Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, silahlı organların Irak devletindeki büyük siyasi ve güvenlik eklemlerine yönelik kontrolü çerçevesinde ‘silahları devletin elinde sınırlama’ meselesi başta olmak üzere çeşitli zorluklarla karşı karşıya.
Yasal hesap verebilirlik ihtimaline dair İran’a sadık silahlı grupların korkuları, belki de bu çabalarla çarpışabilecek en önemli şey olabilir. Gözlemciler bu güçlerin, siyasi dengesinin, silah ağırlığına bağlı olduğu görüşünde. Bu temelin kaybolması da özellikle yolsuzluk ve cinayet suçlamaları olmak üzere birçok hususta hesap verebilirlik sağlayabilir.
Tahran’ın Irak’ta bir çözüme varmak için sağladığı imtiyazların Kazimi’nin başbakanlığa gelmesine olanak tanığından söz eden sızıntılara rağmen, bu meselenin başarısı yolunda bazı zorluklar bulunuyor. İran’a sadık kuvvetler hala Kazimi hususunda endişeli. Bazı güçlerse onu birçok vesileyle Washington yanlısı olmakla suçluyor. İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ve Haşdi Şabi başkan yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in suikastına karıştığına dair birçok söylenti de mevcut.
Güvenlik kuruluşlarını kontrol
İlkelerine bağlı tugayların dağılması sonrasında Haşdi Şabi içerisinde oluşan çatlak, belki de silahları devletin elinde sınırlama görevini kolaylaştırabilir. Ayrıca bu durum da Kazimi’yi Haşdi Şabi’yi yeniden yapılandırmaya ve silahlı grupların silahlarını kontrol etmeye teşvik edebilir.
Kazimi, bu meselenin başarısını sağlamak için bir ön hazırlık olarak ana güvenlik birimlerinin çoğunu kontrol altına almaya odaklandı. Öyle ki Silahlı Kuvvetler Başkomutanlığı görevini sürdürürken, bu bakanlıkların partizanlığa maruz kalması sonrasında içişleri ve savunma bakanlıklarını da subaylara devretmeyi başardı. Aynı şekilde Korgeneral Abdulvahab es-Saadi, eski Başbakan Adil Abdulmehdi tarafından görevinden alındıktan sonra Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’na geri döndürüldü.
Kazimi’nin değişiklik niyeti, diğer güvenlik organlarını da içeriyor. Bu durum ise silahları devletin elinde sınırlandırma girişimini daha da kolaylaştırabilir.
Zor görev
Diyalog ve Değişim Partisi Başkanı Hamid al-Mutlak, ‘silahları devletin elinde sınırlamak, faillerin hesap verebilirliğini sağlamak, yolsuzlukla mücadele etmek, özgür ve adil seçimler yapmak’ hususları olmak üzere Kazimi’nin önünde zor bir görev olduğunu vurguladı.
Mutlak’ın Independent Arabia’ya yaptığı açıklamaya göre ‘kontrolsüz silahlar’ hamlesi, kazançlarını ve faydalarını kolayca ortaya koymayacak. Mutlak ayrıca, ulusal programlara sahip siyasi güçlerin Kazimi’nin misyonunu desteklemesi gerektiğini vurguladı.
Kazimi’nin kontrolsüz silahla mücadele için ön güvenlik faaliyetlerine çeşitli seçenekler sunabileceğini ifade eden Mutlak, "Bu seçenekler, Başbakanı, kendisini destekleyen güçlü sütunlara güvenmeye itiyor, ancak bu yeterli değil. Çünkü tüm devlet kurumları yolsuzluğa maruz kalıyor. Bu yüzden değişimin temel merkezleri içermesi gerekiyor" dedi.
İran’ın tarafsızlık arzusu
Gözlemciler, silah meselesinin devlet çerçevesi dışında acil olarak çözülmesinin, Kazimi hükümetini silahlı gruplarla erken bir askeri çatışmaya sokabileceğini belirtti.
Bu çerçevede bağımsız politikacı olan İbrahim es-Sumaida, "İran’ın Irak’ta tarafsızlık ve sakinlik arzusu var. Ama bu arzu, Tahran’ın sakinlik veya çatışma seçeneklerini belirleyecek şekilde, Washington ile anlaşmaların sonuçlarına bağlı" dedi.
Independent Arabia’ya konuşan Sumaida, "Irak’taki İran yanlısı silahları kontrol edebilecek bir Irak devleti mevcut değil. Çünkü bunlar, her an savaşmaya hazır ideolojik bir silahtır. Ancak Washington ve Tahran arasındaki anlaşma iki olasılık çerçevesinde olabilir; ya anlayışlar silahı tarafsızlaştırıp barışçıl hale sokar, ya da İran bu gruplardan vazgeçer" ifadelerini kullandı.
İbrahim es-Sumaida, "Silahların devletin elinde sınırlandırılması operasyonunu, önceden çözümler ortaya koymadan doğrudan mücadeleyle başlatmak, büyük bir güvenlik açığına neden olabilir. Bu meselenin çözümü, siyasi diyalog ve güç dayatma eyleminden uzak durmayla olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Haşdi Şabi’nin yeniden yapılandırılma olasılığına da değinen Sumaida, "Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesi sonrasında grup içerisinde liderlik boşluğu oluştu. Bir yandan yandaş cephe diğer yandan da Ali es-Sistani’ye yakın tugaylar arasında çatışmalar yaşandı" dedi. Bu durumun, grubun yeniden yapılanmasını gerektirdiğini söyleyen yetkili, "Bu görev, DEAŞ’ın faaliyetlerinin devam ettiği bir zamanda Haşdi Şabi’yi bir savaş gücü olarak düzenleme çerçevesinde Başbakanın sorumluluğudur" ifadelerini kullandı.
Siyasi azil
Öte yandan güvenlik işleri hususunda araştırmacı Ahmed eş-Şerifi, "Güvenlik bakanlığındaki değişiklik, hükümete bu kısa sürede bu bakanlıkları kontrol eden partilerin sistemini sökme izni vermeyecek" açıklamasında bulundu.
Şerifi, yaptığı açıklamada "Kazimi, silahsızlanma meselesi konusunda onları ikna etmek için taraflarla anlaşmaya meyillidir. Ama bu zamanda bahis oynamak, kendi çıkarına değil. Çünkü bu adım, göstericilerle ilişkisini etkileyecek, eylem düzeyini artıracak, partilerin silahlı kanatlarının protestolar karşısında aktif olma olasılığını yeniden canlandıracaktır" dedi.
Ahmed eş-Şerifi, "Silahlı kollara sahip partiler, silahsızlanmanın ve erken seçimlere gitmenin, kendilerini siyasi olarak azletme anlamına geldiğinin farkında. Bu durum, onlara güvenli bir çıkış garantisi sağlamıyor ve karşılarında yolsuzluk ve terörizm dosyalarını açabilir" ifadelerini kullandı.
Irak’ın dış ilişkilerine tehdit
Araştırmacı ve akademisyen Basil Huseyin, "Kazimi hükümeti üzerine en büyük baskıyı yapan konu, başta milislerin silahları olmak üzere devlet kararına bağlı olmayan silahlar mevzusudur. Bu silahlar, Irak, bölgesel ve uluslararası çevreyle ilişkileri için bir tehdit oluşturuyor. Silah sızıntılarının, disiplin eksikliğinin, içeriden ve dışarıdan olumsuz etkilerinin karşısında duran bir çözüm gerektirmektedir" dedi.
Independent Arabia’ya konuşan Huseyin, "Kazimi, iktidarı devletin ve kurumlarının elinde yoğunlaştırma eğilimi taşıyor. Liderliği değiştirerek ve bu kurumları yeniden yapılandırarak güvenlik ve askeri kurumların etkinliğini geri kazanmaya çalışıyor. Bunlar gelecek vadeden ve nispeten kısa bir sürede ortaya koyulan adımlardır. Önemli olan durum ise bu adımların, silahlı grupları kısıtlayıcı bir yol izlemesidir" değerlendirmesinde bulundu.
Kazimi, 11 Mayıs Pazartesi günü yaptığı açıklamada, milisleri takip eden bireylerin Basra’da eylemcilere ateş açmaları sonrasında tutuklandığını belirtmişti. Bu tutuklama eyleminin, Kazimi’nin ‘eylemcilere karşı şiddet eylemini çözme ve protesto hareketini hafifletme’ hususlarındaki ciddiyetini gösterme girişimi olduğu ifade edildi.
Güvenlik bakanlıklarının imajını düzeltme
Siyasal Düşünme Merkezi Başkanı İhsan eş-Şimri, "Kazimi’nin güvenlik bakanlıklarına ilişkin seçimlerini öne çıkaran durum, bunların parti kontrolü dışındaki subaylara teslim edilmesi oldu. Bu durum, Başbakanın güvenlik meselesini kontrol etmek üzere daha fazla alan sağladığı izlenimi veriyor" ifadelerini kullandı.
Şimri, yaptığı açıklamada, "Bu seçenekler, güvenlik bakanlıklarının imajını düzeltme girişiminin bir parçasıdır ve silahları devlette sınırlandırma girişimiyle bağlantılıdır" dedi.
Şimri, "Güvenlik kurumlarının yeniden yapılandırılması doğru yönde atılmış bir adımdır. Çünkü Abdulmehdi’nin yönettiği güç denklemi, özellikle siyasi partilere verilmeleri sonrasında bu pozisyonları ciddi şekilde etkiledi" değerlendirmesinde bulundu.
İhsan eş-Şimri, "Silahların devletin elinde sınırlandırılması, silahlı gruplarla krizlere neden olacaktır. Sürtüşmelere yol açabilir. Bu siyasi güçler, sokakları da birkaç sloganla harekete geçirebilir. Bu yüzden bu sorunlar da hesap edilmelidir" dedi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin