1991 Nisan'ında hükümetin güvenlik güçleri Saddam Hüseyin rejimine karşı ayaklanan Şiileri ezerken, on binlercesini öldürüp cesetlerini çukurlara gömerken ben de Irak'taydım. Mart'ta, isyanın başlangıcında Irak'tan Ürdün'e sürülmüştüm, ne var ki sonrasında, beklenmedik bir şekilde dönmeme izin verildi. Saddam dünyaya kontrolün tekrar onun elinde olduğunu göstermek istiyordu.
Irak'ta ve başka yerlerdeki Şiilerin en nüfuzlu dini kanaat önderlerinden Ayetullah el-Hoyi'yi görmek için diğer gazetecilerle birlikte Irak'ın güneyindeki Kufe'de alıkonulduğu alelade bir eve götürülmüştüm.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İsyanı kınayacağını umarak çevresini saran Irak kolluk kuvvetlerinin arasında, 92 yaşından tek bir gün eksik göstermeksizin bir koltukta uzanıyordu.
Ona bu konuda ne düşündüğünü sordum. Birkaç dakika boyunca sorumu duymadığını düşündüm, ama sonra zor duyulan bir sesle konuşarak şöyle dedi: “Necef ve diğer şehirlerde olanlar uygun değildi ve Allah'a karşıydı”.
Sözleri kasti olarak muğlaktı, ama Saddam'a sadık askeri güçlerin ayaklanmaya katılıp katılmadıklarına bakmaksızın Şii erkek, kadın ve çocukları katlettiği iğrenç intikam harekatından bahsettiğine emindim.
ABD önderliğindeki koalisyona karşı savaşan Saddam'ın Kuveyt'teki yenilgisine giden son günlerde Şiiler ona karşı ayaklanmıştı. Dışarıdan topyekun bir destek beklemiyorlardı fakat koalisyonun Saddam'ın kalan tank ve helikopterlerini onlara karşı kullanmasına izin vermeyeceğine inanıyorlardı. Ne var ki ABD, Iraklı Şiileri, Şiilerin ezici çoğunluğu oluşturduğu İran'la bir tutmuş ve isyanın başarıya ulaşmasının Amerikan çıkarlarına uygun olmadığına karar vermişti.
Saddam'ın tankları ve havadan destek veren helikopterleri Kerbela, Necef ve Basra gibi Şii şehirleri üzerine çöküp ardından kitlesel infazlarına başlarken koalisyon güçleri kenara çekilmişti.
30 yıl sonra ABD ve müttefikleri hala aynı hatayı yapıyor; Irak, Lübnan, Suriye, Bahreyn, Yemen ve Afganistan'daki milyonlarca Şii'ye İran ajanlarıymış gibi muamele ediyor.
Yüzyıllar boyunca Şiiler en vahşi zulümlere maruz kalan dini azınlıklardan biri olmuştur; bugün Kasım Süleymani suikastinin yankısı sürerken ve Donald Trump Ortadoğu'da ABD'ye karşı koyan herkesi İran vekili addedip kınarken, Şiiler bir kez daha şeytanlaştırılmaktan korkuyor.
Ayetullah'ın torunu ve Londra merkezli el-Hoyi Vakfı'nın başkanı Yusuf el-Hoyi, İran ve ABD arasındaki çatışmanın şimdiden “Şii karşıtlığının yükselişine” yol açtığını söyledi. Washington'da sarfedilen sözleri alenen Şii-karşıtı propaganda olarak yorumlayan apolitik ama fazlasıyla endişeli Şiilerden birçok çağrı almış.
Hoyi “Bir ABD başkanının ağzından İran'daki 'kültürel mekanları' yıkmak gibi bir tehdit duymak şok edici oldu. Sıradan Şiiler bunun inanç ve kültürün iç içe geçtiği kutsal yer ve kurumlarımıza saldırmak anlamına gelebileceğinden korkuyor” ifadelerini kullandı. Bana genç Şiilerin, ABD'nin daha yakın zamanda IŞİD tarafından hedeflenen kutsal alan ve türbelere yönelik tehditlerinde, "Şii inancının topyekun ihlal edilmesi" ihtimali karşısında nasıl öfkelendiklerini anlattı. “IŞİD'in Şii'lere verdiği zararı henüz atlatabilmiş değiliz” dedi.
1945'ten bu yana Ortadoğu'daki en önemli gelişmelerden biri daha önce ötekileştirilmiş ve yoksullaştırılmış yaşayan Şii topluluklarının, hepsinde olmasa da bölgedeki birçok ülkede, özellikle de Lübnan ve Irak'ta yükselmesiydi; Irak, Mısır'daki Fatımi hanedanının Selahaddin Eyyübi tarafından alaşağı edildiği 1171'den beri Arap dünyasında Şii'lerin yönettiği ilk devlet olmuştu.
Yine de Amerikalı ve Britanyalı politikacılar çoğu zaman Şiilerin yükselişini, tamamen İran'ın meşru görülemez müdahalelerinin bir ürünüymüş gibi görüyor. Kendi Şii azınlığına zulmeden Suudi Arabistan ve hatta daha ağır bir zulüm gören bir Şii çoğunluğa sahip Bahreyn gibi Sünni devletlerce serpilen Şii karşıtı propagandayı benimsemek, Batılı liderlere daha elverişli geliyor.
Her iki ülkede de temel insan haklarını talep eden Şiiler, teröristler veya İran taşeronları addedilerek cezalandırılıyor. Sünni yetkililer sıklıkla kendi propagandalarına ikna oluyor: 2011'de Bahreyn hükümeti, Suudi askerlerin de desteğiyle, adadaki Arap Baharı protestolarını ezip geçerken, yakınlarda bulunan bir hastanedeki Şii doktorlara İran'dan emir aldıklarını itiraf etmeleri için işkence edilmişti. Ne var ki üst düzey uluslararası bir soruşturma eylemlerde İran'ın parmağı olduğuna dair hiçbir kanıt bulamamıştı.
2003'te, ABD ve Britanyalıların Irak'ı işgal etmesininin ardından generaller İranlıların işgale karşı direnişi teşvik ettiği iddiaları karşısında paranoyak davranıyordu. Aslında, hiçbir teşvik gerekmiyordu, çünkü ne Şii ne de Sünniler Irak'ın yabancı bir askeri güç tarafından işgal edilmesini istiyordu.
Geçtiğimiz hafta içerisinde İran'ın çoğu Suudi olan 11 Eylül saldırganlarına destek verdiği veya Güney Irak'taki Britanya askerlerine karşı bir EYP (el yapımı bomba) seferberliğini devreye soktuğu gibi eski propaganda iddiaları tekrar gün yüzüne çıktı.
Piyasaya Washington, Londra, Riyad veya Abu Dabi'de çıkıp çıkmadığına bakılmaksızın, bu tür kerameti kendinden menkul komplo teorilerinin hepsi ters etki yapacaktır. Şiiler arasında İran'ın elini güçlendirecek bir dayanışma duygusunu besliyorlar. Bunu geçen hafta gördük: 2019'da İran'daki hükümet karşıtı protestoların yerini bu yıl aynı hükümetin en üst düzey komutanlarından General Süleymani'nin yasını tutmak için İran şehirlerinde sokakları tıka basa dolduran milyonlar aldı.
Şiiliğin kalbinde, belki çoğu dinden daha etkin bir şekilde, şehitlik yatar ve Süleymani bugün Şii'lerin gözünde (ve yalnızca İran'da da değil) inancı için savaşırken öldürülen mücadeleci bir şehit mertebesine yükseliyor.
1991'de Irak'ın yıkık Şii kentlerinde karşılaştığım mağrur Irak ordusu komutanları beni isyanın arkasındaki itici gücün İranlılar olduğu konusunda ikna etmeye çalışmıştı. Ortadoğu'da Batı ve müttefiklerinin hoşuna gitmeyen her şeyin ardında İran'ın parmağı olduğuna dair saçmalıklar bugün hala sarfediliyor.
İran'ı hedeflediklerini iddia etseler de, pratikte Şii toplumunu bir bütün halinde hedef tahtasına oturtuyorlar; bu, hem kendilerine hem de Şiilere büyük bedeller ödetebilecek bir hata.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices/
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent