Turkcell CEO’su, “İstanbul depremi iletişim kesintisi cezası” hakkında konuştu: Vicdanlarına bırakıyorum… 700 baz istasyonu o gün belediyelerce mühürlenmişti

BTK’nın eylüldeki İstanbul depremi sırasında iletişimin kesildiği gerekçesiyle 2 milyon lira ceza kestiği Turkcell’in CEO’su Murat Erkan durumu, mühürlenen baz istasyonları ve kendilerine 3 yıldır fiber ağ için kazı yetkisi verilmemesiyle açıkladı

Fotoğraf: Ozan Köse/ AFP

İstanbul’da 26 Eylül 2019’da gerçekleşen 5,8 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanan en büyük sıkıntı, şehirde yaşayan 15,5 milyon insana belli bir süre telefonla ulaşmanın mümkün olmamasıydı. 

Bilgi Teknolojileri ve Denetim Kurumu (BTK), bugün bu duruma para cezalarıyla yanıt verdi. 

Karara göre Turkcell'e bir saat 15 dakikalık kesinti nedeniyle 2 milyon 90 bin, Vodafone'a bir saat 45 dakikalık kesinti nedeniyle 2 milyon 459 bin, Türk Telekom’a ise 27 saatlik kesinti, birçok ilde radyo erişim şebekesinin kapatılması, yetkilendirmeye ilişkin ihlaller ve elektronik haberleşme güvenliği ihlali nedeniyle 15 milyon 64 bin ceza verildi. 

Üç büyük operatörden yüzde 41,5 ile en geniş pazar payına sahip Turkcell’in CEO’su Murat Erkan, şirketinin 2019 yılı finansal sonuçlarını açıklarken cezaları da değerlendirdi. 

Murat Erkan
Murat Erkan, Mart 2019'dan bu yana Turkcell Genel Müdürlüğü görevini yürütüyor/ Fotoğraf: AA

 

O güne kadar çağrı başlatma kapasitelerinin 48 milyon olduğunu söyleyen Erkan, “26 Eylül’de çağrı yapma talebi, bu sayının 30 katına çıktı” diye konuştu. 

Çağrı başlatma kapasitesini önce yüzde 20 artırdıklarını ifade eden Murat Erkan’ın açıklamasına göre sayıyı, 71 milyona çıkartacak çalışmalar devam ediyor. 

"Bu cezayı yazan arkadaşların, cezanın ayarıyla ilgili durumu, kendi vicdanlarına bırakıyorum” diyen Erkan, insanların bir buçuk saat boyunca birbirine ulaşamamasının bir “kesinti” değil “yoğunluk” olduğunu aktardı. 

"Belediyeler, rant beklentisiyle mühürledi"

Turkcell CEO’su, bu yoğunluğu etkileyen iki durumu anlattı. 

Bunlardan ilki baz istasyonları… Murat Erkan’ın açıklamasına göre depremin olduğu gün yalnızca İstanbul’da belediyeler tarafından mühürlenmiş 700 baz istasyonu bulunuyordu. “Herkesin şapkasını önüne alması gerek” diyen Erkan, şöyle devam etti: 

Biz kamu hizmeti yapıyoruz. Elektriğin, suyun ya da doğalgazın mühürlendiğini düşünün. Baz istasyonları başka şehirlerde de mühürleniyor. Böyle bir durumda günah keçiliğini sadece telekom operatörlerinde aramak yanlış. 


Erkan, “Baz istasyonları neden mühürleniyor” sorusuna ise “Bu tamamen belediyelerin rant beklentisi ile oluşan bir şey” diye yanıt verdi. 

Belediyeler ne diyor? 

Independent Türkçe’nin farklı ilçe belediyelerinden aldığı bilgiye göre baz istasyonlarının denetim ve konumlandırılmasına yönelik yetki kendilerinde değil, Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı BTK’da. 

Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne göre baz istasyonları için yapı ruhsatı aranmıyor. Çatı kotunu aşmamak koşuluyla konumlandırılabiliyor. İlçe belediyelerinin baz istasyonlarına yönelik bir tasarrufu bulunmuyor.  
 
Baz istasyonlarının yerleştirilmesi için park, bahçe gibi kamusal alanlar talep ediliyor. Ancak baz istasyonu uygulaması sağlık açısından henüz ispatlanabilmiş, sağlığa zararsız olduğu kesin kanıtlanmış uygulamalar değil. 

O nedenle ilçe belediyeleri çocuk parkları, okul alanları, kreşler, toplu yaşam alanları gibi kamu sağlığını ilgilendiren alanlarda baz istasyonlarının olmasını istemiyor. Söz konusu belediyeler, denetim yetkileri olmamasına rağmen kamu sağlığının denetimi adına baz istasyonlarının denetim ve ölçümlerini yürütebiliyor. 

