İran, Afganistan mı oluyor?

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Depremler sonrasında dayanışma mesajı vermek ve taziyelerini iletmek amacıyla yabancı ülke üst düzey yetkilileri Türkiye'yi ziyaret etmeye devam ediyor.

Geçen hafta Ankara'ya gelen yabancı devlet insanları arasında İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan da vardı.

İranlı bakanın ziyareti 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne rastladı. 

İki dışişleri bakanı arasında düzenlenen ortak basın toplantısında konuk Bakan konuşmasına "Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle tüm dünyadaki kadın kardeşlerimi, özellikle Türkiye ve İran'da ve buradaki kadınları tebrik ediyorum. İran'da, Hazreti Fatma Selamullah'ın doğum günü -ki ışık ve rahmettir doğumu- Kadınlar Günü olarak kutlanıyor, geçen haftalarda bunu kutladık. Kadınlar, İran İslam Cumhuriyeti'nde toplumumuzun en güçlü parçasıdır, aynı şekilde dost ve kardeş Türkiye'de de kadınlar aynı rolü üstleniyorlar" ifadeleriyle başladı. 

Abdullahiyan bu sözleri söylerken ülkesinde Eylül 2022'de 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin polis nezaretinde ölümünün yarattığı infial nedeniyle gösteriler sürüyor, kız öğrenciler ise okullarında bilinmeyen bir nedenden dolayı zehirleniyordu. 


İnkardan kabullenmeye 

İran'da kız öğrencilerinin okullarında zehirlenmeleri kasım sonunda Kum şehrinde başladı.

İlk olarak Kum Nur Yazdanshahr Konservatuarı'nda zehirlenme vakaları görülürken ilerleyen günlerde şehirde 500'den fazla kız çocuğunun okullarında zehirlendiği ortaya çıktı.

Zehirlenme vakaları kısa süre içerisinde başkent Tahran da dahil olmak üzere İran'ın birçok şehrinde görülmeye başlandı. 

İranlı yetkililer uzun bir süre konuyu görmezden gelerek açıklama yapmazken, zehirlenme vakalarına ilişkin görsellerin sosyal medya aracılığıyla yayılması ve velilerin protesto gösterileri düzenlemelerinin ardından İran Başsavcısı "kasıtlı suç eylemleri olasılığı var" diyerek soruşturma emri verdi.

Bunun üzerine İran İstihbarat Bakanlığı soruşturma başlattı.

Yapılan ilk resmi açıklamalardan biri İran Sağlık Bakan Yardımcısı Yunus Panahi'den geldi.

Panahi 26 Şubat 2023 tarihinde düzenlediği basın toplantısında "Anlaşılan o ki bazıları tüm okulların, özellikle de kız okullarının kapatılmasını istiyor" dedi. 

Velilerin ve kız öğrencilerin başlattığı gösteriler Masha Amini protestolarını yeniden alevlendirme endişesiyle olsa gerek, Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, mart başında İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi, İstihbarat Bakanı İsmail Hatib ile Sağlık Bakanı Behram Aynullahi'yi görevlendirerek konunun araştırılması talimatı verdi. 

Reisi yaptığı açıklamada ise, "Bugün, ülkenin ilerlemesiyle birlikte düşmanlıklar da arttı, bunun en son örneği okullarda güvensizlik ve ailelerde endişe ortamı oluşturma girişimidir. Bu bahaneyle toplumun psikolojisini hedef gösterenler, kesinlikle öğrencilerin ve ailelerinin sağlığını düşünmüyorlar; amaçları her ne bahaneyle olursa olsun ülkede isyan ve kaos çıkarmaktır" diyerek dış güçlere işaret etti.

İran'ın ruhani lideri Ali Hamaney de konunun ciddiyetle araştırılması ve suçluların en şiddetli cezaya çarptırılması emrini verdi. 

İran Meclisi Zehirlenme Vakalarını Araştırma Komisyonu Üyesi Muhammed Hasan Asferi, 7 Mart 2023 tarihinde yaptığı açıklamada, 30 Kasım 2022'den bu yana 25 eyalette, 230 okulda ağırlıkla kız çocuklarından oluşan 5 binden fazla öğrencinin zehirlendiğini duyurdu.

İnsan hakları örgütleri sayıların açıklanandan çok daha yüksek olduğunu belirtiyor. 

Rejim karşıtları, Mahsa Amini protestolarında aktif rol oynayan kız öğrencilerin cezalandırılmak istendiğini ve eylemlerin kız öğrencileri okullardan uzaklaştırılmak amacıyla yapıldığını, İran'daki bazı kesimlerin Taliban'ın Afganistan'da kız öğrencilere yönelik kısıtlayıcı tedbirleri desteklediklerini iddia ediyor.

Bu doğrultuda, bazı uzmanlar zehirlenme vakalarının 2008'den bu yana Afganistan'da yaşanan zehirlenme vakalarıyla ciddi benzerlik taşıdığına dikkat çekiyor.

Rejim içerisindeki bazı ılımlılar ise radikal Şii grupların olayların arkasında olabileceğini belirtiyor. 

Zehirlenme vakalarının failleri konusunda ise İran yönetiminden çelişkili açıklamalar geliyor.

Eylemlerin dış güçlerin dışında, ülke içindeki rejim karşıtı gruplar ve hatta kız öğrencilerin eğitim almasını istemeyen okul yönetimi ve öğretmenler tarafından yapılmış olabileceği öne sürülüyor. 

Öte yandan, aradan aylar geçmiş olmasına rağmen kız çocuklarının zehirlenmesine yol açan madde ya da maddelerin ne olduğu konusunda da net bir bilgi yok.

İranlı makamların farklı ve birbiriyle çelişen beyanatları toplumdaki endişeyi ve güvensizliği daha da artırıyor.

Son olarak 12 Mart tarihinde İran İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan yazılı açıklamada; 100'ün üzerinde kişinin gözaltına alındığı, olayların terör bağlantısının olup olmadığı yönünde soruşturmanın sürdüğü, bazı faillerin korku yaratmak bazılarının ise okulların tatil edilmesi amacıyla eylemleri gerçekleştirdikleri, geçen haftadan bu yana zehirlenme vakalarında düşüşler yaşandığı kaydedildi.


Uluslararası toplumdan gelen tepkiler etki etmiyor

Zehirlenme vakalarının artmasıyla birlikte UNICEF başta olmak üzere BM'nin ilgili kuruluşlarından olayları kınayan beyanlar geldi.

Uluslararası Af Örgütü tarafından yayınlanan açıklamada, Mahsa Amini protestolarına aktif olarak katılan kadın ve kız öğrencilerin haklarına sahip çıktıkları için cinsiyet temelli şiddete maruz kalmalarının endişe verici olduğu belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ilk aşamada olayların toplu zehirlenme olabileceğini belirtmiş olsa da sonrasında yapılan açıklamada araştırmaların henüz böyle bir bulguya işaret etmediğine dikkat çekti.

Beklenildiği üzere, İran soruşturma çerçevesinde DSÖ ya da başka bir uluslararası örgütten yardım istemiş değil. 

Ülkelerden gelen tepkiler ise şu ana kadar sınırlı kaldı. Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, insan hakları vurgusu yaparak, olayların bir an evvel aydınlatılması çağrısında bulundu.

Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre ise, zehirlenme vakaları ile Mahsa Amini protestoları arasında bir bağlantı olması halinde konunun BM Bağımsız Veri Toplama Misyonu'nun görevi kapsamına girebileceğini ifade etti. 

Her ne kadar ülkede deprem felaketi ve seçimler gündemi meşgul etse de, görüldüğü kadarıyla, Türkiye'den konuya ilişkin olarak bir açıklama gelmemiş olması da ayrıca düşündürücüdür. 

Uluslararası Toplum İran'ın nükleer programına yönelik olarak yıllardır katı yaptırımlar uyguluyor.

Bununla birlikte, bugüne kadar İran'ın nükleer programı konusunda bir ilerleme sağlanabilmiş değil.

500'ün üzerinde insanın ölümüne ve yaklaşık 17bin kişinin tutuklanmasına neden olan Mahsa Amini protestoları sonrasında AB İran'a ve üst düzey yetkililerine yönelik yaptırımlar uyguladı.

Ayrıca, İran BM Kadının Statüsü Komisyonu'ndan çıkartıldı. Birçok ülke kınama mesajları yayınladı ve İranlı yetkililerin uluslararası örgütlerde yaptıkları konuşmalar protesto edildi. Bu tepkiler tabiatıyla yeterli değil. 

Ancak tecrübeyle sabit olduğu üzere, uygulanan yaptırımların, yayınlanan kınama mesajlarının ve İran'ın uluslararası toplumdan tecrit edilmesinin Molla rejimi üzerinde bir etkisi de bulunmuyor.

Aksine, alınan bu tedbirler İran yönetiminin tutumunu daha da katılaştırıyor. 

İran ülkede aylardır devam eden iç karışıklığa rağmen bölgesinde ve ötesinde 1979'dan bu yana uygulayageldiği istikrarsızlaştırıcı rolünü artırarak sürdürüyor. İran'ın Ukrayna savaşında Rusya'ya İHA başta olmak üzere silah yardımında bulunduğu biliniyor.

İran Azerbaycan-Ermenistan ihtilafında da Ermenistan'dan yana bir tutum benimseyerek Güney Kafkasya'da barışın tesis edilmesine açık bir şekilde engel teşkil ediyor.

İran'ın Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin üzerindeki olumsuz tesiri ise sürüyor.  

ABD'nin dikkatini Asya-Pasifik'e yöneltmesiyle bölge üzerindeki etkisi azalıyor.

Geçen hafta İran ve Suudi Arabistan arasında diplomatik ilişkilerin yeniden tesisine ilişkin olarak Çin'in arabuluculuğunda varılan mutabakat bunun en belirgin örneği.

Benyamin Netanyahu İran'a yönelik tehdit söylemini artırsa da, altıncı Netanyahu Hükümeti'nin politikalarının İsrail'de yarattığı koas İran'ın işine geliyor.  

Mahsa Amini'nin öldürülmesi sonrasında başlayan protestolarda halk reform istemiyor.

Halk Molla rejiminin kökten değişmesini talep ediyor. Fakat gelinen noktada bunun pek mümkün olmadığı, zira İran halkının mücadelesinde yalnız bırakıldığı görülüyor.

Ukrayna savaşının dünya çapında yarattığı olumsuz etkilere ek olarak İran'da olası bir iç karışıklık ya da yönetim değişikliğinin beraberinde getireceği belirsizlik ve bunun yansımaları Batı'da endişe yaratıyor.

Bu da ABD ve Avrupa'nın demokrasi savunuculuğunun samimi olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU