Myanmar lideri Ang San Su Çi, Arakanlı Müslümanlara “soykırım” yapıldığı suçlamalarıyla ilgili hesap vermek için Birleşmiş Milletler'in başlıca yargı organı Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) hakim karşısına çıkıyor.
Gambiya’nın açtığı dava nedeniyle 10-12 Aralık tarihlerinde görülecek duruşmalarda Myanmar’ı Nobel Ödüllü Ang San bizzat temsil ediyor.
Myanmar’ın batısındaki Arakan (Rakhine) eyaletinden çıkarılan yüz binlerce Rohingya komşu Bangladeş’teki derme çatma kamplarda yaşam mücadelesi verirken, bir zamanlar kendisi de cuntanın baskısını görmüş biri olan ancak ordunun eziyetinden kaçan Müslüman azınlığa destek vermek için çaba harcamamakla suçlanan Ang San, şimdi de ülkesinin hakkını korumak için “adaletin” karşısına çıkıyor.
Yönetim yanlılarının “destek” mesajlarıyla Lahey’e uğurlanan Ang San, Myanmar yönetiminin ve ordunun Müslüman azınlığa karşı uyguladığı baskıya dair konuşmaya yanaşmadığı gibi bu halkın yurtlarından zorla çıkarıldığı ve evlerinin yakıldığı operasyonların “terörle mücadelenin” parçası olduğunu savunuyor.
“Üçüncü dalga etnik temizlik”
Ang San Su Çi iktidardayken Myanmar ordusu 2016’da Arakanlı Müslümanların (Rohingyalar) yaşadığı eyalette geniş çaplı operasyonlar düzenledi.
Myanmar’da resmi evraklarda dahi kendilerinden “Rohingya” diye bahsedilmeyen halka karşı yapılan saldırılar, 1970’ler ve 1990’larda yaşananların ardından “üçüncü dalga etnik temizlik” olarak nitelendirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Askeri operasyonlar yoğunlaştıkça komşu Bangladeş’e kaçan Rohingya sayısı da katlandı, bu ülkedeki merkezler dünyanın en büyük kampları olarak anılmaya başladı.
Bugüne dek aralarında Kofi Annan’ın öncülük ettiği komisyon ve Birleşmiş Milletler Bağımsız Uluslararası Myanmar Hakikat Misyonu’nun da bulunduğu girişimler sırasında Arakan eyaletinde yaşananlar soruşturuldu.
Sivil toplum kuruluşları ve insan hakları gruplarının yardımıyla kamplarda yürütülen çalışmalardan da yola çıkarak Arakan’da neler yaşandığına dair kapsamlı bir veri tabanı oluşturuldu.
Ancak böylesi iyi raporlanmış verilere rağmen şimdiye kadar Myanmar yönetiminden hiç hesap sorulmadı.
Uluslararası düzeyde birçok kesimden eleştiri gelse de Myanmar'ın eylemleri, üyesi olduğu Güneydoğu Asya Uluslar Birliği’nden (ASEAN) ya da Çin’den de tepki almadı.
Adım küçük Afrika ülkesi Gambiya’dan geldi
Gerek Müslüman gerekse Müslüman olmayan ülkelerin Rohingyaların yaşadığı zulüm karşısında yıllardır süren sessizliğinin ardından Gambiya meseleyi uluslararası yargı makamlarına taşıdı.
1994 Ruanda Soykırımı’nı soruşturan Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savcı olarak görev almış olan Gambiya Adalet Bakanı ve Başsavcısı Ebubekir Tambadou, Washington Post’a yaptığı açıklamada "Myanmar yönetiminin Rohingyalara karşı sergilediği vahşeti ayrıntılarıyla ortaya koyan BM raporunu okuduktan sonra harekete geçtiğini" söyledi.
57 üyeli İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) da destek verdiği Gambiya, Myanmar devletinin “soykırım” işlediği gerekçesiyle 11 Kasım’da UAD’ye başvurdu.
Tarihi dava, sözleşmenin yıldönümünde görülüyor
Davanın dayanağını, 9 Aralık 1948 tarihinde Paris’te toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun kabul ettiği “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme” oluşturuyor.
1951’de yürürlüğe giren sözleşme, "imzacı devletlerin, ister barış zamanında isterse savaş zamanında işlensin, önlemeyi ve cezalandırmayı taahhüt ettikleri soykırımın uluslararası hukuka göre bir suç olduğunu teyit ettiğini”, “ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu, kısmen ya da tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen fiillerden herhangi birinin soykırım suçu oluşturduğunu” ortaya koyuyor.
Sözleşmede bahsi geçen fiiller arasında “bir grubun mensuplarının öldürülmesi, grup üyelerine ciddi derecede bedensel ya da zihinsel zarar verilmesi, grubun bütünüyle ya da kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarının kasten değiştirilmesi, grup içinde doğumları engellemek amacıyla tedbirler alınması ve gruba mensup çocukların zorla bir başka gruba nakledilmesi” gibi eylemler sayılıyor.
BM raporu “soykırım niyetiyle” işlenen suçlardan bahsediyor
Gambiya’nın açtığı dava ağırlıklı olarak BM’nin geçen yıl hazırladığı ve Myanmar hükümetinin Rohingyalara karşı “soykırım niyetiyle” eylemlerde bulunduğu, Myanmar ordusu Tatmadaw’ın da cinayet, tecavüz, haksız tutuklama ve cinsel amaçlı kölelik gibi suçlara karıştığı sonucuna varan raporuna dayandırılıyor.
Soykırımla ilgili kovuşturulması gereken ordu yetkililerinin isimlerinin de yer aldığı raporda ayrıca, Ang San Su Çi’nin ülkenin sivil lideri ve hükümetin başı olarak Arakan eyaletinde yaşanan zulmü bitirmek için nüfuzunu ya da fiili pozisyonunu kullanmadığı belirtiliyor.
Öte yandan BM’nin soykırımla ilgili sözleşmesine taraf olan ancak davayla doğrudan ilgisi bulunmayan bir ülkenin BM üyeliğini kullanarak UAD’ye başvurmasıyla birlikte bu davada bir ilk yaşanıyor.
Üç farklı mahkemede yargı süreci başlatıldı
Uluslararası Adalet Divanı’ndaki süreç Myanmar devletine karşı işlerken, yine Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ise Rohingyalara karşı suçlarda Myanmarlı bireyleri hedef alıyor.
Diğer taraftan Arjantin’de “evrensel yargılama yetkisine” dayanarak açılan başka bir davada, aralarında Myanmar lideri Ang San’ın yanı sıra Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing’in de yer aldığı üst düzey siyasi ve askeri liderlerin, azınlıktaki Müslüman Rohingya halkının karşı karşıya bulunduğu “varoluşsal tehdit” nedeniyle yargı önünde hesap vermesi isteniyor.
Ancak davalar hangi mahkemede açılmış olursa olsun Myanmar yönetimi suçlamaların hepsini yalanlıyor, Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu (ARSA) gibi gruplara karşı “terörle mücadele” operasyonu yürüttüklerini öne sürerek “etnik temizlik” iddialarını reddediyor.
Nobelli “demokrasi simgesi"ne ne oldu?
Hollanda’da ülkesini savunması beklenen Ang San Su Çi’nin geçmişinde verdiği “insan hakları” mücadelesinin son yıllarda kendi ülkesindeki azınlık grupları kapsamadığı görülüyor.
1991’de gıyabında Nobel Barış Ödülü alan insan hakları aktivisti Ang San, uzun yıllar “demokrasinin simgesi” olarak görüldü, askeri yönetim tarafından toplamda 15 yıl kadar süren ev hapsinde tutulduktan sonra 2010’da serbest kaldı, 2015’te girdiği seçimleri kazandı. Devlet başkanlığı pozisyonunun kendisine yasak edilmesinden dolayı “Devlet Danışmanı” gibi bir unvan aldı, aynı zamanda dışişleri bakanı olarak da görevlendirildi.
Hong Kong merkezli çalışan gazeteci Isabella Steger’ın da ifade ettiği üzere Ang San Myanmar lideri olmasından bu yana ordunun Arakanlı Müslümanlara uyguladığı baskıyı tanımlamada “etnik temizlik” ifadesini kullanmayı ısrarla reddetti, hatta söz konusu azınlık grup için “Rohingya” dememekte diretti.
İktidara gelmesi sonrası, askeri yönetimin hakim olduğu ülkede “demokrasiye geçişin” yaşanacağına dair umutlar yeşermişti. Ne var ki Ang San, Rohingyaları yasa dışı göçmen sayan Budist çoğunluğun yanında yer alarak hükümeti için kritik öneme sahip halk desteğini bu sayede muhafaza etmeyi seçti.
Hakkındaki eleştiriler o kadar arttı ki Amerikalı diplomat Bill Richardson onu “güce sevdalı”, “iktidarını korumak için insan hakları ihlalleri” yapabilecek biri olarak tanımladı.
Batı’da bazı ülkelerde “persona non grata” (istenmeyen kişi) ilan edilen bir zamanların demokrasi ikonuna haziran ayında çıktığı doğu Avrupa turunda kucak açan siyasetçiyse, aşırı sağcı ve Müslüman göçmen karşıtı Macaristan Başbakanı Başbakan Viktor Orban oldu.
Neden Lahey’in yolunu tuttu?
Peki ne oldu da Hollanda’dan resmi davet gelmediği halde Myanmar lideri kendini Lahey’de buldu?
Ang San’ın Myanmar’ı temsilen duruşmaya katılma kararı birçoklarını şaşırttı. Kimileri Lahey’deki duruşmalarda Ang San’ın görülmesinin halihazırda zedelenmiş imajını daha da kötüleştireceğini düşünürken, kimileri “savunulmaz” durumdaki yetkilileri savunma görevinde ordunun ona bel bağladığına kanaat getirdi.
Bazılarıysa Myanmar’da 2020’de yapılacak seçimlere hazırlık için ordu başta olmak üzere kendi ülkesinde destek toplaması adına bunu “mecburi” yapılmış bir hamle olarak yorumladı.
Ayrıca bugüne dek dış dünyadan gelen tepkileri önemsemeyen Myanmarlı generaller ya da Ang San’ın Lahey’den çıkacak herhangi bir sonuç karşısında nasıl bir duruş sergileyebileceği de merak konusu oldu.
Myanmarlı gruplar için “turistik” malzeme oldu
Öte yandan gerek Arakan’da kalanların gerekse komşu Bangladeş’e sığınan Rohingyaların gözü kulağı Lahey’de yaşanacaklara çevrilmişken Myanmar’da bazı gruplar bu davayı “turizm” malzemesi haline getirdi.
Üç gün sürecek duruşmalarda canlı yayında hesap verecek Ang San’a destek için Lahey’e 2 bin dolarlık (yaklaşık 12 bin TL) turlar bile başlatıldı.
Yerel medya da Ang San’ı desteklemek için Myanmar’da mitinglerin planlandığını aktardı; bazı destekçilerinin “Anne Su” dediği Myanmar lideri için “çok yaşa” sloganları hazırlandı. Sokağa çıkan çok sayıda Myanmarlı liderlerine destek verdi.
Gambiya açtığı davada ilk etapta, Myanmar yönetimini Rohingyalara karşı baskıda daha ileriye gitmekten ve delilleri yok etmekten alıkoymayı hedefliyor.
Afrika ülkesi sonrasındaysa, mahkemeden Myanmar’ın soykırım işlediğine dair bulgular elde etmesini, bu suçlara karışanlar hakkında kovuşturma açılması emrini vermesini ve Rohingya halkının yaşadığı zararın telafi edilmesini istiyor.
Ne var ki 15 yargıçlı UAD’den herhangi bir kararın çıkmasının yıllar sürebileceği de ifade ediliyor.
© The Independentturkish