13 Aralık 2016'da Donald J. Trump'ın damadı Jared Kushner, Colony Capital'in Madison Avenue ofislerinde, Trump Tower'dan pek de uzak olmayan binada bir toplantıya katıldı. Trump'ın Başkanlık seçimini sürpriz biçimde kazanmasından bir ay sonra Kushner, Rus devletinin sahibi olduğu Vnesheconombank (VEB) kalkınma bankasının başkanı Sergey Gorkov'la buluştu. Kushner, daha sonraki Kongre ifadelerinde, buluşmanın tamamen diplomatik amaçlarla gerçekleştiğini söyledi. Rusya'nın ABD'deki Büyükelçisi Kushner'e, "Rus Başkanı'yla doğrudan iletişime sahip olan" Gorkov'un "Putin'in yeni yönetime ve birlikte çalışmak adına en iyi yollara yönelik görüşlerine dair fikir sunabileceğini" söylemişti.
Aynı ay Putin, ABD-Rusya ilişkilerini ele almak üzere oligarklarla görüşme ayarladı. Toplantının katılımcılarından Petr Aven'in, özel yetkili savcı Robert Mueller'in müfettişlerine anlattığı gibi bu, "tam tekmil bir görüşmeydi”. Daha sonra Rusya'nın önde gelen oligarklarından en az üçü, mükemmel bir meslektaş olarak gördükleri kişiyle bağlarını kuvvetlendirmeye çalıştı. Bahsi geçen kişi, ailesi hükümet programlarının sağlıklı desteğiyle servet edinmiş Amerikalı genç bir adam olan, seçimleri kazanan Başkan'ın damadı Jared Kushner’di.
Rus Büyükelçisi'nin ısrarıyla Gorgov toplantıyı gerçekleştirdi. Kushner'e göre, ikili ABD-Rusya ilişkilerini ele almıştı, ticaretse gündemlerinde yoktu. Ancak VEB'in sözcüsü, Washington Post'a tamamen farklı şeyler söyledi. Gazetenin belirttiği üzere, "Banka söz konusu buluşmanın, yeni bir iş stratejisinin parçası olarak gerçekleştirildiğini ve ailesinin emlak işlerinin başı olması nedeniyle Kushner'le birlikte yürütüldüğünü öne sürdü". Amerikalıların çoğu Trump’ın başkanlığının getireceklerini fark etmekte zorlanırken, gelecek yönetimde Kushner'in son derece güçlü bir figür olacağını doğru biçimde öngören Ruslar açısından iş görüşmeleri siyasi nüfuza giden bir yol olabilecekti.
Mueller'in müfettişlerince sorgulandığında Kushner Gorkov görüşmesini pek önemsemediği fikrini öne sürmek zorunda kaldı. Bunun nedeni 2016 Başkanlık seçimlerinde Rus devletinden aktörlerle komplo kurmadığı iddiasını destekleme çabası gibi görünüyordu. Mueller raporuna göre, "Kushner bir mülakatta, toplantıya herhangi bir hazırlık yapmadığını ve Çeviri Ekibi'nden kimsenin Gorkov'un adını Google'da dahi aratmadığını belirtti." Ancak Gorkov hazırlıklıydı. Yanında getirdiği iki hediye, görüştüğü genç adam hakkında dikkatli ve ölçülü bir araştırma yaptığını gösteriyordu. Kushner'in 2017'de Kongre soruşturmacılarına yaptığı açıklamada izah ettiği üzere, sanat eserlerinden biri Kushner'in "büyükanne ve büyükbabasının Belarus'taki köyü" Novogrudok'tan getirilmişti. Diğeriyse "aynı köyden bir torba toprak" içeriyordu.
Hediye olarak bir torba toprak seçilmesi özellikle çarpıcıydı: Jared'in büyükannesi Rae Kushner, bugün Belarus sınırları içinde yer alan, o dönem kuzeydoğu Polonya topraklarında bulunan Novogrudok gettosunun Nazilerden kurtulan birkaç yüz mensubundan biriydi. Bölgedeki binlerce Yahudi, dev siperlerin kenarına dizilip vuruldu, böylece doğrudan kendi toplu mezarlarına düştüler. Hayatta kalanlarsa Nazi savaş makinesi tarafından köleleştirilerek gettoya hapsedildi. Gettoda yaşayanlar, kaçak odun, kaşık ve Nazi muhafızlarından geçirebildikleri diğer aletleri kullanarak gözetleme ışıkları ve dikenli tellerin ötesine uzanan bir tünel kazdı. Çıkardıkları toprağı doldurdukları torbaları Nazilerin planlarını fark etmemesi için gettonun duvarlarında saklıyorlardı.
Mueller, Rusların ABD Başkanlık seçim kampanyası süresince Hillary Clinton'ın üstündeki çamurun, Kushner’le ve Trump’ın ekibiyle değiş tokuş yapmaya çalıştığı bir geçer akçe olduğunu ortaya çıkardı. Şimdi Ruslar gerçekten çamurla dolu bir torbayı Kushner’e veriyordu: Kushner ailesinin inkar edilemez bir cesaret, reddedilemez bir yaratıcılık ve ABD'ye girmek için aile bağları hakkında yalan söylemeyi de içeren mucizevi kurtuluş hikayesinin sembolü.
II. Dünya Savaşı sonrası Yahudi karşıtı göç yasaları, ABD'ye girişine izin verilen Yahudi sayısını keskin biçimde sınırladı. 1949'da Amerikan vizesi alma şansını artırmak isteyen Rae'nin kocası ve Jared'in büyükbabası Yossel Berkowitz, ABD göçmen belgelerinde ismini Joseph Kushner diye yazarak kendisini kayınpederinin oğlu olarak göstermişti. Bunun sonucunda oğlu Charles'ın ismi Charles Berkowitz değil Charles Kushner, torunu ise Jared Berkowitz değil Jared Kushner oldu. Jared'in karısının evlilik sonrası adı da Ivanka Berkowitz değil, Ivanka Kushner olacaktı.
1930'larda, ailenin yarısı katledilmeden birkaç yıl önce, Kushnerler genelde yaptıkları gibi yaz tatilini geçirmek üzere o dönem Polonya sınırları içinde yer alan ufak Novoyel'nya kasabasına gitti. Kushner çocukları ormanda, keskin çam, ladin ve temiz göl suyu kokusu içinde oynardı. Geç batan güneş cuma akşamları ormanda alçalırken aile de Şabat yemeği için toplanırdı. Ebeveynler, büyükanne ve büyükbaba, çocuklar, torunlar, teyzeler, amcalar, kuzenler tavuk çorbası, tatlı kugel ve her zaman sofrada yer alan örgülü ekmek yemek için uzun beyaz mumların önüne otururdu. Hayatta kalan Kushnerler bu seyahatleri "yaz kampı" diye niteleyecekti. "Kamp yapmak" ve "kampa gitmek" en güzel anılarının başında yer alıyordu.
Bu yazlardan birinden kalma bir fotoğrafın sol alt köşesi yanmış veya kimyasal olarak bozulmuşsa da merkezdeki görüntü net: Hamaktaki babalarının etrafına dizili dört çocuk ve arka planda nöbetçiler gibi dikilmiş uzun ağaçlar. En solda, kısa kollu dar kesim düğmeli beyaz bir gömlek ve tezat koyu renkte bir kravatla gençliğinin sonlarındaki Eshter yer alıyor. Sağda, elleri erkek kardeşi Chanon'un sırtıyla babasının omzunda yer alan genç Reichal (Rae) Kushner var. Kalın siyah saçları küt kesilmiş ve gülümsüyor. Ailedeki herkes gibi onun da yüzünde endişe ve çizgi yok. Henüz dehşete şahit olmamış koyu kahverengi gözleri doğrudan kameraya bakıyor.
Fotoğraf çekildikten beş yıl sonra, Kushner ailesinin 6 üyesinden 3'ü ölmüş olacaktı. Yüzlerce kuzen, büyükanne ve büyükbaba, kardeşler, amcalar ve teyzeler içinden sadece aralarında Lisa, Rae ve babaları Naum'un da bulunduğu bir avuç kadarı evlerinin yıkımı ve işlerine el konulmasından, ailenin dağıtılıp defalarca toplu idama uğramasından, açlıktan, bitten, dayaktan, zorla çalıştırmadan, Alman köpekleri ve Nazi kurşunlarından, dikenli teller ve Polonya kışında aylarca ormanda saklanmadan, uluslararası sınırlara doğru yürüyüşten ve yerinden edilmiş insanların tutulduğu bir kampta geçen yıllardan sağ çıkabilecekti. Kushnerler her şeylerini yitirdi. Fotoğraf kurtuldu.
Gettoda geçen yıllar ve ormanda ağaçların kapladığı zeminde açılan “ziemianka” çukurlarında geçirdikleri kış sonrasında, Almanların kasabadan çekilmesi üzerine bin 200 kadar Yahudi partizan Novogrudok'a, evlerine geri döndü. Evinin bulunduğu kasabanın dönüştüğü harabeye ilk kez şahit olan Rae, daha sonra verdiği ifadesinde bunu, "Hayal edemezsiniz, iki kere bayıldım" diye anlatacaktı.
Hepimiz kasabamızdan kaçmak istedik. Herhangi bir yere kaçmak istedik, ama, işte, Rusya bizi kabul etti. Hareket etmekten korkuyorduk. Hareket edemedik. Pasaport gerekiyordu. Belgelere ihtiyacımız vardı. Bu pek de kolay bir şey değil.
Kendilerine, "Nereye kaçmalıyız? Kimse bizi kabul etmek istemiyor" diye sordular.
Savaş sonrasında, Sovyet yönetimindeki bölgede, hayatta kalanların kaçışlarına yardımcı olan bir Yahudi yeraltı oluşumu ortaya çıktı. Novogrudok'a döndükten yaklaşık 9 ay sonra Rae, kız kardeşi ve babası Rus askerlerine Yunan olduklarını söyleyerek Çekoslavakya'ya giden bir trene bindi. Daha sonraysa Rae'nin Yossel'le buluşacağı Macaristan'a geçtiler. Bir haham, Budapeşte'deki sinagogda 20 kadar çiftle birlikte Rae ve Yossel'in de nikahını kıydı. Bu ana ait bir ketuba ya da bir diğer ifadeyle Yahudi evlilik sözleşmesi kaydı mevcut. Ketuba normalde özenle hazırlanan bir belge olmakla beraber Rae ve Yossel'in sözleşmesi, çift bir kez daha kaçmadan hemen önce, sarı kağıda farklı kalemlerle kabataslak ve hızlıca yazılmıştı. Rae'nin çocukları tarafından 75. doğumgünü için hazırlanan "Hayatın Mucizesi" kitabına göre, çift daha sonra "Alpleri ve birçok sınırı yürüyerek, trenle veya mümkün olan diğer ulaşım imkanlarıyla yasa dışı olarak geçmişti". Sonunda Roma yakınlarındaki yerinden edilmişler kampına girdiler. Takip eden dört yıl boyunca İtalya'da, kendilerini kabul edecek bir ülke bekleyen mülteciler olarak mahsur kaldılar.
Rae sonrasında o günleri, "Özgürce yaşayabileceğimiz her yere gidebilirdik ama kimse bizi istemiyordu" diye hatırlayacaktı.
Kimse kapısını bize açmadı. Kimse bizi kabul etmek istemedi.
O yıllardan kalma bir resimde Rae mükemmel bir açıya sahip rujlu ağzı, omzuna kadar gelen ve arkaya taranmış saçları hala gür ve kahverengi, bir zamanların delici bakışlarıysa kaygı ve acıyla gölgelenmiş olarak görülüyor. Yossel, mülteci kampında yaşadıkları süre boyunca para kazanmak için karaborsada tütün ve diğer ürünleri sattı. Bir dönem tutuklanarak cezaevine gönderildiğinde kızları Linda'ya 9 aylık hamile olan Rae bir gardiyana rüşvet vererek Yossel'i çıkardı.
Çok geçmeden, Kushnerler göçmen kağıtlarında yalan söyleyecek ve Yossel Berkowitz karısının soyadını alarak Joseph Kushner, ya da o dönemki yazılışıyla Josef Kushnier olacaktı. "Hayatın Mucizesi" kitabında bu durum, "Oğullar ve babalara vize alımında öncelik tanındığı için, kayınpederiyle beraber seyahat eden Yossel de karısının ailesinin soyadını almıştı" şeklinde açıklanıyor. İsmini yeni değiştirmiş olan Kushner ailesine, göçü bütünüyle sahiplenen ve on binlerce Yahudi'nin Avrupa'dan kaçmasına ön ayak olan İbrani Göçmen Yardım Topluluğu (Hebrew Immigrant Aid Society, HİAS) yardımcı oldu. Kushner ailesinin S.S. Sobieski gemisine binmesini sağlayan örgüt göçmen formlarında da yardımcı oldu. HIAS ayrıca, Kushnerler için aile mensuplarına dair bir liste, mülakat notları ve İtalya'dan New York'a doğru hareketlerinin kaydını içeren 23 sayfalık bir dosya hazırladı. HIAS arşivlerinde 70 yıl boyunca bekleyen dosya daha önce haberleştirilmemişti.
Kushner ailesi için yardım kuruluşunun çalışanlarınca hazırlanan formda ailenin büyüğü "Naum, 51", oğluysa "Josef, 26" şeklinde listelenmiş. Yine 26 yaşındaki "Raja’ysa” Naum'un gelini olarak gösterilmiş. Raja'nın (Rae) "evlilik öncesi soyadıysa” Joseph'in anne tarafından büyükannesinin soyismi olan "Sloninski" şeklinde kaydedilmişti. Geldikleri ülkeyse, gerçek vatanları Polonya'ya kıyasla göç açısından daha olumlu bir ülke konumundaki "Almanya" olarak kayıtlara geçmişti.
Kushnerler ABD'de kendilerine bir kefil gösterdiyse de, HIAS dosyasına bir yardım çalışanınca düşülen nota göre henüz ABD'ye varmadan önce kefil, aileyi tanımadığını iddia etmişti. Mart 1949’da New York'a geldiklerinde beş parasızlardı. HIAS üç ay boyunca barınak ve ABD'ye varışlarından birkaç hafta sonraki Hamursuz Bayramı için fazladan olmak üzere gıda istihkakı sağladı. Grup, ailenin iş bulmasına da yardımcı oldu.
Joe, New Jersey'de marangoz olarak çalışmaya başladı. Savaş sonrası yıllarda marangozlara yoğun bir talep vardı; New Jersey'de binlerce hafta boyunca haftada bin ev inşa ediliyordu. Savaştan dönen askerlerin yeni büyüyen ailelerinin eve ihtiyacı vardı ve müteahhitler ABD hükümet programlarından büyük destek görüyordu. G.I. Yasası uzun vadeli ve düşük ödemeli krediler sağladı. Mortgage gelir vergisindeki indirim orta sınıf ailelerin hükümet desteğiyle ev almasına ve servet biriktirmesine yardımcı oldu. 1956'da onaylanan 25 milyar dolarlık Federal Otoyol Yardımı Yasası fabrika ve ofislere erişimi hızlandırarak banliyölere ev inşasını teşvik etti. ABD tarihindeki en büyük federal altyapı programını içeren bu yasa ekonomiyi canlandırırken Joe Kushner gibi müteahhitleri de zenginleştirdi. Joe 1985'te öldüğünde dört bin ev inşa etmişti, savaş döneminde Polonya'da yaşadığından farklı olarak hepsi zeminin üzerinde yükseliyordu ve on milyonlarca dolar biriktirmişti. Bu evlerden New Jersey'nin Yahudilere yeni açılan alanları arasında bulunan West Orange ve Livingston banliyölerinde bulunan dördünü çocuklarına ayırmıştı.
Joe, oğulları Murray ve Charlie'nin evlerini inşa ettiğinde Livingston göze çarpan bir tüketim kasabası halini almıştı. Eski bir şehir görevlisi bana, "Herkes sahip olduklarıyla birbirini etkilemeye çalışıyordu. En iyisine sahip olmaları gerekiyordu" diyecekti. Medyan gelir ulusal ortalamanın çok üzerindeydi ve ev fiyatları enflasyon oranının iki katından fazla miktarda artıyordu. Joe, Charlie'ye geniş bir arazide büyük bir ev inşa etti. Yokuşun altındaki, küçük arazide bulunan küçük evde lise beysbol takımının o dönemde de siyasete karışan kaptanı Chris Christie yaşıyordu.
Babasıyla beraber iş kurma fikrindeki Charlie 1985'te Kushner Companies şirketini kurdu. Ancak kısa süre sonra Joe ölünce, şirketin idaresini tek başına yürütmek zorunda kalan yas içindeki Charlie babasının iş modelini satın alma, yönetim ve borçla baş edebilmek için özellikle gelişmeye odaklanarak genişletti. Kushnerler, New Jersey'de "Soykırım müteahhitleri" diye bilinen zengin, agresif ve acımasız bir özel müteahhit zümresinin mensubuydu.
Yine de Charlie halka mal olmuş biriydi. Hakkında basında yazılar çıkıyordu. Hayır işlerine ve çoğu Demokrat olmak üzere siyasilere dikkat çeken yardımlar yapmıştı. Başkan Bill Clinton, Başkan Yardımcısı Al Gore ve New York Şehri Belediye Başkanı Rudy Giuliani Florham Park'taki ofislerine gelmişti. Hillary Clinton Senatörlük seçimleri kampanyası sırasında Şabat Yemeği için Kushnerlerin Long Branch'teki plaj evini ziyaret etti. Ama Charles Kushner'in açık ara en büyük yardımı bir New Jersey vali adayına oldu. Kushner ve ortaklarının, Demokratlara sağladığı üç milyonun üzerindeki bağış kapsamında Jim McGreevey'e verdiği bir buçuk milyon dolar, kendisini geçen yüzyılın sonu itibarıyla eyaletin en büyük Demokrat bağışçısı konumuna getirdi.
Bu süre zarfında Charlie cömert davranışlarıyla tanınır oldu, Yahudi şiva anmalarına katılıyor, çiçekler ve mektuplar yolluyor, iş arkadaşlarının çocukları hastalandığında hastane yatağının başında beliriyordu. Livingston Fawn Drive'da yaşadığı geniş avluya ve yerden tavana kadar uzanan şömineye sahip büyük ev, aile için toplanma yeri halini almıştı. Charlie eğlenceli, atletik ve dışarı çıkmayı seven biriydi. Bu buluşmalarda erkek çocuklar arka bahçede basketbol ve beysbol oynardı. Kızlar bodrum katında oynardı. Şabat'ta Charlie'nin evi merkez halini alırdı. Rae domatesli özel tarifiyle matzah yemeği yapardı.
Rae, her yıl Hamursuz Bayramı için tüm aileyi Miami Beach'teki etrafı sayısız havuz, iskele ve palmiye ağacıyla çevrili yüksek beyaz beton kemerden oluşan Fontainebleau otele götürürdü. Tüm ailenin masrafını karşılardı. Birbirine bitişik odalar kiralardı. Rae'nin 12 torunu vardı ve bu kuzenler Rae'nin video oyunları için her birine verdiği yirmi doları sıkıca tutarak odadan odaya koşar, yataklarda zıplar, balkondan sarkardı.
Joe katı bir ebeveyndi, Charlie’yse daha katıydı. Ailesinin davranışları sınırlandırılmıştı, çocuklarının “işçi tulumu” diye adlandırdığı kot giymesine dahi izin yoktu. Joe'nun torunları, Charlie ve kardeşi Murray'nin yardımda bulunduğu Yahudi okulunda, Joseph Kushner İbrani Akademisi'nde okudu. Okulun spor kıyafetinin önünde ve arkasında "Kushner" yazıyordu. Charlie'nin en büyük oğlu Jared genel olarak kibar, özellikle ebeveynlerine karşı saygılı bir çocuk olarak nitelendiriliyordu. Bir aile fotoğrafında tüm kuzenler süveter giyerken, sadece Jared düğmeli bir gömlek ve kravat giyiyordu.
Jared'in yetişkinliğe kabul töreni geldiğinde, hem kendisi hem de Charlie Manhattan'ın parlak ışıklarına gittikçe daha çok odaklanır hale gelmişti. Reşit olma ayini şehir merkezindeki bir otelde düzenlenen smokinli bir etkinlikti. New York Giant futbol ekibi mensupları dahil yüzlerce insan katıldı. Törenin merkezinde Tevrat'tan hikaye okunması yer alır. Jared, Mısır'dan çıkış hikayesinin Tanrı'nın İsrailoğulları için Kızıldeniz'i yardığı ve daha sonrasında takip eden Mısır ordusunu suda boğduğu kısmını anlatan Beşalah'ı okudu. Rae, "En sevdiğim torunum Jared" dedi. Bir hafta sonra, Charlie'nin kız kardeşi de kendi oğlu Jacob için reşit olma töreni düzenledi ama bu kez tören New Jersey'de gerçekleşmişti ve katılımcılar arasında Amerikan Futbol Ligi oyuncuları yoktu. Rae, "En sevdiğim torunum Jared" dedi.
1990'ların sonlarına doğru Charlie Kushner limitleri zorlamaya başladı. Daha fazla içmeye başlamıştı ve aile buluşmaları dahil içtiğinde sözlü tacizler yapabiliyordu. Seçim kampanyası finansı yasalarını ihlal ederek, kendi aile üyeleri ve iş ortakları adına, onların haberi olmaksızın siyasi bağışlarda bulunmaya başladı. Çevre düzenlemesi, "tatil alkolü", New Jersey Nets biletleri, o dönem İsrail Başbakanı olarak zorda bulunan Binyamin Netanyahu'nun geri dönüş umutlarını değerlendirmek için danışmanlık firmasına ödeme yapılması gibi şahsi harcamaları için şirket fonlarını kullanıyordu. 2002 yılında Charlie'nin kardeşi Murray (kendi işi vardı ancak vergileri asgari düzeye indirmek için Joe iç içe geçmiş bir dizi tröstle bunları birbirine bağlamıştı) şirket fonlarını kötüye kullandığı için Charlie'ye dava açtı.
Charlie'nin davaya bakan avukatları, müvekkillerinin yanlış bir şey yapmadığını ve bağışlarının ailenin emlak işindeki prestijini ve gücünü artırdığını öne sürdü. Avukatların, Federal Seçim Komisyonu'na sundukları dilekçede "Charles Kushner'in hem hayırsever hem de siyasi faaliyetleri daha geniş düzeyde emlak toplumunda tanınmış bir emlak geliştiricisi ve başarısını toplumunun refahına adamış bir birey olarak adını ve saygınlığını artırmıştır" yazıyordu.
Böylelikle Charles Kushner'in ve çeşitli Ortaklıklar tarafından yapılan hayırsever ve siyasi katkılar tüm ortaklıklar için faydalı olmuştur.
Charlie'nin kardeşi Murray'nin hukuk davası, Başkan George W. Bush tarafından 2001'de New Jersey Birleşik Devletler Savcılığına atanan siyasi açıdan iddialı birinin, Chris Christie'nin dikkatini çekecekti.
Christie'nin müfettişleri, kurumsal defter kayıtları üzerinden çetin bir görev üstlenerek iç içe geçmiş limited şirketlerinin izini sürmeye başladı. Charlie, bu tür davaları sıklıkla savuşturabilen türden beyaz yakalı avukatlar tutarak mücadele etti. Ama avukatlar başaramadı. Bunun üzerine Charlie ipleri kendi eline aldı. Hatalı biçimde, erkek kardeşi Murray ve kız kardeşi Esther'in (Rae'nin Naziler tarafından öldürülen ablasının ismini almıştı) en başından beri kendisini alaşağı etmek için gizlice Christie'yle birlikte çalıştığına ikna olmuştu.
Charlie, aynı zamanda zor zamanlarda desteğini esirgemeyen eski bir East Orange polis şefini, emekliliğin eşiğindeki Jimmy O’Toole'u çağırdı ve ona karlı bir iş önerdi. Geniş ofisindeki masasında oturan Charlie, O’Toole'a içinde 20 bin dolar nakit para bulunan dosyayı vererek Esther'in kocası Billy Schulder'i cezbedip tuzağa düşürmek üzere hayat kadını tutulmasını istedi. Plan aylarca beklemede kaldı. Rahip yardımcısı olarak yetişmiş O’Toole, suçluluk duygusu içindeydi. O’Toole bir gün elinde nakit para dolu klasörle Charlie'nin ofisine geri döndü ancak Charlie hayır cevabını kabul etmeyecekti. O’Toole'a bir telefon numarası verdi. "Bu numarayı aramanı ve John'un arkadaşı olduğunu söylemeni istiyorum" dedi. Christie'nin "Bitirmeme İzin Ver" isimli kitabında tasvir ettiği üzere, bu telefon numarası Manhattanlı bir hayat kadınına, Susanna isimli "Manhattan'ın Yukarı Doğu Kesiminden yüksek fiyatlı, Avrupa doğumlu bir telekıza" aitti. Nihayetinde O’Toole Susanna'yı aradı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Karlı bir 2003 Aralık gününde O’Toole'un özel dedektif olan kardeşi Tommy, Schulder ve Susanna'nın buluşmasını videoya kaydetti. Charlie, O’Toole'dan videonun kopyalarını çoğaltmasını ve kadının yüzünün gizlendiği 8,5x11 boyutunda fotoğraflar basmasını istedi. Charlie aylarca hiçbir şey yapmadı. Martta Rae vefat etti. Mayısta Christie, soruşturmasının yoğunlaştığına işaret eden tebligatlar göndermeye başladı. Tebligattan iki gün sonra O’Toole'u arayan Charlie, video ve resimlerin Esther'e, oğlu Jacob'un nişan partisi arifesinde yollanmasını istedi. Jacob, Jared'dan sadece bir hafta sonra doğmuştu ve iki erkek kardeş gibi büyümüşlerdi. Charlie paketin Jacob'a ve Jacob'un iki kız kardeşine de göndermek istemiş, ama Jimmy O’Toole onu vazgeçirmişti.
Videoyu alınca Eshter şok içinde kaldı. Eshter avukatını aradı, avukatı da durumdan Christie'yi haberdar etti. Christie de kısa süre içinde Charlie aleyine şahitlere baskı yapmak, vergi usulsüzlüğü ve seçim kampanyası finansmanı ihlallerinden dava açtı. Christie, bir basın toplantısında "Soruşturma geçiren insanlar kanunu kendi eline almaya, adaleti engellemeye, hukukun üstünlüğünü sekteye uğratmaya karar verdiğinde, bu mukavemeti sona erdirmek için hızlı ve kendinden emin hareket etmemiz yükümlülüktür" dedi.
Charles Kushner suçlamaları reddederken, avukatları da temize çıkacağını öngörüyordu. Ama bir sonraki ay, Christie henüz oynamadığı kartları olduğunu gösterdi. Charlie'nin Jimmy O’Toole'dan Susanna'yı arayıp "John'un bir arkadaşım" demesini istemesi rastlantısal değildi. Charlie'nin faaliyetlerinden haberdar olan 7 kişinin bana söylediğine göre, savcılar Charlie'nin yıllar boyunca ikili bir hayat yaşadığını, John Hess takma adıyla Manhattan'a giderek Susanna'nın hizmetlerinden faydalandığını öğrenmişti.
Charlie'nin şahitlere baskı uygulama davasından suçlu bulunması için savcıların Susanna’yla ikinci bir kadının ifadesine ihtiyacı vardı. Bu ikinci kadın, Charlie'nin eski muhasebecisi Bob Yontef'e karşı benzer bir komploya girişmiş ama başarısız olmuştu. Christie'nin ofisi John Hess'i gün yüzüne çıkarmak için her iki kadını da mahkeme önüne çıkarmaya hazırdı. Christie kitabında davaya ilişkin ayrıntılara dair kendi bildiklerini ima ederek aktarıyor. Trump'ın seçim kampanyası sırasında Jared Kushner'e "Baban hakkında senin bile bilmediğin gerçeklerin külfeti altında yaşıyorum. Bunları sana asla anlatamam çünkü o zaman yasaları çiğnemiş olurum" dediğini yazıyor.
Charlie Kushner'in ceza avukatı Ben Brafman, olayların bu versiyonuna itiraz ediyor. Brafman, ekibinin kendi soruşturmasını yürüttüğünü ve Charlie'nin John Hess ismiyle ikinci bir hayat sürdüğünü destekleyecek "hiçbir delil" bulamadıklarını, ama Charlie'nin davayı utanç olarak görüp kaçınma yolunu tercih ettiğini söylüyor. Suçunu kabul eden Charlie iki yıl hapse mahkum edildi. Alabama Montgomery'deki Federal Hapishane Kampı'na gönderildi ve burada bir yıl kadar demir parmaklıkların ardında kaldı.
Tahliyesinden sonra New York merkezli emlak dergisi The Real Deal’a röportaj veren Charles Kushner, anne ve babasının Yahudi soykırımından kurtuluşunu hatırlattı. İbranice isminin Chanon olduğunu söyleyen Charlie, kendisine dayısının isminin verildiğini anlattı. Charlie'nin aynı ismi taşıyan dayısı, Novogrudok'tan kaçış tünelini kazan grubun liderlerinden biriydi ve Naziler tarafından vurulmuştu. Grup kaçmaya hazırlanırken, gardiyanlarla işbirliği yapmış olabileceğinden korktukları bir Yahudi gencini boğarak öldürmüşlerdi. Rae bir keresinde, Nazilerin getto sakini arkadaşları hakkında bilgi veren Yahudilere küçük hediyeler verdiğini söylemişti. Getto sakinleri bu riski göze alamayacaklarına karar vermişti. Charlie Kushner için arkadan iş çevirmekten daha kötü hiçbir şey yoktu.
The Real Deal muhabiri, Charlie'ye kız kardeşi ve eniştesiyle uzlaşıya varıp varmadığını sordu. Eylemlerini "aile trajedisi" diye niteleyen Charlie, bir miktar pişmanlık duydu."Yaptığım şey yanlıştı, Tanrı'nın ve cennetteki ebeveynlerimin beni affedeceğine inanıyorum. Tanrı'nın ve ebeveynlerimin kıskançlık, nefret ve kin yüzünden ceza soruşturmasını kışkırtan, hükümete destek çıkan ve kardeşlerini hapse attıran erkek ve kız kardeşimi affedeceğine asla inanmıyorum" dedi.
Hapisteki en kötü günümde dahi kardeşlerimle yer değişmezdim ve yine de yaptığımın yanlış olduğunu biliyorum.
Charlie tutuklandığında Jared, New York Üniversitesi'nde işletme ve hukuk okuyor, aynı zamanda Manhattan Bölgesi Savcısı Robert Morgenthau'nun ofisinde stajyer olarak çalışıyordu. Mezuniyet sonrası kar amacı gütmeyen bir işte çalışmayı planlıyordu ancak bunun yerine kendini hemen aile gayrimenkul işine gömülü buldu, babasını ziyaret etmek için neredeyse her hafta Alabama'ya uçuyordu.
Bu geziler sırasında Charlie, Jared'a aile kırgınlığı üzerine telkinde bulundu. Daha sonra New York dergisine konuşan Jared, "Babamın kardeşleri ofisteki tüm belgeleri çalıp hükümete götürdü" diyecekti.
Babam kardeşlerini, kelimenin tam manasıyla hiçbir şey yapmadıkları halde zengin etmişti. Kardeşlerine karşılıksız olarak işten çıkar sağladı. Tek yaptığı kaseti bir araya getirip yollamaktı. Bu doğru bir şey miydi? Her şeyi bir arada değerlendirdiğinizde bu bir tür 'Hayatımı mahvetmeye mi çalışıyorsun? Öyleyse ben de aynısını yaparım' ifadesinin dışa vurumuydu.
Yıllar geçtikçe, Jared'in mağduriyet duygusu da katılaştı. Christie'nin "Bitirmeme İzin Ver" kitabında anlattığı üzere, daha sonraları Jared, Christie için "babamı yok etmeye çalıştı" diyecekti. Christie, Jared'ın, "Aile içinde anlaşmazlık vardı" dediğini aktarıyor.
Babam, hiçbir şey yapmayan bu insanları zengin etti. Babamın çok çalışmasından öylece yararlandılar. Ama bu insanlar babamı ele verdi. Bu adil değildi.
Sonrasındaysa, bunun savcılar tarafından değil, "Aile veya hahamlar tarafından ele alınması gereken bir aile meselesi olduğunu" söylemişti.
Charlie'nin mahkumiyeti sonrasında Kushner Companies banliyö imparatorluğunun çoğunu sattı ve Jared riskli bir borç yapısı kullanarak 1,8 milyar dolar gibi rekor bir fiyata Manhattan şehir merkezinde, "Mad Men" dönemi 666 Beşinci Cadde'de alüminyum kaplı bir kule satın aldı. Aşağı yukarı aynı tarihte, New York'un ana sektörleri finans, emlak, reklam, eğlence ve medyayı agresif biçimde irdeleyen sarı-pembe renkli haftalık New York Observer gazetesini satın aldı. (8 yıl çalıştığım Observer'dan Jared Kushner'e satılmasından 3 yıl önce ayrılmıştım)
Jared satın aldıktan neredeyse hemen sonrasında gazete değişti. Observer'ın editörü Peter Kaplan, Chris Christie'ye (Jared'in babasını hapse yolladıktan sonra yıldızı parlamıştı) "suikast" niteliğinde bir hikayeyi yayımlaması için Jared'in kendisine baskı uyguladığından yakındı. Kaplan reddetmişti. Jared, Christie'yi hedef aldığını reddetse de eski çalışanları Jared'in gazetede yayımlanacak "suikastler" hakkında böbürlendiğini hatırlıyor. Eski Kushner çalışanlarına göre, bu tür "suikast" haberlerinden biri gazetede yayımlandığında parmağıyla haberi işaret ederek, “Bu siz olabilirsiniz” imasında bulunurdu.
Ekim 2009’da Jared Kushner’le Ivanka Trump evlendi ve ikilinin işleri beraber yürümeye başladı. New York'un siyasi sınıfı, her ikisi de verimli siyasi bağışlar yapan ailelerden gelen verimli siyasi bağışçılar olan Jared ve Ivanka'nın dikkatini çekmeye can atıyordu. Arzu edilen şeylerden biri de, elit kesime yönelik bir gazetenin yayımcısı olarak Jared'ın nüfuzuydu. Zamanla, Observer'ın gazeteciliğinde bir model oluşmaya başladı: Gazete ticari manada işlevseldi. Gazete Kushner ailesinin özel bankacısı hakkında övücü bir haber yayımladı. Jared, meslektaşı emlak zengini Richard Mack hakkında editörlerinin bir tür saldırı olarak değerlendirdiği haber yapılması için bastırıyordu. Kushner'in borçlandığı bir yatırım fonunda yönetici olan Mack, kiracıların kaçacağından endişe ederek Jared'ı 666 Beşinci Cadde'deki en büyük kiracılardan birinin kirasını artırmaması yönünde uyarmıştı. (Birçok muhabir Mack aleyhine herhangi bir kanıt bulamayınca bu konuda hiçbir haber yapılmadı.) Observer, Trump Üniversitesi üzerinden Jared Kushner'in kayın pederi aleyhine yakın zamanda dava açmış olan dönemin Başsavcısı Eric Schneiderman hakkında olumsuz bir profil yazması için üç ayrı muhabirle iletişime geçmek zorunda kalmıştı. Bu haber yayımlanmadan önce, Trump tweet atarak haberin Trump Üniversitesi'ndeki hileli işleri doğru biçimde tasvir eden bir dergi haberiyle "eşitliği" sağlayacağını yazmıştı.
Kushnerlerle çalışan düzinelerce çalışan, iştirakçi ve ortağın bana anlattığı üzere, Kushner Companies sıkı düğümlenmiş bir aile şirketiydi: Kushner soyismini taşıyan hiç kimse hiçbir şey için hata yapmış olamazdı ve Kushnerler haricinde kimse güvende değildi. Jared ve Charlie sıcak, sevecen ve ilgili olabiliyordu. Çalışanlardan birinin akrabası hasta veya ölmek üzereyse, Kushnerler aşırı cömert davranabiliyordu. Ancak aniden değişen ruh hallerinin getirdiği sürekli tehdit derin bir huzursuzluk duygusu yaratmıştı. New York'un en büyük emlak şirketlerinden birinin lideri bir röportajda bana Jared için, "Sevimliliğini kaybedene kadar öyleydi" diyor.
Aranız açılana ve artık onun için ölü biri olana, sizi ele geçirmeyi amaçlayana kadar.
Kasım 2015’de, yaptığı birçok şeyin yanı sıra Demokratlara yasadışı bağışta bulunmaktan hapse girmiş bir adamın oğlu olan Jared Kushner, kayın pederinin Illinois Springfield'deki seçim mitingine katılmıştı. Mitingde Trump, "Artık zafer elde edemiyoruz" demişti.
Aptalız. Bizi aptallar yönetiyor.
Seçim sonrası verdiği nadir röportajlardan birinde Forbes dergisine konuşan Kushner, Illinois'teki o gecenin bir uyanış olduğunu söyledi:
İnsanlar Trump'ın mesajında gerçekten bir umut gördü.
Kushner, "Bu insanların New York medya dünyasında, Yukarı Doğu Yakasında veya Robin Hood (Vakfı) yemeklerinde buluştuğum birçok insanın farkına varmadığı şeyler istediğini" fark ettiğini söyledi.
Jared'le çalışan insanlar bana, Jared'in kendisini rahatsızlık veren biri olarak gördüğünü anlattı. Büyükanne ve büyükbabası tüm olumsuz şartlara karşın beklenmedik biçimde Nazi işgalindeki Polonya'dan kurtulmuş, kaçmış ve Amerika'ya göç etmişti. Babası, diğer "Soykırım müteahhitlerine" göre profilini ve aile servetini agresif biçimde artırmıştı. Jared de diğerlerinin imkansız ve aptalca gördüğü riskler alarak başarılı olmuştu: Henüz yirmili yaşlarının ortasında, gazetelerin sükse yaptığı bir çağda haftalık bir gazetenin yayımcısı olmuş, Büyük Resesyon arifesinde 666 Beşinci Cadde'de bina satın almıştı. Kushnerlerin zar zor yeniden finanse etmeyi başardıkları dönemde bina neredeyse başarısız haldeydi. Anlaşmayı yakından bilen birine göre, Jared'in buradan aldığı ders "Lanet olsun, neredeyse her şeyimi kaybediyordum" değil, "Alabildiğim kadar çok risk almalıyım" olmuştu.
Jared Kushner kendisini kayınpederinin seçim kampanyasına attı. Bu, aşırı düzeyde aşina olduğu bir iş modeliydi: Aile şirketi. Trump'ın lider konumu aylar içinde yükselirken, Kusnher de Trump'ın dış politikasındaki rolünü genişletti.
Trump adaylığı ele geçirirken, ateşli söylemine dair şikayetler baş gösterdi. ABD siyasi toplumunun büyük ölçüde yer altında yaşayan kesimi başını gün yüzüne çıkardı: Beyaz üstünlükçüler ve neo-Naziler. Kaliforniya San Bernardino'da silahlı bir saldırganın 14 kişi öldürmesinden sonra, Aralık 2015’te Trump, "Müslümanların ABD'ye girişinin tam ve bütünüyle engellenmesi" çağrısı yaptı. 2016 yazında Trump Twitter hesabı üzerinden, her ikisi de para yığını üzerinde basılmış halde Hillary Clinton ve altı köşeli yıldızı yan yana gösteren bir resmi retweet'ledi. Observer'ın eğlence yazarlarından Dana Schwartz, Kushner'in böyle bir davranışı nasıl tasvip edebildiğini sorgulayan bir makale yayımladı. Schwarts, "Harvard'da okudunuz, iki yüksek lisans dereceniz" var diyordu.
Bunu bir 'işte şimdi elime düştün' gazetecisi veya liberal olarak değil, bir insan olarak soruyorum: Buna nasıl izin veriyorsunuz?
Kushner kendi yanıtını kaleme aldı. Büyük anne ve babasının yaşadığı birçok korkuyu tasvir ederek, "Bu benim için boş bir felsefe değil" dedi.
Soykırımdan kurtulanların torunuyum. Daha önce hiç bahsetmediğim bu ayrıntılara giriyorum, çünkü gerçek ve tehlikeli hoşgörüsüzlük ile siyasi puan kazanma çabasıyla sağda solda dolanan bu etiketler arasındaki farkı bildiğimi söylediğimde insanların nereden geldiğimi anlaması benim için önem taşıyor. Şahsımla kayın pederimi azletmeyi uygun bulan gazeteciler ve Twitter kalabalığı arasındaki fark basit. Onların aksine ben kayın pederimi tanıyorum.
Bu sözlü düello esnasında, hemen kimsenin farkında olmadığı bir hadise yaşandı. Jared, Donald Trump Jr., Paul Manafort ve Trump'ın bir keresinde beraber çalıştığı bir Rus olirgarkının temsilcileriyle, grubun mensuplarından birinin Donald Trump Jr.'a attığı bir e-postada belirttiği üzere, "Hilary ve Rusya'yla olan ilişkilerini suçlu gösterecek bazı resmi belgeler ve bilgileri" ele almak üzere Trump Tower'da şimdilerde kötü şöhrete sahip olan bir toplantıya katılmıştı. İş tartışmasından, o dönem itibarıyla Rus hükümetinin kesinlikle sahip olduğu "Rusya ve Rus hükümetinin Trump'a desteği" ve Hillary Clinton üzerindeki çamuru gündem etmeye varan siyasi tartışmaya uzanan bu kusursuz ekseni kimse sorgulamamışa benziyordu.
Trump'ın sürpriz zaferinden sonra Trump ve Kushner'le ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlayan Ruslar bir kez daha sahneye çıktı. Gorkov'la toplantı bu stratejinin sadece bir parçasıydı. Toplantının gerçekleştiği dönemde geçiş ekibinde pek bir güvenlik incelemesi cihazı yoktu. Geçişlerin hassas dönemler olması sebebiyle, Federal kanunlar milli güvenlik gerekçesiyle Trump dahil tüm seçim ekiplerinin aylar öncesinden bir geçiş şefi belirlemesini zorunlu kılıyordu. Trump, Chris Christie'yi tuttu ve Christe yönetim pozisyonundaki adayları inceleyerek yardımcılarıyla birlikte 30 cilt bilgiyi bir araya getirdi. Birkaç hafta sonrays Jared, Christie'nin kovulmasını sağladı. Otuz klasör de Trump Tower'ın arkasındaki çöp konteynerlerine atıldı.
Başkan Trump'ın göreve geldikten sonraki yanlış ya da yanıltıcı açıklamalarının bir listesini tutan Washington Post, geçen Aralık ayında yaptığı periyodik güncellemede bu sayıyı 15 bin 413 olarak tespit etti. Azil süreci devam ederken, yanlış iddialarının oranı da artarak geçen sonbaharda günlük ortalama 32'ye ulaştı. Hannah Arendt, 1967'de The New Yorker'da yayımlanan "Hakikat ve Siyaset" başlıklı makalesinde yalancılığın varabileceği yer hakkında uyarıda bulunmuştu.
Yalanların istikrarlı ve toplu biçimde gerçek hakikatin yerini almasının sonucu yalanların artık hakikat olarak kabullenilmesi ve hakikatin yalan olarak tahkiri değil, gerçek dünyayı algılama biçimimizin -ki hakikat-yanlış kategorisi bu amaca yönelik zihinsel araçlar arasında yer alır- yok edilmesidir.
Hakikatin yerini yeni bir geçer akçe aldı: Çamur. Donald Trump'ın Ukrayna'da aradığı şey buydu. Rusya'nın 2016'da önerdiği şey buydu.
2004'te ölen Rae Kushner, geçmişin gelecek için bir uyarı hizmeti görmesi, kendisine göre kanlı bir rejimin öncüsü durumundaki yükselen görecelilik dalgasına karşı set olacak görkemli bir gerçek ve hakikatin inşası için bastırıyordu. 1982'de Kean College'da yaptığı konuşmasında, "İnsanlar bize ne olduğunu bilmek zorunda" demişti.
Eğer şimdi anlatmazsak, 20 yıl sonra kimin anlatacağını bilmiyorum. Şimdi bunu yapacak ve dünyanın geri kalanını uyaracak kuvvet ve güce halen sahibiz: Hükümetinizin başına kim geliyor?
Jared Kushner, büyükannesinin ölümünden 15 yıl sonra, kayın pederinin mültecilerin ABD'ye yönelik bir tehlike olduğu görüşünü savunuyor. Gerçekten de, güney sınırındaki duvarın inşaatını denetlenmekle görevlendirildi ve duvarın inşasını gerçek zamanlı kaydedebilecek "duvar kameralarının" yerleştirilmesinin önde gelen savunucularından oldu.
Haziran 2019’da "HBO Axios" verdiği röportajda Jonathan Swan, Kushner'e kendi büyükanne ve babasının deneyimleri dikkate alındığında Trump'ın ABD'ye girişine izin verilen mülteci sayısında sert kesintilere gitmesini nasıl haklı bulduğunu sordu. Kushner cevaben, "Öyle ya da böyle bir fark yaratmıyor" dedi.
Burada karşılaştığımız sorunun büyüklüğü kapsamında, mültecilerin kendi topraklarına dönmesine imkan tanıma yönünde bir etki oluşturma noktasında elimizden gelenin en iyisini yaptığımıza inanıyorum.
Ancak Rae'nin manevi mirası ve bu mirasın nasıl onurlandırılacağı yönünde Kushner ailesi içinde bir çatlak oluşmuştu. Trump'ı ırkçılık ve Yahudi karşıtlığı suçlamaları karşısında savunan Jared'in büyükanne ve babasını gündeme getirmesi üzerine, birinci dereceden kuzeni ve Murray'nin oğlu Marc Kushner, 2016'da Facebook'ta paylaştığı mesajında, "Büyükanne ve babamın savaş tecrübelerinden farklı şeyler öğrendim" yazmıştı.
Nefrete karşı durmak yeni nesil olarak bizim sorumluluğumuz. Bu Yahudi karşıtlığı veya başka türden olabilir.
Pittsburgh'taki Hayat Ağacı Sinagog katliamının yaşandığı gün (aynı zamanda Marc'ın kızının doğum gününe denk gelmişti) Marc'ın kız kardeşi Melissa da Instagram'da benzer bir mesaj paylaştı. Melissa mesajında, "Nefretin nefret doğurmasına izin vermeyeceğini, aksine nefreti şefkat ve sevgiyi teşvik için kullanacağını" yazdı.
Jared Kushner kayın pederini savunmayı sürdürüyor. "Axios" mülakatında Swan, Kushner'e Trump'ın hiç "ırkçı ya da bağnaz olarak tanımlayacağı" bir şey yapıp yapmadığını sordu. Kushner "Kesinlikle hayır" yanıtını verdi. Swan devamında, Trump'ın 2015'te Müslümanların ülkeye girişini engelleme teklifini sordu.
Bunu dini açıdan bağnazlık olarak tanımlar mısınız?
Kushner soruyu geçiştirdi. "Bakın, Başkan'ın seçim kampanyasını, kendi bildiği yoldan yaptığını düşünüyorum" dedi. Swan tekrar, "Ama keşke yapmasaydı, bu konuşmayı gerçekleştirmeseydi diye düşünüyor musunuz?" diye sordu. Kusner’se cevaben, "Bugün burada, ülke için birçok iyi şey yaptığını düşünüyorum ve gurur duyduğum şey de bu" dedi.
Bu kısım, Andrea Bernstein'in Norton tarafından yayımlanacak "Amerikan Oligarkları: Trumplar ve Para ile Gücün Evliliği" kitabından alınmıştır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.newyorker.com/news/news-desk
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik