Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri, Narendra Modi yönetiminin yeni vatandaşlık yasasına ilişkin harekete geçmesi için Hindistan Yüksek Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Müslümanlara ayrımcılık gerekçesiyle karşı çıkılan yasa, benzeri görülmemiş bir adım olarak nitelendiriliyor.
Bu adım, muhalefetteki milletvekillerinin geçen hafta Delhi’de en az 46 kişinin öldüğü ve 400’den fazlasının yaralandığı katliama ilişkin acilen görüşme talebiyle, Hindistan meclisindeki çalışmaları salı, üst üste ikinci gün durdurduğu sırada geldi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, Vatandaşlık Yasası'ndaki değişiklik (Citizenship Amendment Act-CAA) hakkında üçüncü taraf “uzman müşavir” veya müşahit taraf olarak başvuruda bulunma kararını Hindistan’a bildirdi. Mahkeme şimdiden yeni yasanın anayasal geçerliliğini sorgulayan 140’tan fazla dilekçe aldı.
Bachelet daha önce de Uttar Pradeş eyaleti ve diğer yerlerde ölümlere yol açan, yasa karşıtı protestoculara yönelik şiddetli polis baskısına ve CAA'ya ilişkin endişelerini dile getirmişti. Yasayı protesto edenlerle destekleyenler arasındaki çatışmaların ardından, geçen hafta Delhi’de çoğunluğu Müslüman karşıtı olan ayaklanmalar başlamıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bachelet, “diğer grupların Müslümanlara yönelik saldırıları karşısında polisin harekete geçmediğine” dair raporlardan kaygı duyduğunu ifade etmişti. Geçen ay BM İnsan Hakları Konseyi’ne yaptığı düzenli bilgilendirme sırasında Bachelet, CAA’nın “büyük bir endişeye” neden olduğunu belirtirken, “Hindistan’daki tüm topluluklardan çok sayıda Hintli yasaya -çoğunlukla barışçıl şekilde- karşı çıktıklarını ve ülkenin köklü geleneği olan laikliği desteklediklerini ifade etti” diye de ekledi.
Polis, camiler ve Müslümanların mülkleri tahrip edilirken seyirci kalmakla veya bazı durumlarda çeteleri cesaretlendirmekle suçlanırken, Modi hükümeti bu şiddetin ardından İçişleri Bakanı Amit Şah’ın istifa etmesi için artan çağrılarla karşı karşıya bulunuyor. Şah, başkentte polislik faaliyetlerinden sorumlu.
Delhi’de 1984’ten beri geçen haftakiler kadar ölümcül ayaklanmalar yaşanmamasına rağmen, hükümetin üst düzey liderleri kamuoyuna çok az yorum sundu. Şah pazar günü Batı Bengal’de iktidardaki Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) mitinginde konuşurken doğrudan Delhi’den bahsetmedi. Modi de yalnızca “barış ve kardeşlik” çağrısında bulunduğu İngilizce bir tweet attı.
Halbuki hükümet, hukuk ve düzenin yıkılmasıyla ilgili, özellikle de polisin Müslümanları korumakta başarısız olduğuna dair, endişelerini dile getiren uluslararası toplum üyelerini kınamakta hızlıydı; sesiyse yüksek perdedendi.
Hindistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Raveeş Kumar, Hindistan’ın Cenevre ofisinin Bachelet’in yüksek mahkemeye başvurusu hakkında pazartesi bilgilendirildiğini söyledi. Kumar, CAA’nın “Hindistan’ın iç meselesi olduğunu ve Hindistan Parlamentosu’nun yasa yapmaya yönelik egemenlik hakkını ilgilendirdiğini" belirtti. “Hiçbir yabancı tarafın Hindistan’ın egemenliğiyle ilgili herhangi bir söz söyleme hakkı bulunmadığına kuvvetle inanıyoruz” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in ülkesi adına “Hintli Müslümanlara yönelik organize şiddet dalgasını kınadığı” tweetinin ardından, Hindistan İran’ın Delhi büyükelçisini salı günü erken saatlerde bakanlığa çağırmıştı. Pakistan, Türkiye ve Endonezya’nın ardından, Delhi’deki ayaklanmalar hakkında sesini yükselten ve çoğunluğu Müslüman olan dördüncü ülke İran oldu.
ABD Başkanı Donald Trump da ayaklanmaları, Hintli yetkililerle üst düzey ticaret görüşmelerini gerçekleştirdiği şehrin öbür tarafında gerçekleşmelerine rağmen, kınamadı. Daha sonra da basın toplantısında ayaklanmaların nasıl ele alınacağının “Hindistan’a bağlı” olduğunu söyledi.
Birleşik Krallık hükümeti de salı günü parlamentoda muhalefetin yaşanan ayaklanmalara ilişkin yönelttiği acil soruya verdiği yanıtta ihtiyatlı davrandı. İşçi Partisi, Hindistan’ı “insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne veya dini özgürlüklere hiç saygısı olmayan bir devlet gibi” davranmakla suçladı ve Hindistan’ın “davranışlarının sonuçlarıyla yüzleşmesi” gerektiğini de ifade etti.
Partinin Gölge Dışişleri Bakanı Halid Mahmud, CAA’nın “komşu ülkelerden gelen kayıtlı göçmenlerin tek bir şartı – Müslüman olmamayı- yerine getirmeleriyle Hindistan vatandaşlığını elde etmelerini sağladığını” ifade etti. “Bağımsızlığından bu yana Hindistan’da ilk kez bu türde bir yasa kabul edildi” dedi.
Johnson hükümetini temsil eden dışişleri bakanlığının Britanya Yabancılar ve Milletler Topluluğu Ofisi Başkanı Nigel Adams, Birleşik Krallık’ın Hindistan’daki gelişmeleri “yakından izlediğini” belirtti. “Geçen haftaki olayların çok kaygı verici olduğunu belirterek Delhi’deki durumun hala gergin olduğunu” söyledi.
Fakat Hintli yetkilileri özellikle eleştirmeyen Adams, “Bir göstericinin ölümü bile çok fazla. Tüm taraflara soğukkanlı olmaları çağrısında bulunuyoruz ve Hindistan hükümetinin tüm dinlerden insanların kaygılarını gidereceğine inanıyoruz” dedi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: Cenk Korkmazer
© The Independent