Kendimi bildim bileli emperyalizme karşı çıktım.
Emperyalizme sadece yazılarımla karşı çıkmakla kalmadım.
Emperyalizm karşıtı eylemlerin en önünde yer aldım.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Emperyalizm karşıtı gösterilerin yapıldığı meydanlarda “Emperyalizme ölüm” diye haykırdım.
“Kahrolsun emperyalist ABD” diye bağırdım.
“Yankee go home” diye slogan attım.
“6. Filo defol” diye pankart açtım.
Emperyalist ABD’nin “Bizim oğlanlar” dediği generaller darbe yaptıklarında, onlara karşı ilk isyan bayrağını da ben açtım.
Emperyalizmin emrindeki bu generallerin zulümlerine karşı ülke tarihindeki ilk insan hakları kampanyasını başlattım.
Emperyalizmin emrindeki askeri hükümetin Adalet Bakanlığı’nı basıp, zulümlere karşı bildiri okumak gibi dünyada büyük ses getiren bir eylem yaptım.
Bütün bu yaptıklarım yüzünden zulümlere uğradım, zindanlara atıldım.
Bütün bu yaptıklarım nedeniyle dünya ve ülke medyasında “Tek kişilik direniş örgütü” olarak tanıtıldım.
Ve bütün bunları yapan biri olarak sonuçta şu kanıya vardım.
Gördüm ki, “Emperyalizme ölüm” demekle emperyalizm ölmüyor.
Gördüm ki, “Kahrolsun emperyalist ABD” demekle ABD kahrolmuyor.
Gördüm ki, “Yankee go home” demekle işgalci ABD evine dönmüyor; defolup gitmiyor.,
Başta ABD olmak üzere, emperyalist batı ülkeleri kadar bilimde, teknolojide güçlü olmadıkça, onlara karşı koymanın mümkün olmadığı görülüyor.
Bu gerçeği Japonya, Çin gibi doğu ülkeleri görüyor ve bilimde, teknolojide güçlü olmak için ne mümkünse yapıyor.
Ama bu gerçeği Müslüman aleminin de görmesi gerekiyor.
Müslüman alemi hâlâ “Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler kışlamız, müminler askerimiz” devrinde yaşıyor.
Hâlâ iman gücüyle emperyalistleri yenebileceğini sanıyor.
Oysa iman gücüyle savaş kazanma dönemi çoktan bitti.
1920’lerin dünyasında iman gücüyle savaş kazanmak mümkün olabilirdi.
Ne var ki 2020’lerin dünyasında iman gücüyle savaş kazanmak mümkün olabilir mi?
2020’lerin dünyasında iman gücüyle istiklal ve istikbal savaşı kazanılır mı?
Bilgi çağında “Kalemler süngümüz, kitaplar miğferimiz, kütüphaneler kışlamız, okuyanlar askerimiz” diyenler kazanır istiklal ve istikbal savaşını!
Çünkü içinde yaşadığımız bilgi çağında istiklal ve istikbal savaşını kazanacak olan bilgi ordusu.
Süngüsü kalemler, miğferi kitaplar, kışlası kütüphaneler, askeri okuyanlar olan bilgi ordusu.
O orduyu yaratacak olan da bilgi toplumu.
Peki, Müslüman alemi bilgi toplumu olabildi mi; bilgi ordusu kurabildi mi?
Emperyalistlere karşı koyabilmek için, onlar gibi bilgi toplumu olmak, bilgi ordusu kurmak gerekir.
Bilgi toplumu olmak, bilgi ordusu kurmak için de devlet bütçenizde aslan payının bilim, teknoloji üretecek kurumlara verilmesi gerekir.
Mesela bu konuda Müslüman aleminin en ileri ülkesi denilen Türkiye’de durum nedir?
Bizim ülkemizde devletin imam hatip liselerine verdiği bütçe, fen liselerine verdiği bütçenin yaklaşık 16 katıdır.
Yine ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilen bütçe, sekiz bakanlığın bütçesinden fazladır.
Üstelik geçen yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ek bütçe istemesi üzerine, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın zaten yetersiz olan bütçesinin yüzde 56’sı Diyanet İşleri Başkanlığı’na aktarılmıştır.
Bugün ülkemizde kütüphane sayısı cami sayısının yüzde biridir.
Gayrimenkul sayısı bakımından okullar bile camilerin çok gerisindedir.
Kısacası, “camiler kışlamız” zihniyetinden “kütüphaneler kışlamız” zihniyetine geçilememiştir.
Bilinmelidir ki bilgi toplumunun, bilgi ordusunun kışlaları kütüphanelerdir.
Dünyanın en güçlü ülkeleri, en çok kütüphaneye giden, en çok kitap okuyan insanların ülkeleridir.
Bu insanların ülkeleri bırakın dünyayı, uzayı fethetmektedir.
Onlar gibi bilgi toplumu olmak, bilgi ordusu kurmak tek çaredir.
Ancak günde beş vakit ibadethaneye gidilir de yılda bir vakit bile kütüphaneye gidilmezse bilgi ordusu kurulamaz.
Ömür boyu dua okunur da ömür boyu bir kitap bile okunmazsa bilgi toplumu olunamaz.
Bilgi ordusu kuramayan, bilgi toplumu olamayan ülkelerin istiklali de istikbali de olmaz!
Böyle ülkeler emperyalistlere bağımlı olmaktan sonsuza dek kurtulamaz.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish