Pusuculuktan hep nefret ettim.
Benim gözümde kalleşlik, acizlik demek olan pusuculuğa hiç yüz vermedim.
Yarıştığım kişiyi pusu kurarak değil düello yaparak yenmek istedim.
Ya da yarıştığım kişinin ayağının bir yere takılıp düşmesini bekleyerek değil, eşit şartlarda yarışarak onu geçmek istedim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ne yazık ki ülkemizde kendilerine “muhalif” diyenler, bunun tam tersi bir zihniyete sahip bulunuyorlar.
Bunlar cumhurun başkanı, başka bir ifadeyle ülkenin lideri Tayyip Erdoğan’ı düelloda yenemedikleri için pusudan medet umuyorlar.
Siyaset koşusunda Tayyip Erdoğan’ı koşarak geçemedikleri için, onun ayağının bir yere takılıp düşmesini bekliyorlar.
Kendilerine “muhalif” diyen bunlar, Tayyip Erdoğan’ı iktidardan götürecek bir felaketin gelmesinin yıllardır yolunu gözlüyorlar.
Tayyip Erdoğan iktidarı koronavirüs felaketiyle mücadelede başarılı olamasaydı, bunlar düğün bayram yapacaklardı.
Türkiye koronavirüsle mücadelede ABD’den, İngiltere’den, İtalya’dan, İspanya’dan beter bir ülke olsaydı, bunlar zil takıp oynayacaklardı.
Türkiye koronavirüsün ABD’den, İngiltere’den, İtalya’dan, İspanya’dan çok daha fazla can aldığı bir ülke olsaydı, bunlar sevinç çığlıkları atacaklardı.
Bekliyorlardı ki Türkiye koronavirüsle mücadelede dünyanın en başarısız ülkesi olsun ve Tayyip Erdoğan iktidarına karşı halkın tepkisi zirveye çıksın.
Halkın bu tepkisi Tayyip Erdoğan iktidarını 9 şiddetindeki bir deprem gibi sarsıp yıksın.
Nitekim bunlar daha önceleri de 9 şiddetindeki deprem misali bir ekonomik kriz gelsin ki Tayyip Erdoğan iktidarı yıkılsın gitsin diyenlerdir.
Böyle bir ekonomik depremi dün olduğu gibi bugün de bekleyenlerdir.
Böyle bir ekonomik depremi bekleyenlere sormak gerek.
Tayyip Erdoğan iktidarını sarsıp yıkacak 9 şiddetindeki ekonomik depremin olması ne demek?
Ekonomik anlamda ülkenin de yıkılması demek.
Yüzbinlerce iş yerinin kapanması, milyonlarca insanın daha işsizler ordusuna katılması ve ülkenin çoğunluğunun bir lokma ekmeğe muhtaç kalması demek.
Demek ki bunun olması, ne pahasına olursa olsun Tayyip Erdoğan iktidarının yıkılmasını isteyen bu “muhalifleri” sevindirecek.
Tıpkı Türkiye-Rusya savaşı çıkmasının bu “muhalifleri” sevindireceği gibi.
Nitekim bunlar Rusya destekli Suriye rejimi 33 askerimizi şehit ettiğinde, Türkiye-Rusya savaşının çıkmasını istemişlerdi.
Hatta bunlar Tayyip Erdoğan iktidarının Rusya’ya savaş ilan etmesi için savaş kışkırtıcılığına girişmişlerdi.
“33 askerimizin Suriye’de şehit edildiği saldırıyı gerçekleştiren aslında Suriye rejimi değil Rusya’dır. Rusya’nın bu yaptığı resmen savaş nedenidir. Tayyip Erdoğan gerekeni yapmaktan kaçınmamalıdır” demişlerdi.
Bunu derken de dünyanın en güçlü iki ordusundan biri olan Rusya ordusuyla savaşmanın Tayyip Erdoğan iktidarının yıkımıyla sonuçlanacağını hesap etmişlerdi.
Onlara göre, ülkeyi böyle bir savaşa sokan Tayyip Erdoğan’a karşı halkın tepkisi zirveye çıkacak ve Tayyip Erdoğan iktidarını yıkacaktı.
Oysa bu durumda asıl ülke yıkılacaktı.
Milyonlarca insan ya hayatından olacak ya da ölmekten beter olacaktı.
Ama bu “muhaliflere” göre, Tayyip Erdoğan iktidarı yıkılsın da ne olursa olsun.
Bunun bedeli ülkenin batması, yıkılması da olsa, varsın olsun.
Beni okuyan herkes bilir ki, iktidar olduğundan beri her yanlışını gördüğümde Tayyip Erdoğan’ı eleştirdim.
Ancak bu “muhalifler” gibi ülke batsın, yeter ki Tayyip Erdoğan iktidarı yıkılsın demedim.
Tayyip Erdoğan’ın dalkavuğu değilseniz elbette onun yanlışlarını eleştirebilirsiniz.
Ama ülke batsın, yeter ki Tayyip Erdoğan iktidarı yıkılsın diyemezsiniz.
Tayyip Erdoğan’a duydukları nefret nedeniyle vicdanları böylesine körleşmiş olanlar gerçek muhalif olamazlar.
Tayyip Erdoğan iktidarının yıkılması uğruna ülkesinin batmasına bile razı olanlar gerçek muhalif olamazlar.
Böyle muhaliflik olmaz olsun.
Böyle muhalifliğe yuh olsun.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish