İbrahim Soylu 4 Nisan 2012 tarihinde tutuklandı. 

"Silahlı terör örgütü PKK'ya üye olma, mala zarar verme, terör örgütü propagandası yapmak"la suçlanıyor.

Soylu hakkındaki iddianame 15 aralık 2012 tarihinde yazıldı, ilk duruşma için 18 Nisan 2013 tarihi belirlendi. Yani sanık tutuklandıktan 1 yıl sonra ilk kez hakim karşısına çıktı.

Bu süre içerisinde de mahkeme tam 10 kez sanığın tutukluluk haline devamına karar verdi. Kararların hepsi "dosya incelenerek", sanık hakim karşısına çıkarılmadan alındı. 

18 Nisan 2013 tarihindeki ilk duruşmada ise mahkeme İbrahim Soylu'nun tahliyesine karar verdi. Soylu, makul sürede hakim karşısına çıkarılmadığı gerekçesiyle Hazine aleyhine tazminat davası açtı. 

Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi 14 Kasım 2013 tarihinde, tutuklamaya konu davanın devam etmesini gerekçe göstererek, Soylu’nun tazminat talebini reddetti.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin de ret kararını onamasıyla karar kesinleşti.

Soylu için itiraz edebileceği tek adres artık Anayasa Mahkemesi'ydi (AYM). Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini öne sürerek Yüksek Mahkeme'ye bireysel başvuru yaptı. 

Anayasa Mahkemesi'nin kararı Soylu'nun lehine oldu. AYM "Tutukluluk incelemesi hakim/mahkeme önünde yapılmalıydı" dedi. Anayasa’nın 19. Maddesinin, 8. Fıkrasının ihlal edildiğine hükmetti. İbrahim Soylu'ya 5 bin lira manevi tazminat ödenmesini de karara bağladı.

Osman Kavala için emsal olabilir

Tutukluluğun istisnai bir tedbir olarak uygulanması yerine cezalandırma yöntemine dönüştürüldüğü eleştirisi hukukçular tarafından sıklıkla dile getiriliyor. 

İşadamı Osman Kavala bu eleştiriler sıralanırken verilen örneklernden biriydi. 

Kavala tutuklandıktan 16 ay sonra hakkında iddianame düzenlendi. Bu süre içerisinde hiç hakim ya da mahkeme karşısına çıkarılmadı ama tutukluluğunun devamına karar verildi. 

Kavala savcı tarafından geçen hafta mahkemeye sunulan Gezi eylemleri iddianamesinin sanıkları arasında yer alıyor.