"Osmanlı İstanbul'unda kahvehaneler müzik merkeziydi"

Osmanlı Türk müziği üzerine çalışan Çağlar Fidan, hazırladığı yüksek lisans tezinde Osmanlı döneminde İstanbul kahvehanelerinde yapılan müziği araştırdı. Fidan'a göre kahvehanelere sosyal sınıflara göre gidilirdi

Osmanlı döneminde müziğin icra edildiği yerler arasında kahvehaneler de vardı. Yukarıdaki resimde 18. yüzyılın sonunda Osmanlı müziği icra eden bir grup tasvir edilmiş / Görsel: Vikipedia

Tarihi bilgilere göre Türkiye, kahvehane kavramıyla ilk defa 16. yüzyılın ortalarında tanıştı.

İnsanların oturdukları, sosyalleştikleri aynı zamanda kahvenin içilmek üzere pişirilerek satıldığı dükkanlar zamanla "kahvehane" ya da halk ağzıyla "kahve" olarak anılarak ülkenin en ücra köylerine kadar yayıldı.

Kahvehaneler her zaman Türkiye'de halkın sosyal yaşamında yer edindi.

Günümüzde daha çok çay kahve içilen, kağıt oyunları oynanıp, tavla atılan, maç izlenen yerler durumundalar.

Ancak Osmanlı döneminde kahvehanelerin kullanım kapsamı daha genişti.

Özellikle ramazan aylarında müzik yapılmak amacıyla kurulan "semai kahvehaneleri" daha erken tarihlerde görülmeye başlandı.

1857'den itibaren kurulan kıraathaneler de (müşterilerin okumaları için yayın bulunduran iyi döşenmiş kahvehaneler) müziğin icra edildiği yerlere dönüştü.

 

çağlarfidanyeni.jpg
Ses sanatçısı Çağlar Fidan, Osmanlı İstanbul'unda kahvehanelerde yapılan müziğe dair tezini tamamladı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Osmanlı İstanbul'un da kahvehanelerde yapılan müziği araştırdı

TRT İstanbul Radyosu ses sanatçısı Çağlar Fidan, Osmanlı Türk müziği üzerine çalışan biri.

Fidan, "Osmanlı İstanbul'unda Kahvehanenin Müziği ve Sosyal Topoğrafyası" isimli bir yüksek lisans tezine imza attı. 

Tezini tamamlayarak İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İstanbul Araştırmaları Ana Bilim Dalı'na sunan Fidan, Osmanlı döneminde İstanbul'da kahvehanelerde yapılan müziğe dair önemli bilgiler elde etti. 

Fidan, tezinde "İstanbullular arasında hangi sosyoekonomik tabaka, hangi tür kahvehanelere gidiyordu" sorusuna ve semai kahvehanelerindeki müzik türlerinin bugüne kalabilmiş örneklerine yoğunlaştı.

Ses sanatçısı Fidan, tezini hazırlarken Ahmet Rasim, Sermet Muhtar Alus gibi Osmanlı dönemi gazeteci yazarlarıyla tarihçi Reşad Ekrem Koçu'nun eserlerinden de faydalandı. Fidan, tezine dair sorularımızı yanıtladı.

 

Çağlar Fidan, Osmanlı Türk müziği üzerine çalışmalar yapıyor. 

 

"Daha entelektüel kesimin dinlediği müzik kıraathanelerde icra ediliyordu"

Tezinizde sosyal sınıfların müzik seçimlerini de incelediğinizi belirtiyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?

İstanbul'da Osmanlı Türk müziği denen daha okur-yazar, daha entelektüel üst tabakanın dinlediği bir müzik var. Bu kıraathanelerde icra ediliyor. İmparatorluktaki iki damarın yani avam (alt tabaka) ile havasın (üst tabaka) kültürel karşılaşmaları İstanbul'da kahvehanelerde de kendini gösteriyordu. Bunlar nerelerde icra ediliyordu? Hangi tarzda, hangi türlerde, kimler yapıyordu, kimler dinliyordu? Tezimde benim esas sorum bunlardı.

 

tulumbacıyeni.jpg
Tulumbacılar, semai kahvehanelerin hem müzik icra edenleri, hem de müşterileriydi / Fotoğraf:itfaiye.ibb.gov.tr

 

"Çalgılı kahvehaneler olarak anılan semai kahvehanelerin müdavimleri tulumbacılardı"

Tezinize göre kıraathanelerdeki müzik daha çok eğitimli kesimlere ve üst kademelere hitap ederken, semai kahvehenelerde daha alt kademeye hitap eden müzik yapılıyordu. Semai kahvehaneler nasıl yerlerdi?

Semai kahvehaneleri aynı zamanda çalgılı kahvehaneler diye de adlandırılıyor. Aslında var olan kahvehanelerdi. Bunları çoğu zaman tulumbacılar işletiyor veya müşterileri tulumbacılar oluyordu. Tulumbacılık aslında bir meslekten ziyade spor gibi görülüyordu. Tulumbacılar genellikle daha alt kademelerdeki toplum kesimleriydi. Emeğe dayalı işler yapan, dar gelirli ancak yangın zamanı harekete geçen insanlardı. Bu tulumbacıların işlettiği veya gittiği kahvehaneler, ramazan boyunca semai kahvehanesine çevriliyor, çalgılı kahvehane olarak da adlandırılıyordu. Müzisyen getirilerek buralarda müzik yapılıyordu.

 

fevziyekıraathanesi.PNG
Fevziye Kıraathanesi, Osmanlı İstanbul'unun en bilinen kıraathanelerindendi. Burada müzik de icra edilirdi

 

"Kıraathanelerde müzik yapanlar da Babıali beyefendisi gibi giyinirdi"

Müzik yapılan kahvehanelerin 19. yüzyılın ortalarında arttığı görülüyor. Bunda 1839'da ilan edilen ve Osmanlı'da yenileşme getiren Tanzimat'ın etkisi var mı?

Tanzimat'la eğer bir şeyi özdeşleştireceksek semai kahvehaneleri olmaz, kıraathaneler olur. Çünkü kıraathaneler tam da Tanzimat bürokrasisinin tavan yaptığı dönem de ortaya çıktı. İlk kıraathane 1857'de açıldı. Tanzimat döneminde bürokrasinin gelişimiyle Babıali'ye yakın "Direklerarası" ve "Divan Yolu" bölgesinde çok sayıda kıraathane açıldı. Bugün bile çok meşhur olan Fevziye Kıraathanesi, Şems Kıraathanesi veya Arif'in Kıraathanesi gibi yerler açılmaya başladı. Buraların müşterileri genellikle bürokrat, okur-yazar kesim ve yazarlardı. Kıraathanelerde müzik yapan müzisyenlerinin de Babıali beyefendisi gibi giyindiği, yani kravatlı, takım elbiseli olduğu yazılır. Hep sürekli bir bürokrasiye atıf vardı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Semai kahvehanelerde daha geleneksel, kıraathanelerde sanat müziği icra edilirdi"

Semai kahvehanelerde ve kıraathanelerde ne tür müzik icra edilirdi?

Kıraathanelerde icra edilen müzik, bugün Türk sanat müziği dediğimiz müziğin 19'uncu yüzyıldaki hali. Semai kahvehanelerinde icra edilen müzik geleneksel. Aslında aşık müziğinin veya aşık edebiyatından bazı devralınan formları mani, semai, divandı. Aynı zamanda koşma, muamma gibi türler var. Semai kahvehanelerinde köçek (kadın kıyafeti giyinip, çalgı eşliğinde oynayan erkek) bulunabiliyordu.
 

çalgılar.png
Osmanlı döneminde kullanılan müzik aletlerinden bazıları

 

"Enstrümanlar da farklıydı"

Her iki yerde kullanılan enstrümanlar arasında fark var mı?

Enstrümanları da farklı. Yani Osmanlı Türk müziğinde veya 19. yüzyılda kıraathanelerde yapılan müzikte çalınan enstrümanlar; keman, ud, kanun, tambur, İstanbul kemençesi, lavta gibi enstrümanlarken semai kahvehanelerinde; klarnet, zurna, bağlama, çifte nakkare işte çığırtma gibi bir kartal kanadından yapılan böyle bir sipsi tarzı bir enstrüman var.

"Kıraathanelerde çıkacak müzisyenler gazete ilanıyla duyurulurdu"

Bu yerlerde müzik belli günlerde mi yapılırdı yoksa düzensiz miydi?

Semai kahvehaneleri için bunu söyleyemem ama kıraathanelerde biraz olsun modern konser terimini belki kullanabiliriz. Çünkü gazetelere ilan veriliyordu. Örneğin "Bu pazar günü Kemani Tatyos idaresinde incesaz faslı bir konser verilecektir" deniyordu. İnsanlar ona hazırlanıp gidiyordu yani gidince tesadüf olmuyordu. Ama semai kahvehanelerinde ise daha çok ramazanda müzik yapılsa bile bazı tarihçiler, bu ayın dışında da müzik icra edildiğini söylüyor.

"Kadınlar kahvehanelerdeki müzikli eğlencelerde yoktu"

Buralar erkeklere özgü bir eğlence miydi yoksa kadınlar da katılabiliyor mıydı?

Daha çok erkeklere özgüydü. Ne yazık ki Osmanlı’da kamusal alanda kadınla pek karşılaşamıyoruz. 

tatyosefendi.jpg
Birçok bilinen bestenin sahibi olan "Kemani Tatyos Efendi" adıyla bilinen Tatyos Ekserciyan (soldan ikinci), saz arkadaşlarıyla birlikte. 1858'de İstanbul'da doğup 1913'te yine burada yaşamını yitiren Tatyos Efendi, kıraathanelerde de sanatını icra ederdi

 

"Ünlü besteci Tatyos Efendi de kıraathanelerde sanatını icra ederdi"

19. yüzyıl kıraathanelerinde ya da semai kahvehanelerde bestelenip bugün halen bilinen eserler var mı?

İlk çıkış noktası kıraathanelerdir veya şurasıdır bunu diyemeyiz. Çünkü zaten buraya gelip müzik yapan insanlar müzisyen. Aynı zamanda kıraathanelerde de çıkıyorlar. Yani kıraathane onlar için müziklerini icra ettikleri herhangi alandan birisi. O nedenle "şu müzik sadece kıraathanede söylenmiştir" denemez. Bugün mesela bilinen şarkılardan birisi olan "Gamzedeyim Deva Bulmam"ın bestecisi Kemani Tatyos Efendi, Fevziye Kıraathanesi'nde çok sayıda konser vermiş birisiydi. Yine o dönemin birçok ünlü müzisyeni, bestecisi kıraathanelerde sanatını icra ederdi.

"Kahvehaneler aynı zamanda bir müzik merkeziydi"

Sonuç olarak 19. yüzyılda Osmanlı İstanbul'unda kahvehaneler bugünden farklı olarak birer müzik merkeziydi demek doğru olabilir mi?

Evet. Aynı zamanda bir müzik merkeziydi demek daha doğru olur. Çünkü ilk kıraathane orada sadece kitap, dergi, mecmua gibi şeyler okunuyordu. Zamanla okur-yazar sınıfının sosyalleştiği mekanlara dönüştü buralar. Orada tabii ki müzik de var. Müziğin yanında Karagöz de "hayal oyunları" da perde oyunları da var. Meddah gösterileri de olabiliyordu.

 

kıraathane.jpeg
Kahvehaneler, 16.'ıncı yüzyılın ortalarından itibaren Türkiye'de tanınmaya başlandı

 

"Müşterileri askere gidince semai kahvahaneler bıçak gibi kesildi"

Bu mekanlar ne zamana kadar devam etti?

Aslında kıraathaneler kapandı diyemeyiz. Bugün hala kıraathane adıyla işletilen yerler var ama tabii ki ilk bağlamından çıkmış durumdalar. Ancak semai kahvehanelerinin kapanmasıyla ilgili çok böyle belirgin bir şekilde II. Meşrutiyet işaret edilir o dönemin yazarlarınca. 1910'a doğru buralar kapandı. Çünkü II. Meşrutiyet'ten sonra peş peşe yaşanan savaşlar, İstanbul'un eğlence hayatını biraz söndürdü. Semai kahvehanelerine gidenler daha çok toplumun alt kesimleriydi. Reşat Ekrem Koçu, bu kişilerin çoğunluğunun savaşlar nedeniyle askere gitmesi ve genellikle dönememeleri nedeniyle müşterisi oldukları semai kahvahenelerin de bıçak gibi kesildiğini söyler.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU