Petrol gelirine bağımlı ülkeler için kriz kapıda

Önder Kalaycı Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

1973 Arap-İsrail Savaşı ile başlayan petrolün krizlerle dolu serüveni Körfez Savaşı ile devam etti.

Milenyuma giren dünya, 11 Eylül saldırıları ile şoka uğrarken kara altın bu krizden fazlasıyla etkilendi.

2008 finans krizini de es geçmeyen petrolün başı bugünlerde salgın nedeniyle daha büyük dertte. 

Aralık 2019’da ilk kez Çin’in Vuhan kentinde başlayan salgın kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alarak ulaşım kısıtlamaları ve karantinalara sebebiyet verdi.

Günümüzde yaklaşık 4 milyar kişinin evlerinde kısıtlı bir şekilde yaşamlarını sürdürdüğü ifade ediliyor.

Bu durum petrol ürünlerine olan talebi hiç olmadığı kadar düşürdü. Söz konusu talep azalmasının yaklaşık yüzde 20 seviyelerine ulaştığı gözlemleniyor.

Talep azaldığı için petrol fiyatları da 30 dolar seviyelerinin altına düşmüş vaziyette.

Doğal olarak üretici ülkelerin petrol fiyatlarını dengede tutmak için petrol üretimini azaltması beklenilirken tam aksi bir gelişme yaşandı.

Petrol talebinin düşmesi nedeniyle Rusya'dan petrol üretimini azaltmasını talep eden Suudi Arabistan bu talebinin kabul edilmemesi üzerine misilleme olarak petrol üretimini artırarak fiyatlarda indirime gitti.

Bunun üzerine petrol gelirine bağımlı olan ülkeler ekonomilerinin zarar görmemesi için üretimi artırmaya karar verdi.

Dolayısıyla petrolde bir yandan talep eksilmesi yaşanırken diğer yandan küresel ölçekli bir arz fazlası durumu yaşanmakta.


Geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Mohammed Barkindo, dünya genelindeki düşük petrol talebi ve hızla artan arz fazlası nedeniyle küresel petrol stok kapasitesinin mayıs ayı içinde dolabileceği uyarısında bulundu.

2019’da küresel petrol talebi günlük 100 milyon varil düzeylerinde iken bu dönemde talepte günlük 20 milyon varil düşüş yaşanacağını tahmin ediliyor.

Petrol fiyatlarının tarihi düşük seviyeleri görmesi üzerine piyasadaki arz-talep dengesizliğini ortadan kaldırmak üzere toplanan OPEC+ Koalisyonu sonunda beklenen anlaşma metnini imzalayarak ilk etapta günlük 10 milyon varil kısma kararına vardı.

Söz konusu kesinti miktarının yeterli olmayabileceği uzmanlar tarafından belirtilirken bu ülkelerin anlaşmaya ne kadar sadık kalacağı da önemli bir soru işareti olarak kafaları kurcalıyor.

Petrol fiyatlarının düşük seviyelerde gezinmesi ve azalan talep en çok ekonomisi petrol gelirine bağımlı olan ülkeleri etkiliyor.

Peki, bu ülkeler hangileri?

Dünya Bankası'nın 2017 verilerine göre, petrol gelirleri gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payı yüzde 20'nin üzerinde olan 6 ülke bulunuyor.

Yüksek risk grubunda yer alan bu ülkeler sırasıyla Irak yüzde 37,8; Libya yüzde 37,3; Kongo Cumhuriyeti yüzde 36,7; Kuveyt yüzde 36,6; Suudi Arabistan yüzde 23,1; Umman yüzde 21,8 olarak ifade ediliyor.

Şimdiden 2020 Petrol Krizi olarak tarihe geçen bu süreç beraberinde söz konusu 6 ülke için bazı olumsuzluklar getiriyor.

Hazine giderlerini karşılayabilmek için yüksek petrol fiyatlarına ihtiyaç duyduğu bilinen Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Irak'ın gelirinin büyük oranda petrole dayandığını ifade ederek, şu açıklamada bulundu:

Fiyatlar düşmeden önce yıllık gelirimiz 70-75 milyar dolar arasında değişiyordu. Güncel fiyatlara göre ülkenin 2020 geliri 30-40 milyar dolar arasında olacak. Bu da GSYİH'de 30 milyar dolarlık bir düşüş demek.


Irak ekonomisinde petrol dalgalanmalarını absorbe edecek kaynak yoksunluğu göze çarpıyor.

Halihazırda iç savaşla boğuşan Libya'nın durumu ise daha kritik.

Halife Hafter'in güçleri tarafından 17 Ocak'tan bu yana devam eden petrol ablukası sebebiyle 4 milyar dolar kayba uğrayan Libya'da günlük petrol üretimi 80 bin 510 varil seviyesine düşmüş bulunmakta.

Mali dengesi petrol fiyatlarına bağımlı olması sebebiyle bu durumun kısa vadede büyük sıkıntılara yol açacağı ifade edilirken uzun vadede insani bir dram yaşanma ihtimali uzmanları korkutuyor.

2020 yılında günlük 120 bin varil petrol üretimi ile birlikte GSYİH'da yüzde 4,6'lık bir büyüme hedefleyen Kongo Cumhuriyeti'nin bu hedeflerini gerçekleştirmesi imkansız olarak görünüyor.

Hidrokarbon ihracatına yüksek bağımlılığı bulunan küçük Afrika ülkesinin bu durum karşısında mali bütçesinde kısıntılara gitmesi bekleniyor.

Körfezin petrol zengini ülkesi Kuveyt de bu krizden nasibini alıyor.

Kuwait Finance House (KFH), petrol fiyatlarındaki düşüşün devam etmesi halinde önümüzdeki yıllarda devletin, memur maaşlarını ödeyememe noktasına gelebileceğini belirtti.

2020 yılında ülkenin petrol gelirinin 43 milyar dolardan 12,54 milyar dolara gerileyeceğini ifade eden KFH Başkanı Hamed Abdulmuhsin el-Merzuk, bu durumun 6 yıl daha devam etmesi halinde ülke fonlarının tükenebileceğini uyarısında bulundu.

Varil başına 8,5 dolar maliyet ile dünyanın en ucuz petrolünü çıkaran Kuveyt şimdilik varlık fonlarına güveniyor.

Petrol denilince akla gelen ilk ülke olan Ortadoğu’nun kudretli krallığı Suudi Arabistan için tehlike çanları çalmaya başladı.

Kuveyt'ten sonra dünyanın en ucuz petrolünü çıkaran Riyad için varil başına 9,9 dolara mal ettiği petrol gelirleri, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın "Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu" planının uygulanmasında hayati önem taşıyor.

Fakat düşük petrol fiyatları gelecek planlarını tehlikeye sokarken halihazırdaki bütçeyi de zorluyor.

Ayrıca bu yıl, Suudi Arabistan için hayati bir yeri olan inanç turizmi için şimdiden kayıp sene olarak adlandırılıyor.

Salgın nedeniyle uygulanan ekonomik destek paketi yüzünden acil finansman gereksinimlerinin arttığını vurgulayan Londra'daki Manulife Investment'ın kıdemli analisti Richard Segal'e göre, Suudi hükümetinin tahvil piyasasından borç almaktan başka çaresi yok.

Yılbaşında göreve başlayan Umman'ın yeni sultanı Heysem bin Tarık bin Teymur'un başı salgın ve düşük petrol fiyatları ile dertte.

Salgın ile birlikte turizm gelirleri de düşecek olan arap yarımadasının bu sessiz ülkesinin Suudi Arabistan gibi büyük fonları bulunmuyor.

Bütçe açığını dengelemek için acil olarak 10 milyar dolarlık kaynağa ihtiyacı olan Umman için bu sene çok zor geçeceğe benziyor.

Dünya Sağlık Örgütü geçen günlerde “Aşıyı 12 ay veya daha uzun süre görmeyi beklememeliyiz” uyarısında bulundu.

Bu karantina uygulamaların gevşetilerek dahi olsa uzun süre devam edeceğini gösteriyor.

Tüketicilerde tasarruf eğiliminin artması ve harcamaların azalması, yatırımlarda ciddi bir düşüş görülmesi beraberinde küresel bir resesyonu getiriyor.

Reuters’ın 50’den fazla ekonomist ile yaptığı araştırmaya göre, küresel ekonominin 2020’de yüzde 6 daralma ihtimali var. 

Küresel enerji piyasalarının dengelenmesi bu belirsizlik ortamında imkansız olarak gözükürken, kara altının eski ihtişamlı günlerine kısa vadede kavuşamayacağı da bilinen bir gerçek.

2015 yılında yaşanan petrol krizinden yeterince ders almayan söz konusu ekonomilerin mali açıkları beklenenden yukarı seviyelerde gerçekleşeceği ve cari işlemler dengesinde bozulmalar olacağına kesin gözle bakılıyor.

Ayrıca yeterince dinamik ve dayanıklı olmadığı ortaya çıkan bu ülke ekonomilerinin net varlık stoklarının yakın zamanda aşınacak olmasının derecelendirmeler üzerinde etki göstereceği iddialar arasında yer alıyor.

Ekonomik sonuçların yeni yeni görülmeye başlandığı söz konusu ülkelerin ilerleyen süreçte ortaya çıkabilecek sosyal sonuçlar için nasıl bir önlem alacakları merak konusu.

Krizi atlattıktan sonra orta ve uzun vadede daha dayanıklı bir mali disiplin için düzenlemeler yapacakları tahmin edilen bu ülkelerin gayri safi yurt içi hasılalarındaki petrolün payını düşürme yoluna gitmeleri bir gereklilik gibi duruyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU