Eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, tüm gelişmiş ülkelerdeki hukukçuların o ülkenin en önde gelen aydınları, münevverleri, entelektüelleri olduğuna işaret ederek, "Hukukçuya ideolojik bağnazlık yakışmaz. Bizim ideolojimiz adalettir" dedi.
Çiçek, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi tarafından düzenlenen "Türkiye'deki Yargı Reformları" konferansındaki konuşmasında, Türkiye'nin son derece sıkıntılı bir coğrafyada bulunduğunu ve bu coğrafyada yaşamanın güçlü bir millet ve devlet olmaya bağlı olduğunu söyledi.
Güçlü millet ve devlet olmayı genellikle güçlü silahlı kuvvetlerle denkleştirmeye çalıştıklarını aktaran Çiçek, bunun olmazsa olmaz olduğunu ancak bugünün dünyasındaki şartlara, gelişmelere bakıldığında güçlü bir devlet ve toplumun aynı zamanda güçlü bir yargısı olması gerektiğini vurguladı.
"Devlete güven eşittir yargıya güvendir" diyen Çiçek, bir ülkede yargıya güven yoksa ve yargının işleyişinde sıkıntılar varsa o devletin bir ayağının topal olduğunu ifade etti.
Yargıyı, "devletin bağımsızlık alameti" olarak tanımlayan Çiçek, "Bir devlet bağımlı mıdır, bağımsız mıdır? Dominyon mudur sömürge midir? Nasıl bir devlettir? Bağımsız devlet diyorsak bunun alametifarikalarının biri bağımsız yargıdır. Varlığını hissetsek de hissetmesek de önemini yeteri kadar kavrasak da kavramasak da yargı, madem ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatandaşlarıyız, bağımsız bir devletimiz var, o zaman mutlaka kendi adına müstakil karar verebilecek bir yargı mekanizmasının olması gerekiyor. Devletin varlık sebeplerinden biri de yargıdır. Devletin birçok görevi arasında vatandaşın huzurunu, barışını sağlamak, kamu düzenini tesis etmek ve birlikte yaşayabilecek bir ortamı oluşturmak vardır. Bunun en önemli araçlarından biri de yargıdır" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'nin imajında en büyük sorumluluk bana göre yargıda"
Adalet Bakanlığı sırasında, Avrupa Birliği (AB) süreciyle ilgili yapılan çalışmalardan bahseden Çiçek, şöyle devam etti:
Kopenhag kriterlerinin büyük ölçüde karşılanması gerektiği dönemde, yargı alanında yapılması gereken birçok işler var. Ben o süreç zarfında şunu gördüm, bir Alman, Fransız, Belçika yargısından farklı olarak Türk yargısının iki önemli görev ve sorumluluğu var. Bunlardan biri Türkiye'nin imajıyla alakalı. Günümüz dünyasında insanlar olgulara göre değil algılara göre karar veriyor. Ülkemizle ilgili birinci derecede imajın oluşmasındaki en önemli kurumların başında yargı geliyor. Eğer hukukun egemen olduğu, başına bir iş gelirse insanların rahatlıkla yargıya gidebileceği, hakkını alabileceği bir ülke imajını veriyorsanız bu beraberinde pek çok fırsatı da getiriyor. Türkiye'nin buna ihtiyacı var, özellikle turizm başta olmak üzere kalkınma mekanizmalarını harekete geçirebilmek bakımından Türkiye'nin imajında en büyük sorumluluk bana göre yargıdadır. Niye öyle? Diyelim ki 5. sınıf bir ilçede verilen bir gözaltı kararı, insanların yargıya veya emniyete götürülüş tarzı hukukumuzda kurala bağlanmıştır, burada dikkat çeken çarpıklıklar varsa 2 saat sonra Brüksel'de cevabını bulur. Ondan sonra Türkiye'yle ilgili karar vericiler 9 defa düşünür. Onun için Türk yargısı kararlarını verirken böyle bir sorumluluğun olduğunu da iyi bilmesi lazım.
"Yargı reformu eşittir insan reformu"
Cemil Çiçek, yargı reformunun dört unsurunu, "günün ihtiyaçlarına cevap veren çağdaş yasalar, uygun mekan, araç-gereç ve teknoloji ile insan reformu" şeklinde sıraladı.
İnsan reformu unsuru üzerinde duran ve "yargı reformu eşittir insan reformu" diyen Çiçek, "Çağdaş yasaları çıkarırsınız, adalet sarayları yaparsınız, bilgisayarlarla donatırsınız her tarafı ama bütün bunların hepsi adalete erişimi sağlayacak olan hakim ve savcı da bitiyor. Onun için bu işin ana omurgası hakim ve savcıdır. Ötekiler ne kadar mükemmel olursa olsun, işin bu kısmında gerekli başarıyı sağlayamıyorsak, kaliteyi tutturamıyorsak yaptığımız bunca emek boşa gidiyor. Şu an Türkiye'nin en temel sıkıntısı da buradadır, yargıda görev yapan dostlarımızla ilgili. Kendimi de bütün bu işlerden sorumlu tutarak söylüyorum" ifadelerini kullandı.
Çiçek, çok fazla hukuk fakültesi açılmasını doğru bulmadığını dile getirerek, "4 yıllık hukuk bilgisiyle Türkiye'nin hukuksal sorunlarını çözebilecek asgari bir bilgiye erişmekte ciddi zorluklar var, yeni hukuk alanları çıktığı için. İkincisi, bu kadar hukuk fakültesi açıldığı için öğretim üyesi sıkıntısı var. Diploma var ama hukuk yok. Hukukçu olmak, hukuk diploması almak anlamına gelmiyor. Bu sizin hukuk okuduğunuza delalet eden delildir. Bu yargı reformunun omurgasını oluşturan hakim ve savcıda olması gereken bilgi, beceri, nitelik, donanım açısından yeterli mi? Bu kadar hukuk fakültesi olunca yeterli değil" değerlendirmesinde bulundu.
"Bizim ideolojimiz adalettir"
Cemil Çiçek, tüm gelişmiş ülkelerdeki hukukçuların o ülkenin en önde gelen aydınları, münevverleri, entelektüelleri olduğuna işaret ederek, "Hukukçuya ideolojik bağnazlık yakışmaz. Bizim ideolojimiz adalettir. Siz öyle değil de mensubiyetinize, aidiyetinize göre, önünüzdeki dosyaya, dosyanın içerisindekilere, hukukun genel kurallarına ve kanuna göre değil de ideolojilerinize göre işi yaparsanız bu Türkiye'de adaleti tecelli ettirmez tam tersi bu türlü uygulamalarla memleketi paramparça ederiz." dedi.
Çiçek, konuşmasının ardından öğrencilerin sorularını yanıtladı.
Konferansa, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut da katıldı.
AA