Konda Araştırma Şirketi’nin 2019 yılındaki bir araştırmasında Türkiye’de kendisini ateist (tanrı inancının reddi) olarak tanımlayanların yüzde 1’den 3’e çıktığı, deist (bir yaratıcının varlığını kabul etmekle birlikte dinlerin ilahi değil insan yapısı olduğunu kabul etmek) olarak tanımlayanların ise yüzde 1’den ikiye yükseldiği öne sürülmüştü.
İddialar bundan ibaren değil.
İmam Hatip Lisesi ya da İlahiyat Fakültesi gibi dini ağırlıklı eğitim veren okullarda okuyan gençler arasında da ateizm ve deizmin yayıldığı iddiaları zaman zaman gündeme getiriliyor.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Profesör Dr. İhsan Fazlıoğlu'nun 2018 yılında Teknik Elemanlar Derneği (TEKDER) İstanbul Şubesi’nin panelinde söylediği şu sözler tartışma yaratmıştı:
15 Temmuz'dan bu yana benim odama 17 tane başörtülü deist bile değil tanrı tanımaz öğrenci gelip benimle bu konuları konuştular. Başörtülü öyle geleneksel de değil bildiğin başörtülü. Aileleri de örtülü aile.
Profesör Fazloğlu, bunun nedeni olarak da “Ortak neden sahnede dini temsil ettiğini söyleyen insanların eylemlerinin sonucudur” demişti.
Yine 2018 yılının Mart ayında Konya Milli Eğitim Müdürlüğü'nün "Gençlik ve İnanç" konulu çalıştayında imam hatip öğrencilerinin dini bilgilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle deizme kaydığı ve ders materyallerinin çocuklara uygun olmadığı sonucuna ulaşıldığı iddia edilmişti.
Son olarak Diyanet'e bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun üyelerinden Prof. Dr. Cağfer Karadaş’ın geçen 5 Haziran 2020 günü Yeni Şafak Gazetesi'nde Faruk Beşer'in köşesinde yer alan ve kimi ilahiyatçıların da destek verdiği şu sözleri tartışmayı yeniden alevlendirdi:
Ateist ve deistlerin temel argümanları şu anda felsefi olmaktan ziyade Kur’an çevirileri üzerinden oluşmaktadır. Meal çevirisi, bağlamı tam veremiyor. Öğrenciler okumaya başlayıp anlamlandırma sorunu yaşadıklarında kafaları karışıyor ve işte bu akımlara yönelebiliyorlar.
"Ateist, deist oranlarında artış olduğu inkar edilemeyecek gerçek"
Peki gerçekten iddia edildiği gibi hem Türkiye genelinde hem de dini eğitim alan öğrenciler arasında ateist, deist sayısında bir artış var mı? Bunun nedeni ne?
Bu soruları Türkiye’nin ilk resmi Ateizm Derneği’nin kurucularından olan ve Ekim 2018’den beri de başkanlığını yürüten Selin Özkohen ile konuştuk.
Özkohen ilk olarak derneğin Nisan 2014’te kurulduğunu söyleyerek, amaçlarının ateistlere karşı uygulanan her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek olduğunu, bu kapsamda ayrımcılığa uğrayanlara hukuki destek de verdiklerini söyledi.
Özkohen de 2019'daki Konda anketi dahil yapılan birkaç önemli araştırmaya bakılınca Türkiye’de ateist ve deist oranlarında artış artık olduğunun inkar edilemeyecek bir gerçek olduğunu belirtti.
“Dindar olmayan birini dindar bir okulda okumaya mecbur bırakırsanız inancından soğuyabiliyor”
Özkohen, imam hatip ve ilahiyat öğrencileri arasında da bu düşüncelerin yayıldığı iddialarıyla ilgili de şunu söyledi:
Evet, bu tür vakalarla da karşılaşıyoruz. Sanırım bunun sebebi, İmam Hatip Lisesi’nde okumanın sebeplerinin biraz değişime uğraması oldu. Eskiden İmam Hatip’te okumayı seçenler daha çok ya kendi inancından ya da dini bilgiler konusunda eğitim görmek istemelerinden dolayı seçiyorken; son yıllarda artan mahalle baskısından ayrıca klasik düz liselerin sayısı iyice azaldığından, biraz mecburiyetten bu okullarda okuyanların sayısı artmıştır. Takdir edersiniz ki, siz pek dindar olmayan birisine zorla dindar kurallara sahip, dindar bir okulda okumaya mecbur bırakırsanız, o kişi dinine bağlanmak yerine inancından iyice soğuyabiliyor. Elbette bu durum herkes için geçerli değildir.
“Ateistler her ekonomik ve sosyal kesimde varlar”
Özkohen, ateist ve deistlerle ilgili olarak genel bir profil çizmenin mümkün olmadığını belirterek, “İnanç da, inançsızlık da, her kesimde vardır” dedikten sonra şöyle devam etti:
Elbette seküler yaşam tarzının daha yaygın olduğu bazı illerde daha çok ateiste denk gelebilirsiniz, fakat bu biraz o kişilerin ateistliğini açıklama konusunda ne kadar özgür hissettiğiyle de alakalı. Ateistler, ülkenin her ilinde, mahallesinde, köyünde yaşıyor olabilir, her ekonomik veya sosyal kesimde varlar.
Özkohen, ailesi ve çevresi çok dindar olan ateistlerin de olduğunu ancak bu kişilerin ateist olduklarını çok fazla dile getiremediklerini öne sürerek, her reşit insanın kendi dini görüşünü seçebilmesi gerektiğini kaydetti.
“Dini inancını bırakan epeyce vatandaşımız mevcut"
Özkohen, “Muhafazakar iktidarlar döneminde ateizmi seçen insan sayısının da arttığı iddia ediliyor. Bu kapsamda Ak Parti iktidarı döneminde bir artış oldu mu?" sorularına verdiği cevapta şu iddiaları dile getirdi:
Yine kişiden kişiye değişiklik gösteren bir durum. Toplumsal konsensüsle birlikte dinine daha bağlı hale gelenlerin olduğu gibi, dini inancını bırakan epeyce vatandaşımız mevcut. Dönemsel olarak ele alırsak, yine bu konuda yapılan araştırmaları hatırlatmak isterim. Türkiye’de dinsizlik oranları artmış görünmekte.
"Hakaret ve tehditlerle karşılaşıyoruz"
Ateizm Derneği’nin çağrı merkezini aradığınızda ilk önce tele sekreterin hakaret amaçlı arayan kişiler hakkında yasal işlem yapılacağı uyarısıyla karşılaşıyor.
Dernek hakaret amaçlı arayanlarca zaman zaman taciz edilmekte.
Özkohen, bununla alakalı olarak da “Gerek çağrı gerek sosyal medya platformlarımızda yaşadığımız bir sorun. Sırf ateist olduğumuz için bize küfür, hakaret ve tehdit etmeyi kendine hak saymış, sırf ateist olduğumuziçin bunları bize reva gören insanlara şahit oluyoruz” diye konuştu
“Bazı ateistler aileleri tarafından reddediliyor”
Sadece dernek olarak değil ateist şahısların da genel olarak ayrımcılıkla karşılaştığını öne süren Özkohen, şu iddialarda bulundu:
Bazı ateistler aileleri tarafından reddediliyor, sırf ateist olduğu için işyerinde ayrımcılığa hatta bu yüzden işini kaybedenler bile var. Saldırıya uğrayanlar da oluyor. İşte tam bu yüzden, bu derneğin var olması çok mühim.
“Din adamlarından gelip karşılıklı tartışmak isteyenler oluyor”
Özkohen, buna karşın dernek olarak herhangi bir fiziki saldırıyla karşılaşmadıklarını da belirtti.
Özkohen, din adamlarından da zaman zaman gelerek kendileriyle eşit şartlarda, karşılıklı saygı çerçevesinde tartışmak isteyenlerin olduğunu da kaydetti.
"Dini geleneğe bağlı olmayan defin seçim hakkı olmalı"
Türkiye’de ateist kimliğiyle bilinen kişilerin de vefat ettiklerinde dini gelenekler uygun defnedildiği görülüyor.
Özkohen’in bu noktada itirazı var.
“Evet. İnsanların defnedilme biçimi, hukuken, şuan ailelerinin kararına bağlı. Vasiyetinizde ne yazarsanız yazın, bu konudaki karar maalesef ailenizin iki dudağı arasında” diyerek şöyle bir öneri getirdi:
Vefat eden kişinin resmi, noter onaylı vasiyeti, bizce, birinci dereceden belirleyici karar faktörü olmalı ki, insanlar son yolculuklarını nasıl yapacaklarını kendileri belirleyebilsin. Ayrıca, herhangi bir dini geleneğe bağlı olmayan, seküler bir defin biçimi ve farklı farklı seçeneklerin vatandaşlarımıza sunulması ve ulaşılabilir olması için çalışmalarımız mevcut.
© The Independentturkish