İlçe belediyeleri vatandaşların itirazlarını, ölçüm sonuçlarını, baz istasyonlarının kaldırılmasına yönelik taleplerini BTK’ya iletiyor. Gerekli uygulamalar BTK tarafından yürütülüyor.

İstanbul'da 46 binden fazla baz istasyonu var

Baz istasyonları, kamu sağlığını tehdit ettikleri gerekçesiyle vatandaşlar tarafından şikâyet edilebiliyor, ilçe yönetimleri de bu istasyonların mevzuata uygun kurulup kurulmadığına bakarak “kapatma” kararı alabiliyor. 

Bu konuyla ilgili de değerlendirme yapan Erkan, bir saç kurutma makinesinin baz istasyonundan daha zararlı olabileceğini ileri sürerek şunları söyledi: 

Bizim mobil kapsama alanı yükümlülüğümüz var. Kapsama yükümlülüğümüzü gerçekleştirmek için de baz istasyonlarını kurmamız lazım. Bu bizim kanunen yükümlülüğümüz. Eğer bunu gerçekleştiremezsek para cezası ile karşı karşıya kalıyoruz. 


Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’deki baz istasyonu sayısı 180 binin üzerinde. Bunun 46 bin adetten fazlası İstanbul’da yer alıyor. 

Elektronik Haberleşme Cihazları Güvenlik Sertifikası Yönetmeliği’ne göre elektromanyetik alanın şiddetinin limit değerleri, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü (Institute of Electrical and Electronics Engineering-IEEE) ve Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP) tarafından belirleniyor. 

5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca baz istasyonlarının kuruluşunda uyulması gereken kriterlerle ilgili düzenleme yapma yetkisi de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) ait. 

baz istasyonu
2010 yılında Adana’nın Çukurova ilçesindeki bir caminin minaresine birden fazla baz istasyonu kurulmuştu. Ancak hangi baz istasyonunun hangi operatöre ait olduğu bilinmiyordu/ Fotoğraf: İHA

 

ICNIRP’nin berilediği elektromanyetik alan şiddeti metre başına 41 volt. BTK, Türkiye’de değerlerin bu limitin yüzde 70 aşağısında olduğunu söylüyor. 

Radyofrekans radyasyon, Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından 2012‘de “Olası kanser yaparlar” grubuna eklenmiş durumda. 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise baz istasyonlarının ve yerel kablosuz ağ alıcılarının uzun vadede sağlık problemleri yaratacağına dair toplumlarda genel bir kanı olduğunu söylüyor. 

WHO, radyoaktivitenin çok yüksek olduğu endüstriyel alanlarda çalışanların vücut ısılarının arttığına dair bulgular olduğunu ancak baz istasyonları ve kanser arasında kesin bir ilişkinin henüz kurulmadığını belirtiyor. 

Kişinin psikolojisini bozması da yeterli olabiliyor

Baz istasyonları hakkında Yargıtay kararları da bulunuyor. 

Bu kararların bazılarında, baz istasyonlarının kamu sağlığını tehdit ettiğine dair kesin kanıtlara ulaşılamadığı bilgisi, bazılarında ise istasyonları şikâyet edenlerin psikolojik zarara uğradığı da belirtiliyor. 

Örneğin, aşağıdaki 2008 tarihli Yargıtay kararında bir davacının, oturduğu apartman üzerine kurulan baz istasyonunu şikâyet ettiği belirtiliyor ve şöyle devam ediliyor: 

Davalıya Telekomünikasyon Kurumu tarafından güvenlik sertifikası verilmiştir. Sertifikada kullanımla ilgili limitler belirtilmiştir. 

Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme sonunda sertifikada belirtilen limitlerin yönetmelikte belirtilen limitlere uygun olduğu, hatta yönetmelikteki limitlerin de altında bulunduğu belirtilmiştir. 

Ne var ki yapılan bu belirlemelerle bir zararın olmayacağı kabul edilemez.

Tesisin kurulduğu yerin yerleşim yerlerine ve davacının evinin yatak odasının hemen yanında olduğu gözetildiğinde; dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zarar yok ise de, çevre binalarda ve bu bağlamda davacının oturmakta olduğu binada yaşayan insanlar için sağlık bakımından büyük endişeler taşıdığı, bu yerde oturanların psikolojik olarak yaşamını olumsuz biçimde etkilemekte ve bunun da psikolojik yapısında tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı; bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri düşünüldüğünde o yerde oturmanın olumsuz hale geleceği göz önünde tutulduğunda, davacının zarar gördüğü kabul edilmeli ve davanın kabulüne karar verilmelidir.


Kesin kanıt lazım

2011 tarihli diğer bir Yargıtay kararı örneğinde ise şu ifadeler yer alıyor. 

Sağlığa zarar veriyor iddiası ile baz istasyonunun kaldırılması, Medeni Kanun'un 737'nci maddesinde düzenlenen komşuluk hukukuna göre adli yargıda açılacak dava ile istenebilir.

Bu davada davacının baz istasyonunun sağlığına zarar verdiğini ve baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere uygun bulunmadığını ispatlaması gerekir.

Kanıtlanmayan mücerret (soyut) “uzun vadede zarar verir, baz istasyonu yakın mesafede, görünce moralim bozuluyor… vs. gibi”  nedenlerle dava açılması ve kabulü hukuka ve yasalara uygun değildir.


"Üç yıldır bir metre fiber kazamıyoruz"

Erkan’ın bahsettiği ikinci gerekçe ise yeterli fiber ağa ulaşılamaması. 

“İstanbul’da  üç yıldır bir metre fiber kazamıyoruz” diyen Murat Erkan şunları söyledi: 

Çok iyi biliyorsunuz ki iletişimin en önemli ayağı da fiberdir. Biz üç yıldır fiber için kazanamıyoruz ve bu, paramız olmadığından değil. İstanbul’da kazamadığımız gibi Hakkâri’de de, Artvin’de de kazamıyoruz. TEİAŞ’la anlaşma yapıp şebekesini aldık. Son noktasını, kendi şebekemize bağlamak için kazamıyoruz. 


Erkan, neden fiber ağ kazısı yapamadıklarını ise alınamayan izinlerle açıkladı: 

Bununun nedeni için eskiden sadece rant beklentisi diyordum. Ancak fiber için müracaat ettiğimiz kurum sayısı birden fazla. Ya bir kurum ya diğer kurum bunu yapmamız için müsaade vermiyor. 


Afetlerle ilgili yatırımlara devam ettiklerini söyleyen Turkcell Genel Müdürü, “Elazığ’da hayatı kurtulan arkadaşlarımızın yüzde 90’ı mobil iletişim sayesinde hayatta kaldılar” diye konuştu. 

"Sevdiğiniz 10 kişiye ulaşabilecek acil durum mesajı"

Veri iletişiminin de sesli iletişim kadar önemli olduğuna dikkat çeken Murat Erkan, eylüldeki İstanbul depreminde BİP (Turkcell tarafından geliştirilip tüm operatör abonelerinin kullanabileceği anlık mesajlaşma uygulaması) gibi platformların çalışır durumda olduğunu ve bu uygulamayı geliştirmeye devam ettiklerini açıkladı: 

BİP’e acil durum butonu koyduk. Bu butonla 155 ya da 112 Acil gibi servislere ulaşılabiliyor. Bunun yanında en sevdiğiniz 10 kişiye o andaki konumunuzu ve mesajınızı gönderme imkânı sağladık. Birkaç ay sonra da şebeke olmadan da bu mesajı atabileceğiniz teknolojiyi BİP’e entegre edeceğiz. 


"BTK, kimliği olmayan yabancıların hattını kapatmamızı istedi"

Murat Erkan’ın sunduğu verilere göre Turkcell’in 2018 için açıklanan 21,3 milyar liralık geliri 2019’da yüzde 18,1 artarak 25,1 milyar lira oldu. Şirketin 2019 için koyduğu gelir büyümesi hedefi yüzde 16 ile 18’di. 

Net kârdaki artış oranı ise yüzde 61. Bir önceki yıl 2 milyar lira seviyesinde kâr eden şirket, 2019’da 3,2 milyar liralık kârlılığa ulaştı. 

Şirketin verilerindeki tek düşüş, abone sayısı ile ilgili. 

2018’de 36,7 milyon seviyesinde açıklanan abone sayısı, geçen yıl 35,7 seviyesine geriledi. 

Turkcell Genel Müdürü bu durumu Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun kendilerine verdiği bir talimatla açıkladı: 

Regülasyon otoritesi, yılın son üç ayında şöyle bir kararla bize geldi: Ülkemizdeki “yabancı kimlik numarası” olmayan yabancı uyruklu kişilerin mobil hatları, üç aydan sonra kapatılacak. 

Türkiye’de 4 milyona yakın mülteci var. Onun dışında da yabancılar var. Bunlar da bir iletişim yapıyorlar. Biz toplamda 1,9 milyon müşterinin hattını kapatmak durumunda kaldık. 

Bu müşterilerin yüzde 80’inin ortalama ARPU’su (Kullanıcı başına ortalama gelir) 5 liranın altındaydı. Bunu sadece Turkcell yapmadı. Türkiye’deki diğer mobil operatörler de yaptı. Bunlar faturasız taraftaydı. 

Ancak biz bu yıl 10 yılın rekorunu kırarak 1,5 milyon faturalı abone ekledik. Orada da açık ara rekabetin önündeyiz. 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU