İran'daki koronavirüs salgını ulusal bir krize dönüştü. Sağlık uzmanlarının ve hastane kaynaklarının, hükümetin veriler konusunda tamamen şeffaf davranmadığını ve gerçek rakamların çok daha yüksek olduğunu söylemesi bir yana, yetkililer 10 bin kişinin Kovid-19'a yakalandığını ve 429 kişinin hastalık sebebiyle hayatını kaybettiğini doğruladı. Bölgedeki en iyi sağlık sistemlerinden birine sahip olmasına rağmen ülkenin kaynakları tükendi ve kriz İran'ın kapasitesini aşacak gibi görünüyor.
Ancak hükümetin ülke içindeki yetersizliklerine ek olarak, Tahran ve Washington arasındaki siyasi savaş da bu salgını güçlü bir şekilde etkiledi. İran'ın ABD yaptırımlarından kurtaran bir can simidi olarak Çin'le kurduğu alışılmadık derecede yakın bağlar virüsün ülkede yayılmaya başlamasına yol açtı. Trump yönetiminin uyguladığı ağır ekonomik yaptırımlar, İran'daki test kitlerinde ve tıbbi malzemede yaşanan kıtlığa katkıda bulundu, hatta ABD yaptırımları Google'ın, İran'ın koronavirüsü teşhis etme uygulamasını online mağazasından kaldırmasına bile sebep oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İran'ın önde gelen bulaşıcı hastalık uzmanlarından Dr. Minu Muhraz, teşhis testi kitlerinin eksikliği nedeniyle İran'ın ilk başta koronavirüs vakalarını tespit etmede geç kaldığını söyledi. Muhraz, Avrupalı şirketlerin ABD yaptırımları korkusuyla kitleri İran'a satmadığını, nihayetinde Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) devreye girerek test kitlerini doğrudan gönderdiğini belirtti. WHO, İran'da kaynak ve malzeme kıtlığı yaşandığı ve bu ülkenin salgınla mücadelede daha fazla yardıma ihtiyaç duyduğu konusunda uyarılarda bulundu.
Tahran'da yaşayan ve salgının başlangıcında yerel bir hastanede kuzenini kaybeden genç bir baba bana, akrabasında koronavirüsün tüm işaretlerinin ve semptomlarının görüldüğünü, hatta raporda ölüm nedeni olarak "koronavirüs şüphesi" yazıldığını ama yaşanan kıtlık ve mevcut test kitlerinin hala hayatta olan hastalar için saklanması nedeniyle kuzeninin testten geçirilmediğini anlattı.
Krizin ortasında İran'a giden uluslararası yardımın karşılaştığı problemlerden birinin yaptığı, tıbbi malzeme ve ilaçların ülkeye girebilmesini sağlamak için yaptırımlarla ilgili yasal sorunları açıklığa kavuşturmak oldu. İran'a koruyucu tıbbi malzeme, teşhis testi kitleri ve ilaç götüren birkaç uluslararası sivil toplum örgütünden biri olan Relief International'ın İran Direktörü Olivier Vandecasteele, bu sorun nedeniyle salgının ilk haftalarında tıbbi yanıt vermede yavaş kalındığını söyledi.
Yaptırımlar ayrıca, İran'ın ölümcül virüse karşı verdiği dijital savaşı da etkiledi. Yukarıda bahsettiğim üzere İran hükümeti, halkın koronavirüsü kendi kendilerine teşhis etmesine ve her hafif belirtide hastanelere koşmasını engellemeye yardımcı interaktif bir Android uygulama çıkarmıştı. Ancak Google, "İran'da program geliştiren hesaplara Google Play'de izin verilmiyor" diyerek bu uygulamayı mağazasından kaldırdı.
Century Foundation üyesi Dina Esfandiary, Google gibi büyük uluslararası şirketlerin bu yaptırımları uygularken aşırıya kaçmasının, şu an salgının kötüleşmesini engellemeye çalışan İran'a zorluk çıkardığını ve virüs yayılmaya devam ettikçe kaçınılmaz olarak uluslararası düzeyde zincirleme bir etki göstereceğini dile getirdi.
Dış etkenler virüsün yayılmasına katkı yapmış olsa da İran'ın ülke içindeki kriz yönetimi de bir felaketti. Denver Üniversitesi'nde Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Direktörü Nadir Haşimi bana şunları söyledi:
Hamaney, meclis seçimlerinde yaşanan düşük katılımı virüs salgınıyla ilişkilendirdiğinde neredeyse suçunu itiraf ediyordu. Bu, rejimin salgını önlemek için tedbir almaktansa seçmenlerin yoğun katılımını teşvik ederek, düşüşteki meşruiyetini sağlamlaştırmaya odaklandığını açıkça gösterdi. Ruhani daha açık sözlü davrandı. Koronavirüsü 'düşmanlarının gerçekleştirmeye çalıştırdığı kumpaslar ve komplolardan biri' diye tanımladı.
Bu, son aylarda İslam Cumhuriyeti'nin kendi kendine üretip yüzleştiği üçüncü büyük kriz. Birincisi; güvenlik güçlerinin acımasızca bastırarak yüzlerce protestocuyu öldürdüğü ve binlercesini tutukladığı, geçen yıl kasımda ülke çapında yaşanan hükümet karşıtı protestolardı. İkincisi; İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (IRGC) ait bir füzenin, Ukrayna havayollarının uçağını düşürerek içindeki 176 sivili öldürdüğü -ardından da üç gün boyunca bu hatayı kapatmaya çalıştığı- General Kasım Süleymani suikastına misilleme saldırısıydı. Her iki olay da hükümete güvenin azalmasına yol açtı ki İran'ın bu salgınla savaşabilmesi için güvene ihtiyacı var.
Trump yönetimi, insani ticarete yönelik bir kanal açmak için İran Merkez Bankası üzerindeki yaptırımlardan bazılarını hafifletti ancak bu yeterli görünmüyor. ABD'nin önceki Demokrat ve Cumhuriyetçi yönetimleri, insani krizlere daha titiz bir şekilde yanıt vermişti. 2004'te, yıkıcı bir deprem İran'ın Bam şehrinde binlerce kişiyi öldürdüğünde Başkan George Bush, uluslararası yardımın bu ülkeye girebilmesi adına sınırlı bir süre için yaptırımları kaldırmıştı. Benzer bir durum 2012'de İran'ın kuzeyinde bir deprem meydana geldiğinde de yaşandı. Başkan Obama, o günlerde yardımların İran’a girebilmesi için yaptırımları birkaç ay askıya almıştı.
Donald Trump da bu kriz anında seleflerini takip etmeli ve yaptırımları geçici olarak kaldırmalı. Bu sayede, İran'ın giderek büyüyen bu krizi kontrol altına almada başkalarından yardım almasına müsaade etmekle kalmayacak, aynı zamanda salgının bölge genelinde ve potansiyel olarak dünyanın dört bir yanına daha fazla yayılmasını da engellemiş olacak.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent