Fransa'nın Afrika'daki karanlık tarihi

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Dominique Chomereau-Lamotte/AP 

500 yıldır Afrika'nın 3'te 1'inde sömürgeci geçmişe sahip Fransa'nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron son dönemde Türkiye'nin kıtada artan rolü hakkında gerçeklikten uzak bazı açıklamalar yapmakta, Türkiye'yi "modern sömürgecilikle" suçlamakta ve Afrika'daki Fransa karşıtlığının arkasında Çin, Rusya ve Türkiye'nin olduğunu savunmaktadır.

Macron'un bu açıklamalarının Fransa'ya yönelik olarak bilhassa Sahel Bölgesi'nde bir süredir daha da belirgin hale gelen memnuniyetsizliğin bir sonucu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.  
 

EPA.jpg
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron / Fotoğraf: EPA

 

Fransa'nın Afikra'daki varlığı

Afrika'daki varlığı 16'ncı yüzyıla kadar geri giden Fransa 20'nci yüzyılın başlarında; Kuzey Afrika'da Cezayir ve Fas ile Batı ve Orta Afrika'da günümüzde Moritanya, Senegal, Gine, Mali, Fildişi Sahili, Benin, Nijer, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Gabon, Kamerun, Cibuti ve Madagaskar'ı kapsayan geniş bölgede sömürgeci güç olarak tahakküm etti. 

1905'te kölelik resmi olarak sona ermiş olmasına rağmen, Fransız sömürgelerinde zorla çalıştırma uzun süre devam etti. Fransa'nın Afrika'daki mevcudiyeti "Mission Civilisatrice" olarak nitelendirilen Afrika halkının yaşam standartlarını Fransa'nın çıkarları, ideolojisi ve idari gelenekleri çerçevesinde iyileştirmek olarak görülüyordu.

Aslına bakıldığında bu anlayışın 1789 Fransız İhtilali'ne neden olan değerlerle hiçbir alakası yoktu.

Zira, Fransa, tahakkümü altında bulunan bölgelerdeki yönetim şeklini reforme etmek yerine kabile liderleriyle iyi ilişkiler geliştirmeyi tercih etmiş, bunu da daha kolay vergi toplayabilmek ve kendi kurallarını dayatmak amacıyla yapmıştı.

Aynı şekilde, "yereller" olarak adlandırılan Afrika halklarının eğitimi adına adım atılmamış ve 1950'lere gelindiğinde okur yazarlık oranı sadece yüzde 5 düzeyinde kalmıştı. 

Yerel halk, kıtanın zengin doğal kaynaklarını insanlık dışı koşullarda çalışarak Fransa'nın kullanıma sunmuş, Fransız ordusuyla birlikte iki dünya savaşında cephede savaşmış ve bağımsızlığın bedelini çok ağır ödemiştir. 

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2019 yılında Abidjan'a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Fransa'nın Afrika kıtasında 2 milyon insanın hayatına mal olan hakimiyetini "büyük hata" olarak nitelendirmiş, ancak özür dilemekten imtina etmişti. 
 

AP.jpg
Fildişi Sahili ziyaretinde Macron, sömürgeciliğin 'ağır bir hata' olduğunu söyledi, 22 Aralık 2019 / Fotoğraf: AP 

 

1960'larda sömürgeciliğin sona ermesiyle Fransa'nın yeni bağımsızlığını ilan eden ülkeler üzerindeki etkisi farklı derecelerde de olsa sürdü.

Bu çerçevede, Fransa, "Fransafrika" kavramı çerçevesinde günümüze kadar eski sömürgeleriyle girift siyasi, askeri, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkiler yürüttü. 

Fransız ordusu birçok ülkeyi komünizm tehdidinden korumak amacıyla uzunca yıllar eski sömürgelerindeki varlığına meşruiyet kazandırmaya çalıştı.

SSCB'nin dağılması sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde Batı Afrika'daki askeri üslerinin bir kısmını kapatan Fransa birçok Afrika ülkesiyle yapmış olduğu güvenlik anlaşmalarıyla askeri mevcudiyetini belirli ölçüde sürdürebildi. 

Fransa ayrıca Gabon, Kamerun ve Senegal gibi ülkelerde içişlerine karışarak darbe girişimlerini engelledi.

Buna ilaveten Fransa, hükümet dışı aktörlere ve yerel yardım kuruluşları vasıtasıyla yardım ulaştırmak yerine merkezi hükümetleri fonlayarak ülkelerdeki sosyal eşitsizliği ve demokratik gelişimi engelledi, otokratik rejimlerin ayakta kalmasına vesile oldu. 

Bir diğer önemli husus ise; Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo ve Gine-Bissau'da kullanılan ve Fransa'nın Afrika için oluşturduğu "CFA Franc" para birimi sayesinde Fransa'nın mali olarak bu bölge üzerinde hakimiyet kurmasıydı.

İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde kurulan bu sistemin bir parçası olarak Fransa Afrika ülkelerinin döviz rezervlerinin yüzde 50'sinin Fransa Merkez Bankası'nda tutuyordu. 
 

f.jpg
Afrika kıtasında Fransız sömürgeciliğine dair harita (1960​​​​​​)

 

Sahel Bölgesi'nde artan Fransa karşıtlığı 

Bölgedeki Fransa karşıtlığı Paris'in yıllardır bölgede yürüttüğü yanlış politikaların bir sonucudur.

Fransa, ülkelerin demokratikleşme süreçlerine destek olmak yerine, kendi iktisadi çıkarlarını önceleyen ve bu çıkarları korumaya yardımcı olacak kişilerin iktidarda kalmalarını sağlayacak bir tutum sergiledi. 

Fransa'yla çok yakın ilişkiler yürüten Fildişi Sahili'nde öğrenci gruplarının 2000'li yılların başında gerçekleştirdiği sokak gösterileri pandora'nın kutusunu açtı.

2011'e kadar aralıklarla süren protestolarda Fransa'nın Fildişi Sahili'ndeki çıkarları doğrudan hedef alındı.

Fransa karşıtı eğilim diğer eski sömürgelerde de artış gösterdi, ancak geniş çaplı eylemlere sebebiyet vermedi. 

Bölgede bilhassa Mali, Burkina Faso ve Nijer zaman içerisinde El-Kaide ve DAEŞ başta olmak üzere cihatçı örgütün yuvalandığı bir alan haline geldi.

Bu ülkelerin güvenliğini ve istikrarını muhafaza etmek için askeri üsler bulunduran Fransa ise terör örgütleriyle mücadelede Afrika ülkelerinin gözünde yetersiz kaldı. 2019'a gelindiğinde bölgede Fransa'nın varlığı yeniden gündeme geldi. 
 

AFP.jpg
Fransız ve BM güçlerine karşı düzenlenen bir protesto sırasında elinde "Fransa defol" yazılı pankartı tutan bir adam bağırıyor, 10 Ocak 2020 / Fotoğraf: AFP

 

2020'de Burkina Faso ve Mali'de yaşanan darbeler ve yeni yönetimlerin ülkelerindeki Fransız askeri varlığını sorgulaması Fransa'ya yönelik tepkilerin su yüzüne çıkmasına neden oldu.

Mali'deki askeri cunta Rus özel askeri şirketi Wagner'le yakın ilişki kurmayı tercih etti, bu durum Fransa'nın barış koruma gücünün ülkeden ayrılmasına sebebiyet verdi.

BM verilerine göre sadece Burkina Faso'da 2013-2021 yılları arasında 1,5 milyon insan ülke içinde yerlerinden edildi.

Almanya'nın itibarlı düşünce kuruluşlarından Stiftung Wissenschaft und Politik (SWP), terör örgütlerinin 2013 yılında Mali'nin başkenti Bamako'ya doğru ilerlemeleri neticesinde Fransa'nın gecikmeli asker göndermesi ve sonrasında Mali'de güvenliği sağlayamamasını "Fransa'nın bir dış politika fiyaskosu" olarak nitelendiriyor.   
 

Reuters.jpg
Mali'nin başkenti Bamako'da, Fransız karşıtı protesto için binlerce kişi sokaklarına döküldü, 5 Şubat 2022 / Fotoğraf: Reuters

 

Fransa karşıtlığının bir sonraki adresi ise Senegal'di. Muhalefetteki Çalışma, Etik ve Kardeşlik İçin Senegal Yurtseverliği Partisi (PASTEF) lideri Ousmane Sonko Mart 2021'de tecavüz suçlamasıyla gözaltına alındı.

2024'te yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Fransa'ya yakınlığıyla bilinen mevcut Cumhurbaşkanı Macky Sall karşısındaki en güçlü aday olarak ön plana çıkan Sonko'nun taraftarları ülke genelinde sokak gösterileri başlattı.

Adıgeçenin destekçileri Fransa karşıtı söylemleri nedeniyle hedef alındığını iddia etti ve bazı Fransız iş yerlerini hedef aldı. 
 

İdris Deby Itno.jpg
 Cephe hattında vurularak öldürülen Çad Devlet Başkanı İdris Deby Itno / Fotoğraf: Reuters

 

Yine 2021 yılında Çad'da Değişim ve Uyum Cephesi'nin (FACT) başlattığı isyan sonucunda 1990 yılından bu yana ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı İdris Deby Itno cephe hattında vurularak hayatını kaybetti.

Bilahare ülkenin Genelkurmay Başkanı, Savunma ve İçişleri Bakanları ile İdris Deby İtno'nun oğlu Korgeneral Muhammed İdris Deby'nin başını çektiği generaller Askeri Geçiş Konseyi'ni kurdu.

Fransa'nın Muhammed Deby'i darbe niteliğindeki bu hareketini desteklemesi ise eleştirilere neden oldu.

Senegal, Mali, Burkina Faso, Çad ve Nijer'de Fransa karşıtlığı belirgin bir şekilde devam ediyor. 
 

Çad Reuters.JPG
Çad'da Fransız karşıtı bir protesto gösterisinde, öğrenciler ellerinde "Çad 1960'tan beri bağımsızdır" yazılı bir pankart taşıyor / Fotoğraf: Reuters 

 

Fransa'nın yüzlerce yıl hakimiyetinde bulunan ve Avrupa kıtası kadar bir alana sahip olan Sahel petrol, uranyum, elmas, manganez ve kobalt gibi doğal kaynaklar bakımından zengin bir bölgedir.

Ancak günümüzde insanların yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bölgede terörist gruplar ve organize suç örgütleri cirit atıyor.

Her dört kişiden biri 34 yaşın altında olmasına ve bölgede büyük bir işgücü potansiyeli bulunmasına karşın istihdamın yüzde 90'ı kayıt dışı.

Bölgenin son dönemde karşı karşıya kaldığı birçok sınamaya rağmen Fransa'nın bölgeye gönderdiği kalkınma yardımının miktarı 2013 yılından bu yana neredeyse aynı seviyede (Tüm Afrika kıtasına yapılan yardımın sadece yüzde 10'u). 

Bu tabloya bakıldığında Fransa'nın bölgede varlık gösteren diğer ülkelere yönelik olarak öne sürdüğü ithamların kendi suçluluğunu örtbas etmekten başka bir şey olmadığı daha net bir şekilde ortaya çıkıyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU