Deprem kuşağında yer alan ülkemizde riski depremin değil güvensiz yapıların oluşturduğunun bilinciyle hareket edilmeli.
Depremler yerkabuğunun kaçınılmaz bir gerçeği. Önemli olan deprem gerçeğine uyum sağlayabilmek, bu gerçekle birlikte yaşayabilmek ve bütün planları buna göre yapmaktır.
Türkiye’nin yüzde 93’dan fazlası deprem bölgesi olup ülkemizde iki büyük fay hattı bulunmaktadır.
Elazığ’da 24 Ocak'ta meydana gelen ve çevre illerde de ciddi bir etki yaratan depremin olduğu bölge bu hatlardan Doğu Anadolu Fay Hattı üstünde yer almaktadır.
İstatistiki verilere göre, dünyada bir yıl içerisinde ortalama 500 bin deprem gerçekleşmekte. Bu depremlerin ancak 100 bine yakınını insanlar hissedebilir. Yaklaşık 400 bin depremi insanlar hissedemez.
Dünyada ortalama her yıl, 1-2 kez 9 şiddetine yakın deprem olmakta. Bu depremler de daha çok okyanus ülkelerinde meydana gelmekte.
Guatemala. Şili, Peru, Endonezya, İran, Pakistan, Portekiz, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, İtalya, Japonya ve ABD gibi ülkelerde sıklıkla ve küçük şiddetlerde depremler meydana gelmektedir.
Türkiye'nin bulunduğu coğrafya, 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda 7 ve üstü büyüklüğünde 23 deprem olmuştur.
Şehirleri fay hatlarının geçmediği bir yere taşınamayacağına göre tek çare önlem almak, güvenli ve sağlam binalar inşa etmektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri tarafından yapılan açıklamaya göre 22 milyon konut içindeki 6-6,5 milyon konutun depreme dayanıksız olduğunu ifade edilmekte.
Bu ifadeden tespit edilmiş bir bilgi olduğu sonucu çıkmaktadır. Bu konu ile ilgili mevcut bir yapı envanteri var ise bu envanterin kamuoyu ile paylaşılması faydalı olur.
Böylece, varsayımların ve bilgi kargaşasının önüne geçilir. Mühendislik hizmeti alınmadan yapılan ve kaçak yapılaşmaya neden olan binalar tespit edilebilecek ve bu konuda gerekli tedbirler alınabilecektir.
Kesinlikle yıkılması gerekenler
Kentsel dönüşüm kapsamında binalar, üç gruba kategorize edilerek; ‘kesinlikle yıkılması gerekenler’, ‘güçlendirilerek kullanılabilecekler’ ve ‘deprem riski olmayan binalar’ olarak tasnif edilmeli.
Öncelikle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, elindeki istatistiki bilgilere göre hangi binalar mutlaka yıkılması gerekenleri ve yeniden yapılacakları ile ilgili bilgileri kullanıma açmalı.
Resmi açıklamalara göre, Elazığ depremi sonucu Elazığ'da 4 bin 600 bina yıkılacak. Bunlardan acil yıkılması gereken ağır hasarlı bina sayısı 441.
Bina değil alan dönüşümü esas alınmalı.
Depremden etkilenen köylerde çelik konstrüksiyon prefabrik binalar yapılabilir.
Yapı Yasası
Müteahhit-proje-uygulama-malzemeler-denetimler kontrol altına alınmalı ve onaylanmalı.
Tüm yönetmelikleri aynı çatı altında bir araya getirecek, bürokratik muhataplık sayısını azaltan, teşvik kadar cezayı da öngören, denetim ve gözetimi güçlü kılan bir ‘Yapı Yasası’ oluşturulmalı.
Türkiye, yüzde 93’ü deprem bölgesinde olan bir ülkedir.
Dolayısıyla tekniğine uygun ve sorumlu olarak zemin etütleri, planlama, malzeme kaynakları ve kaliteleri, akıllı proje inceleme, onaylama, izleme ve denetim mekanizması dahil kurumsal kapasitesi güçlü ve işlevsel bir sistem (bakanlık gibi) kurulmalı.
Dayanışma, tekniğine uygun ve depreme dayanılıklı binaların planlanması, projelendirilmesi, yapılması ve denetlenmesi daha anlamlı ve doğru olur.
Yapı Belgesi
Madencilik - girdi malzeme - inşaat malzemesi üretimi - lojistik - uygulama - denetim - onay süreçlerinin tamamını içeren 'Yapı Yasası' ile binalara, tüm yönetmelikleri ve su yalıtımı dahil tüm yalıtımları - enerji verimliliği - su ve atık denetimi - ortam hava kalitesi - zemin etüdü gibi konuları karşıladığına dair bir 'Yapı Belgesi' verilmeli.
Yapı Belgesi alan bir yapı, en değerli ve en yüksek teşviki hak eden yatırım muamelesi görmeli.
Bu Yapı Belgesi, karşılığı sigorta şirketleri de DASK ya da Konut Sigortası dışında, en az 10 yıl süreli olarak ilgili binalar için verilen Yapı Belgesi’ne giren konularda Yapı Güven Sigortası adı altında bir sigortayı devreye almalı.
Denetim
Mevzuata ve denetim mekanizmasına rağmen bilgisizlik, bilinçsizlik ve maddi kazanç hırsı her alanda olduğu gibi bu alanda da yasalara aykırı davranışlara sebep olmakta.
Denetim konusunda disiplini sağlamak için de olası ihmallerin önüne geçecek denetim mekanizması çalışır hale getirilmeli.
İnşaatlarda sadece betonun, demirin değil, yalıtım başta olmak üzere tüm malzemelerin, yapım/uygulama süreçlerinin de denetlenmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla doğru malzemenin doğru yerde doğru şekilde kullanılması ve tüm bu sürecin doğru şekilde denetlenmesi, kalitesiz ve plansız yapılaşmadaki sorunların önüne geçilebilmesi için denetimdeki aksaklıkların çözülmesi şarttır.
Yaklaşık 200 binin üzerinde müteahhit için, kapsamlı, pratik ve akıllı denetim mekanizması geliştirilmeli.
Yapan ve onaylayan sorumlu olmalı.
Kolon-kiriş bağlantısı olmadan yapılan iki bina. Bu ve benzeri binaların derhal yıkılması gerekir.
Yeni bir bina ve kolon nereye bağlı? Bu binanın derhal yıkılması gerekir.
Resim 3’te beton kolonda 30 cm büyüklükte taş parçaları görülüyor. Granülometri hiç uygun değil. Deprem bu zayıf kesiti hiç affetmemiş.
Binalarda hem kolon hem de kiriş güçlü olmalı. Resim 4’te zayıfı kolonlar ve güçlü kirişler verilmiştir.
Binalarda kullanılan beton ve demir ne kadar kaliteli olursa olsun, kolon ile kiriş birleşme noktaları standartlara uygun yapılmazsa o bina yıkılır.
6-6,5 milyon depreme dayanıksız konut gerçeği ortada iken bilgisiz, bilinçsiz, kontrolsüz ve denetimsiz, belgesiz ve izinsiz yapılaşmalara kesinlikle müsaade edilmemelidir.
C25
2007'de, 1 cm2'si 200 kilogram yük taşıyabilecek betonla (C20) bina yapma zorunluluğu getirildi. 2018'de ise, 1cm2'si 250 kg taşıyacak betonla (C25) bina yapma zorunlu oldu.
e-beton
Yapı stokunu oluşturan inşaatlarda en çok tercih edilen yapım sistemi olan betonarme, karkas sisteminde betonun yapı güvenliğini yüzde 100 etkilemektedir.
Düşük oranlarda da olsa; üretim alanı, şantiye ve laboratuvar ortamlarında beton kalitesinde hata, kayıp ve kaçaklar yaşanıyor.
e-beton sisteminin yurt genelinde kullanılmaya başlanmasından itibaren denetim ve deney sonuçlarının yapı sahibi ya da kullanıcısı ile paylaşılmasına imkan sağlayacak olan e-devlet sistemine entegrasyonu çalışmaları da eşzamanlı olarak sürdürülecektir.
Bu sayede inşaatlardaki yapı denetim hizmetlerinin akıllı doğal bir denetime tabi olacağı da değerlendirilecektir.
Böylece vatandaşlar, ayrıca kullanılan hazır beton sınıfını sorgulayabilecektir.
e-devlet
Vatandaş ev satın almak ve kiralamak istediğinde ‘e-devlet’e konutun ada-parsel numarasını girerek her türlü bilgiye ulaşabilmeli.
Sistemle evlerin yaşı, projesi, proje onayı, inşaat safhasında çekilmiş fotoğrafları, müteahhidi, beton numunesi sonuçları yer almalı.
Güçlendirme/yenileme çalışmaları
Güçlendirilerek kullanılabilecek binaların güçlendirme/yenileme çalışmalarının da ihmal edilmemeli.
Tüm binalar yıkılıp yeniden yapılmayacak dolayısıyla kentsel dönüşüm sürecinde binaları depreme karşı güçlendirme çözümünü iyi değerlendirmek gerekir.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerden farklı olarak deprem kuşağında yer alan ülkemizde, güçlendirme/yenileme çalışmalarının ihmal edildiğini ve Avrupa’ya göre geride kalındığı görülüyor.
Avrupa’da son yıllarda, ekonomik olmasa da teknik olarak mümkünse yıkım-yeniden yapım yerine güçlendirme/yenileme yaklaşımı benimsenmekte.
Güçlendirme/yenileme çalışmaları ile binaları yıkmadan da depreme hazırlıklı hale getirmek mümkün.
1967 depreminde Sakarya Valilik binası hasar görmüş ve daha sonra güçlendirilerek kullanılır hale getirilmiş, hatta 1999 depreminde Deprem Koordinasyon Merkezi olarak kullanılmıştır.
Benzer şekilde Kocaeli Körfez’de yapılan bir un fabrikası, 1967 depreminde hasar görmüş, kolonları, mantolama ile güçlendirilmiş ve kullanılır hale getirilmiştir.
Güçlendirme/yenileme teknolojileri, ülkemizde geliştirilmeli ve güçlendirilmeli.
Derin Yenileme
Uluslararası alanda ‘Deep Renovation’ denilen, ülkemizde de ‘Derin Yenileme’ olarak adlandırılan çalışmalar; bir yapının güçlendirilmesinden, dış cephesine, iç makyajlanmasından bacasına tesisatına kadar her unsurunun yenilenmesini ifade etmektedir. ‘Derin Yenileme’ aslında, güçlendirme, iklimlendirme, ısıtma-soğutma, aydınlatma ve yangın güvenliğinin yanı sıra enerji verimliliğini de kapsamaktadır.
17 Ağustos Marmara Depremi
17 Ağustos Marmara Depremi sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından, 55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan inceleme ve kontrollerde binaların yüzde 79’unun hasarlı bulunduğu ifade edilmiştir.
Hasarlı binaların yüzde 64’ünde nemin yol açtığı korozyon (paslanma) tespit edilmiştir. Unutmayalım ki su yalıtımsız bina, yavaş yavaş çürür ve çöker.
Su yalıtımsız bina: İnsanı gam, duvarı nem tüketir
Yapı ömrü ve dayanıklılığını tehdit eden en büyük etken sıvı veya gaz fazındaki “su” dur.
Ülkemizde ki yapı stokunun nerdeyse tamamı beton ile çeliğin iyi uyumunu ortaya koyan betonarmeden üretilmektedir.
Betonarme içerisinde bulunan demir donatı ise atmosfer koşullarından ve özelliklede sudan çok ciddi seviyelerde olumsuz etkilen bir malzemedir.
Nüfusunun yüzde 93’i çeşitli derecelerde deprem kuşağı üzerinde yaşayan ülkemizde depremin korkunç etkileri ile karşı karşıya kalmamak, maksimum can güvenliği sağlamak için doğru bina tasarımı ve uygulamalarının yanı sıra standartlar uygun olarak üretilmiş ürünler ile yapılacak su yalıtım uygulamalarının gerekliliği aşikardır.
Su veya hava teması kesilmemiş betonarme içindeki demir, “oksitlenir, paslanır, korozyona” uğrar ve çekme kuvveti zayıflar.
Yapıya nüfuz eden su; yapıların taşıyıcı (kolon, kiriş) kısımlarındaki donatıları korozyona uğratarak, kesitlerinin azalmasına ve yük taşıma kapasitesinin ciddi miktarlarda düşmesine neden olur.
Korozyona bağlı olarak donatı kesitinde oluşan kayıp, donatının başlangıçta tasarlanan hesap değerlerini karşılayamamasına neden olur ki buda yapı güvenliği açısından hiçte istenmeyen bir durumdur.
Donatı ve korozyon ilişkisini ortaya koyan akademik çalışmada korozyon kaynaklı donatı kesit kaybının 0.25 mm/yıl olduğu bir kabul sonucundan hareketle donatı taşıma kapasitesinin 5 yılın sonunda yüzde 50 sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’nı 24 yıl sonunda tamamını kaybedeceği iddia edilmiştir.
Donatı korozyonu deprem veya herhangi bir dış etki olmaksızın belirli süre sonra yapıların çökmesine yol açmaktadır. Bu durum da maalesef ülkemizin yabancı olmadığı bir gerçekliktir.
Uluslararası çalışmalar, su yalıtımı olmayan binaların sadece on yıl içinde taşıma kapasitelerini yüzde 66'ya kadar kaybedebileceğini göstermiştir.
Bu, zayıflamış temeller, aşınmış takviye çubukları ve zayıf çatıdan kaynaklanabilir.
Bu zayıflıklar, sırayla, çatılarda, çökmüş duvarlarda, çatlak ve sızan temellerde ve kolon/kirişlerde oyulmaya yol açmaktadır.
Yaşadığımız deprem felaketleri; çok sayıda can ve mal kaybına neden olmuş ve içerisinde yaşamakta olduğumuz yapıların güvenirliliğinin sorgulanmasının yolunu açmıştır.
Yapılarımızın üzerine inşa edildikleri zeminin uygunluğu, inşaat tekniği yönüyle hem malzeme hem de uygulama metotlarının bilimselliği, uzun ömürlü ve dayanıklı yapı kavramları gündemimizin ilk sıralarında yerlerini aldılar.
Yapıların uzun yıllar boyunca dayanıklılığını koruması için; zemin etüdünün yapılması, yapının tekniğine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden su yalıtımı ile korunması gerekir.
Su yalıtımsız binalarda;
- Bodrum ve zemin katlarda binanın taşıyıcı sistemleri çabuk korozyona uğrar,
- Çabuk çürür,
- Hızlı yaşlanır,
- Depreme dayanıksız hale gelir.
Binaların bodrum katındaki veya en alt otoparkındaki temel taşıyıcı sistemleri;
- Su yalıtımı yapılmamış,
- Yorulmuş,
- Yıpranmış,
- Korozyona uğramış,
- Kesilmiş
ise bina risklidir.
Yapıların, her yönden gelebilecek suya veya neme karşı korunmaları için, yapı kabuğunun yüzeyinde yapılan işlemlerin tamamına “su yalıtımı” denir.
Yapısal su yalıtımı; genel olarak beton elemanların imalatı sırasında imalat kolaylığı sağlamak, betonun kalitesini arttırmak, istenen özelliklerin verilmesini sağlamak ve su geçirimsizliği elde etmek amacıyla toz yada likit halde bulunan yapı kimyasallarının katkı olarak kullanılması ile yapımıza su girişini ve etkilerini azaltıcı uygulamalar bütünüdür.
Yüzeysel su yalıtımı: Suyun bulunabileceği dış ortam ile yapı kabuğu arasında su geçirimsiz katman oluşturmak için yapılan işlemler bütünüdür.
Bu amaçla kullanılan su geçirimsiz özel malzemelere su yalıtım malzemeleri denir.
Su yalıtım malzemeleri kullanım amacı ve bölgesine göre; ortamdaki su basıncına, zeminin yapısına, yapıdan beklenen hareketlere, ürünün üzerine gelecek olası yüklere ve yapıdaki detaylara göre seçilmelidir.
Yapısal su yalıtımı uygulamaları önlem olarak ve yüzeysel su yalıtımı başta temel ve çatılar olmak üzere gerekli olan tüm bölgelere çözüm olarak mutlaka uygulanmalıdır.
Su yalıtımı
Uzunca yıllardır eksikliğini duyduğumuz su yalıtım yönetmeliği Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanmış ve 27 Ekim 2017 tarihinde 30223 “Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği” adı altında Resmi Gazete’de yayımlanmış ve 01 Haziran 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Bu yönetmelikte temel hedef, binaların, özellikle zeminlerde ciddi şekilde neme maruz kalması ve korozyona uğramasının önüne geçmektir.
Binaların güvenli, sağlıklı, kaliteli ve uzun ömürlü olması için tüm ilgili paydaşlarla beraber gerekli çalışmalar yapılmıştır.
Depremlerde binaların yıkılmasının en büyük nedenlerinden birinin, zemindeki kolonların, kirişlerin ciddi şekilde korozyona uğraması ve böylece binaların taşıma yükünün azalması olduğu anlaşıldı.
Bu yönetmelikle, binaların taşıma yükünün ilk yapıldığı andaki pozisyonunda korumasını sağlamaktır.
Bunun için de yeni yapılacak binalarda özellikle su yalıtım projeleri, su yalıtımı malzemeleri ve su yalıtımının uygulanmasıyla ilgili bir yol haritası, yönetmelikle ortaya konmuştur.
Can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınacak en temel önlemlerin başında depreme dayanıklı, uzun ömürlü binalar inşa etmek gelmektedir.
Günümüz inşaatları en az 100 yıl için yapılmalı, kent mimarisi de bu yaklaşımla şekillenmeli ve sık sık değişikliğe gidilmemelidir.
Vatandaşa, "Yalıtımsız binaların ömrü 30 yıldır; ama su yalıtımı yapılırsa binalarınızın ömrü 80-100’a çıkar" demek, bundan dolayı su yalıtımı uygulamasının gerekliliğini anlatmak lazım.
Doğru proje, doğru malzeme, doğru uygulama ve bunların doğru bir şekilde uygulanmasıyla binalarımız, şehirlerimiz daha kaliteli hale gelir.
Ülkemizdeki 22 milyon konutun yıkılıp yeniden yapılması çok doğru ve anlamlı değil. Su yalıtımıyla binaların yıkılmasını önlenebilir.
Buna göre binalarımızın suyun etkisi altında kalan tüm alanlarının (temeller, temel perde duvarları, kolon ve kirişleri, ıslak hacimler, çatılar) su yalıtım projelerinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü zorunlu hale getirilmiştir.
Bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından; yapı ruhsatı vermeye yetkili idareler, yatırımcı kuruluşlar, yapı sahipleri, tasarım ve uygulamada görevli mimar ve mühendisler ile uygulayıcı yükleniciler ve imalatçılar, yapı yapılmasında ve kullanımında görev alan denetim elemanları, yapı değerlendirme ve işletme yetkilileri görevli, yetkili ve sorumludur.
Tüm bu bilgilerin ışığında betonarme olarak ürettiğimiz yapılarımızın temel seviyelerini gerek yeraltı suyunun etkilerinden gerekse de yüzeysel suların etkilerinden korumak için doğru tasarlanmıştır su yalıtım uygulamalarının yapılması esastır.
Su Yalıtım Denetimi
Çok uzun yıllardır beton üzerinde ciddi piyasa gözetim ve denetim faaliyetlerini yürüten Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın betonu ve betonarmeyi koruyacak ürünler olan su yalıtım malzemeleri için de denetim ve gözetim faaliyetlerine öncelik vermesi çok önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Su yalıtım uygulamalarının, yerinde yapılacak denetimleri uygulamaların doğurduğu kritik sonuçlar göz önünde bulundurulduğuna büyük önem arz etmektedir.
Bu noktadan hareketle Yapı Denetim Kuruluşlarının su yalıtım uygulamalarına yönelik denetim faaliyetlerini de büyük bir özenle yürütmeleri gerekmektedir.
Proje Hazırlama Ve Onayı
Gelişmiş ülkelerde her diploma sahibi her yetkiye sahip değildir. Riskli bölgelerde depreme dayanıklı proje hazırlama ve projeyi inceleme tecrübe ister.
Lisans ve lisans üst seviyede, belli üniversitelerde proje hazırlama ve proje denetleme konularında mühendislik derslerin, depreme dayanıklı tasarım derslerin bir şekilde verilmesi lazımdır.
Son zamanlarda farklı üniversitelerde dersler açılmaya başladı ama yeterli değil, teşvik edilmeli.
Bir yapının projelendirilmesi ve yapımı; beş ana hedefin göz önüne alındığı ve bu ilkelere göre çözülen bir optimizasyon problemidir.
Bunlar:
- Dayanım,
- Dayanıklılık,
- İşlevsellik,
- Ekonomik olma,
- Estetik olma
Denetim Firması Sigortalı
Denetim firması sigortalı olmalı, her şeyden sorumlu olmalı, zararları karşılayabilmeli.
Güvenli inşaat için, teknik müşavirlik sisteminin, proje safhasının ve şantiye inceleme ve denetim mekanizmasının güçlü olması gerekir.
"Sesimi duyan var mı?"
Sesimi duyan var mı anonsunu duymamak için yaşadığımız binalarda;
- Kolonları ve perde duvarları kesmeyeceksin, delmeyeceksin.
- Temele zarar vermeyeceksin.
Binalara eklenti yapanlara ve kolonları kesenlere ciddi yaptırımlar uygulanmalı.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish