Kırım’ın tarihinden bir görüntü

Mehmet Kamil Berse Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Kırım, Kazan heder oldu
Tuna, Kafkas beter oldu!
Türkistan’da neler oldu,
İşitmedi kulağımız…

Kırım, Türkiye’nin kuzeyinde, kıyısı Karadeniz olan bir yarımadadır.

Karadeniz ile Azak denizinin batısında 44-25 / 46-15 boylamları ile 30-30/34-37 enlemleri arasındadır.

Bugünkü toprakları 26 bin 140 kilometrekaredir, ancak Kırım’ın hanlık dönemindeki toprakları genişti, bir dönem Moskova yakınlarına kadar ulaşırdı.

Cengiz Han’dan sonrası, Altınordu Devleti

Kırım’ın bilinen en eski adı Torida Kerson’dur. Kırım'da, Tatar hakimiyetinden önce bu topraklarda Tavrlar, Kimmeryalılar, Grekler, Hunlar, Hazarlar, Peçenekler, Kıpçaklar, Moğollar yaşadılar. 

Cengiz Han, oğulları arasında toprakları pay etmişti; Cuci Han, Çağatay, Tuluy, Ögeday..

Bunlardan Cuci Han’ın çocukları Batu ve Berke tarafından kurulan Altınordu Devleti'nde, Batu Han'dan sonra tahta geçen küçük oğlu Burka Han, Müslüman olunca Bereke(t) adını aldı, devletin gücü ve toprakları büyüdü..

Bereke Han, Anadolu Selçuklu hanedanından bir hanımla evlendi, bu evlilikten doğan İzzettin’e Kırım’da Solhat ve Sudak şehirleri ve çevresini verdi.

Bu dönemde Anadolu’dan birçok aile de Kırım’a getirildi. Emir Timur’un Altınordu Devleti'ni parçalaması üzerine 4 hanlık ve bir Kinezlik ortaya çıktı; Kazan-Astrahan-Kasım(Sibir)-ve Kırım hanlıklarıyla Moskova Kinezliği (Rusya) kuruldu.

Kırım Hanlığı

Cuci Han sülalesinden Gıyaseddinin oğlu Hacı Giray Han, Bağımsız Kırım Hanlığı'nı ilan etti.

Hacı Giray Han’ın ölümünden sonra çocukları arasında taht kavgası oldu, ancak sonunda birlik sağlandı.

Hanlık toprakları çok genişledi. Kıpçak bozkırı, Taman ve Kabartay illeri, Azak denizinden Dinyester nehrine kadar, kuzeyde Don, Özü, Turla nehirleri arasındaki Belgorova kadar olan araziyi de içine alarak büyüdü.

Hacı Giray’ın (1466) vefatından sonra oğulları Nur ve Mengli Giray Han'ın iktidar mücadelesinden Mengli Giray Han galip çıktı. 

Mengli Giray Han, iç kavgalardan istifade etmek isteyen Cenevizlilerden kurtulmak için Osmanlı Devleti’ne başvurdu. Kırım için bu durum kurtuluş oldu.

Mengli Giray Han, kızı Ayşe Hafsa Valide Sultan'ı, Yavuz Sultan Selim ile evlendirdi ve Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Kırım Hanının kızı oldu.

Osmanlı Devleti ve Kırım Hanlığı

Fatih Sultan Mehmet Han’ın konuya el atmasıyla Kırım’ın çevresi temizlendi; Gedik Ahmet Paşa komutasındaki 300 parça Osmanlı donanması, Kefe Kalesi'ni Azak kalesini fethetti, bu sınırlar Çerkez illerine kadar ulaştı.

Kafkas sahillerinden batıda Boğdan kıyılarına kadar bir Osmanlı hakimiyeti sağlandı.

Sultan II.Bayezid devrinde Boğdan Kralının Eflak’a saldırması üzerine 1484 de II.Bayezid sefere çıktı, Kırım Hanı Mengli Giray han bu sefere davet edildi.

50 bin atlısıyla gelen Mengli Giray Han Turla (Dinyester) nehrinin ağzındaki Akkerman kalesi önünde Osmanlı Ordusu'na katıldı.

bu bölgenin tüm sahilleri artık Osmanlı bayrağına sahipti ve Karadeniz artık Osmanlı gölü haline geldi.

Zaman içinde Nogay Hanlığı da Kırım Hanlığının hakimiyetine girdi, Kazan Hanlığı Rus prensliğine yenik düştü ve Ruslar bu tarihten sonra Çarlık dönemine girmiş oldu; İlk Çar kabul edilen de Korkunç İvandır.

Kırım Hanlığı’nda soylu unvanlar vardır. Hanlık irsî idi, Han; Şîrîn, Barın, Argın, ve Kıpçak kabilelerinin beylerinin ve hanlığın ileri gelenlerin uygun görüşü ve desteğiyle bu makama gelirdi.

Hanlık merkezi Bahçesaray’dı, Han'ın oturduğu saray Hansaray’dı; Osmanlı sarayı Topkapı Sarayı'nın bir benzeriydi.

Osmanlı ile ittifak sağlanınca Han olarak seçilecek kişiyi Osmanlı Sultanı'nın onaylaması gerekiyordu.

Osmanlı protokolünde ise Kırım Hanlarının yeri sultan ve sadrazamdan hemen sonra üçüncü sırada gelirdi. 

Kırım'da hutbelerde önce Padişah'ın sonra Han'ın adı okunur ve böylece birlik ruhu sağlanmış olurdu.

Kırım Hanlığı ve siyaset

Hanlık, Giray olarak 1'inci sırada yer alan unvandı, 2'nci sırada Kalgaylık gelirdi. Kalgay; 1'nci veliaht demekti.

Osmanlı Sarayı'nda Kalgaylar, Hanlık için yetiştirilirdi. Mengli Giray Han, Akmescid şehrinde Salgır Irmağı kenarında Kalgay Sarayı yaptırmıştı.

Kırım Hanlığı'nın 2'nci veliahtlık makamı Nureddin'dir…Han ağalığı ise, Bora Gazi Giray tarafından ihdas edildi.

Han ağalığı Sadrazamlık makamıdır. Serasker Sultan: Kuban, Bucak ve Yedisan vilayet umumi valileri veya bu bölgelerdeki Nogayların kumandanları Sultanlar arasından seçilirdi, sarayları ve divanları vardı.

Karaçi Beyleri; belirli kabilelerin irsî başbuğlarından oluşurdu. Tat ağası; Kırım güney tarafında, Çatır Dağı'nın ardında karadeniz sahilinde Kefe Eyaleti'ne bağlı yerler Tat illeridir..

Bu Tat İli'ne Han tarafından görevlendirilen bir Tat Ağası bakardı. Müftü ve Kadıasker; Kırım halkının Müslümanlığı kavî idi, Müftü çok önemli bir mevkide fetva makamı idi.

Kadı asker halk içindeki davalara bakardı. Kırım halkının mezhebi Hanefi idi, itikatta mezhebi ise Maturidî idi.

Kırım’ın stratejik önemi

Kırım yarımadasının jeopolitik durumunun önemi asırlardır özelliğini korumaktadır.

Kırım Hanlığı'nın Osmanlı Devleti ile Sultan Fatih devrinde başlayan manevi ve hukuki bağı Kaynarca Anlaşması'na kadar devam etti.

Kırım Hanlığı, Osmanlı işbirliğinden itibaren her sene Moskova Prensliğinden (Ruslar) vergi alırdı.

Ruslar, Kaynarca Anlaşması'na kadar geçen zaman içinde Kırım’ın önemine binaen Kırım'ı ele geçirmek ve böylece Karadeniz’e ve sıcak denizlere inmeyi hedeflemişlerdi.

Bu süre zarfında hep bu uğurda saldırdılar savaştılar, bu mücadelelerde her türlü savaş hilelerine de başvurdular.

Osmanlı Devleti açısından Kırım’ın önemi çok değerliydi. Osmanlı bir yere savaşa sefere çıkacağı zaman Kırım Hanı'na haber gönderir, Kırım Hanlığı en az 50 bin kişilik süvari ordusu ile savaş alanına Osmanlı Ordusu'ndan önce varır, alan temizliği yapar, Osmanlı Ordusu'na zemin hazırlardı.

Bu dönemde Sultan'ın katıldığı seferlerde Savaş meydanında kurulan sultan otağının kapısına atıyla gelme iznine tabi tek kişi Kırım Hanı idi.

Kırım Hanı, Sultan'ı otağında ziyaretinde Sultan, Han’ı kapıda karşılar ve "Hoş geldin kardaşım" diye hitab ederdi. 

Bu birlik ruhu ve samimiyet Osmanlı'nın yükselme devrinin temellerinden birini oluşturmuştu.

Osmanlı Devleti, Batı'yı hedeflemiş bir Kartal gibiydi, Kartal’ın sağ kanadı Kırım 'dı; sol kanadı ise Kıbrıs olmuştu... 

Kırım Kaynarca Anlaşması ile bizden koptu sağ kanadımız kırıldı ve Osmanlı gerilemeye başladı.

Aradan bir asır geçtikten sonra Kıbrıs'ta hakimiyetimizden çıkınca, sol kanadımız da kırılmış oldu ve Osmanlı Devleti çöküşe geçti.

Rusların, Kırım üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı ile defalarca savaştı. Bazılarını kazandı, bazılarını kaybetti. 

Bu savaş ve seferlerden önemli olanları hatırlamak lazımdır; 1711'de Prut Harbi, Osmanlı'nın zaferi ile sonuçlanmıştır, bundan akılda kalan kişiler Baltacı Mehmet Paşa, 1. Katerina, Çar Deli Petro, Devlet Giray Han'dır.

II.Viyana Kuşatması ile belirsiz bir tarihi olay yaşanmıştır;

Kırım Hanı Murad Giray Han, Osmanlı Komutanı Merzifonlu Karamustafa Paşa, Yanık ve Kumran kaleleri fethinde, Merzifonlu'nun savaş meclisindeki agresif tavırları ve Kırım Hanı Murad Giray Han'a hakaret ederek "Kokmuş at eti yiyen adam" diye aşağılaması vb. durumlarla fitne oluşturuldu.

Kırım Hanı ordusunu geri çekti, ve Viyana’da Osmanlı Ordusu bozguna uğradı. Osmanlı Sultanı bu olayın sorumlusu olarak Merzifonlu'yu Belgrad'ta idam ettirdi.

Evliya Çelebi, 1663' te Kırım’a gitti, bir yıl kadar kaldı. Evliya Çelebi, 1600 köyün varlığından ve her köyden sefer hazır 40 bine yakın askerden bahseder. Gözleve’deki Mimar Sinan eseri Gözleve Camii’nden bahseder.

Ruslar adım adım Kırım’ı işgale hazırlandılar

Ruslar, 2. Katerina zamanında ciddi hazırlıklara giriştiler. Kırım akınlarına karşı müstahkem Rus mevkileri yapmak. Kırım yarımadasını Rus idaresi altına almak.

Ruslar, 1735'te Kırım’ı işgal girişiminde bulundular, Or Kapı'daki zayıf direnişi kırarak Bahçesaray’a kadar geldiler Hansaray’da yangın çıkardılar.

Osmanlı, acil 3 bin asker göndererek bu girişimi engelledi. Ruslar, 1736'da Azak Kalesi'ni zaptettiler, 1737'de Özi Kalesi Muhasarası,1768'de Osmanlı-Rus Harbi başladı.

1774'te Osmanlı ile Ruslar arasında 21 Haziran 1774'te Tuna sağında, Silistre’nin güneyinde kalan Küçük Kaynarca Köyü'nde barış anlaşması imzalandı.

Bu anlaşma ile Kırım'ın bağımsızlığı tehlikeye girdi .Bu dönemde Kırım’ın başında ihanet eden Şahin Giray vardır..

Kısaca Kırım'da bir bağımsız devlet kurulmuştur; ama Rusların kuklası durumunda kurulmuştur. Çeşitli girişimler ve savaş kokuları geldiyse de 1777'de Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Küçük Kaynarca’nın kötü sonu netleşmiştir.

1783'te Rus askeri Kırım'dadır, Moskova Kırım’ı ilhak eder.

Artık hem Kırım’da hem Osmanlı'da 'nerede hata yaptık' feryatları vardır; ama çözüm getirmez.

Art arda gelen Osmanlı-Rus Savaşlarında her seferinde Ruslardan darbe yenmiştir.

Çarlık Rusyası’nın yıkılmasından sonra Bolşevik İhtilali ile başlayan Rusya’daki çalkantılardan sonra Kırım’da kısa süreliğine Kırım Millet Cumhuriyeti Numan Çelebicihan önderliğinde kurulmuştur.

Aradan 3 ay geçtikten sonra komünist yönetim askerleri, Kırım'a girerler çok sayıda Kırımlı şehit edilir.

Numan Çelebicihan ve arkadaşları da şehit edilir, cesetleri Karadeniz’e atılır. Kırım halkının tekrar çileli dönemi başlar...

İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar, Kırım’a girerler, Kırım'ı bir süre işgal ederler, Kırımlı erkekler çoğunlukla Rus Ordusu'nda savaşmaktadır. 

Bu sürede esir aldıkları Kırımlıları esir kamplarında Alman Ordusu'nda kullanmak isterler…Savaş biter, Almanlar yenilir. Yalta’da dünya paylaşılır.

Sürgün ve soykırım

18 Mayıs 1944, Kırım halkı için unutulması mümkün olmayan içler acısı bir tarihtir.

Savaş bittiğinde Stalin, 18 Mayıs 1944'te verdiği bir emirle 500 bine yakın Kırımlıyı çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden bir gecede hayvan katarlarına doldurarak Orta Asya içlerine veya Sibirya steplerine sürgüne gönderir.

Kırım’da bir tek Müslüman Türk kalmamıştır. Sürgüne gidenlerin çoğu yollarda vefat etmişlerdir. Bu durum aslında Kırım Türklerine yapılan bir soykırımdır.

Hayat acımasızca devam eder, ancak Kırım Türkleri bu mücadeleden vazgeçmezler.

Kırım'ın münevver evladı İsmail Bey Gaspıralı’nın söyledikleri önemlidir ve Kırım milleti bu şuurdadır;

Aziz ve mukaddes üç şey vardır ki ne kadar söylense yazılsa yine azdır ve azdır. Bunlardan biri dindir, biri tildir, biri ilimdir.

Dilini kaybeden milletler, milliyetlerini de dinlerini de kaybederler. Bunu zihinlere yerleştirmeliyiz.

Birlik fikrinin kutsiyetini anlatmalıyız ki tarihte yapılan hataların tekrarını yaşamayalım. Çünkü cümle milletlerin devamlı var olması din ve til üzere kaimdir.


Ruslar dillerini ve dinlerini yok etmek için çok uğraşırlar; ama kader onları 1990’dan itibaren perestroyka ile sürgündeki Kırımlılara geri dönüş izni verilir.

Ruslar bu izni verirken kimsenin geri dönemeyeceğini düşünerek vermişlerdir.

Kırım’ın bu yıllarını yaşayarak kaleme aldığı romanlarında dünyaya duyuran bir kahraman vardır; Cengiz Dağcı.

Cengiz Dağcı, 'Korkunç Yıllar'da derki;

Türkler, ne olursa olsun yaşama azmini hiçbir zaman yitirmeyen, istiklallerine düşkün ve sağlam karakterli bir toplumdur.


Yaklaşık 300 bin kişi, aradan 46 yıl geçtikten sonra her türlü imkansızlık içinde vatanları Kırım’a dönmeye başlarlar, geldikleri topraklar belki 2 bin yıldır kendi topraklarıdır.

Ne evleri vardır ne de ekecek toprakları; naylon çadırlarda yeni bir dünya, yeni bir hayat kurmaya çalışırlar...

Bugün 500 bine varan soydaşlarımız, olmayan vatanlarını yeniden kurdular; hala kurmaya devam ediyorlar.

Ukrayna ile Rusya arasında oynanan oyunun piyonu olmadan bu savaşı kazanacaklar, buna yürekten inanıyorum…

Kırım’la ve Kırımlı kardeşlerimle her zaman tek yürek çarptığımızı ifade ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz her zaman Kırımlı kardeşlerimizle beraberdir. Çünkü nerede olursak olalım biz Türkler;

Ezan okunan yeri Vatan bildik, ezan okunmayan yerde ezan okumayı görev bildik…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU