Koronavirüs (Kovid-19) salgını dolayısıyla getirilen kısıtlamalardan ötürü kütüphaneler kapalı olduğu için daha önce okumuş olduğum kitapları tekrar okumak zorunda kaldım.
Yeniden okuduğum kitaplar arasında Lamartine'nin Napoli'de kaldığı dönemde tuttuğu günlüklerden yola çıkarak yazdığı Graziella da var.
Roman genel olarak bir aşk hikayesi etrafında dönüyor.
Ayrıca kitapta Bonaparte’nin generallerinden Joachim Murat önderliğinde Fransız sömürgeciliğini sona erdirmeye çalışan İtalyan özgürlük savaşçılarının maruz kaldığı baskılar da anlatılıyor.
Yaşadığım yerin yakınlarında Boulevard Murat (Murat Bulvarı) bulunuyor. Burası İtalyan vatanseverleri çarmıha geren adamın adını taşıyor.
Black Lives Matter hareketinin gündemi işgal ettiği şu günlerde kendime şöyle bir soru sordum:
“İtalyanların Hayatı Önemlidir” diye bir hareket başlatsak ve Boulevard Murat’ın ortadan kalkması için Paris'i siyasi doğruculuğa sevk etmeye çalışsak nasıl olur?
Sonrasında aklıma Murat'tan 1800 yıl önce Romalılardan gelen İtalyanların atalarının, Murat'ın Galyalı atalarını katlettiği ve mallarını yağmaladıklarını geldi.
Bu tarihi mazlumiyet karşılaşmasının neticesinin berabere bittiğini görüyoruz böylece.
Şüphesiz “Galya Halkının Hayatı Önemlidir” adında bir hareket başlatmak mümkün değil.
Paris'teki 5 bin 400 sokaktan 287'sinin sömürgeyi, emperyalizmi ve çeşitli ideolojileri çağrıştıran kişiler ile olayların adlarını taşıdığını zikretmek gerekir.
Bu durum, solcular tarafından tercih edilen bir ideoloji haline gelen siyasi doğruculukla ve şampanya eşliğindeki ziyafetler sırasındaki söylemleriyle çatışıyor.
Paris’te Bonaparte’nin generallerinin isimlerini taşıyan çok fazla sokak bulunuyor.
Ayrıca bu sokakların birçoğu, Bonaparte’nin zaferle ayrıldığı savaşların adını taşıyor.
Diğer taraftan Père Lachaise Mezarlığı, Bonaparte’nin generallerinin cesetleriyle doludur.
Baltık halkını katleden ve binlerce Rus’un hayatını kaybetmesine sebep olan Moskova yangınına karışan Auerstedt Dükü başta olmak üzere Mareşal Dawu gibi isimlerin Paris'teki kavşaklara verilmiş olması da ilgi çekicidir.
Ayrıca dünya genelinde imparatorluk için savaşan sömürgeci subayların heykelleri de var.
Cezayir'i işgal eden ve daha sonra Dahomey Krallığı’nı ortadan kaldıran General Bugeaud’un onuruna yapılan kutlamaları da zikretmek gerek.
Bu kutlamalar, Black Lives Matter hareketinin vizyonuna çok fazla uzak bir vizyona sahip Braza ve Montel gibi maceracıları da içeriyor.
Ayrıca sömürge döneminden bilim adamlarının yanı sıra Mısır'ın fethinde Bonaparte eşlik eden generallerin isimlerini taşıyan birçok sokak ve meydan var.
Champollion, Jeffrey Eiler ve Firavunun topraklarından hazinlerin taşınması için yardımcı olan Gaston Maspero bu isimlerden bazılarıdır.
Saint Louis'in kazandığı savaşın adını taşıyan Damietta Caddesi'nde de Mısır’ı görüyoruz.
Beyrut adının Fransızca versiyonunu olan Brett adını taşıyan bir cadde de var. MS 1100'de şehri ele geçiren Haçlıların onuruna caddeye bu isim verilmiş.
Rusya İmparatoriçesi Catherine’den para alıp Müslümanlar hakkında ileri geri konuşan Voltaire’nin ve siyah derili kişilere olan katılığıyla bilinen Fransız filozof Diderot’un adını taşıyan bir cadde de bulunuyor.
General Detree'nin Meksika'nın kontrolünü ele geçirmeyi başardığı savaşın adını taşıyan Borrego Caddesi var.
Savaştan sonra Fransızlar, Avusturyalı Prens Maximilian’ı imparator yaptılar.
Ayrıca Paris’te, Brezilya işgaline önderlik eden ve Florida'nın bazı bölgelerini ele geçiren Jean Repo'nun onurlandırıldığı bir cadde de bulunuyor.
Bunun yanı sıra Kristof Kolomb, Ferdinand Macellan, Cartier gibi sömürgeci kaşiflerinin isimlerini taşıyan sokaklar da var.
Bazı sokaklar ise katillerin isimlerini taşıyor. Robespierre bunlardan biridir.
Fransız Devrimi sırasında başları gövdelerinden ayıran ve sonrasında giyotinle idam edilen Robespierre’nin adının bir caddeye ve bir metro istasyonuna verildiğini görüyoruz.
Öjenik hareketinin öncülerinden olan ünlü Fransız cerrah ve fizyolog Alexis Carrel'in ismini taşıyan bir cadde de var.
Paris, solcuların sevgilisi ve aynı zamanda Kazaklara ve Özbeklere yönelik soykırımın da baş mimarı olan Lenin’i de unutmuyor.
Orta Asya’daki askeri güçlerinin komutanı Mihail Frunze’ye şu mektubu göndermişti:
Erkekleri vur, hayvanlara el koy, kadınları ve çocukları sınırın ötesine sür!
Stalin de bir sokak ve bir metro istasyonuna adının verilmesiyle bu onurdan payını alıyor.
Marx ve İngiliz arkadaşının adını taşıyan sokakların bulunması belki de Black Lives Matter hareketinin savunucuları için şaşırtıcı olmayabilir.
Ancak bu iki düşünürün ‘emperyalistler’ hakkındaki görüşlerini duymak onları şaşırtabilir.
ABD’nin Kaliforniya'yı ilhak etmesini memnuniyetle karşılayan Marx, şunu söyledi:
Kaliforniya'yı bununla ne yapacağını bilmeyen tembel Meksikalılardan almak çok önemli bir olay.
Kalkınma uğruna Meksika'nın ABD'nin koruması altına girmesi gerektiğini söyleyen Engels, Fransa'nın Cezayir'i işgalini ‘medeniyetin ilerlemesi için önemli bir hadise’ olarak nitelendirmişti.
Paris’te Mahatma Gandhi’nin adının taşıyan büyük bir cadde bulunuyor. Oysa Gandhi teni koyu siyah olan kimseleri ‘yarı insan’ olarak görüyordu.
Öte taraftan burada dört Amerikan başkanının adını taşıyan caddeler de var:
İngiliz sömürge yönetimine karşı ayaklanan George Washington -gerçi onun ismi dar bir sokağa verildi-, Woodrow Wilson, faşist Theodore Roosevelt'in akrabası olan Franklin Roosevelt.
Roosevelt’in adının verildiği metro istasyonu da var.
Her ne kadar Black Lives Matter hareketi tarafından sevilmese de John Kennedy ismini taşıyan büyük bir bulvar var.
Sevilmemesinin sebebi ise Küba devrimini yok etmeye çalışması ve Dorothy Dandridge yerine Marilyn Monroe'yu tercih etmesidir. Abraham Lincoln'un adı ise bir yan sokakta ve sinemalarda bulunuyor.
Siyah tenli Amerikalılar ya da bugün anıldıkları haliyle Afrika asıllı Amerikalıların sokak adı düzeyinde yeteri kadar temsil edilmediklerini görüyoruz.
Burada Martin Luther King adını taşıyan sadece bir park var. Ancak Luther, Black Lives Matter hareketinin fikirleri konusunda yeterince ikna olmamıştı. O ten renginde değil, vatandaşlıkta eşitliği vurguladı.
Tenlerin rengini ‘bir kimlik’ olarak görenler ise bu düzeyde temsil edilmiyorlar:
Angela Davis, Stokely Carmichael, Louis Farrakhan, Jesse Jackson, Al Sharpton, Assata Shakur.
Emily Dickinson ismini taşıyan bir meydan var, fakat Maya Angelou böyle bir onurdan mahrum.
Burada tarihi yeniden yazma çağrısı yapmak için bir sebep görüyor musunuz?
Bazıları bilim adamlarının bir gün geçmişi bir filmde olduğu gibi önümüze getirebileceklerine, böylece istedikleri şeyi değiştirebileceklerine inanıyorlar!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
© The Independentturkish