Irak’ta Adil Abdulmehdi, ekim ayında başlayan protesto dalgaları karşısında tutunamadı. Sadr’ın karşı bayrak açması ve Şii merci Ali Sistani’nin çağrısı üzerine istifa etti.
Başbakan’ın istifası suların durmasına yetmedi, protestolar ve katliamlar sürdü.
Cumhurbaşkanı Berhem Salih, 1 Şubat’ta Eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi’yi görevlendirdi; ancak Şii siyasetçi, realiteden kopuk teknokrat hükümet kurmakta ısrar ettiği için kimsenin desteğini alamadı ve 1 Mart’ta istifa etti.
Kürdistan Bölgesi’nin eski başkanı Mesud Barzani, Allavi ile yaptığı görüşmelerin ardından kendilerinin desteği olmadan “kurabilirse kursun” dedi.
Allavi, kabineyi güncel politikalardan ve tartışmalardan uzak bir şekilde kurmak istiyordu, fakat bu mümkün değildi.
Allavi’nin ardından Berhem Salih, anayasal olarak süresinin dolması üzerine Necef’in eski valisi Adnan Zürfi’yi hükümeti kurmaya mamur etti.
Aradan yaklaşık 1 hafta geçmesine rağmen Zürfi’yle ilgili sağda solda dolaşan söylentilerin dışında ciddi bir temasa şahit olmadık.
Burada bir noktaya temas etmekte yarar var: Abdulmehdi, fazlasıyla sırıtan Tahran yanlısı tutumu ve ülkeyi neredeyse İran’ın bir eyaletine dönüştüren vizyonsuz politikaları nedeniyle tepkilerin odağına oturmuştu.
Abdulmehdi, Tahran-Bağdat arasındaki asırlık mevzuları çözmüş, 30 milyar dolar ticaret hedefini hızlandırmış, ortak sanayi sitelerinin kurulması projelerini canlandırmıştı.
Tahran’ın yoğun presi sonucu vizelerin kalkmasına ramak kalmışken Abdulmehdi son anda vahameti fark etmiş ve frene basmıştı.
Allavi’nin başarısız olmasına ve Zürfi’nin tercih nedeni olmasına yol açan faktörün tam olarak burada yattığını söylemek mümkündür.
Sert İran karşıtı bir lider Bağdat’ta tutunamaz, bu doğru fakat Tahran’a angaje bir hükümetin de ömrü uzun süremez. Bunun da akıldan ırak tutulmaması lazım.
Sadr-İbadi-ABD üçlüsünün ittifak ettiği aday: Zürfi
Başından itibaren dile getiriyoruz. Berhem Salih, her ne kadar İran’a yakın bir siyasetçi olsa da ABD backgroundunu görmeden sağlıklı bir analiz yapamayız.
Salih, ABD ile İran arasındaki dengeyi çok iyi değerlendiren ve ayarlayan ender siyasetçilerden birisidir.
Berhem Salih’in Süleymaniye’deki Amerikan Üniversitesi’nin sahibi olduğunu unutmamak lazım.
Abdulmehdi’nin pes etmesi ve Allavi’nin başarısızlığı Zürfi seçeneği için atmosferi uygun hale getirmiştir.
Haşdi Şabi Komutanı Hadi Amiri’nin Fetih Koalisyonu ve Ammar el-Hekim’in Ulusal Hikmet Akımı, açıklandığı ilk günden itibaren Zürfi’ye isyan bayrağı açmış olmasına rağmen, Muktada es-Sadr’ın Sairun Koalisyonu ve Haydar el-İbadi’nin Nasr Koalisyonu bu isme sıcak baktıklarını gizlemiyor.
Seçimlerin ardından ABD’nin tercihinin İbadi olduğu çok yazılıp çizildi; ancak eski başbakan Sistani ve Barzani’nin engeline takılınca ikinci dönemine başlayamadı.
Bu nedenle halihazırda İran’ı dengeleyecek ve ABD’nin desteğini alabilecek adaylar arasında Zürfi öne çıktığı için Berhem Salih de tercihini ondan yana kullandı.
Salih, İbadi ve Sadr’ın Zürfi üzerinde anlaştığı ve Sistani’nin de zımnen desteğinin alındığı iddiaları teyit edilmese de doğruya çok yakın.
Salih bu nedenle bir haftadır İran basınının hedefinde ve son olarak da Irak Parlamentosu’ndaki El Fetih Koalisyonu öncülüğündeki çoğunluk, Zürfi’nin görevlendirilmesinin yasalara aykırı olduğunu öne sürerek Berhem Salih’i Federal Mahkeme’ye şikayet etti.
Bazı Şii grupları, acilen görevden alınmasını ya da istifa etmesini istiyor.
Sadr’ın “oyun bozucu” özelliği bu noktada belirleyici bir rol oynayacak. Sadr, pragmatist, kıvrak, hızlı karar alan, süratle yön değiştiren siyasi bir kişilik olarak İran’a görünürken bir anda “Irak milliyetçiliği” kozunu kullanıp ABD kanadının desteklediği adaya sıcak bakması yüksek ihtimal.
Radikal kesimlerden gelen tepkiler ve İran’a direkt bağlı olarak Amiri ile el-Hekim’in karşı duruşu Zürfi ile ilgili senaryoların doğruluk payını güçlendiriyor
Ülkedeki ekonomik kriz, altyapı yetersizliği, elektrik, doğalgaz, su, benzin ve yerel hizmetlerdeki sorunlar, Ekim 2019’dan bu yana devam eden protestolar ve İran’a karşı kabaran öfkeyi dindirmenin tek yolu bu konularda dengeleri sağlayabilecek bir hükümetin iş başına geçmesidir.
Zürfi, politikacı kimliğinin yanısıra güvenlik konularındaki uzmanlığıyla da dikkatleri çekiyor. Irak yönetiminde de güvenlik meselelerine hakim birisi. İran, askeri yönü güçlü olan birisinin başa geçmesini istemiyor.
Çünkü Haşdi Şabi ve diğer projelerinin sekteye uğramasından ve sonraki adımda çökmesinden endişe ediyor.
Zürfi, Haşdi Şabi başta olmak üzere milislerin silahlandırılmasına karşı ve silahın devlet güçlerinin elinde olmasını ve yolsuzlukla sert mücadele edeceğini vurguluyor.
İran’ın da en çok rahatsız olduğu konuların başında bu geliyor. Irak’ta yolsuzluk, güvensizlik ve istikrarsızlık olmazsa İran buraya hükmedemez.
İran çıkarlarının korunmasını ve kurulacak hükümetin kendi yörüngesinde kalmasını istiyor.
ABD kanadında ise işler biraz değil çok karışık. Daha önce onlarla çalışan Celal Talabani, İyad Allavi ve Haydar el-Abadi gibi isimler sahada kalmadığı için pek müdahil olmuyor.
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Iraklıların içişlerine karışmadıklarını söylemişti. Fakat İbadi’nin Nasr Koalisyonu’nda milletvekili olan Zürfi, ABD için en iyi seçenek ve açık bir şekilde olmasa da bu adayı destekliyor.
Irak’ta, de-facto olarak İran’daki “Velayeti Fakih” benzeri bir konuma sahip olan Sistani’nin siyasete, askeriyeye ve yargıya müdahalesi bilinen bir mevzu. Zürfi’nin liberal kişiliğine rağmen Sistani’ye yakın bir isim olduğu konuşuluyor.
1980’li yıllarda İran’a yakın Dava Partisi’na katılan, 1994 yılındaki Şii ayaklanmasında yer alan ve oradan önce Suudi Arabistan’a ardından ABD’ye geçen Zürfi’nin, Saddam’ın yıkılmasının ardından ülkeye döndüğünü ve ABD’nin Irak Valisi Paul Bremer ile çalıştığını göz önünde bulundurduğumuzda Zürfi’nin geniş bir yelpazede destekçiye sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Kürtlerin desteğini alan hükümeti kurar
Kasım Süleymani’nin ölümünün ardından ülkedeki aktörler arasındak büyük bir belirsizliğin meydana geldiğini söylemek mümkün.
Süleymani’nin taşları nasıl yerine otuttuğu ve nasıl bir denge kurduğu bilinmiyor. Bu da Şii partiler arasında büyük bir açmaza dönüşüyor ve kendi aralarında uzlaşamıyorlar.
Süleymani’nin yerine geçen ve İran’ın Irak’taki sömürge valisi olarak nitelendirilen İsmail Kaani’nin konulara yeterince vakıf olmadığı, Irak’ı tanımadığı ve müdahalelerinin etkisiz olduğu söyleniyor.
İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani’nin bu nedenle Allavi’nin başarısız olması ve Zürfi’nin görevlendirilmesinden önce Bağdat’a giderek “durumu toparlamaya” çalıştığı iddia ediliyor.
Şiiler arasındaki ihtilafların derinleşmesi nedeniyle Şemhani’nin uzlaştırmada başarısız olduğu ve Sadr’ın Zürfi’nin yeşil ışık yakmasının ardından Salih’in bu ismi tercih ettiği yönündeki iddialar güçlülük kazanıyor.
Zürfi’nin başarılı olabilmesi için Kürtler ve Sünnilerin desteğine ihtiyacı var. Zürfi, Kürtlerin kırmızı çizgisi olan ve taviz vermedikleri Peşmerge, 140'ncı madde ve bakanlıklarla ilgili taleplerini karşılaması halinde Erbil’in desteğini alacaktır.
Kürtlerin desteğini sayısal olarak değerlendiren ve Meclis’teki koltuk sayısına indirgeyen bir adayın hükümet kurma şansı sıfıra yakındır.
Sünniler iki parçaya bölündüğü için taleplerinin ne olacağı da bu noktada biraz karmaşık.
Şiilerle hareket eden bir bölümü Katar ve İran’ın desteğini alıyor. Diğer bir kesimi de Musul, Enbar ve Selahaddin vilayetlerinden sürülenler, hapishanedekiler ve Haşdi Şabi’nin “terörist” gördüğü gruplardan oluşuyor.
Türkmenler de Sünniler gibi bir kısmi Haşdi Türkmen adıyla Şiilerin bir parçası. Bunların etnik ya da ulusal bir davaları yok, mezhep eksenli hareket ediyorlar.
Bu gruplar güçlü oldukları Selahaddin gibi vilayetlerde Sünni Arapları yerinden sürüyor ve Şii Arapları yerleştiriyor.
Kerkük, Tuzhurmatu ve Telafer gibi bölgelerde yaşayan Türkmenlerin de Kürt handikapı siyasi bir perspektif geliştirmelerine izin vermiyor.
Zürfi küçük hesaplar yapmazsa şansı yüksek
Abdulmehdi, büyük bir toplumsal ve siyasi destekle kurmuştu hükümeti. İran’ın kurduğu el-Hekim grubunda olmasına rağmen ılımlı kişiliği sayesinde başbakan olabilmişti fakat gösteriler bunu bozdu.
Abdulmehdi, protesto gösterilerinde iyi bir sınav vermedi. Bir tarata ordu diğer tarafta da Şii milisleri arasında kaldı. Devlet güçleri zayıf kaldı.
Şii milisleri daha çok öne çıktı, yüzlerce göstericiyi öldürdü. Bu gelişmeler üzerine Sadr ona karşı bayrak kaldırdı, Sistani de istifa etsin dedi.
Allavi de teknokrat hükümette ısrar ettiği ve ülkedeki realiteyi göz ardı ettiği için sonuca gidemedi.
Nelerin olacağını kestirmek çok zor fakat koronavirüs nedeniyle gösteriler durmuş halde, gündem de çok farklı.
Bu hengamede Zürfi mutabakatı sağlayabilir ve Kürtleri ikna edebilirse hükümet kurma şansı çok yüksektir.
Zürfi’nin bu süreçte kritik hatalar ve küçük hesaplar yapmaması çok önemli. Zürfi’nin gelecek vizyonu onun kaderini de belirleyecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish