Normale dönmek mümkün mü?

Prof. Dr. Bilal Sambur Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

Koronavirüs salgını bütün dünyayı radikal bir şekilde sarsmıştır. Bu salgın sırasında gerçekten başarılı olarak kabul edebileceğimiz ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir.

Almanya, Güney Kore, Singapur ve Tayvan gibi ülkelerin bu süreçte göreceli olarak koronavirüsle mücadelede başarılı olduğu ifade edilmektedir.

Korona pandemisinin bitmediği ve salgınla ilgili belirsizliğin devam ettiği bir ortamda koronavirüse karşı alınan önlemlerde esnekliğe gidilmesi yönünde birtakım adımlar atılmaktadır.

Koronaya karşı önlemlerin esnetilmesi, normale dönüş olarak ifade edilmektedir.

Ülkemizde de önlemleri esnetme konusunda adımlar atılması için hazırlıklar yapılmaktadır. Mart ayından beri devam eden önlemlerin, bayram sonrasında esnetileceği anlaşılmaktadır.

Normale dönme girişimine gerekçe olarak salgının ilk aşamasının başarılı bir şekilde atlatılmış olduğu iddiası öne sürülmektedir.

Vaka ve ölüm sayılarının yükselmemesi, bu konuda bir istikrarın yakalanmış olması, yetkilileri mutlu etmekte ve bundaki sonraki olası gelişmelerin kontrol altına alınacağı konusunda iyimser olmalarına neden olmaktadır.

Her ne kadar normale dönmek terimi kullanılsa da, korona pandemisi öncesi günlere dönme anlamında normale dönmek mümkün değildir.

Aslında yapılmak istenen şey, mevcut içe kapanma halinden kademeli ve kontrollü bir şekilde yeniden açılma haline geçme durumunun gerçekleştirilmeye çalışılmasıdır.

İnsanların, salgının hiçbir şekilde geçmediği ve tehlikenin ilk günkü gibi devam ettiği konusundaki bilinçlilik ve duyarlılık halinin devam etmesi büyük önem taşımaktadır.

Alışveriş merkezleri açılmakta, otobüs ve uçak seferleri başlamakta, okullar kısmi olarak faaliyete geçmekte, otellerin faaliyete geçirilmesi için hazırlıklar yapılmaktadır. Camilerin yeniden ibadete açılması için hazırlıklar sürmektedir.

İlk vakanın görülmesinden itibaren “Evde Kal” çağrısına toplum büyük bir duyarlılıkla karşılık verdi ve Kovid-19 pandemisine karşı alınması gereken önlemlere çok ciddi bir şekilde uyum gösterdi.

İnsanları koronadan korunmak için evlerinde kalmaya ikna etmek göreceli olarak kolay olmasına rağmen, şimdi insanları evlerinden çıkmaya ikna etmek sanıldığı kadar kolay değildir.

Alışveriş merkezlerinin açıldığı gün, belirli yerlerde meydana gelen yığılmalardan hareketle, toplumun AVM’lere, otellere, kafelere ve restoranlara akın etmeye hazır olduğunu sanmak doğru değildir.

Toplum, şu anda büyük bir kafa karışıklığı yaşamaktadır. Toplum, normale dönme adı altında otellerin, AVM’lerin ve diğer yerlerin yeniden açılması konusunda doğru zamanlamanın yapılıp yapılmadığından emin değildir.

Evinden çıkan insanlar, büyük bir tedirginlik ve korkuyla dışarı çıkmaktadırlar. Korona pandemisinin toplumda yarattığı belirsizlik, korku ve panik hali geçmiş değildir.

Başka bir ifade ile toplum, tehlikenin geçtiğine ikna olup rahatlamış değildir.

Martın başında ilk vakanın görülmesinden sonra üniversiteler ve okullar online eğitime geçtiler.

Oteller, kafeler ve restoranlar kapatıldı. 65 yaş üstü ve yirmi yaş altı kişilere dışarı çıkma yasağı getirildi.

İnsanlara kolonya ve maske dağıtıldı. İnsanların bir araya gelmesi yasaklandı.

Yasaklara uymayanlara ağır cezalar kesildi. Şu anda ülkemizin sınırları kapalı olup ülkeye giriş ve çıkışlar durmuş haldedir.

Sosyal mesafe kavramı çerçevesinde insanlarda belirli bir fiziksel mesafeyi aralarında korumaları konusunda farkındalık oluşturuldu.

El temizliği başta olmak üzere hijyen kurallarına uymanın önemi ifade edildi.

Koronavirüsle mücadele konusunda çok kısa sürede radikal adımlar atıldığını söyleyebiliriz.

Ancak normale dönme veya yeniden açılma konusunda benzer radikalliği ortaya koymak mümkün gözükmemektedir.

Kontrollü sosyal hayat kavramı, önümüzdeki günlerin radikalliği değil, tedbir ve ihtiyat içerisinde adımların atılmaya çalışılacağını ifade etmektedir.

Ülkemiz siyaseti, koronaya karşı bir araya gelemedi. Koronaya karşı siyasal aktörler, şimdiye kadar bir "memleket masası" kurmayı başaramadı.

Siyasal aktörler ve kurumlar, koronaya karşı birlik olmayı başaramamalarına rağmen, toplum, kolektif dayanışma ve birlik ruhu içinde hareket etti.

Toplum, kolektif birlik ve dayanışma ruhunu 23 Nisan ve 19 Mayıs gibi bayramları balkonlarında ve pencerelerinde kutlayarak  sembolik olarak ortaya koymaya çalıştı.

Toplum kolektif birliğe hazır olduğunu ortaya koymasına rağmen, siyasal parçalanma ve çatışmada ısrar edildi.

Bu süreçte yerel yönetimler düzeyinde yaşanan gerilim önemlidir. Hükümet, Ankara ve İstanbul belediyelerinin yardım kampanyasını engelledi ve vatandaşlardan sadece kendi ulusal kampanyasına destek olmalarını istedi.

Pandemi süreci bile, merkezi hükümet ile yerel yönetimleri dayanışma içinde hareket etmeye yöneltmedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yerel yönetimler, askıda fatura gibi girişimlerle alternatif yollar bulmaya çalışarak merkezi hükümetten ayrı farklı icraat biçimleri bulmaya çalışmaktadırlar.

Pandemi olgusunun çok ciddi bir şekilde topluma anlatılması lazımdır. Her gün korona verilerini paylaşan Sağlık Bakanı Koca’nın geniş toplum kesimleri tarafından takdir edildiğini söyleyebiliriz.

Krizlerin atlatılmasında şeffaf ve açık davranmanın, toplumu bilinçlendirme konusunda en etkili yol olduğunu söyleyebiliriz.

Toplum, pandemi gibi kriz anlarında popülist yetkililere değil, şeffaf ve ciddi insanlara güvenmeyi tercih etmektedir.

Korona pandemisi, siyaset ve sağlığın kriz anlarında birbirinden ayrılmaması gerektiğini bize göstermiştir.

Şehir hastaneleri konusunda yapılan tartışmalar,  Tabipler Birliği ve Sağlık Bakanlığı arasında pandemiyle ilgili görüş ayrılıkları, siyasi aktörlerin ve sağlık yetkililerinin korona pandemisi konusunda aynı perspektife sahip olmadıklarını göstermektedir.

Bu süreç siyaset ve sağlık arasında bilimsel ve profesyonel bilgi ve tecrübe paylaşımının çok önemli olduğunu ortaya koymaktadır. 

Korona sürecinde bütün Türkiye için aynı tedbirler uygulanmadı. Büyükşehirler ve Zonguldak için önlemler katı bir şekilde uygulandı. Daha çok sahil şehirleri arasında ulaşıma izin verildi.

Dışarı çıkma yasağının olduğu günlerin belli saatlerinde yaşlıların dışarı çıkmasına izin verildi. Yaş, şehir ve ihtiyaçlar çerçevesinde merkezi idare, aldığı kararları uygulamaktadır.

Valiler, şehirlerin özelliklerine göre bazı uygulamalarda bulunmuşlardır. Bu süreçte merkezi idarenin sistematik bir şekilde kontrolü elde tuttuğunu ve bu konuda başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

İlk dışarı çıkma yasağının ilan edildiği gece meydana gelen karmaşayı ve paniği bu sürecin bir istisnası olarak zikredebiliriz.

Koronavirüsün neden olduğu kriz, özellikle kendisini ekonomi alanında hissettirmektedir.

Bu süreçte milyonlarca insanın işsiz kaldığı, hizmet sektörünün özellikle büyük darbe aldığı ifade edilmektedir.

Doların yükselme trendine girmesi, yurt dışından dövizin ve yatırımların gelmesi için yeterli cazip ortamın olmaması ve daha birçok finansal gösterge, ekonomimizin büyük bir durgunluk içine gireceğini göstermektedir.

Ülkenin dış borç yükünün ağırlaşması ihtimali ayrıca kaygı verici bulunmaktadır. Korona pandemisi ve ekonomik kriz iç içe girmiş durumdadır.

Korona ve ekonomik krizin karşılıklı olarak birbirini beslemesi, sosyal ve siyasal dengeleri çok hassas ve kırılgan hale getirmektedir. 

Kriz anlarında komplo teorilerinin birçok satıcısı ve alıcısı vardır. Ekranlar, stratejist adı altında komplo işportacısı kişilerle dolup taştı.

Komplo işportacıları, akla hayale gelmedik beşinci sınıf komplo hezeyanlarını eşi benzeri olmayan analizler olarak sunmalarına rağmen, toplumun çoğunluğu bu dönemde bilginin ve bilimin öneminin farkına vardı.

Komplo işportacıları, korona gibi krizlerin aşılmasına hiçbir katkı sunmamaktadırlar, sadece insanları körleştirmektedirler.

Özellikle sağlık, gıda ve çevre alanlarında bilime ve bilgiye yatırım konusunda toplumda güçlü bir talep oluşmuş durumdadır.

Korona pandemisi sırasında toplumun gündemine hiçbir karşılığı olmayan tartışmalar getirildi.

LGBT ve zina tartışması açılarak din adına toplumda, bir kültür savaşı yapılmaya çalışıldı.

Saman alevi gibi başlayan ve sönen o tartışmanın, insanlar arasındaki birlik ve dayanışma ruhunun oluşumuna hiçbir katkısı olmadığı görülmektedir.

İYİ Parti, korona krizinin aşılması için bütün partilerin katılacağı bir "memleket masası"nın kurulmasını önerdi, fakat HDP’nin bu masada olmayacağını söyledi.

Bu süreçte birçok HDP belediyesine kayyum atandı. HDP’nin kriminalize edilmek suretiyle siyasetten izole edilmesi ve tasfiye edilmesi devam etti.

Korona pandemisi sırasında bile HDP’ye gayri meşru yapı muamelesinin yapılmaya devam edilmesi, HDP’siz siyaset arayışlarının devam edeceğini göstermektedir.

Uzun süreden beri ülkemizde bir darbe tartışması yapılmaktadır. Ülkede somut bir darbe tehlikesi olmamasına rağmen, bir darbe korkusunun toplumsal psikolojide icat edilmeye çalışıldığı söylenebilir.

En son olarak bir deniz tümamiralinin bir başka göreve atanmasından sonra istifa etmesi, bazı çevrelerde abartılı spekülasyonların konusu haline getirildi.

Coğrafyamızda demokrasi gerçek anlamda oturtulmadığı sürece korona pandemisiyle yüz yüze kalsak bile darbe ve hegemonya mücadelesinden kurtulamadığımızı söyleyebiliriz.

Koronavirüsün din, dil, ırk, sınıf, cinsiyet ve renk ayırımı tanımadan hepimizi hedef aldığı, insanlığı tür olarak tehdit ettiği gerçeği ile yüz yüzeyiz.

Korona pandemisi tecrübesinden sahici anlamda insani dersler çıkarmak yerine, eski siyasal, ekonomik, dini ve sosyal sorunlarımız yüzünden birbirimizle kavga etmeye devam ettik.

Korona günlerinde dahi herkes, birbiriyle hesaplaşmaya ve kavga etmeye kalktı.

Demokrasi, hukuk, refah, özgürlük, küreselleşme, barış, dayanışma ve bilim konularında verimli bir gündem oluşturmak yerine eski sorunlar yüzünden kavga ederek ve gerilim çıkartarak birbirimizin enerjisini, zamanını ve yeteneklerini harcamaya devam ediyoruz.

Dayanışma yerine kavga ve gerilimin tercih edilmesi, hiçbir şekilde bizim Kovid-19 pandemisi başta olmak üzere bundan sonra karşılaşacağımız krizlere etkili bir şekilde işbirliği ve dayanışma içinde karşılık vermemizi zorlaştırmaktadır.

Kovid-19 pandemisi, normale dönmenin, alış-veriş merkezlerini açmak, otelleri faaliyete geçirmek ve uçak seferlerini başlatmak demek olmadığını bize öğretmiştir.

Kovid-19 pandemisi, normale dönmenin tek yolunun insan olma bilinciyle birbiriyle dayanışma ve işbirliği yapmaktan geçtiğini öğrenmeye bizi zorlamaktadır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU