Edirne Cezaevi’nde üç yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Hrant Dink için bir mektup kaleme aldı.
Demirtaş’ın Dink’in katledilişinin 13. yıl dönümü dolayısıyla yazdığı mektup, Agos’ta yayımlandı.
Diyarbakır İHD Şubesi’nde görev yaparken yaşadığı bir anısına yer veren Demirtaş, o zaman yaşadıklarından çok büyük üzüntü duyduğunu ve öfkelendiğini söyledi.
Demirtaş şunları kaydetti:
“Tüm konuşmacıların evrakları gelince bir panel için Emniyet’e gitmiştik. Polis amiri evraklara şöyle bir bakıp “Bir Ermeni’yi de mi çağırıyorsun” demişti. Yüzünde bir küçümseme, belki de tiksinti ifadesi vardı. Öfkeden kulaklarıma kadar kızardığımı hissediyordum. Aramızda bir tartışma, bir kavga çıksa etkinliği yasaklayacak adam. Derin bir nefes alıp “O Ermeni’yi özellikle çağırıyoruz. Zamanınız olursa gelip dinleyin, belki siz de bir şeyler öğrenirsiniz” demiştim. Bu sözlerim üzerine, adam bana da iğrenerek bakmıştı. Birileri senin insanlığını görmüyor.”
“Sevgili Hrant, merhaba” ifadeleriyle başlayan mektupta, Demirtaş, sağlığıyla ilgili bilgilere yer verdi.
Sağlığının merak edildiğini ve “Memleket gibiyim işte” diye cevap verdiğini vurgulayan Demirtaş, “Ama asıl sizleri merak ediyoruz. Dışarısı katran karası, herkeste bir bıçak yarası diyorlar. Nefes almak bile giderek zorlaşıyormuş. Korku imparatorluğunun mimarları boş durmuyorlar anlaşılan. Her güne birzulüm sığdırabilmek için bir hayli efor sarf ediyorlar. ‘İmparatorun rüyası halkın kabusudur’ diyordu Gomez, bizim “diplomasız imparator” bu sıralar çok rüya görüyor olsa gerek” ifadelerine yer verdi
Demirtaş mektubunda şunları kaydetti:
Değerli dostum,
Hatırlar mısın bilmiyorum, 2001’de Diyarbakır’a gelmiştin, bir konferans için. Ben o sıralar İHD Diyarbakır şubesinde görev yapan genç bir avukattım. E haliyle sen de çok gençtin OHAL devam ediyordu, kaldırılmamıştı daha. Panel, konferans izni almak çok zordu. Yine de o konferans için izin koparılmıştı.
Zar zor ikna etmiştik seni.
O zamanlar, bütün konuşmacıların nüfus kayıt örneklerinin, ikametgah senetlerinin ve sabıka kayıtlarının etkinlikten önce emniyet müdürlüğüne verilmesi gerekiyordu. Bürokratik işlemlerle ben uğraşıyordum. Arayıp senden de bu evrakları istemiştik. Yadırgamıştın önce. “Öyle şey mi olur” demiştin. Zar zor ikna etmiştik seni. Diyarbakır’da misafirimiz olmanı, konferansa katılmanı çok istiyorduk çünkü.
Tüm konuşmacıların evrakları gelince de başvuru için Emniyet’e gitmiştik. Polis amiri evraklara şöyle bir bakıp “Bir Ermeni’yi de mi çağırıyorsun” demişti. Yüzünde bir küçümseme, belki de tiksinti ifadesi vardı. Öfkeden kulaklarıma kadar kızardığımı hissediyordum. Aramızda bir tartışma, bir kavga çıksa etkinliği yasaklayacak adam. Derin bir nefes alıp “O Ermeni’yi özellikle çağırıyoruz. Zamanınız olursa gelip dinleyin, belki siz de bir şeyler öğrenirsiniz” demiştim. Bu sözlerim üzerine, adam bana da iğrenerek bakmıştı.
Birileri senin insanlığını görmüyor. Neyse izin çıkmıştı bir şekilde, hepiniz gelip konuşmuştunuz, başarılı ve etkili bir konferans olmuştu hatırlarsan. Ama ben sana söylemeyi hep unuttum o günden sonra. O zaman fark etmiştim ki birileri senin insanlığını görmüyor, Ermeni olmanı kendine dert ediyor. Bunu söyleyen bir polis amiri olunca da insan tedirgin oluyor haliyle. Vatandaşın güvenliğinden sorumlu kişiler böyle düşünürse kim kimi koruyacak o halde, değil mi?
Aradan çok zaman geçti ama neyse sen yine de dikkatli ol her zaman. İnsan hapisteyken, sevdikleri için daha hassas oluyor, ne bileyim işte. İçimden hatırlatmak geldi, yazdım. Öff ya, can sıkıcı bir konu oldu, geçiyorum bunu.
Rakel Abla nasıl bu arada? Çocuklar, Agos’takiler, iyi mi hepsi? Abdullah ile birlikte çok selamımız var, sevgilerimizi ilet lütfen. Biliyorsun, benim de bir kızımın adı Delal, tesadüf olmuş ama güzel olmuş. Delaller hep özgür ve mutlu yaşarlar umarım.
Yazacak çok şey var aslında ama ben dışarıya bırakıyorum gerisini. En kısa zamanda ailecek bir araya gelip keyifli bir sofranın etrafında bitimsiz muhabbetlerimiz olsun diyorum. Rakel Abla ile birlikte güzel mezeler hazırlarız, ben çalarım sen söylersin belki.
Ne feryad edersin divane bülbül,
Senin bu feryadın anam gülşene kalsın.
Bu dünyada eremezsen murada,
Huzur-i mahşere anam divana kalsın.
Saygıyla, selamla güzel insan,
Görüşeceğiz bir gün…
Edirne Hapishanesi
Independent Türkçe, Agos