Türkiye, son yıllarda milli savunma sanayisinin geliştirilmesi noktasında önemli atılımlar yaptı.
Artık silah ithal etmekten ziyade silah sistemlerinin üretilmesine gayret gösteriyor.
Bunun için de farklı ülkelerle zaman zaman teknoloji transferi anlaşmaları yapılarak ya da ortaklıklar kurularak kimi silah sistemlerinin üretilmesine çalışılıyor.
Yıllar süren bu çalışmalar sonunda İtalya’dan sağlanan teknoloji transferi ile Atak helikopterlerinin, Güney Kore’den yapılan teknoloji transferleri ile Fırtına obüslerinin Türkiye’de üretimi sağlandı.
Yine Güney Kore ile yapılan anlaşmalarla geliştirilen Altay adlı milli tankın üretilmesi çalışmaları ise halen sürüyor.
İhracatta tedarikçi ülkelerin de onayı gerekiyor
Ancak teknoloji transferi de kimi zaman yerli silah sistemlerinin üretilmesi için yeterli olmuyor.
Silahın belli sistemlerinin teknoloji transferinin yapıldığı ülke dışında üçüncü bir ülkeden alınması gerekiyor.
Bu da silah üretilse dahi bir başka ülkeye ihracatı gündeme geldiğinde tedarikçi ülkenin onayını gerektiriyor.
Atak helikopterlerin Pakistan’a satışı ABD’nin onayını bekliyor
Örneğin Türkiye-Pakistan arasında 13 Temmuz 2018’de anlaşma sağlanan 30 adet ATAK helikopteri satışı ABD’nin engeline takılmış durumda.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ/TAI) tarafından üretilen ATAK helikopterinde Amerikan Honeywell ile İngiliz Rolls Royce’un ortak girişimi olan LHTEC şirketinin ürettiği CTS800 tipi motor kullanılıyor.
Bu motorun kullanılması sebebiyle helikopterin başka bir ülkeye ihracatında ABD’nin izni gerekiyor.
ABD bu izni vermediğinden 1.5 milyar dolarlık Türkiye’nin en büyük savunma ihracatı olması gereken satış halen beklemede. Peki tek bu mu?
Fırtınaların Azerbaycan’a satışı da Alman engeline takıldı
Independent Türkçe’nin sorularını yanıtlayan savunma politikaları araştırmacısı Arda Mevlütoğlu, Fırtına obüslerinin ihracatında da sorun yaşandığını şöyle anlattı:
Bu konuda kamuoyuna yansıyan en bilinen örnek, Azerbaycan’a Fırtına kundağı motorlu obüs satışı. Alman yapımı motor ve aktarma organı kullanan bu sistemlerin satışı, Almanya’nın bu alt sistemler için ihracat izni vermemesi nedeniyle gerçekleşmemişti.
Independent Türkçe’nin savunma çevrelerinden edindiği bilgiye göre 2017 yılında Almanya'nın engeline takılan ihracatta Türkiye’nin Azerbaycan’a 22 adet obüs satmayı planladığı iddia edildi.
Yine henüz üretim aşamasına geçmemekle birlikte Güney Kore’nin de Altay tanklarının teknolojilerini Türkiye’ye Çin, Kuzey Kore ve Japonya gibi ülkelere sonradan aktarılmama şartıyla verildiği öne sürülmüştü.
Ancak bu ülkelerin zaten kendi tank sistemleri olduğundan bu olasılığa zaten pek imkan olmadığı da kaydedildi.
ABD ve Avrupa ince eleyip sık dokuyor
Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinden teknoloji transfer edilerek üretilen silahların üçüncü bir ülkeye satılması pek de kolay olmadığını belirten Mevlütoğlu, bunun nedenlerini şöyle anlattı:
Niteliği ne olursa olsun savunma sanayiinde her türlü sistem, alt sistem ve teknolojinin ihracatında her ülkenin uyguladığı kendine özgü mevzuatları ve kuralları vardır. Bu konuda Avrupa ülkeleri ve ABD’nin özellikle oldukça katı kuralları bulunuyor. Söz konusu ürün ve hizmetlerin satışında son kullanıcının hangi ülke ve kurum olduğu, hangi maksatla satış yapıldığı gibi konularda bilgi istenebilir ve bunlara istinaden ihracat izni çıkarılır. Eğer iki ülke arasındaki ilişkiler sorunlu ise ya da değişik siyasi, ticari ve teknolojik gerekçelerle bu izin verilmeyebilir veya geciktirilebilir.
Silah üretiminde kullanılabilecek araçlar da kontrol ediliyor
Bunun dışında bazı uluslararası antlaşmalar ya da yaptırım kararlarından dolayı belli ülkelere ve/veya bunlarla ilişkili kurum ve kuruluşlara yapılacak satışlara kısıtlamalar getirilebildiğini söyleyen Mevlütoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Söz gelimi özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri, aktif çatışma bölgelerine ve bu çatışmalara taraf olan ülkelere savunma ürünü satmamayı tercih edebiliyorlar. Burada yaptırıma konu olan yalnızca sistem, alt sistem ve bileşenler değil, bunların üretiminde kullanılan tezgah, aksam ve makinalar da olabiliyor. Söz gelimi bir hassas üretim tezgahı aynı zamanda bir füze imalatında kullanılabiliyorsa, satışı kısıtlamalara ya da sıkı kontrollere tabi olabiliyor. Öte yandan vurgulanması gereken husus, sektörün ulusal güvenlik ve dış politika ile yakın ilişkisinden dolayı tüm bu satış ve yaptırım politikalarında uygulamada bol miktarda gri bölge ve istisna bulunmasıdır.
Yüzde 100 yerli üretim şimdilik mümkün değil
“Milli silahların ihracından sorun yaşanmaması için ne yapılabilir?” sorusuna ise Mevlütoğlu şöyle cevaplandırdı:
Bir savunma sisteminin ya da aracının A’dan Z’ye tüm parça, aksam ve bileşenlerini yurt içinde üretmek mümkün değil. Dolayısıyla alt sistem ve bileşenlerin temininde bir önceliklendirme yapmakta fayda var. Bağımsız olarak üretim ve temini sağlanması şart sistem, alt sistem ve teknolojilere odaklanılarak, diğer düşük öncelikli kalemlerde kaynakları çeşitlendirmeye gidilebilir. Söz gelimi bir hava aracı için motor en kritik bileşen iken pek çok farklı ülkeden ve kaynaktan temin edilebilen, yurt içinde üretimi ekonomik ya da verimli olmayabilecek bir parça için ithalat yoluna gidilebilir.
ABD’den İsrail’e de F-16 satışında veto
Bu arada yaşanan sorun sadece Türkiye’ye özgü değil. Son olarak geçtiğimiz aylarda İsrail’in Hırvatistan'a eski F-16 uçaklarını 485.6 milyon dolara satma girişimi de ABD’nin engeline takılmış, ABD’den 12 adet F-16’nın satışına onay çıkmamıştı
© The Independentturkish