Irkçılık fitnesine karşı köklü çözüm: Birleşik Krallık örneği

Birleşik Krallık'ın deneyimi üzerinde düşünmeye ve örnek almaya değer. Ne mutlu başkalarının deneyimlerinden dersler çıkartanlara!

Fotoğraf: Reuters

Hollanda ve İsveç'te birkaç bağnazın Kur'an mushafını yakıp yırtması Müslümanları ve vicdanlı gayrimüslimleri öfkelendirdi.

Bu doğası gereği duygusal bir konu.

Açıkça kınama dışında hangi açıdan okursanız okuyun, konunun duygusal boyutundan dolayı muhtemelen şüphelenecek veya öfkeleneceksiniz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Konunun bazılarımızın dikkat etmemiş olabileceği veya gündeme geldiğinde belki de değerli görmemiş olabileceği yönleri üzerinde durup düşünmemizi gerekli görüyorum.

Olayın zahirinde iki açık argüman var:

Müslümanlar, Kur'an'ı yakmanın Müslümanların duygularına hakaret olduğunu ve her bireye karşı kişisel saldırganlıkla eşdeğer olduğunu söylüyor.

Karşı taraf ise (Hollanda ve İsveç) bu eylemin kişisel düşünce özgürlüğü hakkının kullanılması çerçevesinde nitelendirildiğini söylemekte.

Pek çok kişi -elbette bazı devlet liderleri de dahil olmak üzere- bu eylemi kınamış olsa da, açıkça bir yasayı ihlal etmiyor.

2006'da Fransa'da Resulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem) hakaret eden karikatürlerin yayımlanmasının ardından yaşananlara benzer şekilde, bundan kaynaklanabilecek güvenlik sorunlarından korkmalılar.

Bir başka deyişle Müslümanların argümanı, içeriği, kutsalları aşağılamanın, özgürlüğün kısıtlanmasını meşrulaştıran bir zarar olan normatif kanıtlara dayanıyor.

Karşı taraf bu argümanı kabul ediyor, ancak benzer girişimleri önleyecek kadar güçlü görmüyor.

Şunu açıklığa kavuşturalım:

Geçen hafta olduğu gibi Kur'an'ın veya herhangi bir kutsal kitabın yırtılması, sürekli veya bir şekilde meydana gelen bir kaza olmadığı gibi, birçok kişinin yaptığı bir uygulama da değildir.

Amacı, özellikle göçmen karşıtı duyguları kışkırtmak ve ardından eylemi yapan kişi veya grup için siyasi amaçlara hizmet eden bir medya kasırgası yaratmak olan ender bireysel girişimlere daha yakındır.

Bu nedenle, mesele beğensek de beğenmesek de kısıtlamaların genişletilmesine yol açacak daha fazla yasa çıkarılarak değil, siyasi ve kültürel girişimlerle ele alınır.

Siyasi girişimler, siyaset sahnesindeki tüm tarafların ve sivil toplum kuruluşlarının bu eylemi kınama ve siyasi ve seçim mücadelesinde kutsalların kullanılmasını kınama taahhüdünü içerir.

Kültürel inisiyatiflere gelince, göçmenlerin (özellikle Müslümanların) sosyal sisteme entegre olmasını ve dosta fayda sağlayan ve düşmanı korkutan etkili bir sese sahip olmaları için genel seçimlere güçlü katılım taahhütlerini teşvik etmeyi içerir.
 


Birleşik Krallık'taki Asyalı ve Afrikalı göçmenlerin deneyimleri üzerinde düşünmeye değer.

Mevcut hükümet başkanının Hint kökenli bir aileye mensup olduğunu biliyoruz.

Son on yılda birçok göçmen siyasi görevler aldı ve bunların önemli bir yüzdesi Müslüman.

Göçmenlerin, İngiltere'nin sosyo-politik sistemine artan entegrasyonu olmasaydı bu mümkün olmazdı.

Bu deneyim kesinlikle İsveç ve Hollanda'da tekrarlanabilir. Gerçekten de bu daha önce, iki Müslüman siyasetçinin Hollanda'da Adalet ve Çalışma Bakanlığı'nı yönettiği ve Müslüman bir kadının İsveç'te diğer pozisyonların yanı sıra Eğitim Bakanlığı'nı devraldığı bir dönemde yaşandı.

Sözün özü; Kur'an'ın yakılması veya yırtılmasının, Müslüman göçmenler ile onlara ev sahipliği yapan toplumlar arasında çatışmayı körüklemeye yönelik bir fitne olduğudur.

Neredeyse tamamen göçmen karşıtı ırkçı akım tarafından istismar edilen bir mücadeledir.


Müslümanlar şiddetli bir çatışmaya girerlerse, aşırı sağcıların amaçlarına hizmet edeceklerdir.

Bu fitneyi kökünden kazımak ve ebediyen ortadan kaldırmak istiyorlarsa, yolu siyasi ve sosyal entegrasyondan ve kamusal hayatta etkili bir siyasi blok oluşturmaktan geçer.

Böyle bir durumda her iki taraf da onlara yaklaşmaya ve taleplerini savunmaya çalışacaktır. Müslümanlar, Avrupa toplumundan dışlanmadan aksine sempati göreceklerdir.

Aşırı sağcıları bu eylemlere mecbur bırakan aslında sonlarını da hazırlamaktadır.

Birleşik Krallık'ın deneyimi üzerinde düşünmeye ve örnek almaya değer. Ne mutlu başkalarının deneyimlerinden dersler çıkartanlara!

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU