Tarsus'un "biyokütle" ile imtihanı: Bir avuç insanla süren ve büyüyen çevre mücadelesi

Tarsus'ta yapılması planlanan Biyokütle Termik Santralinin inşası, muhtarların, hukukçuların, sağlıkçıların, mahallelinin ve çevreci aktivistlerin birlikte yer aldığı Karabucak Çevre İnisiyatifi'nin, iki yıl boyunca verdiği mücadeleyle durduruldu

Tarsus'ta, tarım ve ormanlık alanlarda "Biyokütle Atıkların Yakılmasına Dayalı Enerji Üretim Santrali"ne karşı uzunca bir süredir mücadele veriliyor.

Tesisin ormanlık alanların ranta açılmasına dönük planlanması ve doğal çevreye vereceği zarar ile bırakacağı kalıcı tortular gerek çevre aktivistleri gerekse de çevre halkı ve mahalleli nezdinde tepki toplarken, santralin akıbeti, şirketin yeni girişimleri ve sürecin son durumu kafalarda soru işaretleri yaratmayı sürdürüyor. 

Her ne kadar son olarak mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararı ve ÇED kararının reddi ekolojik mücadele verenler ve mahalleli açısından sevindirici olsa da çevre halkı, avukat ve aktivistler mücadelelerinin sonlanmadığını ve gerekirse yeniden mücadele etmeye kararlı olduklarını söylüyor.


Neler yaşandı: Bilirkişi süreci, iptal edilen rapor ve mahallelinin büyüyen tepkisi...

Mersin'in Tarsus ilçesinde 1. İdari Mahkemesi'ne "Biyokütle Atıkların Yakılmasına Dayalı Enerji Üretim Santrali" iptali için 2020 yılında dava açılmıştı.

Yerel mahkeme tarafından davanın kabulü ve ÇED raporunun iptal edilmesiyle Danıştay'ın bozma kararı sonrasında dosya yeniden açılmış; 14 Haziran 2022 tarihinde ise yeniden keşif yapılarak bilirkişi raporu beklenmeye başlanmıştı.

Tarsus'ta yapılması planlanan Biyokütle Termik Santralinin inşası, muhtarların, hukukçuların, sağlıkçıların, mahallelinin ve çevreci aktivistlerin birlikte yer aldığı Karabucak Çevre İnisiyatifi'nin, iki yıl boyunca verdiği mücadeleyle durduruldu.  
 

Fotoğraf 1.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Bakanlık 'olur' verdi, mahkeme ÇED raporunu iptal etti

Daha önce Mersin Valiliği, Mersin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından "Yönetmeliğin 14'üncü maddesi gereğince Bakanlığımızca çevresel etki değerlendirmesi olumlu karar verilmiştir" ifadeleriyle duyurulan ÇED raporunun iptali davası İstinaf'ta bozulduğu için yeniden keşif yapılmıştı.

Süreç esnasında, Tarsus'ta yapılması planlanan Biyokütle Enerji Santrali Projesinin ÇED raporunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanması kent içerisinde tartışılmaya devam ederken, Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) ile Tarsus Çevre Koruma Kültür ve Sanat Merkezi Derneği (ÇEKSAM) yaptıkları ortak açıklamada santrali istemediklerini belirtmişlerdi.


Dernekler dava açtı, halkı mücadele etmeye çağırdı

Ortak yapılan açıklamada, "Yeterli bilimsel ve teknik çalışmalar yapılmadan tamamen ulaşım kolaylığı ve arazinin kolay elde edilebilirliği göz önüne alınarak, yer seçim kriterleri göz ardı edilerek tarım alanlarından oluşan, yerleşim yerlerine yakınlığına uymayan ve orman alanlarına çok yakın arazi üzerine yapılması planlanan" şeklinde tarif edilen Biyokütle ve Atıkların Yakılmasına Dayalı Enerji Üretim Santrali'nin kurulmasına karşı çıkılmış ve kamuoyuyla şu ifadeler paylaşılmıştı:

Biyokütle enerji santrallerinde, atık yakma tesisi olup buhar türbini ile enerji üretimi yapılması amaçlanmaktadır. Planlanan tesis bünyesinde, tavuk kümes altlıkları ile tarımsal faaliyetler sonucu ortaya çıkan bitkisel atıkların (üzüm, narenciye, sert çekirdekli meyve bahçelerinin budama atıkları, mısır sapı) kullanılması planlanmaktadır.

Atık yakma sonucunda azot oksitler, kükürtdioksit ve partikül maddeler, dioksinler, formaldehit, benzen, kadmiyum, arsenik, krom ve kurşun oluşur. Ayrıca yüksek oranda dioksin ve furan, ağır metal ve diğer bazı toksinlerin salınması hava, su ve toprak kirliliğine neden olmaktadır. Biyokütle enerji santralinden salınan ağır metaller ve zehirli gazlar solunum, kalp hastalıkları, kanser, doğum kusurları ve diğer sağlık sorunlarının oluşmasına neden olmaktadır. 

Biyokütle santralleri aynı zamanda iklim için de bir tehlike oluşturmaktadır. Bu santraller büyük bir karbon kirletici olan kömürden elde edilen her megavat başına yaklaşık yüzde 50 daha fazla karbondioksit yaymaktadır.

Halk ve çevre sağlığı açısından zararlı olan Tarsus Biyokütle Enerji Santralinin onaylanan ÇED raporunun iptal edilmesi için derneklerimiz dava açmıştır. Yaşam hakkımızı savunmak için onaylanan ÇED raporunun ve projenin iptal edilmesini istiyoruz. Herkesi Tarsus Biyokütle Enerji Santraline karşı mücadele etmeye davet ediyoruz.

 

Fotoğraf 2.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Kenti tehdit ediyor, ekolojik dengenin bozulması söz konusu...

Özellikle aktivistlerin ve çevre halkının itiraz edilen hususlar arasında bulunan alanın yoğun yağış alan bir yer oluşu ve deprem fay hattı üzerinde bulunduğunu iddia etmesi, bölgeye yakın sit alanlarının varlığı, seçilen tesis yerinin kenti tehdidi ve yakma yönteminin vereceği zarar, zehir ve atıklar, tehdit altındaki zeytin ağaçları ve kuş habitatı gibi birçok başlık Tarsusluların hassasiyetle üzerine eğildiği konular arasında yer alıyor.

Tarsus'ta gösterilen bu toplumsal duyarlılık gündemden düşmüş gibi görünse de hukuki açıdan ortaya çıkan güncel gelişmeler hem muhtar ve mahalleliler hem de çevre duyarlılığı yüksek inanlar ve aktivistler tarafından takip ediliyor.


"Koruma altında olan bir yer, yapım hukuk müktesebatına aykırı..."

Dava masraflarının halk tarafından paylaşılarak karşılandığı bu süreçte, konuya ilişkin olarak Independent Türkçe'ye konuşan ve davaya doğrudan müdahil olan Avukat Yeşim Dağgeçen hukuki süreç ve son gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Dağgeçen, şunları aktardı:

Biz bu davayı kazanmıştık. Biyokütle Atık Yakma Santrali, biyokütlelerin yakılarak enerji elde edilmesi ile ilgili bir santral. Tarsus'un neredeyse kent merkezinde, Karabucak olarak bilinen bölgeye yakın. Karabucak, Bern Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmeler gereği koruma altında olan bir yer. Ayrıca orada yerleşim yerleri de bulunuyor. Konutlar, tarım alanları, zeytinler vs. var. Bir kere böyle bir yere, böyle bir tesis yapmak hukuk müktesebatına aykırı...


Avukat Dağgeçen: Güncel karar elimize ulaştı, sonuç bizim açımızdan sevindirici

Sayılanların yanında toksik atıklar, hava kirliliği gibi ciddi yan etki ve kalıcılığı olabilecek zararlı sonuçların olabileceğinin altını çizen Avukat Dağgeçen, sözlerine şunları ekledi:

Biz, Bakanlık tarafından buraya verilen ÇED olumludur kararının iptali konusunda bir dava açtık. Arkasından gelindi ve bir rapor ortaya çıktı. Rapor lehimizeydi ve iptal konusunda bir karar alındı. Ancak karşı taraf bunu İstinaf Mahkemesi'ne götürdü ve itiraz etti. Sonrasında ise bu defa karar bozuldu. Ardından tekrar aynı süreç başlatılmış oldu. Şimdi ise rapor elimize yeni ulaştı. ÇED'in iptaline yapılan itiraz yeniden incelendi. Yani yaklaşık bir hafta kadar oldu. Raporun yeni gelen sonucu ise bizim açımızdan güzel ve sevindirici diyebilirim...
 

avukat yeşim dağgeçen.jpg
Avukat Yeşim Dağgeçen

 

"Beni rahatlatacak tek şey mahkemeden iptal kararı çıkması olacak..."

"Bu çerçevede, raporun arkasından mahkemede davanın kabulü ile ilgili bir karar geleceğini bekliyoruz, rutin uygulama bu şekilde" diye konuşan Dağgeçen, yerel yönetimlerin konuya ilişkin bakış açısına dair ise şunları kaydetti:

Bir önceki belediye burayı almış, satmış ya da vermişken sonra gelen belediye ise buna izin vermeyeceğini ifade etmiş. Açıkçası bunlar yerel otoritelerce verilmiş kararlar. Gelecek günlerde ne olacağını öngöremem. Yerel otoriteler davaya ve kendi pozisyonlarına ve çıkarlarına göre yeni bir karar da alıp, uygulayabilirler. Hatta bu projeye tekrar izin de verebilirler. Benim burada kendimi rahat hissedeceğim tek şey şu olacak. Mahkemeden çıkan ÇED iptali kararını almak ve herhangi bir tersi yönde gelişme söz konusu olduğunda da bu kararla karşılarına çıkmak...


"Kimseden destek almayan, bir avuç insan mücadele ediyor"

"Biz bu davanın sorumluluğunu üstümüze aldık" diyerek sözlerini sürdüren Avukat Yeşim Dağgeçen, mahalle halkının kendi kendine dava masrafları topladığını ve bölüştüğünü, kendisinin de sürece gönüllü avukat olarak destek verdiğini, süreçte muhtarların ve bir avuç insanın önemli rolleri olduğunu sözlerine ekledi. 

Öte yandan biyokütle gündemini ilk günden bu yana takip eden, kamuoyunu ve yerel halkı santral hakkında bilinçlendirmeye çalışan çevre aktivistleri de süregelen mücadeleleri hakkında Independent Türkçe'ye bilgi verdi.


"Burası çalışma tekniği açısından termik santral"

Onlardan birisi olan çevre aktivisti ve Tarsus Halkevi Şube Başkanı Çiğdem Serin, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, daha önceki yerel yönetimden bahsetti ve kurulmak istenen santralin aslında teknik olarak termik santral çalışma prensibine sahip olduğunu söyledi:

Başlarken kısaca bir bilgi de vermek isterim. Tarsus Belediyesi, Şevket Can zamanında MHP belediyesiyken bir belediye meclis üyesi dolaylı yoldan, Biçer Elektrik A.Ş. Yönetim Kurulunda görev alıyordu. Doğrudan şirkete bir arazi tahsis yok, başkası üzerinden, yani başka birine tahsis ediliyor bu yer. Daha sonra da alan kişiden bu arazi tahsis ediliyor. Öte yandan burası biyokütle, katı atık kullanarak elektrik üretimi yapan santral. Aslında çalışma tekniği olarak da burası termik santral. Yani kömür değil, biyokütle dedikleri biyolojik atıklar kullanımda. Hayvansal şeyler, biyoyakıt olarak fabrikalarda açığa çıkan atıklar...
 

Fotoğraf 3.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Mahallelinin toplantıdan haberi yoktu, tutanak tuttuk..."

Sürecin ilerlemesiyle birlikte öncelikle ÇED raporunun çıkarıldığını ve ardından Tarsus Yunus Emre Mahallesi'nde bir toplantının organize edilmeye çalışıldığını söyleyen aktivist Çiğdem Serin, bu toplantıdan insanların haberi olmadığını, şirketin bu ÇED toplantısını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'yla birlikte organize ettiğini söyledi.

Bu duyumu aldıktan sonra buluşma yerine giderek toplantıyı yaptırmadıklarını, muhtarlarla birlikte davrandıklarını ve toplantıyı engellemeye çalıştıklarını kaydeden aktivist, zorla da olsa toplantının yapıldığını ancak tutanak tutulmak kaydıyla mahalle halkının bu toplantıya katılmadığını belgelendirdiklerini ifade etti.
 

aktivist Çiğdem Serin.jpeg
Aktivist Çiğdem Serin

 

"Kapı kapı dolaştık, fiili ve hukuki bir mücadele süreci başlattık"

Mücadeleye nasıl başlandığı ve neler yapıldığına ilişkin soruya ise çevre aktivisti Serin, şu cevabı verdi:

Daha sonra mücadele süreci başladı. Mahallelerde bilgilendirme toplantıları yapılmaya başlandı. Çeşitli broşürler çıkartıldı ve kapı kapı gezildi. Mahalle halkıyla da büyük bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda biyokütlenin ne olduğu, bunun halk sağlığı açısından etkileri, hukuki süreç gibi bilgilendirmeler yapıldı ve bir karar alındı. Bu tesisin sağlık açısından zararları, tarım arazilerine ve ekolojik yaşama ilişkin olumsuz sonuçlar doğuracağı hususunda ortaklaşıldı. Meslek odaları ve yarı kamu niteliğindeki kuruluşlarla birlikte işin bilimsel olarak ele alınması sağlandı. Sonrasında da hem hukuki hem de fiili bir mücadele dönemi açıldı ve mahalledeki insanlarla birlikte bir şeyler yapılmaya, eylemler konmaya ve kamuoyu oluşturulmaya başlandı.


"Mahalleli zaten başka şeylerden rahatsızdı, biyokütle tuz biber oldu..."

Mahalle halkının zaten orada bulunan süt fabrikasının atıklarından, oradaki mezbaha ve su arıtma tesislerinin varlığından rahatsızlık duyduğunu, biyokütle projesinin de bunun üzerine geldiğini aktaran çevreci aktivist, mahallelinin doğrudan davacı olduğunu, sonraki süreçte Tarsus Belediyesi'nin de de hukuki süreçler işlettiğini ve belediyenin tekrar kamulaştırdığını söyledi.

"Şirket kâr etsin diye binlerce kişinin yaşadığı mahalleye böyle bir tesis kurulamaz. Halk sağlığı bir şirketin kârı uğruna feda edilemez" diyerek bir mücadele yürütüldüğünü vurgulayan Çiğdem Serin, ÇED'in iptal edilmesiyle başarıya ulaştıklarını ancak sonrasında bu kararın iptali için şirketin yeniden bir girişimde bulunduğunu hatırlattı.


"Orası artık belediyenin arazisi, tesis kurulamaz..."

Son süreçte, araziye artık bir tesis kurulamayacağını ifade eden çevreci aktivist, sözlerini şöyle sonlandırdı:

Arazi artık belediyenin arazisi. Arazi bir şekilde şahıslardan alınmış oldu. Belediye yeniden kamulaştırdı. Projenin kendisi aslında şirket tarafından hukuki bir meşruluk yaratılmak için tasarlanmış gibi. Yani burada kuramayız ama başka bir yerde kurabilmenin önünü açmak için başvurulmuş olundu. Ama bu konuda da elimiz güçlü diyebilirim. Ancak yarın bir gün tekrar böyle bir gündem olacaksa mahalleli yeniden mücadele etmeye de hazır...

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU