Gıda zehirlenmesi olduğu gibi, ‘akıl zehirlenmesi’ denen bir şey de var. Gıda zehirlenmesinde insan midesinde ne besin ne de su tutabilir.
‘Korona çağında’ birçok insanın ‘akıl zehirlenmesinden’ mustarip olduğuna şahit oluyoruz.
Bu zehirlenme türünde, insanı yeryüzüne bağlayan en önemli şey, yani umut kaybolmakta.
İnsanlar korkunç hikayeler anlatmaya başladı. Korkunç senaryoların sık dile getirilmesi ‘umudun’ kaybolmasına neden oldu.
Ölüme yakın hissetmek bir panik havası doğurdu.
Oysa dünya üzerinde her yıl 9 milyon insan açlık sebebiyle hayatını kaybediyordu.
Açlığın aşısının olmadığını kim iddia edebilir?
Gelişmiş ülkeler ve yardım kuruluşlarında açlığın ‘ilacı’ olabilecek imkanlar mevcut.
Açlıktan ölümün önüne geçebilmek için ellerin temiz tutulması gerekir.
El temizliği demişken, sabun ve su ile ellerin yıkanmasını kast etmiyorum;
Ellerin yolsuzluktan temizlenmesidir kastım!
Nitekim yolsuzluk, açlığın ve birçok hastalığın başlıca müsebbibidir.
Zira sağlık ve gıda bütçeleri gün ışığında açıkça çalınmakta ya da başka alanlara yönlendirilmektedir.
Açlığın aşısı, servetin ve sosyal yardımların adil dağıtılmasıdır.
Sosyal çalkantıların yaşandığı, devrimler, doğal afetler ve salgınların görüldüğü dönemlerde bu husus gündeme gelir, bir kıvılcımın ışığı yanar, daha sonra ardında iz bırakmaksızın kaybolur.
Örneğin, Mısırlılar, Ocak 2011 devriminde on sekiz gün boyunca en güzel, sevgi ve dayanışma örneğini sergilediler. Ancak daha sonra bu ‘ruh’ adeta sonsuza dek ortadan kayboldu...
Devletler ve büyük kuruluşlar, gelişmiş ülkelerde dahi insanların belki virüsten korktuklarından daha fazla açlıktan korktuğunun farkında mı?
Binlerce kişi gözlerimizin önünde gıda yetersizliğinden yaşamını yitiriyor ve bunu görmüyoruz, halbuki açlığın basit bir aşısı var!
Açlığın aşısı; adalet, merhamet ve temiz ellerde gizlidir.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını başladığından bu yana, herkes sabah akşam ellerin temizliğinin ne kadar önemli olduğunu söylüyor.
El temizliği ifadesinin anlamı üzerinde ise derinlemesine düşünmüyoruz.
Özellikle bizim toplumlarımızda, ‘temiz eller’ meselesi son derece önem arz etmekte.
Sadece ‘korona çağında’ değil, öncesinde ve sonrasında bu böyledir.
Yolsuzluk virüsü, toplumlar için ‘koronadan’ daha tehlikelidir.
Açlığın aşısı, insanların tüm kainatı Yaratan’ın emirlerine uyması ile etkin olabilir.
Tevbe Suresi’nde Allah, “Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin bir sadaka (zekat) al” diye buyurmakta.
İhtiyaç sahiplerine bağışta bulunmak ve muhtaçların sıkıntısını gidermek, kalbi temizleyen davranışlardır.
Kalplerin virüsü, katılık ve merhametten yoksunluktur.
İnsanlar açlıktan ölürken, bazılarının kamu mallarını çaldığına ve yoksulların haklarını gasp ettiklerine şahit oluyoruz.
Daha önce kim yolsuzluğa bulaşmış ve kamu malını çalmışsa, iade etmeli ya da aynı miktarı yoksullara bağışlamalıdır, böylelikle kalbi temizlenebilir.
Ellerin temiz tutulması kalp temizliğini mümkün kılacaktır.
Umarız ki koronavirüs salgını, samimiyete sebebiyet verir.
Allah tövbe edenleri ve temiz olanları sever.
Evet açlığın aşısı vardır.
Bu bahsettiğimiz, bireysel düzeyde yapılması gerekene dairdi. Daha temel sorun ise, dünyadaki servetin küresel paylaşımı meselesidir.
Orantısız gelişim sergilemiş ülkeler, öncelikli harcamalarını silahlanma alanında yapmakta.
Gelişmiş ülkelerin öncelikleri arasında yoksulluğu ortadan kaldırmak bulunmamakta.
Zengin sayılan birçok ülkede yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca insan bulunmakta.
Vahşi küreselleşme çağında, ‘gelişmiş kuzey’ ve ‘yoksul güney’ mevzusu da dikkat çekicidir.
Endüstriyel Batı’daki fon birikimi ile gelişmekte olan Doğu ülkelerinin fakirliği arasında bir uçurum bulunmakta.
Yurt içi ve uluslararası servet dağılımını düzenlemek, ölüme yol açan yoksulluğu ortadan kaldırmak için iyi bir başlangıç olacaktır.
Dolayısıyla konu, sadece ‘yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) aşısının’ bulunması değil, başkentler ve metropoller ile sınırlı olmaksızın dünyanın her yerindeki hastanelerin kapasitesinin arttırılmasıdır.
Tekrar hatırlatalım, ellerin temiz tutulması, servetin ülke içinde ve küresel çapta adil bir şekilde dağılımına yol açabilecek temel vazifelerdendir. Zira açlığın aşısı var!
‘Korona çağında’ ölüm korkumuz daha da artmış durumda, çünkü hastanelerde toplu ölümlere şahit oluyoruz.
Böylelikle ölümün bize yaklaştığını hissediyoruz. Her gün gördüğümüz örnekler bu korkumuzu pekiştiriyor. Ancak her yıl 9 milyonu bu dünyadan alan ölümü düşünmüyoruz.
Aşısı olmasına rağmen insanlar kayıtsız kalıyor, çünkü açlık yüzünden ölenlerden söz etmek size daha fazla takipçi kazandırmaz.
Bu mevzuyu gündeme getirmek, iktidara ulaşmak isteyenlerin işine gelmez. Fakirlerin ölümüne göz yummak, ‘akıl ve kalp zehirlenmesinin’ belirtileridir.
Açlıktan ölümler durdurulabilir; ancak her yıl 9 milyon insan buna rağmen açlıktan ölmekte!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Mustafa Yıldız
© The Independentturkish