Adalet Bakanı Gül, Türkiye üzerinden Lübnan'a kaçan eski Nissan yöneticisi hakkında konuştu

Bakan Gül, yargıyla ilgili değerlendirmelerde bulunurken, sadece FETÖ'nün değil başka hiçbir paralel yapının devlet içine sızmaması gerektiğini ifade etti

Fotoğraf: AA

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, eski Nissan Üst Yöneticisi Carlos Ghosn'un Lübnan'a İstanbul üzerinden kaçmasına ilişkin "Şu an itibarıyla Japonya'dan adli yardımlaşma anlamında herhangi bir talep gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Türkiye'de işlenmiş, Türk Ceza Kanunu'na aykırı hangi fiil varsa kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı mercileri bu konunun peşinde" dedi. 

Gül, CNN Türk canlı yayınında gazeteci Hakan Çelik'in sorularını yanıtladı. Eski Nissan Üst Yöneticisi (CEO) Lübnan asıllı Carlos Ghosn'un, ev hapsinde tutulduğu Japonya'dan Lübnan'a İstanbul üzerinden kaçmasına ilişkin soruşturmada yeni bir gelişme olup olmadığının sorulması üzerine Gül, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayın duyulmasının ardından soruşturma başlattığını hatırlattı. 

7 kişinin gözaltına alındığını belirten Bakan Gül, bu kişilerden 5'inin tutuklandığını anımsattı. Soruşturmanın sürdüğünü ifade eden Gül, "Orada iki ayrı yabancı var o transit geçişi yapanlar. Bunların olaydaki ifadelerini de dikkate alarak soruşturmayı sürdürecekler ve buna göre iddianameyi açacaklardır. Başsavcılık dün de yine açıklamasını yaptı. Olayın duyulmasından itibaren büyük bir titizlikle çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.  

Bakan Abdulhamit Gül, Türkiye'nin kırmızı bültenle aranan bir fail varsa bu konuda ilgili ülkeye iadesini yapacağını vurguladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Şu anda Türkiye'de bu olaya destek olanlarla ilgili soruşturmanın sürdüğünün altını çizen Gül, "Elbette mahkeme kararı sonuçlanmadan konuyla ilgili bir şey söylemek imkansız ama sıcak bir olay, yeni bir olay. Tüm yönleriyle başsavcılık makamı titizlikle takip ediyor. Şu an itibarıyla Japonya'dan adli yardımlaşma anlamında herhangi bir talep gelmedi. Ama Türkiye bir hukuk devleti. Türkiye'de işlenmiş, Türk Ceza Kanunu'na aykırı hangi fiil varsa kim bu anlamda bir suç işlemişse yargı mercileri bu konunun peşinde. İlgili uçaklarla ilgili de yine tedbir kondu biliyorsunuz. Bu hususta yine mahkeme ve savcılık sürecini sürdürmüş olacak." diye konuştu. 

"Sadece FETÖ değil hiçbir paralel yapının sızmaması gerekir"

Türk yargısının FETÖ'cülerden temizlenip temizlenmediğine yönelik soru üzerine de Bakan Gül, FETÖ elebaşının "Avukat tutmayın, hakim tutun" dediğini anımsattı. 

Bu yapının 40 yıldır devlete sızdığını vurgulayan Gül, "40 günde biz bitirdik, 15 Temmuz oldu, 16 Temmuz'da bu mücadeleyi tamamladık, hepsini temizledik' diye bir yaklaşım, büyük bir rehavet olur. Bu konuda büyük bir teyakkuzla ve Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük bir devlet olduğu inancıyla hiçbir şekilde sızmalara, kriptolara izin vermeyecek şekilde bu teyakkuzu sürdürmek lazım." ifadelerini kullandı. 

HSK'nin bu konuda titiz bir şekilde çalışmasını sürdürdüğüne işaret eden Gül, haksızlığa da mahal vermediklerini dile getirdi. Bakan Gül, "Bu sadece AK Parti'nin, sadece siyasetin yapacağı bir mücadele değil, bu devletin, milletin ortak kararlılığıyla sürekli açık tutulması gereken bir pencere. 'Biz bu işi bitirdik, artık deşifre oldu.' değil. Bunlar takiye üzerine kurulan bir örgüt olduğu için bu konuda teyakkuzu elden bırakmamak lazım" değerlendirmesinde bulundu.  

Sadece FETÖ'nün değil, devletin içine örgütlü, paralel başka hiçbir yapının sızmaması gerektiğini vurgulayan Gül, devletin içerisine hiç kimse sızmayacağını devlet memurunun, amirinden başka kimseden emir almayacağını sözlerine ekledi. 

"Devlet FETÖ konusunda kurumsallaşan bir mücadele kararı aldı diyebilir miyiz?" sorusu üzerine Gül, bu konuda genel yaklaşımların, ilkelerin devletin içerisinde hiçbir şekilde paralel, illegal bir yapının olmaması şeklinde olduğunu belirtti. 

Bu konuda yargının, yasama ve yürütmenin önemli çalışmalar yürüttüğünü aktaran Gül, uygulamaların süreklilikle, istikrarlı şekilde ve büyük bir kararlılıkla sürmesinin hem milletin hem devletin ortak kararlılığı olduğuna işaret etti.  

"Sızmaya izin verilmeyecek"

"Dini duyguları, inancı istismar ederek bundan fayda, çıkar ve rant elde etmeye çalışan toplulukları kastederek söylüyorum. Birtakım tarikatların, cemaatlerin, buna benzer oluşumların bakanlıklara, kurumlara, ilgili kuruluşlara sızdığına dair zaman zaman iddialar ortaya çıkıyor. Bu konular ciddiyetle soruşturuluyor, üzerine gidiliyor mu?" şeklindeki soru üzerine Gül, adı ne olursa olsun hiçbir örgütlü yapının, ideolojinin, grubun devletin içerisine örgütlü bir şekilde sızmasına asla izin verilemeyeceğini, çünkü devletin ancak kendi ilkeleriyle, kurumlarıyla güçlü bir şekilde ayakta durabileceğini söyledi. 

Gül, herkesin inanç noktasında hür ve özgür olduğunu dile getirdi. FETÖ ile mücadeleyi verirken masumla suçluyu ayırt etmenin de çok önemli olduğunu ifade eden Gül, "Bu konuda büyük bir titizlilikle, işte dindar kesimlerin hepsine ya da belli yapıların hepsine, toptan bir yaklaşımla inanç özgürlüğüne de halel getirmek ya da engellemek doğru değil. Ama genel ilke devlet kendi kurallarıyla, yasamanın belirlediği kanunlarla yapısını sürdürür. Hiçbir şekilde illegal, devlet dışı unsurların kendine alan açmasına, nüfuz oluşturmasına izin vermez." diye konuştu.  

Adalet Bakanı Gül, hiç kimsenin inancına, yaşam tarzına karışmadan bunları ülkenin zenginliği olarak görmenin, korumanın çok değerli olduğunu vurgulayarak, "Kim neye inanır, nasıl yaşamak isterse onu yaşar. Devlet bunun taahhüdüdür. Ama devlet birilerinin 'Ben böyle inanıyorum, devleti, kurumları ele geçireceğim ve herkes böyle inanacak, yaşayacak...' Buna da devlet olarak biz izin veremeyiz. Verirseniz bu hukuk devleti olmaz. Bu konuda da hiçbir şekilde buna müsaade edilmeyecektir, edilemez." değerlendirmesinde bulundu. 

"Terörü övmek dünyanın hiçbir yerinde meşru gösterilemez" 

"Yaşam tarzı tartışmalarını günün birinde geride bırakabilecek miyiz?" sorusuna Gül, "Bu örnekler esasen sadece bağnaz, marjinal kesimlerde kaldı. Yoksa Türkiye'de yaşam tarzından, düşüncesinden dolayı ötekileştirilen ya da bu konuda farklı bir ayrımcılığa ya da ayrıcalığa tabi tutulan bir anlayış daha çok eski Türkiye'de yaşadığımız tablolardır. Genel itibarıyla buradan çok dersler çıkarıldı ama buna rağmen elbette farklı kesimlerde hiç tasvip etmediğimiz tutumlar, davranışlar olabiliyor." yanıtını verdi. 

Bununla mücadele etmenin gerekliliğinin hem siyasette hem toplumda ortak bir kabul olduğunu dile getiren Gül, "Bu dersleri ortaya koyup önümüze bakacağız. Türkiye'nin ekonomide geldiği önemli gelişimler, kendi otomobilini yapan bir Türkiye... Cebimizi, soframızı, ekmeğimizi büyütmek, özgürlükleri artırmak ortak derdimiz. Yani vatandaşımızın ekmeğini büyütmek, özgürlüğünü artırmak artık 2023 Türkiye'sinin temel vizyonu, bizim de ortak hedefimiz. Bunlara yoğunlaşmak lazım." değerlendirmesinde bulundu.  

Bakan Gül, "Türkiye'ye getirilen temel eleştirilerden biri de çok fazla tutuklu gazeteci olduğu yönünde. Ne dersiniz bu konuyla ilgili?" sorusu üzerine, hiç kimsenin mesleğinden ötürü ceza almadığını ancak terörü, şiddeti övmenin de dünyanın hiçbir yerinde meşru gösterilemeyeceğini söyledi. 

Gül, mahkemelerin gazeteci olunduğu için değil, terör ve şiddet övülmüşse ya da daha farklı bir fiil oluşmuşsa cezalandırdığına işaret etti. 

Birinci yargı paketinin Meclis'ten geçtiğini hatırlatan Gül, "Yargı paketinde düşünce, ifade özgürlüğüne Yargıtay yolu açılmasına yönelik önemli bir kanun düzenlemesi yapıldı. Böylece tahliyeler de oldu. Daha 1-2 aylık bir mesele. Yargıtay tüm Türkiye'nin ana içtihat merkezi olduğu için, farklı çıkan kararlar, uygulamalar olabiliyordu." dedi. 

Pakette, eleştirinin, haber vermenin suç oluşturmayacağına vurgu yapıldığını dile getiren Gül, şöyle devam etti:

Bu konuda inancından, düşüncesinden, ifadesinden ötürü cezaevinde olmasını asla kabul edemeyiz. Düşünce ve ifade özgürlüğü temel haktır, bunun korunması da bizim temel yaklaşımımızdır. Bu konuda uygulamada bazı eksiklikler, soruşturmalarda tutukluluğun uzaması bazı keyfiliklere sebep olabiliyordu ama azami tutukluluk süresi getirildi. Düşünce, ifade özgürlüğüne Yargıtay yolu açıldı, 'Eleştiri, haber vermede suç oluşmaz.' diye birinci yargı paketinde çok önemli adımlar atıldı. Dolayısıyla hiçbir fikirden, düşünceden korkmamak lazım. İyi fikir, kötü fikri kovar. Dolayısıyla tüm herkesin konuştuğu, yeri geldiğinde eleştiri yaptığı bir ülkede asla korkmamak, çekinmemek lazım ama eleştiriyle, terörü övme, şiddet çağrısı da birbirinden ayırt edilmelidir. Bunu mahkemeler ayırt edecek.

"Yargı Türk milleti adına karar veriyor"

Bakan Gül, Sözcü gazetesine ilişkin bir soruya da yürüyen bir davayla ilgili, yürütmenin bir üyesi olarak bir söz söylemesinin doğru olmayacağını belirterek, "Bu tür davalar esasında mahallinde kesinleşiyordu ama birinci yargı paketiyle Yargıtay yolu açılmış oldu. Bu tür meselelerde daha fazla özgürlük, daha fazla içtihat birliği anlamında, hukuk istikrarı anlamında Yargıtay görsün diye bunlara yönelik imkanlar, bu yol açılmıştır. Elbette mahkeme kendi delillerini kendisi değerlendirmiştir ama onun ötesinde tüm yargılamalarda milletin beklentisi delillere göre, adil bir karar, kamuoyunun her tarafını tatmin edecek şekilde gerekçelendirilmesi çünkü yargı Türk milleti adına karar veriyor ve milletin beklentisi de bu tür konularda elbette daha gerekçeli ve adil kararların makul sürede verilmesi." diye konuştu. 

FETÖ davalarına ilişkin soruya da Gül, yargı mensuplarının önünden milyonlarca dava geçtiğini anlatarak, kendilerinin de "Böyle karar olur mu, bu nasıl karar?" dedikleri kararlar olabildiğini ancak sürecin bütününe bakarak hukuk düzenine, sistemine inancı sürdürmek gerektiğini söyledi.

Özellikle FETÖ yargılamalarında milletin beklentisinin işin sulandırılmaması olduğunu ifade eden Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: 

Yani bunların kurumlarının önünden geçen kişiyi cezalandırıp ama kurumun içinde ana merkezinde olanlarla ilgili farklı bir tavır, asla milletin kabul edileceği bir tavır değil. FETÖ ile uzaktan, yakından ontolojik olarak eleştirileri yapmış birilerini 'FETÖ'cü' diye mahkum ederseniz orada da FETÖ mücadelesini çok ciddi sulandırmış ya da yara almış olursunuz. Elbette, eksik, yanlış kararların, kabul edilemeyecek kararların olduğu, bu anlamda özensiz bazı hususların yaşandığı hususlar var. Ama bunlar bu konuda çok genel değil ama hiç olmaması lazım. Bu konuda bizim güvencemiz, bir üst mercinin, Yargıtay'ın bir eksiklik varsa düzeltmesi. Son tahlilde biz hakim değiliz, savcı değiliz, dosyanın içinde ne olduğunu da bilmiyoruz ama adil olmak kadar adil görünmek de çok önemli. FETÖ'cülerin en sevineceği iş ne biliyor musunuz? 'Herkes FETÖ'cü olsun aradan ben sıyrılayım.' Herkes FETÖ'cü ise FETÖ'cü aradan sıyrılabilir. Milletin yargıdan beklentisi kılı kırk yararak, masum ile suçluyu ayırt etmek.

Gül, bu konuda yargıya da bir haksızlık yapmadan, sürecin bir üst mercide de gündeme geleceğini, inceleneceğini dikkate alarak, bu mücadeleyi veren yargıyı yıpratmadan süreçlerin takibinin önemli olduğunu aktardı. 

"AYM'nin Wikipedia kararı bağlayıcıdır"

Anayasa Mahkemesi'nin Wikipedia kararına ilişkin, "Anayasa Mahkemesi kararı bir şekilde bağlayıcıdır. Gerekçesini kamuoyuyla paylaşacaktır. Türkiye'ye yönelik haksız eleştiriler, saldırılar gözden geçirildiyse gerekçede göreceğiz. Bu konuda Türkiye'yi terörle, şiddetle özdeşleştirmeyi asla kabul edemeyiz." diyen Gül, "Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?" sorusuna ise, anayasanın ruhuna yansıyan daha demokratik, daha özgürlükçü sivil bir anayasanın henüz hayata geçirilmediğini, AK Parti'nin 17 yılda anayasada birçok adım attığını söyleyerek yanıt verdi.

"Sivil anayasaya ihtiyaç var"

Toplumun her kesiminin ortak beklentisini karşılayacak sivil bir anayasaya ihtiyaç olduğunu dile getiren Gül, anayasada yapılan değişiklikle siyasi partilerin kapatılmasının çok zorlaştırıldığını, siyasi partilerin cezalandırılması değil kişilerin cezalandırılması konusunda yaklaşıma gidildiğini kaydetti. 

"Karar verecek olan mahkemedir"

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman'ın Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın damadı Ekrem Yeter'in yargılandığı dava ile ilgili ifadeleri ve Bülent Arınç'ın bunun ardından yaptığı açıklamalar hatırlatılarak düşünceleri sorulan Bakan Gül, "Savcılık makamı bir bütündür. Savcılık makamı, yargılama makamı değildir. Savcılık talepte bulunur, mahkeme karar verir. Savcının dava açması, mahkumiyet anlamında değildir. Savcı talepte bulunur. Beraat de edebilir. Dolayısıyla burada 'Savcı ihsas-ı reyde bulundu, siz yargı makamı mısınız?' eleştirisi çok doğru değil. Savcı bir hakim, mahkeme, muhakeme yapan değildir,  iddiada bulunandır. Yargılama sonucunda 'Kararınızı önceden açıklıyorsunuz.' eleştirisi doğru değil. Karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme de delillere göre değerlendirmesini yapacaktır." diye konuştu. 

"Tarafsızlığa gölge düşürecek davranışlara girilmemesi beklentimiz" 

"Samsun Cumhuriyet Savcısı Ali Evcimen'e ait olduğu iddia edilen Facebook hesabından Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Ali Babacan'a ait bir paylaşım yapıldı. Bu da tartışma yarattı. Fotomontaj yapılmış. Tepki çeken bir görüntü oldu. Devlette daha önceden görevlerde bulunmuş isimler sözü edilen isimler. Bununla ilgili değerlendirmeniz olur mu?" sorusu üzerine Gül, milletin beklentisinin hakim ve savcıların dosyalarıyla ilgilenmeleri olduğunu belirtti. 

Gül, şöyle devam etti: 

Hakim ve savcıların bu kadar dosyaları varken sosyal medyada bu tür, insanların kişilikleriyle ilgili görselleri paylaşmaları, hakimlik mesleğine, makamına da aykırıdır. Türk Yargı Etiği Bildirgemiz de yayınlandı. Bu Türk yargısının millete bir taahhüdüdür. Hakim, savcıların tarafsızlığına gölge düşürecek davranışlara girmemesi bizim beklentimizdir. Hakim, savcılar dosyalarına bakmalı. Adil olmak, adil görünmek çok önemli kavramlardır. Kimin için yaparlarsa yapsınlar, muhalefet değilsiniz, gazeteci değilsiniz, siyasi kimliğiniz de yok. Bunu yapacaksanız cübbenizi çıkarıp yapacaksınız. Cübbe giydikten sonra ister iktidar, ister muhalefet hangi düşüncede olursa olsun mesleğe yakışmayacak davranış tasvip edilmedi. Hakimler ve Savcılar Kurulu da bu konuda incelemesini sürdürüyor. Hakim ve savcıların siyasi ideoloji, felsefi düşüncesi olabilir ama bunu sosyal medyada, davranışlarında, fiillerinde göstermemeli. Bu konuda özenli olmaları, milletimizin ortak beklentisidir. Hakim ve savcılarımızın içinden bir, iki tanesinin yaptığı yanlışlar tüm yargıya mal olarak yargıyı zedeliyor.

AİHM'in Osman Kavala kararı

Bakan Gül, Osman Kavala'nın yargılandığı davaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tahliyeye yönelik kararının hatırlatılması üzerine, bu konuda hakimlik ya da avukatlık yapmanın doğru olmadığını, yargılama sürecinin devam ettiğini dile getirdi.

AK Parti'nin 2004'te AİHM sözleşmelerini iç hukukun parçası haline getirdiğini ifade eden Gül, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerin kanunun üstünde kabul edildiğini anlattı. Gül, bu konuda Kavala'nın yargılandığı mahkemenin dosyadaki delilleri dikkate alarak değerlendirme yapacağını vurguladı.

Yapılan düzenlemelerin uygulanmasında bir sorun olup olmadığına ilişkin Gül, yargının bağımsız bir şekilde mevzuatı, uygulamayı tayin ettiğini söyledi. 

Bakan Gül, yargının deliller çerçevesinde mevzuatı uyguladığını vurgulayarak, "Adalet Bakanının bir cübbesi yoktur, yani karar veremez. Ne savcıdır ne hakimdir. Hakim, savcı dışında hiç kimse mahkemeye telkin, tavsiye ve talimatta da bulunamaz. Karar yanlışsa bir üst merci var. İstinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, AİHM var. Türkiye'de bir merci doğru karar verir deseydik, sadece bir merci olurdu. Dosyanın içerisinde ne olduğunu da bilmiyoruz. Sürece saygılı olup sürecin sonucunu beklemek, Türkiye'nin hukuk devleti olduğunu takip ederek... Varsa bir eksiklik Yargıtay'dan, Anayasa Mahkemesi'nden dönüyor." dedi. 


Independent Türkçe, AA

DAHA FAZLA HABER OKU