İpek Duben’in Pi Artworks İstanbul’daki yeni kişisel sergisi Soytarılar ve Melekler, hakikat-sonrası çağa damgasını vuran aşırılıklar, paradokslar, ilahi mitler ve fantezilerin gerçekle karşılaşmasından yola çıkıyor.
Pi Artworks İstanbul kimlik, cinsiyet, göç ve hafıza konularındaki çalışmalarında çağdaş sanata getirdiği açılımlarla ulusal ve uluslararası alanda önemli yere sahip multidisipliner sanatçı İpek Duben’in yeni kişisel sergisi Soytarılar ve Melekler’i ağırlıyor. 12 Mart ve 25 Nisan 2020 tarihleri arasında gerçekleşecek sergi, dünyanın gittikçe çözülemez bir hal alan hakikat-sonrası, gerçeklik-sonrası ve inanç-sonrası olguları karşısında gerçeği inkar etmemeye dair bir öneri etrafında konumlanıyor.
Soytarılar ve Melekler serisi sanatçının seyahatlerinde biriktirmiş olduğu ve dönüştürerek resimleştirdiği kartpostallardan oluşuyor. Bu çalışmalarda alay, ironi ve sorgulamayı temsil eden “soytarı” ve de ilahi adalet elçisi görevleriyle doğruların ve yanlışların kaydını tutan, aynı zamanda saflığın temsili “melek” arketip figürleri toplumsal işlevlerine atıfla yer alıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İnsanlığın vazgeçilemez yaşamsal koşullarının artık güvence altında olmadığı yeni dünyada İpek Duben’in çalışmaları bu doğrultuda bir sosyal eleştiri yöneltmeyi ve umudu besleyecek bir farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Sergi aynı zamanda Duben’in önceki sergilerinde ele aldığı politik ve sosyal konuların yanı sıra dil, ikonografi ve materyal tercihlerinin devamında konumlanıyor. LoveGame (1998-2000) yerleştirmesinde kadın cinayetlerini, oyun ve aşk kavramlarıyla bir araya getirirken izleyiciyi sorgulamaya dahil etmek için kullanmaktan çekinmediği ironik dil yine Melekler ve Soytarılar’da kendini güçlü şekilde hissettiriyor.
Thinking Garbage/Düşünen Çöpler’de (2005) Nancy Atakan’la beraber teknolojik devrimin insanları çöpleştirdiği, gereksiz atık durumuna ittiği problemden yola çıkan sanatçı, şimdi tüm insaniyetin varoluş sorunsalına odaklanıyor. Kartpostal materyaliyse sanatçının What is a Turk? (2004) multimedya işinde olduğu gibi ırkçılık, etnik kimlikler üzerinden ayrımcılık aktarımı nesnesi olarak yer alıyor.
Keruvların tüketim hezeyanına sürüklenerek bitap düştüğü, izleyiciyi, tüketim toplumunun masumiyeti nasıl bir yıkıma uğrattığı üzerine düşünmeye davet eden Children of Paradise (2000-2011) serisindeki keruv ikonografisiyse bu defa farklı bir şekilde ortaya çıkıyor. Soytarılar ve Melekler’de keruvlar yetişemedikleri olumsuz sosyal gerçeklikler ve bunları göremeyenler arasında şaşkınlıkla ve çaresizce koşturur halde bulunuyor.
© The Independentturkish