedi ve sekizinci maddelerde bu gibi fiiller 'yaşama karşı suç', 'soya karşı suç'olarak belirlenmiş bulunuyor.
Bildirgenin diğer tüm maddelerinin, yurdumuzdaki ister evcil hayvanlar, ister doğa hayvanları için olsun hiçbir yarar sağlamadığını, dikkate alınmadığını görmekteyiz.
Rona, "Bunun yanında uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmış bulunan türlerle ilgili Ramsar ve Cites Sözleşmelerine de itibar edilmediğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
"İnsanlar, bencillikten ve para hırsından arınmışsa, kendilerine saygıları varsa o toplumda yasalara gerek kalmaz"
Avlanma ihaleleri ve av turizmi ile ilgili, uygulamanın ilk gündeme geldiği günlerde ilgili mercilerle yaptıkları görüşmelerde ve yazılı bildirimlerle endişelerinive itirazlarını yansıtmaya çalıştıklarını aktaran Rona, "Başarısız kaldığımız şundan belli ki her şey daha da kötüye gitti" diye konuştu. Rona, son olarak ise şunları söyledi:
Bir toplum çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmışsa; bireyler sorumluluk duygusuna sahipse, görevlerini benimsemişse, bencillikten ve para hırsından arınmışsa ve en önemlisi herkesten önce kendi kendilerine saygıları varsa, o toplumda yasalara bile gerek kalmaz. Ama öyle değilse; birbirimize sorarız; 'Bunların uygulanabilmesi için yapılması gerekenler sizce nelerdir?' diye.
Sayılgan: Doğa yok olduğunda karnımızı parayla doyuramayacağız
Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) Ankara Temsilcisi Pelin Sayılgan ise, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün, ismiyle çelişen uygulamalar da bulunduğunu söyledi.
"Görevi hayvanları korumak olan bu kurum, zaman zaman doğanın dengesini bozacak kararlara imza atmaktan çekinmiyor" diyen Sayılgan, şöyle konuştu:
Bir devlet kurumunun korumakla mükellef olduğu hayvanların canını, bizim için katilden farkı olmayan avcılara satması, bu hayvanların hayatı üzerinde hak iddia edip sırtından para kazanması biz hayvan hakları savunucuları açısından olduğu kadar toplumun büyük bir kesimi için kabul edilebilir değil.
"Av turizmi denen olgu, birkaç büyük sermayedarın kontrolünde gerçekleştirilen bir katliam etkinliği" ifadelerini kullanan Sayılgan, avcılığın, kullanılan araç gereçlerden, ihaleye çıkan hayvanlara kadar çok büyük bir sektör olduğuna dikkat çekti.
Sayılgan, "Devlet kurumlarının da insanlığın da görmesi gereken şu: Doğa yok olduğunda karnımızı parayla doyurmayacağız. Bu bencillikle kendi kuyumuzu kazıyoruz, hayvanların hayatını yok sayarken aslında kendi hayatımızı da yavaş yavaş yok ediyoruz" dedi.
"Bir hayvanın nesli tükendiğinde bütün ekolojik sistem etkileniyor"
Birçok hayvanın neslinin tükenmekte olduğunu belirten Sayılgan, "Merkez av komisyonu nesli tükenmekte olan bu hayvanların avlanmasını yasaklamak yerine av kotalarını artırıyor. Bu bir kıyım. Üstelik bir hayvanın nesli tükendiğinde zincirleme halinde bütün ekolojik sistem etkileniyor" diye konuştu.
"Avcılığın spor olarak adlandırılması büyük bir saçmalık" diyen Sayılgan, şöyle devam etti:
Spor eşit güçteki taraflar arasında, sonu ölümle sonuçlanmayan bir müsabakadır. Kendini savunma şansı olmayan bir canlıya silah doğrultup öldürmek spor değil, cinayettir.
"Hayvanları hunharca sömürüyor, yaşam haklarına saygı göstermiyoruz"
Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne göre, bütün hayvanların yaşam önünde eşit doğarak, aynı var olma hakkına sahip olduklarını hatırlatan Sayılgan, "Bütün hayvanlar saygı görme hakkına sahiptir. İnsanlar bu hakkı çiğneyerek onları sömüremezler. Bilgilerini hayvanların hizmetine sunmakla görevlidir" dedi. Sayılgan, sözlerine şunları ekledi:
Bütün hayvanların insanca gözetilme, bakılma ve korunma hakları vardır. Zorunluluk olmaksızın bir hayvanın öldürülmesi yaşama karşı suçtur. Çok sayıda yabani hayvanın öldürülmesi demek olan her davranış bir soykırım, yani bir suçtur.
Hayvanlara eziyet çektirdiğimiz, onları öldürdüğümüz çoğu durumun zorunlu olmadığının altını çizen Sayılgan, "Sadece nefsi müdafaa durumunda bir hayvanı öldürmek meşru görülebilir. Oysa biz onları hunharca sömürüyor, yaşam haklarına saygı göstermiyoruz" ifadelerini kullandı.
"Merkez av komisyonunun yapısını değiştirdik fakat avcılığı yasaklatamadık"
Federasyon olarak avcılık karşıtı kampanyalar yaptıklarını vurgulayan Sayılgan, "Devlet kurumlarıyla görüşmelerimiz oluyor. Geçen sene nesli tükenme tehlikesi altında olan üveyik ve elmabaş patkanın av kotasını ve avlanma gün sayını düşürttük; fakat maalesef tamamen yasaklatamadık" dedi.
Geçen günlerde merkez av komisyonunun yapısını değiştirme girişimlerinin başarıyla sonuçlandığını anlatan Sayılgan, şunları söyledi:
Önceden çoğunluğu avcılardan oluşan bu komisyona bilim insanlarının ve doğa koruma derneklerinin girmesini sağladık. Avcılığa karşı mücadelemiz devam edecek.
"Dersim halkı avcılığa karşı; fakat bir türlü engellenemiyor"
Evrensel Gazetesi Tunceli muhabiri Kemal Özer, uzun yıllar boyunca bölgedeki avcılık faaliyetlerinin genelde yabancı avcılar tarafından gerçekleştirildiğini, ihale süresinin dışında da avlandıklarını ifade etti.
Özer, yöre insanının avcılığa karşı çıktığını fakat engel olamadıklarını, konuyla ilgili olarak açılmış davaların ve suç duyurularının bulunduğunu söyledi.
Meselenin, "Munzur Özgür Aksın Platformu" çatısı altında tartışıldığını, ulusal ve yerel gazetelerde de haberlerin yapıldığını belirten Özer, Tunceli genelinde birkaç kişi haricinde tüm halkın avcılık konusunda tavrının ortak olduğunu kaydetti.
© The Independentturkish