Gezi iddianamesinde öne çıkanlar... Savcı: Gezi parkı eylemleri devlete diz çöktürme operasyonu

Gezi eylemlerinden 6 yıl sonra Osman Kavala tutuklandıktan 16 ay sonra hazırlanan Gezi iddianamesinde savcı yurt dışı bağlantısı iddialarına odaklanmış, MASAK devreye sokularak yabancı vakıfların hesapları didik didik edilmiş

Gezi parkı eylemleri iddianamesinde 1 numaralı sanık Osman Kavala görünmekle birlikte, savcı olayların yurtdışı bağlantısı olduğu iddiasıyla, yabancı vakıfların faaliyetlerine odoklanmış durumda

İddianamede 27 mağdur, 746 müşteki var. 1 numaralı mağdur, dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Onu Bülent Arınç, Ali Babacan, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Binali Yıldırım, Ahmet Davutoğlu, Mehmet Şimşek’in aralarında bulunduğu, dönemin kabine üyeleri takip ediyor.

657 sayfalık iddianamede 6'sı hakkında yakalama kararı çıkarılan, ikisi tutuklu 16 sanık bulunuyor. İşadamı Osman Kavala (tutuklu), mimar Mücella Yapıcı, oyuncu Ayşe Pınar Alabora, gazeteci-yazar Can Dündar, aktivistler Çiğdem Mater Utku, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi, Ali Hakan Altınay, oyuncu Mehmet Ali Alabora, Mine Özerden, avukatlar Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Aksakoğlu (tutuklu), Yiğit Ali Ekmekçi.

 

 

Şüphelilere yöneltilen suçlamalar şöyle: Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Mala Zarar Verme, Nitelikli Mala Zarar Verme, Tehlikeli Maddelerin İzinsiz Olarak Bulundurulması veya El Değiştirmesi, İbadethanelere ve Mezarlıklara Zarar Verme, 6136 Sayılı Yasaya Muhalefet, Nitelikli Yağma, Nitelikli Yaralama, 2863 Sayılı Yasaya Muhalefet.

Ağırlaştırılmış müebbet ve binlerce yıl hapis talebi

Her şüpheli için “Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik fiil işlemekten” ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Ayrıca “Mala zarar verme” suçundan, 4 aydan 3 yıla kadar 409 kez, mala nitelikli zarar vermeden 315 kez ve bu suçun bir katına kadar artırmak suretiyle uygulanması talebiyle binlerce yıl hapis talebi söz konusu. *Yine sanıklar hakkında “ibadethane ve mezarlıklara zarar verme” suçundan 1-4 yıl, “yağma” suçundan 10-15 yıl, “ruhsatsız silah” kullanmaktan 1 yıl, “kasten yaralama” suçundan 3-5 yıl, “patlayıcı madde kullanmak” suçundan 1 yıl hapis cezası isteniyor.

Savcı delilleri ise şöyle sıralıyor: İddia, şüphelilerin savunmaları, ihbarcı ve tanık anlatımları, müştekilere yönelik işlenen suçlarla ilgili fezleke ve kolluk tutanakları, kolluk tarafından tutulan tutanak ve yazılan müzekkereler, HTS inceleme raporları, dijital inceleme raporları, arama-el koyma, gözaltı kararları, iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme karar ve tutanakları, yurt dışı giriş-çıkış kayıtları, açık kaynak raporları, şüphelilere ait adli sicil ve nüfus kayıtları ile tüm dosya kapsamı.

 

 

Temelleri 2 yıl önce atılan “kalkışma hareketi” iddiası

İddianamenin girişinde Gezi Parkı eylemlerinin 2011 yılında temellerinin atıldığı, 2013 yılı Mayıs ayı itibariyle “sahneye konulmaya çalışıldığı” öne sürülüyor. Gezi eylemleri için “Bir kalkışma hareketi” ifadesi kullanılan iddianame, oyuncu Mehmet Ali Bora’nın “Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?” tweeti ile başlıyor.

Alabora ile işadamı Osman Kavala arasındaki bir konuşmaya da “İddianamemize konu eylemlerin ne derece vahamet arz ettiğini gösteriyor” ifadesiyle iddianamede yer veriliyor. İddiaya göre Kavala bu konuşmada Alabora’ya “…Avrupalılar her gördüğüm şey soruyor iyi tamam da hani bu siyasi durumu nasıl değiştirecek diye sorup duruyor” dediği, Alabora’nın da söz konusu tweet'i atarak “etki ajanlığı” yaptığı öne sürülüyor. Savcının iddianamede pek çok kez yaptığı tespitlerden biri de şöyle:

“Gezi kalkışmasının, silahlı terör örgütleri, legal ve legal görünümlü illegal yapıları bünyesinde eritip kontrol altına alabilen, sosyal yapıyı iyi analiz analiz ederek toplumu amaçları doğrultusunda oluşturduğu algı ile yönlendirebilen, küresel hedefleri olan yapılar tarafından yönlendirilmiş ve teşvik edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Gezi kalkışmasının, izah olunmaya çalışılan şekilde organize edilen, iddianameye konu şüpheliler tarafından  kurgulanarak sahneye konulmuş eylemler olduğu anlaşılmaktadır.”

 

Hasar tespit raporu; 1 polis, 5 vatandaş hayatını kaybetti

İçişleri Bakanlığı’nın hasar tespit raporu da iddianamede yer aldı. Eylemler sırasında 58 kamu binası, 68 mobese kamerası, 337 işyeri, 90 Belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı ve 45 ambulansın tahrip edildiği, birisi CHP binası olmak üzere 14 parti binasının zarar gördüğü, toplam zararın 140 milyon lirayı bulduğu bildirildi.

Ülke çapında yaşanan olaylar sırasında biri emniyet görevlisi olmak üzere 5 vatandaşın yaşamını yitirdiği, onlarca emniyet görevlisi ve vatandaşın yaralandığı belirtiliyor.

Savcı “Hükümete yönelen kalkışma hareketine dönüştürüldü” dediği Gezi eylemlerinin Ekim 2011’de Wall Street eylemlerine paralel “Ayaklan İstanbul/Occupy İstanbul" isimli facebook sayfasının oluşturulmasıyla tetiklendiğini iddia ediyor.

İddianamede, “Kalkışmanın hazırlığı yönündeki fitilin, 2011 yılında ateşlendiği, 11/11/2011 tarihinde dahi Taksim Gezi parkında eyleme davet yapıldığı ve 27 Mayıs 2013 tarihinde, uygun ortam oluşturularak Gezi kalkışmasının başlatıldığı anlaşılmaktadır” deniliyor.

Savcı: Seçimle gelen hükümet devrilmek istendi

Eylemlerin 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini hatırlattığı öne sürülen iddianamede şöyle deniliyor:

“Halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan hükümet, tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istenmiştir. Olayların başlama nedeni şüphelilerce Taksim Gezi Parkı düzenlemesi ve Topçu Kışlasının ihyası çalışmaları olarak bahane edilmiştir. Ancak ilk polis müdahalesinin ardından olayların inanılmaz bir hızla ve organizasyon çerçevesinde dakikalar içinde çok sayıda şehre yayılması da eylemlerin bir kalkışma gayreti ile planlandığını göstermektedir”

 

Savcı: Asıl sebep büyük alt yapı atılımları, projeler, amaç Erdoğan'ı yıpratmak

İddianamede Gezi eylemleriyle ilgili, “Kalkışma hareketinin asıl sebebinin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin izlediği iç ve dış politikalar ve ayrıca ülkemizde inşa edilmeye çalışılan büyük alt yapı atılımları ve projeleri olduğu anlaşılmıştır” deniliyor.

Gezi'nin bir aşamaya kadar başarılı olduğu belirtilen iddianamede, “Siyaseten eylemlerin amacı olarak görünen Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini ve özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yıpratmak olduğu anlaşılmaktadır” deniliyor.

Savcı, Gezi eylemleri için “Tesadüfi olmadığı ve dış destekli, Türkiye Cumhuriyeti Devletine diz çöktürme operasyonu olduğu çok açık ve net olarak gözükmektedir” iddiasında bulunuyor. Sivil toplum örgütlerinin Gezi eylemleri sırasındaki polisiye tedbirlere gösterdiği tepkilere, savcı şu tepkiyi gösteriyor:

Avrupa veya Amerika ülkeleri gibi kendi ideolojileri açısından lokomotif güç olan ülkelerde benzer biçimde filizlenmeye çalışan eylemlere yönelik sert polis müdahalelerinde de iki yüzlü davrandıkları, sıra İslam coğrafyasına veya Küreselcilik karşıtı ülkelere geldiğinde ise arkalarında mevcut medya ve sesi gür çıkan sözde demokratik ülke liderleri aracılığıyla bu yöndeki olayların büyütülmesi ve buradan da siyasi emelleri doğrultusunda çıkarımlar elde etmeye çalıştıkları aşikardır”

 

Savcının suçladığı teorisyen geçen ay 90 yaşında öldü

Savcı, “Gezi Parkı kalkışmasında; ‘OCCUPY (İŞGAL)’ hareketi olarak bilinen, teorisyenliğini Gene Sharp’ın yaptığı ‘Sivil Başkaldırı’ yönteminin kullanıldığını öne sürüyor. 

İddianamede “Gene Sharp’ın yazdığı ‘Diktatörlükten Demokrasiye’ isimli kitapta yer alan 198 maddelik eylem faaliyetlerinin, Türkiye’de yapılan Gezi eylemleri kalkışması kapsamında birebir uygulandığı tespit edilmiştir” deniliyor.

”Sivil Başkaldırı” yönteminin uygulamasında OTPOR (Direniş) adlı örgütün, uluslararası eylem eğitimleri veren birimi CANVAS'ın ön planda olduğunun anlaşıldığını iddia eden savcı, finansörün de George Soros olduğunu hatırlatıyor. 

Şiddet içermeyen direniş tekniklerinin teorisyeni olarak bilinen, “4 kıtada çeşitli devrimlere ilham olan ABD’li siyaset bilimci” Gene Sharp, geçen ay 90 yaşında hayatını kaybetti.

 

 

Savcı: Soros'un vakfı, Kavala’ya para aktardı

Savcının “Uluslararası spekülatör” ifadesini kullandığı George Soros ile Osman Kavala arasında bağlantı olduğunu iddia ediyor:

“Orta Doğu ve Baltık ülkelerinde gerçekleşen “özgürlükçü hareketi” olarak kendilerince nitelenen halk hareketlerinde finans desteği sağlandığı ve Ivan Maroviç’in yönetimindeki OTPOR örgütünün bu olaylarda öne çıktığı bilgileri aşikardır. Bu şahsın Türkiye’deki bağlantısı olan Açık Toplum Vakfı sayesinde para aktardığı kişi ise Osman Kavala olmuştur.

 

Kavala Macaristan’a gitti, Soros ile görüşmüş olabilir!

George Soros’un “Turuncu devrim” adıyla bilinen, eski Doğu Bloku ülkelerinde meydana gelen ayaklanmaları finanse ettiği belirtilen iddianamede şöyle deniliyor:

“Osman Kavala’nın ise ülkemizde önderliğini ve koordinesini yaptığı yapının, oluşan bu ortamı ve dış ülkelerin baskısı ile de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini istifaya zorlamak gayesinde olduğu, bunun gerçekleşmemesi halinde ise diğer ülkelerde yaşanan örneklerde olduğu gibi silah kullanımı ve iç savaş senaryolarına uygun ortamı hazırlamak gibi gizli silahlarını da hazırda beklettiği anlaşılmıştır.”

Gizli tanık yok, elektronik ihbar var

İddianamede gizli tanık ifadesi yok fakat emniyete ulaşan birkaç elektronik ihbar var. Bunlardan biri, 26 Eylül 2013 tarihinde İstanbul Muhabere Elektronik Şube Müdürlüğü’ne yapılan ihbar. IP numarası tespit edilemediği için kim tarafından atıldığı belirlenemeyen bu ihbar iddianamede şöyle anlatılıyor:

“Gezi eylemleriyle ilgili önemli bir bilgi paylaşmak istediğini, Taksim’deki olaylar büyümeden önce Açık Toplum Vakfı’ndan Osman Kavala’nın yönlendirmesiyle, Mine Özerden’in birkaç kişi üzerine banka hesabı açtırdığı, bu hesaba para yardımı toplanarak, eylemcilere gaz maskesi, sargı bezi, deniz gözlüğü gibi ihtiyaçlar dağıtıldığı, bu olayların mali yönden araştırılması gerektiği, bu olayların mali yönlerinin araştırılması gerektiği beyan edilmiştir.”

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

MASAK, yabancı vakıfları incelemiş

Bu ihbarlar üzerine Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK), Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarına fon sağlayan Avrupa merkezli vakıflar ve yerli vakıflarla ilgili ayrıntılı incelemeler yapılıp, raporlar düzenlendiği de ortaya çıktı.

MASAK raporlarına göre Soros tarafından kurulan, New York merkezli Açık Toplum Enstitüsü’ne bağlı Türkiye’de faaliyet gösteren Açık Toplum Vakfı’nın 2008-2017 yılları arasında 2 bin 146 işlemle, toplam 30 milyon 542 bin 618 liralık havale ve EFT yaptığı, bu transferlerin 17 milyon 10 bin 948 liralık kısmını oluşturan ve unvanlarında “dernek ve vakıf” geçen kurumlara aktardıkları öne sürülüyor.  MASAK’ın incelediği, sivil toplum kuruluşlarıyla finans ilişkisi bulunan vakıflardan biri de Almanya merkezli Friedrich Ebert Vakfı ve Türkiye temsilciliği. Yabancı merkezli vakıfların Türkiye şubeleri üzerinden fon aktarıldığı öne sürülen vakıflardan biri de FETÖ’cülere ait Gazeteciler Ve Yazarlar Vakfı ve aktarılan para iddiaya göre 27 bin 500 TL.

Hrant Dink Vakfı İktisadi İşletmesi, İsmail Beşikçi Vakfı, Nesin Vakfı, Kaos GL, Ka-Der Kadın Adayları Destekleme Ve Eğitim Derneği, Nesin Vakfı’nın da Soros’a ait vakıftan finans desteği aldıkları belirtiliyor iddianamede.

“FETÖ, sert müdahaleyle tahrik edip, eylemleri büyüttü”

Savcı, FETÖ’nün Gezi eylemlerini fırsat bilip, bu olayların başarıya ulaşması halinde hükumetin istifası veya erken seçime gidilmesinden yarar sağlamak istediğini öne sürüyor. “Türkiye Cumhuriyeti hükumetine yönelen kalkışmanın bir daha yaşanmamak üzere akamete uğratıldığı” öne sürülen iddianamede 17-25 Aralık operasyonlarına da değiniliyor.

“17/25 Aralık kumpas soruşturmaları ile kendisine karşı yargı darbesine giriştiği, daha sonrasında ise 15 Temmuz 2016 tarihinde doğrudan canına kast ettiği o tarihte TC Başbakanı olan ve halen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın, aynı oluşumun yurt dışında giriştiği eylemlerin sonucunda da olduğu gibi yeniden aday olmayacağı/olamayacağı/yapılmayacağı beklentisi ile Gezi parkı olayları olarak sempatik gösterilen bu kalkışmaya emniyet bünyesinde yer alan hücresel yapıları aracılığıyla etkili, orantılı ve yerinde müdahaleler yapılmasına engel olduğu veya yeri geldiğinde bu grubun mağduriyet algısı oluşturmasına zemin hazırlamak maksadıyla olayları tahrik edecek, toplumun haklı tepkisini çekecek uygunsuz, orantısız müdahalelerde bulunduğu değerlendirilmiştir.”

"Soruşturmayı “kanser hücresi gibi sızmış” FETÖ başlattı ama biz kıymetlendirdik"

İddianameyi hazırlayan savcı, soruşturmanın FETÖ’den tutuklanan hakim, savcı ve emniyet personeli tarafından başlatılmasıyla ilgili de şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Soruşturmanın devlet birimleri içerisine kanser hücresi gibi sızmış olan FETÖ/PDY militanı oldukları daha sonrasında tespit olunan şahıslar tarafından bu soruşturmanın başlatıldığı ve yönlendirildiği yönünde bir kısım iddialar ileri sürülmüşse de Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma safahatı sonunda ve özellikle 2016 yılı sonrasında soruşturmaya konu tüm delillerin ve özellikle de tapelerin tamamının yeniden kıymetlendirilmesinin yaptırıldığı, bu nedenle de iddia edildiğinin aksine dosyanın dış etkilerden ve bahsi geçen örgüt militanlarının dosya üzerindeki tüm etkilerinin ortadan kaldırıldığı hususunun da izahı zaruret arz etmiştir.”

DAHA FAZLA HABER OKU