Eve sığan hayat sahaya sığacak mı?

Emre Sarıkuş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Bir plastik cerrah olan Dr. Maxwell Maltz, 1960 yılında yayımladığı Psyco-Cybernetics isimli kitabında, ameliyat olan hastaların 21 günde yeni görüntülerine alıştıklarını belirtiyordu.

Bu iddiadan yola çıkarak yeni alışkanlıkları kazanmak için de 21 gün sınırı uzun süre yaygın olarak kabul gördü.  

Zaman içinde yapılan araştırmalarda insanların yeni alışkanlıklar edinebilmeleri için çok daha uzun sürelere ihtiyaç duyduğu ortaya çıktı.

Ne var ki, eski alışkanlıkları, özellikle gündelik hayat pratiklerini değiştirmek ya da ortadan kaldırmak sanıldığı kadar kolay değil.

Psikolog Timothy Pychyl, eski alışkanlıkların beyindeki sinirsel izlerinin durduğunu, bu izlerin onun yerine ancak daha etkili yeni bir iz oluşturulduğu takdirde kullanılmayacağını ve bir alışkanlığa ne kadar uzun zamandır sahipseniz eğer, izin de o kadar kalıcı olduğunu söylüyor.

Eski alışkanlıkları ortadan kaldırmak bu yüzden her zaman daha zordur. 

Bu hafta yeniden başlayan Bundesliga maçlarından bir süre önce lig komitesi pandemi süresince oynanacak maçlar için detaylı kurallar içeren bir liste yayımladı.

Listede o kadar çok kural vardı ki, oyuncular ve takım yetkililerinin yıllardır süregelen maç öncesi ve maç günü pratiklerini unutup "yeni normal" denen düzene ayak uydurmaları gerekiyordu.  

Önceden çekilmiş şeritler, aradan çıkarılmış koltuklar, hatırlatıcı levhalar, tabelalar işleri biraz kolaylaştırsa da örneğin asansör düğmelerine dirsekle basma pratiğine ya da elini yüzüne götürmeme alışkanlığına sahip olmak için oldukça uzun zaman gerekiyor.

Top dezenfekte edilse de, oyuncuların tokalaşması, gol sevincinde sarılmaları yasaklansa da, ikili mücadelelerde ellerin devreye girdiği fiziksel temastan kaçınmak mümkün değil.

Tıpkı sahaya tükürmenin yasaklanmasının da kuralla mümkün hale getirilemeyeceği gibi...

Sonuçta Karlsruhe kalecisi Uphoff'un klasik şans ritüeli olarak eldivenlerine tükürdüğü ya da Leipzig'in orta sahadaki dinamosu Konrad Laimer'in yorucu bir mücadele sonucu sahaya tükürdüğü pozisyonlar ilk maçlardan kameralara takıldı.

Fiziksel mücadelenin belirleyici olduğu bir oyunda yeni bir oynama pratiği asla gelişmeyecek.

Ancak oyuncuların idman ve otel dışındaki hayatlarında neyi nasıl yaptıkları belirleyici olacak.

Dolayısıyla takımdaki oyuncuların ve ligin sağlıklı bir şekilde bu süreci tamamlaması, her oyuncunun ailesinin diğer üyeleriyle ve ortak eşyalarla ne kadar temas ettiğine ve aile üyelerinin Kovid-19'dan ne kadar korunduğuna bakıyor. 

Maç sırasında iç sahada, futbolcular, yedek oyuncular, teknik ve sağlık ekipleri, hakemler ve foto muhabirleri dahil sayı 100'ü geçmedi.

Tribünde ve stadyum dışında iki takımın temsilcileri, güvenlikler, gazeteciler, yayıncı kuruluşun çalışanları sayısı toplamda 200 civarındaydı.

Maç öncesinde seremoni yapılmadı, yedek kulübesinde boşluklar bırakıldı. Maç sonunda video konferans yoluyla demeçler verildi ve oyuncular kirli eşyalarını eve götürdü.  

Almanya başarınca biz de başarmış sayılacak mıyız bilmiyoruz ama geçen hafta Türk kulüplerinin bildirdiği vaka sayılarındaki artışlara rağmen Federasyon, önlemler konusunda hiçbir ikna edici açıklama ve bir yol haritası göstermeden maçları ısrarla oynatmak istiyor.

Sağlık Bakanlığı, "Tüm sorumluluk federasyonundur" diyerek aradan çekildi.

Oynatılması şimdilik kesin gözüken ligler için bir önlem paketi hazırlanmasına bakanlığın ön ayak olup olmayacağını da bilmiyoruz; ancak federasyon başkanının işi tamamen kadere, kısmete bırakan ve vaka çıkarsa da çürük elmayı ayırır gibi ayırıp yola devam etme açıklaması aylardır eve sığan hayatın bu kontrolsüzlükle sahaya sığamayacağını anlatıyor.  

Bunun yanında göz önünde olan Süper Lig'e ciddi önlemler alınsa bile başka bir dünyanın yaşandığı, göz önünde olmayan alt liglerdeki durum ne olacak ve takımlar süreçten nasıl etkilenecek bu da bilinmiyor. 

Futbol bugün adeta Bill Shankley'nin o meşhur sözünü doğrulandığı günleri yaşıyor:

Bazı insanlar futbolun bir hayat memat meselesi olduğuna inanıyor. sizi temin ederim, bundan çok daha önemlidir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU