Mahkeme karar aldı, tartışma başladı: Çocukluk çağı aşıları zorunlu tutulmalı mı?

Aşı reddinde bulunan aile sayısı on binlerle ifade ediliyor. Tehlikeye dikkat çeken uzmanlar, geçmişteki hastalıkların görülmemesi için çocuk aşılamasının şart olduğunu savunuyor

Uzmanlar, çocuklarına aşı yapılmasını istemeyen ebeveyn sayısının yükselişte olduğu uyarısını yapıyor / 

Fotoğraf: AA

Edirne'de ikamet eden bir aile, ilk çocuklarına 18 aylık olana kadar aşılarını yaptırdı ancak bundan sonra fikirlerini değiştirdi. 

'Aşıların yarardan çok zararlarının bulunduğu', 'çocukların engelli olabildiği', 'zeka geriliği' ve 'kısırlığa yol açtığı' iddiasıyla çocuklarını aşılatmaktan vazgeçti. 

Aile, ilk çocuğun diğer aşılarını yaptırmadığı gibi, ikinci çocuklarının hiçbir aşısını yaptırmadı. 

Bunun üzerine Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Edirne Çocuk Mahkemesi'ne başvurarak "tedbir kararı" alınmasını istedi. 

Ailenin çocuklarının aşılarını yaptırmamalarının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini, ortaya çıkacak olumsuzlukların sorumluluğunu da üstlenmeyeceklerini ifade eden Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün talebini görüşen mahkeme, çocuk hakkında sağlık tedbiriyle aşıların derhal yapılması kararını hükme bağladı. 

"Tedbir kararının kesinleşmesi beklenmeksizin derhal uygulanması gerektiği" şeklindeki ifadenin yer aldığı kararla aşıların yapılması gerektiği vurgulandı. 

Mahkeme kararını sosyal medya hesabında paylaşan bazı avukatlar ise karara tepki gösterdi. 

Trakya Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Gümrük Bölümü'nün eski öğretim üyelerinden Av. Cüneyt Bülent Şeker, Edirne Çocuk Mahkemesi'nin aldığı kararı eleştirdi. 

Mahkemenin çocukluk aşılarının zorla uygulanması yönünde karar aldığını hatırlatan Şeker, "paylaşalım ve tepkimizi gösterelim" çağrısı yaptı: 

Bu kararı veren hakim dahil devletin hiçbir kurumu (fayda ve zararına) kefil olmadığı, sorumluluğu kabul etmediği çocukluk ayıları nasıl zorla uygulayabilir? Aile, bir yakınının çocuğunun hepatit-B aşısı sonrası rahatsızlanmasından sonra aşı ret dilekçesi veriyor. Buna rağmen mahkeme zorla aşı kararı veriyor. Bilindiği gibi Sağlık Bakanlığı, bir şirketin hepatit-B ve tetanos aşılarını sakıncaları sebebiyle piyasadan çekmişti.

Yalnızca bu ifadeler değil, farklı yorum ve değerlendirmelerde de bulunan avukat Cüneyt Bülent Şeker'e destek verenler kadar tepki gösterenler de oldu. 

Bu durum sosyal medyada tartışmaya dönüştü; hukukçuların yanı sıra hekimler de görüşlerini belirtti. 

Özetle, aşının zorunlu olmayacağını savunanlar olduğu gibi çocukların sağlık durumlarının ailelerinin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli olduğunu ileri sürenler de vardı.

Peki çocukluk aşılarının mahkemelerin aldığı kararla zorunlu hale getirilmesi için kim, ne söylüyor? Bu konuda birinci derecedeki karar alıcı aile mi yoksa mahkemeler mi olmalı? 

Bilindiği gibi aşılama özellikle çocukluk çağındaki çeşitli hastalıklar için kritik önemde.

Aileler farklı nedenlerle endişeli olsa da aşıdan kaçış, bireysel bağışıklık ve toplumda hastalığın görülme hızı açısından olumsuz sonuçlara neden olduğundan halk sağlığı için tehdit oluşturuyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2020 verilerine göre aşı uygulamaları sayesinde 100 milyonun üzerinde çocuk, bir yaşından önce aşılanıyor ve her yıl 2,5 milyon çocuk ölümden korunuyor.

Ancak Kovid-19 salgınının küresel sağlık sistemine olumsuz etkilerinden dolayı çocuk aşılama oranında son 30 yıldaki en büyük düşüş yaşandı.

Özellikle 2021'de kızamık aşılamaları yüzde 81 azalarak 2008'den bu yana en düşük seviyeye geriledi.

Çocuklarda 13 hastalığa karşı rutin aşı uygulaması mevcut

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı verilerine göre çocukluk döneminde aşı takviminde 13 hastalığa karşı rutin aşı uygulaması yapılıyor. 

Bunlar; difteri, boğmaca, tetanos, çocuk felci, hepatit B, hepatit A, H. influenzae tip b, tüberküloz, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, suçiçeği ve pnömokoktur (zatürre).

Ek olarak isteğe bağlı şekilde uygulanan menenjit aşısının değişik formları da bulunuyor.

 

çocuk aşılama takvimi Sağlık Bakanlığı.jpg
Çocuk aşılama takvimi / Kaynak: Sağlık Bakanlığı

 

Çocuklarına aşı yapılmasını reddeden ebeveyn sayısı ise son yıllarda yüzde 100'den fazla arttı.

Aşı reddinde bulunan aile sayısı on binleri buldu.

Özellikle son dönemde bir kesim, sosyal medya üzerinden çocukluk çağı aşılarının zorunlu tutulmaması gerektiğini ileri sürse de bilim dünyası bu görüşe tepki gösterdi.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

"Kızamık, kabakulak, su çiçeği gibi aşıların yaptırılması şart"

Connecticut Üniversitesi ve Jackson Laboratuvarı'ndan Prof. Dr. Derya Unutmaz, aşı karşıtlığının yeni bir durum olmadığını ancak sosyal medya üzerinden yalan yanlış bilgilerin yayılması kolaylaştığından dezenformasyonu önlemenin güçleştiğini söyledi.

Her aşının zorunlu tutulmasına gerek olmadığını belirten Unutmaz, "Bulaşıcılığı önleyemiyorsa, hastalık ağır geçmiyorsa ihtiyaç yoktur" yorumunu yaptı.

Örneğin çocuklarda Kovid-19 genel olarak hafif seyrettiğinden bu aşının zorunlu tutulmaması gerektiğini ileri süren Prof. Dr. Derya Unutmaz; kızamık, kabakulak ve su çiçeği gibi aşıların yaptırılmasının ise şart olduğunu vurgulayarak ekledi: "Aşıların ne kadar önemli olduğunu çiçek salgınından biliyoruz. Günümüzde çiçek hastalığı artık yok. Çocuk felci nedeniyle geçmişte çocuklar hayatını kaybederken, şu an dünyada 1-2 ülkede kaldı".

ABD'nin New York, California gibi eyaletlerinde aşıyı reddeden aileler nedeniyle çocuklarda kızamık salgınının olduğunu da aktaran Unutmaz, aslında bu hastalığın yüzde 99 oranında önlendiğini de dile getirdi.

 

derya-unutmaz.jpg
Prof. Dr. Derya Unutmaz / Fotoğraf: Twitter

 

"ABD'deki bir çalışmada dezenformasyonun 12 kişiden yayıldığı belirlenmiş"

Yıllar önce aşının otizme neden olduğunu ileri süren bir hekimin yalan söylediği ortaya çıkıp hapse girse de belli bir kesimde "aşılar tehlikeli" gibi bir algının oluştuğunu belirten Unutmaz, ABD'deki bir çalışmada dezenformasyonun 12 kişiden yayıldığı, bu isimlerden bazılarının bitkisel ilaç, takviye satışı yaptıklarının tespit edildiğini, bazılarının ise popülerlik sağlamak adına yalan bilgi yaydıklarını aktardı.

Bu tarz isimlerin genelde inandırıcılığı artırmak adına araya bir miktar doğruluk payı olan bilgiler de kattığını ve buna yalan yanlış başka şeyler de ekleyerek insanları şüpheye, endişeye sevk ettiklerini bleirten Unutmaz, Kovid-19 örneğini verdi:

Kovid aşısı olan kişilerin yüzde 95'i hafif geçiriyor ancak çok nadir de olsa bu aşı, miyokardit denilen kalp iltihabına neden olabiliyor. Kovid ise bu miyokarditi 5-10 kat fazla geçirtiyor. Ancak bu söylenmiyor, aksine 'Aşı kalp krizi yapıyor' deniliyor ya da yüz binde bir olan etki sıkmış gibi gösteriliyor.

Prof. Dr. Derya Unutmaz, "Kovid-19 aşılarının yan etkilerinin önümüzdeki yıllarda görüleceği" şeklindeki iddialara da katılmadığını söyledi. 32 yıldır bağışıklık sistemi ve aşıları hücre hücre çalıştığını belirterek "aşı şüphecilerine" seslenen Unutmaz, bunların (aşı) uzun vadede yan etki oluşturmasına yönelik biyolojik bir mekanizmanın yer almadığını ileri sürdü.

 

çocuk aşılama AA.jpg
Fotoğraf: AA

 

“Çocuk aşılarının zorunlu olması gereklidir"

Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Elif Dağlı da çocukluk çağı aşılarının zorunlu tutulması gerektiği görüşünde.

Türkiye'de sistematik aşı uygulaması çerçevesinde çocukların 1980'den beri aşılandığını belirten Prof. Dr. Dağlı, bunun (çocukluk çağı aşıları) isteğe bağlı olamayacağını ve zorunlu tutulması gerektiğini ifade etti.

Aksi takdirde salgınların oluşacağı uyarısı yapan Dağlı, Türkiye'de artık görülmeyen çocuk felci hastalığının aşıların doğru uygulanmasıyla ortadan kaldırıldığı örneğini verdi.

Çocuk felci aşısı yapılmadığı günlerde hastaneye yatırılan, felç geçiren, hastalık nefes borusu ve beyni tuttuğu için yalnızca hareket etme yetisi değil nefes alma durumu da kaybolduğundan boğularak ölen çocukların varlığına değinen Dağlı, günümüzde aşı sayesinde bu durumların görülmediğini ancak insanların eski dönemi unuttuğunu kaydetti.

 

Prof. Dr. Elif Dağlı elifdagli.com
Prof. Dr. Elif Dağlı / Fotoğraf: elifdagli.com

 

"Eskiden hastanelerde kudurarak ölen çocuklar olurdu"

Kalp yetmezliği, miyokardit (kalp kası iltihaplanması), ansefalit (beyin iltihaplanması) nedeniyle neredeyse her gün bir bebeğin kaybedildiğini belirten Dağlı, şöyle konuştu:

Elimizin altındaki tüm tedaviye rağmen çocukların nasıl çırpındığı ve kaybedildiği, bugün bile gözümün önünde. Aşılar uygulandıktan sonra hastalıklar azaldığından, toplumda sanki bunlar hiç yoktu, uyduruluyor gibi konuşanlar var. Bugün aşı olmasaydı, eskiden yaşadığımız şeyleri yeniden yaşardık. Aşı uygulamasının yapılmadığı dönemlerde kuduz, kızamık, zatürre ve çocuk felci gibi hastalıklardan ölen çocukları izlemiş bir hekim olarak, o günlerin yeniden yaşanmaması için gereken tüm mücadeleyi gösteririm. Kızamıklı bir bebeğin beyin ve kalp iltihabıyla nasıl kaybedildiği, akciğerinin içinde daha sonra yapılan incelemeyle hücrelerin nasıl paramparça olduğu görülse, aşı karşıtlığından bahsetmezler. Eskiden hastanelerde kudurarak ölen çocuklar olurdu. Bugün bu görüntüler yoksa aşılama sayesinde.

 

"Türkiye'de hep sağlık içinde yaşanıyordu zannederek aşıya karşıt olma cüreti gösteriyorlar"

Prof. Dr. Elif Dağlı, geçmişteki pek çok hastalığın bugün aşılamanın etkinliğiyle çocuklarda görülmemesine ilişkin başka örnekler de verdi. Dağlı, "Sakat olduğu için topallayarak yürüyen insanlar vardı, şanslı insanlar aslında çünkü boğulmadan kurtulabildikleri için topal kalmışlardı! Hastalık yaygındı ve zalimdi. Kişiler, bunu görmediğinden Türkiye'de hep sağlık içinde yaşanıyordu zannederek aşıya karşıt olma cüreti gösteriyorlar. Bu düşünce toplum için halk sağlığı tehdididir" dedi.

Bir hekim olmanın yanı sıra çocuk hakları savunucusu olarak çocukların kendileri için doğru ya da yanlışı bilmedikleri için seçim yapamayacaklarını belirten Dağlı ayrıca, "Bir çocuğa, 'Biz sana aşı yapmazsak sakat kalabilir ya da yaşamını kaybedebilirsin, biz bu tercihi senin adına kullanıyoruz' derseniz herhalde seçimini ölmek ya da sakat kalmaktan yana kullanmayacaktır. Kaldı ki, Türkiye'nin de imzasının bulunduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde çok açık şekilde kendi bedenleri ve sağlıklarıyla ilgili karar verme yetkisi tanınmış ve buna saygı gösterilmesi istenmiştir" yorumunu yaptı.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU