Harvard ve MIT Profesörlerinden “Sosyal mesafe önlemleri 1-2 sene daha sürebilir” uyarısı ve Türkiye için 5 aksiyon önerisi

Harvard Üniversitesi Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Bölüm Başkanı Gökhan Hotamışlıgil ve Massachusetts Institute of Technology (MIT) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu DEİK’in düzenlediği online seminerde konuştu

Kolaj: Independent Türkçe 

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) 1 Nisan’da düzenlediği "Koronavirüs ve Küresel Ekonomiye Etkileri” başlıklı online seminerine Harvard Üniversitesi Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Bölüm Başkanı Gökhan Hotamışlıgil ve Massachusetts Institute of Technology (MIT) İktisat Profesörü Daron Acemoğlu katıldı. 

Tüm ülkelerde “kurumsal erozyon” yaşandığını söyleyen Hotamışlıgil, bu krizin virüslerin konvansiyonel silahlardan daha zarar verici olabileceğini gösterdiğini vurguladı. 

Dünyanın her yerinde bilim insanlarının rekor hızda aşı araştırmasını sürdürdüklerini aktaran Gökhan Hotamışlıgil,  “Aşının kısa vadede bulunması pek olası değil. Çünkü bir aşının kitlelerce kullanımına izin verilmeden önce güvenlik, etkinlik, koruyucu aşamalarının geçilmesi gerekiyor. Bu test süreçleri çok uzun sürüyor. Her türlü yan etkisini gözlemleden bir aşının piyasaya çıkmasına izin verilemez” dedi. 

Henüz salgının birinci dalgasında olunduğunu ifade eden Harvard Üniversitesi Genetik ve Karmaşık Hastalıklar Bölüm Başkanı, yeni dalgaların olabileceğini, hazırlığın iyi yapılması gerektiğini, sonraki dalgaların ülke çapında kapatmalara ve tedarik zincirlerini kırmaya gerek kalmadan, çok daha küçük ölçekli müdahalelerle atlatılabileceğini söyledi. 

“İnsanoğlunun tamamen steril, kimseyle temas etmediği bir toplum yapısına geçeceğimize inanmıyorum” diyen Hotamışlıgil, önümüzde dört senaryo olduğunu aktardı: 

1. Bir uçta, bütün ülkelerin eş zamanlı ve kuvvetli bir şekilde önlem alarak virüsü yenmesi. Ancak ülkeler arası dengesizlikleri göz önüne alırsak, bu çok düşük bir ihtimal.



2. Diğer uçta ise ‘sürü bağışıklığı’ poltiikası var. Ben bunun kabul edilebilir ve insani bir strateji olmadığına inanıyorum. Ancak ilginçtir ki İsveç şu anda adı konmamış bir sürü bağışıklığı stratejisi uyguluyor. Keza Brezilya da, Türkmenistan da. Bu çok riskli bir senaryo. Sağlık sisteminizin müthiş kuvvetli olması lazım. İsveç’in başarıp başaramayacağını göreceğiz.



3. Bu iki uç senaryonun arasında bir yol da, toplumun çoğunluğu bağışıklık kazanana kadar salgını kontrol altına almaya çalışmak. Bu, Türkiye dahil hemen hemen tüm ülkelerin senaryosu.



4. Dördüncüsü de, orta vadede ilaçların da çıkmasıyla, Covid-19’u hayatımızın bir parçası haline getirmek. Yani bir noktadan sonra grip gibi yaşamaya alışık olacağımız bir noktaya gelebiliriz.


Türkiye’nin birinci dalgada olduğunu aktaran Gökhan Hotamışlıgil, kısa vadede beş aksiyonun alınması gerektiğini önerdi: 
 

1. Öncelikle sağlık kapasitesinin sıra dışı yöntemlerle artırılması gerekiyor. Örneğin burada Boston’da son sınıf tıp öğrencileri de hastaneye çağrıldı.

2. Sağlık personelini çok iyi korumamız gerekiyor.

3. Test sayısını acilen artırmalıyız.

4. Sahadaki çalışanlardan geri bildirim alınması ve buna göre pratik çözümler üretilmesi lazım.

5. Serolojik testlerin (Hastalığı geçiren kişilerin ve nasıl atlattıklarının analiz edilmesi) yapılması şart ve bunu Türkiye de yapabilecek kapasitede. Öyle çok büyük teknolojiler gerektirmiyor.


Salgının ekonomik boyutları hakkında bilgi veren MIT Profesörü Daron Acemoğlu ise söze “Ekonomi üzerindeki etkisi çok derin olacak” diyerek başladı. 

Sosyal mesafenin kısıtlanması, karantinaya girme, ekonomiyi yavaşlatma gibi önlemlerin doğru adımlar olduğunu savunan Acemoğlu, “Devletin acil anlarda insan özgürlüklerini bir kenara atıp ‘siz evden çıkmayacaksınız’ demesi lazım” diye konuştu. 

Çünkü Daron Acemoğlu’na göre bağışıklığı olmayan nüfus, hastalıklı nüfusla bir araya geldiği anda, belli bir iletişim oranıyla hastalığa yakalanıyor.

Önemli olanın bu kişilerin, iyileşen hastalara oranı olduğunu ifade eden Acemoğlu, “Bu oran yüzde 1’in üzerindeyse dinamik etkileri çok yüksek, vaka sayısı çok hızlı artıyor ve kontrol altına almak zorlaşıyor” diyor ve ekliyor: 
 

Bunu kontrol altına almanın yolu insanları geri tutmanız gerek. İnsanları geri tuttuğunuzda bunun etkisi hem hastalıklı nüfusta hem bağışıklığı olmayan ve hastalığı kapmamış insanlar üzerinde  görülüyor. 


Kriz sonrası tüm ülkeleri etkileyecek şeyin hükümet-harcama tablosu olduğunu söyleyen MIT Profesörü, “Ekonominin hiç değilse bir bölümünü nasıl hızlı şekilde yeniden çalışmaya dönüştürebiliriz?” sorusuna şu yanıtı veriyor: 

Hastalığa bağışıklık kazananların bir kısmını istihdama geri göndermek, daha az etkilenen yerleri yavaş yavaş açmak bir çözüm olabilir. Ancak hızlı şekilde değil. Yavaş yavaş bunların planlamasının yapılması lazım. 

Bence sosyal mesafe önlemleri en azından bir iki sene daha alınmaya devam edecek. 

İnsanlar eğer işe dönerse eskisi gibi olmayacak. Barlara ve restoranlara dönemeyeceğiz. Bunu bu şekilde yavaşlatmak çok önemli. 

Doğru planlarla ekonomiyi batırmadan hızlı şekilde dönüştürmek mümkün. Ama bunun kısa ve orta vadede küreselleşmeye çok büyük etkileri olacak. Çünkü Afrika’ya yeni gidiyor. Türkmenistan’da ne olduğu belli değil. Bu hastalığı ABD ve Afrika’da kontrol altına alsanız bile, eğer insanlar rahat şekilde seyahat etseler bile yeniden başlayacak. 

Sürü bağışıklığı olmamışsa, sosyal mesafe politikaları etkili olmuşsa, bağışıklığı olan kısım düşük olduğundan, büyük bir dalga yeniden gelebilir. 

İnsanların dünyanın bir ucundan diğerine gitmesi çok daha yavaşlayacak en azından bir iki sene için. 



Independent Türkçe  

DAHA FAZLA HABER OKU