Türkiye’de şampiyonluk borçları eritmiyor

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Ana hedefi kazanmak ve şampiyonluk olan bir futbol iklimi oluştu Türkiye’de. En soğuk zamanı Avrupa kupalarındaki başarısızlık olan bu futbol ikliminin, en sıcak zamanları da transfer sezonları oluyor.

Geçmiş transferlerin hesabını vermeyen yönetim ve teknik direktörler, şampiyonluk ile yapılan hataların unutulacağını biliyor aslında.

Türkiye süper liginde, son 5 yıl içinde Galatasaray 3, Beşiktaş 2 defa şampiyon oldu. Fakat bu şampiyonluklar istatistik dışında bir şey kazandırmazken, tersine borç yükünü de arttırmış oldu.

2015 yılından itibaren 3 defa şampiyon olan Galatasaray’ın, 2015 yılında 920 milyon lira olan borcu, 1,6 milyar liraya çıktı. 2 defa şampiyon olan Beşiktaş’ın borcu da 926 milyon liradan 2,7 milyar liraya ulaştı.

Bu 5 yıllık süreçte Galatasaray 120 milyon euro transfere para harcarken, Beşiktaş’ın transfer gideri 66,5 milyon euroyu buldu.

Transfere harcanan para ile beraber, yüksek maaş yükü kulüplere zarar yazarken, şampiyonluklar yönetimlerin ve teknik direktörlerin hanesine başarı olarak yazıldı.

Büyüme stratejisi olarak şirketlerin borçlanma sebepleri, yatırım olarak düşünüldüğünde borçlanmalar negatif bir durum olarak tanımlanmaz.

Fakat yatırımı olmayan borçlanma, kur farkı ve gelir gider dengesizliği ile kurulan kadroların, şampiyonluğa göre fiyatlanması kulüpleri sürekli zarar eden bir işletmeye dönüştürdü.


İflastan zafere Borussia Dortmund

Aynı süreçleri yaşayan Borussia Dortmund,  2002 yılında yaşadığı Bundeslisga Şampiyonluğu ve UEFA Kupası finalinden sonra finansal krize girdi.

Yüksek maliyetli transferler yapan ve mali disiplinden uzaklaşan Dortmund yönetimi, şampiyonlar ligine girerek bu dönemi atlatmayı düşündü fakat plan kötüydü.

Finansal çözümü, sadece şampiyonlukta gören kulüp yönetiminin mali disiplini yoktu. Artık iş işten geçmiş ve kulüp iflas noktasına gelmişti. 100 yıllık Borussia Dortmund’un stadı bile haciz altındaydı.

Yeni yönetim geldi ve öncelikle nakit ihtiyaçlarını karşılamak için para eden futbolcularını sattı ve bankalar ile anlaşmalarını yaptılar.

2004-2005 sezonunda transfer bile yapmayan Borussia Dortmund yönetimi, maaş giderlerini gelirlerinin yüzde 50’sinin altına düşürerek harcamalarını kontrol altına aldı.

Taraftarlarının desteği ile stat gelirleri ve sponsor gelirlerine odaklandılar ve camia olarak şampiyonluk hedefi koymadılar.

Başarı kriterleri hayatta kalmak olan kulüp, 2006-2007 yılında ligi 13. sırada bitirdiğinde maçlarını dolu tribünlere oynuyordu.

Finansal Fair Play kurallarını kendi koyan Borussia Dortmund, 10 yıl içinde 120 milyon euroya yakın borçlarını 27 milyon euroya kadar düşürdü ve sonrasında üst üste 2 defa şampiyon olarak, şampiyonlar liginde final oynadı.  

Kulüp çektiği acılı süreç sonrasında, altyapıdan yetiştirdiği ve yatırım yaptığı oyunculardan sadece 10 tanesinden 400 milyon euro gelir elde etti.


Türk kulüplerinin bağışıklık sistemi çöktü

Türkiye’de ise şampiyonluk ve kazanılan maçlar, kısa süreli mutluluk yaşatırken, uzun vadeli borç bırakıyor arkasında.

Borussia Dortmund, Türk kulüpleri için güzel bir örnek ve dibi gördükten sonra tepeye çıkılabileceğini gösterdi. Kulüp, 100. yılında şampiyon olamadı belki, ama büyüklüğünden bir şey kaybetmedi.

Başarı hedefini ilk önce iflas durdurma olarak koyan kulüp, Avrupa’nın en çok geliri olan kulüplerinden ve 2018 yılında transfer gelirleri hariç 305 milyon gelir elde etti.

Türk futbol sisteminde kazanılan şampiyonluklar, başarılar gündelik ve yerel düzeyde kalıyor. Teknik direktörlerin saha içi oyun çözümlerini transfer dönemlerinde araması, üretimsiz oyunlar, menajer bağlantıları ve medyanın kendi ratingi kulüpler kasasına zarar olarak yazıyor.

Türkiye’de borçlu kulüpler, Borussia Dortmund’un düştüğü krize benzeyen fakat krizden çıkış stratejisi benzemeyen bir durumda.

Şampiyonluk için kurulan kadrolar kulüpleri enfeksiyona açık hale getirerek, kulüplerin bağışıklık sistemini çökertiyor. Bu yüzden kulüpler önce bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeli.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU